Bolu Sancak Merkezi

Kısaca: Köroğlu'nun yaşadığı XVI. yy. da, Bolu Osmanlı İmparatorluğunun gözde şehirlerinden biri idi. Doğuya giden bir çok ana yol bu havaliden geçmekte idi. Kanuni zamanında yeni açılan ve halkın günümüzde Bağdat Caddesi diye isimlendirdiği yol üzerinde birçok kervansaraylar... ...devamı ☟

Köroğlu'nun yaşadığı XVI. yy. da, Bolu Osmanlı İmparatorluğunun gözde şehirlerinden biri idi. Doğuya giden bir çok ana yol bu havaliden geçmekte idi. Kanuni zamanında yeni açılan ve halkın günümüzde Bağdat Caddesi diye isimlendirdiği yol üzerinde birçok kervansaraylar inşa ettirilmiştir. Bu stratejik mevki dolayısıyla Bolu günden güne gelişme göstermiş ve kale çevresinde yayılarak daha da büyümüştür. En eski tasvirlere göre, Bolu birbirini takip eden otlakların bulunduğu, ahalisinin daha ziyade köylerde yaşadığı bir yerdi. XVI. yy. da, ovadan bakıldığında hemen göze çarpan meşhur kalesi, artık harabe olmaya yüz tutmuştu. Zira Selçuklular zamanında uç kalesi olduğundan her zaman tahkimli olmasına dikkat edilmiş iken, şimdi iç el sayılması sebebi ile artık tamirata gerek duyulmamıştır.

İbn Battuta, 1333 senesinde Bolu'da misafir kaldığı halde, şehri pek tasvir etmeyip, sadece Ahileri kısaca misafirseverliklerinden dolayı methetmiştir. Şehir, şimdiki gibi, yine ova ortasında, batıdan doğuya yükselen toprak bir tepe üzerine bulunuyordu. Çevresinden çok sayıda küçük derecikler aktığı için, zamanla mahalleler surlar dışında ve ovaya doğru meyil üzerinde meydana gelmiştir. 1528 senesine ait olduğu tahmin edilen 438 numaralı tapu-tahrir defterinde, XIV. yy. da kurulmaya başlanan ve XVI. yy. da gelişmesini tamamlayan mahalleler şunlardı; Aslı Han veya Aslı Hatun, Gölyüzü, Cami, Turşucuoğlu, Hoca Bey, Hatip, Karaçayır, Hacı İlyas Oğlu, Ak Mescid, Dabbağan (: Tabaklar), ve Uğurlu Naib (sonra : Karamanlar). Bu mahalleler de, diğer yerlerde olduğu gibi bir mescid veya cami etrafında teşekkül etmiş olup, nüfusu ortalama hesaplamalara göre 2000'e yaklaşmakta idi. Evliya Çelebi'nin 1645 senesindeki seyahatinde ise, Bolu eskiye nazaran oldukça büyümüş ve bir çok güzel binalarla süslenmişti. Köroğlu'nun destani bir havaya büründüğü bu zamanda, Evliya Çelebi Bolu'yu şöyle tanıtmaktadır, " ... Gerçekten ma'mur büyük bir şehirdir ki, topraklı bir dağ arasında kurulmuştur. Otuzdört mahallesi ve 34 camii vardır. Üçbin kadar tahta örtülü güzel evleri vardır. Bazı zenginlerin evleri ve hanları kiremitle örtülüdür. Dörtyüz kadar ma'mur süslü dükkanı vardır. Her ne kadar Türklük ise de ileri gelenleri, eşrafı ve tüccarı çoktur... Oğuz adamları vardır... Suyunun ve havasının nefasetinden dolayı güzelleri çoktur..."

Bolu'nun en güzel cami, saray ve binaları Osmanlı Padişahları, şehzadeler, İsfendiyaroğulları ve beyler tarafından yaptırılmıştır. Bolu, bundan başka, medrese, kervansaray, bedesten ve bazı sanayi tesislerine de sahipti. Bolu dağlarının meşhur köknar ve çam tahtaları, günümüzdeki gibi Bolulu işadamlarınca, İstanbul pazarına İzmit yahut daha elverişli olan Akçaşehir iskeleleri yolu vasıtasıyla gönderilmekte ve orada belli yerlerde satılmakta idi. Hatta bazı düzenlemelerle Bolu tahtasının ve odununun İstanbul'da daha ucuz satılabileceği hususunda Evliya Çelebi'nin oldukça enteresan görüşleri vardır.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.