Haris El-Muhasibi

Kısaca: Hâris el-Muhâsibî (Tam ad: Ebu Abdullah Hâris bin Esed el-El-Basrî, Arapça: الحارث بن أسد المحاسبي البصري, d. 781 Basra- ö. ...devamı ☟

düzenle|Ocak 2008

taraflı

Tam adı Ebu Abdullah Haris bin Esed el-Basri`dir. Çok düşünmesi ve hayatını kendi nefsini muhasebe ile geçirmesi nedeni ile kendisine el-Muhasibi denmiştir.

Hicri 165, miladi 781 yılında Basra`da dünyaya gelmiştir.

=Çağındaki Siyasi Hareketler=

Haris el-Muhasibi, İslam dünyasının siyasi ve düşünce hayatı olarak paramparça olduğu; her iki kulvarda da otorite mücadelesinin verildiği karışık bir zamanda dünyaya gelmiştir.

İkinci İslam halifesi Ömer bin Hattab`tan sonra Osman bin Affan ve Ali bin Ebu Talib`in şehit edilmeleri ile başlayan siyasi karışıklık sadece siyasi bölünmelere değil aynı zamanda mezhep ve fikri bölünmelere de sebebiyet verdi. Dördüncü halife Ali ve taraftarlarına düşman olan Emeviler, üçüncü halife Osman ve taraftarlarına düşman olan Şiiler, önceleri Ali`ye taraftar olup sonra Amr bin el-As ile anlaşmasından dolayı ona da düşman olan Hariciler ve herhangi bir gruba düşmanlığı olmayıp peygamberin sünnetini bozulmadan bir sonraki nesle aktarmaya çalışan ehli sünnet(Sünnilik) gibi pek çok fikri cerayanlar oluşmuştu.

El-Muhasibi`nin doğduğu Basra, Mutezile okulunun da kurulduğu yerdir. Mutezile, felsefenin yaptığı gibi dini meseleleri yorumlarken akla fazlaca müracaat eden bir inanç mezhebidir. Özellikle kader ve insan iradesinin özgürlüğü meselesinde farklı farklı inanç ekolleri türemişti. Kaderci olan Cebriye aynı zamanda Emevi iktidarının desteklediği bir mezheptir. Mutezile ise Abbasi iktidarı zamanında desteklenmiştir. Hasan Basri ekolundan gelen ehli sünnet yani Sünni inanışı ise Ebu Hanife (H.150), Imam Malik (H.179), Imam Şafii (H.204) ve Imam Ahmed bin Hanbel (H.150) ile temel ilkelerini belirleyip sistematikleştirilmiştir. Ebu Hanife ve Ahmed bin Hanbel bulundukları devrin iktidarları tarafından değişik işkencelere maruz kalmış ve nihayetinde şehit edilmişlerdir.

Hicri 3.asır, Mutezile mezhebinin ve Şiiliğin Abbasi hilafeti tarafından rağbet gördüğü yıllardır. Abbasi halifesi el-Me`mun hocalarını Mutezili ve Şii seçmişti. Hocalarının telkinleri ile minberden Şiilerin düşman olduğu peygamberin arkadaşı Muaviye hakkında lanetler okutmuştur. Halkı ve alimleri Mutezili olmaya zorlamıştır. Ahmed bin Hanbel ve birkaç alim dışında herkes bu baskılara boyun eğmek zorunda kalmıştı. Aynı baskılar el-Mu`tasım zamanında da devam etmiştir. Bu devirde Ahmed bin Hanbel Sünniliğin bayraktarı olmuştur. Hicri 219 yılında Ahmed bin Hanbel`e Kuran`ın mahluk olduğunu söyletmek için 30 kırbaç vurdurmuştur. Kendisinden sonra gelen el-Vasık Kuran`ın mahluk olduğunu kabul etmeyen Ahmed bin Nasr`ul Huzai`yi H. 231 yılında öldürtmüştür. Ahmed bin Hanbel`in de ev hapsinde tutulmasını emretmiştir.

Netice olarak bu çağ günümüze kadar etkisini sürdüren olayların vuku bulduğu bir çağdır.

Haris el-Muhasibi`nin annesinin Sünni, babasının ise Kaderi ve aralarında bu nedenle fikri tartışmaların olduğu söylenmektedir. Buradan el-Muhasibi`nin kültürlü bir ailede yetiştiği sonucu çıkarılabilir. Zaten o zamanlar Kadercilik aristokrat kesim tarafından kabul görüyordu. Bir rivayete göre Haris, insanların etrafını sardığı bir halde Bağdat sokaklarının birinde babasının yakasına yapışıp ``Annemi boşa! Onun dini ayrı senin dinin ayrı!...`` diye bağırmış. El-Hatib El-Bağdadi, Tarihu Bağdat, c. 8/214 Buradan kendisinin çocukken de annesinin tarafında yani sünni olduğu çıkartılabilir.

Haris el-Muhasibi`ye babasından büyük miktarda bir para miras kalmıştır. Ancak bu mirası takvaya uygun görmediğinden ve mesleği tasavvuf olduğundan almamıştır. Kuşeyri, er-Risale

=Haris el-Muhasibi Ekolü=

Devrindeki fikir ayrılıkları siyasi katliamlar Haris el-Muhasibi`yi kendi ekolünü kurmasıyla neticelenecek bir yola sürükler. Öteden beri Şiilik ve Mutezile akımlarına karşı gelmiştir. Fehm`ul Kur`an adlı eserinde bu düşüncelerini ortaya koymuştur. Bu dönemde hadis, fıkıh ve kelam alimleri ile aynı safta yer almıştır. Ancak orta yaşlarını geçince gerçeğe daha yakın olma arzusunu nass`a dayalı bu ilimlerin tatmin edemeyeceğini düşünmeye başlamıştı. Hatta daha önce aynı safta olduğu bu alimlerin görüşlerini de kritiğe tabi tutmuş ve zaman zaman eleştirmiştir. İşte bu devir tasavvufun bir nevi başlangıcını oluşturan şüphe aşamasıdır. Haris, içinde yaşadığı asrın Peygamberin "Ümmetim yetmiş iki fırkaya ayrılacak, biri hariç hepsi cehennemdedir. O biri benim sünnetime sarılanlardır." dediği asır olduğunu düşünmekteydi. El-Vasaya adlı eserinde şöyle demektedir:

``Çağımızı, bizim kendi durumumuzu uzun uzun düşündüm. Çok çetin bir dönemden geçtiğimizi anladım. Bu çağın, iman esaslarının değişime uğradığı, islami dokunun çözüldüğü, dini belirtilerin değiştiği, sınırların çiğnendiği, hakkın ortadan kalkıp haklının helak olduğu, batılın yüceldiği, batıl ehlinin sayıca arttığı bir çağ olduğunu gördüm...

Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir dönem gelecek, o dönemde insanlardan dine tutunanlar kor ateş tutan birileri gibi olacaklar." Yine paygamber "İnsanların sünnetimden yüz çevirdiği bir dönemde sünnetime sarılanlara yüz şehit sevabı vardır." buyurmuştur.`` Haris el-Muhasibi, en-Nasaih evi`l-Vasaya

Bundan sonra peygamberin "İslam garip geldi, garip gidecektir." hadisine atıfta bulunarak Allah`tan bu gariplerin arasına girme için dua etmiştir. O gariplerin özelliklerini şöyle sıralamaktadır:

``Onlar hidayet önderleridir. Çile ve sıkıntıyı kabullenirler, kazaya rıza gösterirler. Nimetler karşısında sabırlı, Allah`ın dini konusunda derin feraset sahibidirler. Bid`atten, heva ve heveslerine esir olmaktan, dünyaya dalıp Allah`ı unutmaktan ve haddi aşmaktan sakınırlar. Tartışma ve riyadan hoşlanmaz; dedikodu, gıybet ve zulümden uzak dururlar. Heva ve heveslerine karşı çıkar ve kendilerini hesaba çekerler. Yiyecek ve giyecekleri şeylerde, her türlü hareket ve davranışlarında takva ölçülerini gözetir ve şüpheli şeylerden kaçınırlar. Kendilerine mübah kılınanın çok azı, ölmeyecek kadar bir gıda ile yetinirler. Gelecekten endişe ederler... Ahiret gerçeği ve diriliş saatine ilişkin haberlerin bilincindedirler... Bu onların sahip oldukları sürekli hüzün ve endişe halinin bir sonucudur. Dünya mutluluğu ve öteki dünya nimetleri karşısında tamamen ilgisizdirler.`` Haris el-Muhasibi, en-Nasaih evi`l-Vasaya

İşte bunlar Haris el-Muhasibi`nin temel öğretileridir ki Tasavvuf olarak adlandırılmıştır. Bu yolda ilerleyerek elde ettiği bilgiyi ise şöyle anlatmaktadır:

``Allah bana bir ilim kapısı açtı, bu kesin bilgi içimdeki şüpheleri dağıttı, ilahi lütuf beni aydınlattı, bu mezhebe mensup olup gereğince amel edenlerin kurtulacağını, karşı çıkanların ise yollarını kaybedeceğini anladım, gönülden inandım, güvendim, bağlandım ve kendi iç alemime çekildim, dinimi ve amellerimi bu bilgi ışığında temellendirdim. Bana lutfettiği bu bilgi için yüce Allah`a duacıyım.``

Akılcı ve diyalektik bir düşünür olan Muhasibi, hepsini terkedip müşahade makamına ulaşmış ve bilgiyi hakk`al yakın elde etmiştir.

``Otuz yıl boyunca aklımın emirleri dışında hiçbir şey dinlemedim. Sonra bir otuz yıl da Allah`ın emirleri dışında hiçbir şey dinlemedim.`` Tezkirat`ul Evliya, s.225-229

Haris el-Muhasibi`nin yaşadığı bu serüven bir benzeri ile bir kaç yüzyıl sonra Gazali`nin başından geçecektir. Yaşananlar, şüpheler ve neticede varılan menzil aynıdır.

Ekolünün Özellikleri

Haris el-Muhasibi Bağdat okulunun şeyhi kabul edilir. Bağdat, kendisinden sonra yüzlerce yıl İslami ilimlerin merkezi olacaktır. Her biri büyük alim olan Maruf el-Kerhi, İbn-i Ata, Es-Sırr`us Sakati, Amr bin Osman el-Mekki ve Cüneyd-i Bağdadi onun öğrencisi veya kendinden ders alan dostları idi. Bunun yanında Eşari kelamcılarından Imam-ı Gazali`ye kadar kelam alimlerine ve Şibli, İbn-i Mesruk gibi tasavvufçular silsile ile onun ekolünden beslenmiştir.

Şeriate ve Sünnete Tam Bağlıdır

Muhasibi ekolü şeriate ve sünnete tam bağlıdır. Tasavvuf dünyasındaki hulul, ittihad ve bahdet-i vücud gibi şeriate aykırı fikirleri düşünceleri kabul etmez. Cüneyd-i Bağdadi kendisine: "Bazı sufiler Allah`a çok yakın olduklarından artık ibadete ihtiyaç duymadıklarını söylüyorlar. Bu konuda siz ne dersiniz?" diye sorduğunda "Bunların iddiası zina yapmaktan daha ağırdır. Şayet bin yıl yaşayacak olsam, Allah (c.c) beni başka amellerle mükellef tutmadıkça iyi amellerin bir zerresini dahi eksiltmezdim"Kuşeyri Risalesi, c.1/175 cevabını verir.

Yine Cüneyd-i Bağdadi`ye: "Peygamberin sünnetine göre hareket etmeyen bütün yollar Allah`a kapalıdır." demiştir.

Diğer Kaynakları Kullanır

Haris el-Muhasibi, aklın sahasına giren alanlarda aklı kullanmıştır. Müşahade ile elde ettiği bilgileri yine akıl ile izah etmiştir. Nakil gerektiği durumda ise nakle başvurmuştur. O hem kelam, hem hadis, hem de fıkıh ilminde alimdi. Eserlerinde bunları ustalıkla harmanlamıştır. Ancak nihayetinde yolu tasavvuf yoludur. Bunlar bu yoldaki yardımcılarıdır.

Çok Muhasebe Yapar

Haris el-Muhasibi, muhasebe adamıdır. Kılı kırk yaran değerlendirmeleri ile nefis terbiyesini eserlerinde hep önde tutmuştur. Ancak o klasik bir alim gibi "şunu şunu yapın, bundan bundan sakının" biçiminde konuşmazdı. Bir şeyi neden öyle yapmak gerektiğini, onu yaparken nefsin ve şeytanın kendisine nasıl engel olmaya çalışacağını, buna karşı nasıl konulacağını adım adım izah eder. Er-Riaye adlı eserinde "Dedim-Dedi" şeklinde muhasebe soruları ve cevapları hep bu tarzdadır:

Dedim ki: Korku ve ümide ne ile varılır? Dedi ki: Mükafat ve cezanın büyüklüğünü yeterince bilmekle. Dedim ki: Mükafat ve cezanın büyüklüğü yeterince nasıl bilinecek? Dedi ki: Azabın şiddetinden kormak ve büyük sevaplara teşvik etmekle. Dedim ki: Korkuya nasıl ulaşılır? Dedi ki: Bu akıbeti düşünmekle mümkün olur. Çünkü Allah kulun gözünden, onu korkutan veya ümitlendiren şey kaybolunca ancak tefekkür ve hatırlatma ile korkacağını veya ümitleneceğini bilmektedir... Dedim ki: Söz konusu şeyleri düşünmek kalbime ağır gelmektedir. Sebebi nedir? Dedi ki: 1. Bunları düşünmek kalbin rahatını kaçırır. 2. Ahireti düşünmek nefse acı verir 3. Nefis düşününce kendisini dünya zevklerinden uzaklaştıracak Allah korkusuna kapılmak istemez. Çünkü dünya zevkleri hoşuna gider. Dedim ki: Ahireti düşünmeyi hafifleten şey nedir? ...er-Riaye (Kalb Hayatı), s.73, Çeviren Prof. Dr. Abdulhakim Yüce, Işık Yayınları

Zühd

Muhasibi, iki şey arasında tercih yapmak zorunda kaldığı muhasebelerinde hep nefse ağır olanı tercih etmiştir. Bunu yapabilmek için zühd sahibi olması kaçınılmazdı. Cüneyd-i Bağdadi`nin yanında kaynağını bilmediği için hiçbir şey yemediği söylenir. Helal bile olsa mal biriktirmeyi kendisi için uygun görmemiştir. Eşyanın kalbinde yer etmesinden hoşlanmaz.

Ancak bunlar kalbinde yer etmese bile klasik tasavvufun aksine halvetin takva ile ilgisi olmadığını söyler. Ona göre halvet, kişinin kendi nefsi ile oyalanması demektir. Cüneydi Bağdadi kendisini güven ve huzur ortamından çıkartıp şehvet ve kalabalık ortamına götürdüğünü söyleyince: "Nasıl yalnızlık benim sır dostumdur dersin! Şayet insanların yarısı bana gelse onlarla herhangi bir dostluk kurmam, diğer yarısı benden kaçsa onların yokluğundan dolayı herhangi bir yalnızlık hissetmem." demiştir. Maişet peşinde koşmayan sufileri kınamıştır. İnsanlara yardım ve aile geçimini teminin Allah`ın emri olduğunu söylemiştir. er-Riaye`de "iki farzın aynı zamanda denk gelmesinde hangisi tercih edilir?" konusunu tartışırken kişinin çok oruç tutup güçden düşmesi bu nedenle ailesini zora sokmasını eleştirmiş ve müstehab için vacibin terk edilemeyeceğini söylemiştir. Bu ve benzeri pek çok örnekte Haris, klasik tasavvufçuların aksine dünya hayatından tamamen kopmayı uygun görmemiştir. Bu konuda da şeriate öncelik vermiştir. Buradakı sırlı denge şu idi, kişi dünya kadar servetinin tamamını kaybetse ve ona üzülse kalbinde dünya malı sevgisi var demektir. Dolaysıyla maişetini kazanacak ama dünya malı kalbinde yer etmeyecek.

Aslında Haris`in tasavvufu sıradan insanların da yaşayabileceği şekilde idi. Bu nedenle hep şeriati referans alıp orta yolu söylemiştir. Ama kendisi, başkaları için verdiği ruhsatları kullanmamıştır. Seçkinlerin yolundan gitmiştir.

Tasavvuf

Nefsin Halleri

Muhasebe ile Geçmiş Bir Ömür

Kelam

Mutezile ve Şia`ya Karşı

Ahmed bin Hanbel ve el-Muhasibi

=Eserleri=

=Hakkında Yapılan Çalışmalar=

=Etkileri=

=Referanslar=

reflist|4

=İlave Okumalar=

  • http://tr.wikipedia.org/wiki/Tasavvuf

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.