İlk Insanlar

Kısaca: İnsanın tarihi, "ön insan" topluluklarından Homo sapiens'in ortaya çıkışıyla başlar. Bu, kuşkusuz çok ağır işleyen bir süreç olmuştu; gene de zamanımızdan yüz bin yıl kadar önceki bir tarihte, biyolojik bakımdan günümüz insanından farksız, dağınık avcı takımları, Afrika'nın savanalarında oradan oraya dolaşmaya başlamışlardı bile. Belki Asya'nın yeterince ılıman bölgelerinde de yaşamaktaydılar. Bu en eski insan toplulukları, daha çok ataları olan ön insan türünden kalıtım yoluyla gelen beceril ...devamı ☟

İnsanın tarihi, "ön insan" topluluklarından Homo sapiens'in ortaya çıkışıyla başlar. Bu, kuşkusuz çok ağır işleyen bir süreç olmuştu; gene de zamanımızdan yüz bin yıl kadar önceki bir tarihte, biyolojik bakımdan günümüz insanından farksız, dağınık avcı takımları, Afrika'nın savanalarında oradan oraya dolaşmaya başlamışlardı bile. Belki Asya'nın yeterince ılıman bölgelerinde de yaşamaktaydılar.

Bu en eski insan toplulukları, daha çok ataları olan ön insan türünden kalıtım yoluyla gelen becerilere dayanarak yaşamlarını sürdürmekteydiler. Tahta ve taş araçların kullanılmasına örneğin, tam insan topluluklarının ortaya çıkışından çok öncelerde başlanmış görünüyor. Dilin başlangıçlarının ve avlanmada işbirliğinin kaynağı da, ön insan türünden topluluklara dayanır.

İnsan topluluklarını, yeryüzüne onlardan önce yayılmış olan "insan benzeri" yaratıklardan ayıran başlıca farklılık, bebeklik ve çocukluk döneminin uzaması oldu. Bu, çocukların ana ve babalarına daha uzun bir süre bağımlı kalmaları, bununla ilişkili olarak, ana ve babaların elinde çocuklarına yaşam sanatını öğretebilmeleri için daha uzun bir sürenin bulunması demekti. Çocuk yönündense, daha yavaş ilerleyen olgunlaşma süreci, onun daha uzun bir biçim verilebilirlik dönemine ve çok daha büyük bir öğrenme kapasitesine kavuşması anlamına gelir.

Daha büyük öğrenme kapasitesi ise, olasılıkla, az çok rastlantıların yardımıyla yapılan buluşlardan ve bulgulardan daha çoğunun, bilinçli bir biçimde korunup sürdürülmesine yol açtı. Bunun gerçekleşmesiyle kültürel evrim, yavaş ilerleyen biyolojik evrimi aşmaya başladı. İnsanın davranışları, bireylerin DNA moleküllerinin insana şaşkınlık ve hayranlık veren düzenekleri yoluyla biyolojik olarak kalıtımla gelen herhangi bir şeyden çok daha fazla, insanların toplumda öğrendikleri şeylerle yönetilmeye başlandı. Kültürel evrimin, önceliği biyolojik evrimin elinden almasıyla, en kesin ve özel anlamda insanın tarihi başlamış oldu.

İLK İNSANLAR

Günümüzün insan türü, sanıldığı gibi, gerçekten önce yeryüzünün belli tek bir bölgesinde evrimleşmişse bile, ilk insan topluluklarının, insanlığın bu beşiğinden yayılışları hakkında hiçbir kesin bilgimiz yok. Günümüzün insanları arasındaki ırksal farklılıklara bakılırsa, sonradan bazı küçük biyolojik değişikliklerin ortaya çıktığı açık. Ancak, günümüz ırklarının ne zaman ve nerede biçimlendikleri belirsiz. insan davranışını zaman içinde değiştiren etkenlerin çeşitli insan toplulukları arasındaki biyolojik farklılıklarla ilişkisi, göz önüne alınmaya değecek derecede önemli görünmemektedir. Bu yüzden tarihçi, bu tür sorunları yanıtlamadan geçmeyi göze alabilmektedir.

Kültürel farklılaşma bile önceleri göze çarpacak bir dereceye ulaşamamış olabilir. El baltaları ve öteki taş araçlar, Eski Dünya'nın çok geniş bölgelerinde ve oldukça uzun zaman süreleri içinde, büyük bir eşbiçimlilik gösterir. Gerçekten, Homo sapiens'in yeryüzünde görünüşünden bugüne dek geçen zamanın onda dokuzu süresince, insanların, basit tahta ve taş araçları ve ateşi kullanarak, kuşaktan kuşağa hemen hemen değişmediğini söyleyebileceğimiz bir yaşam sürdürerek avcılık ve toplayıcılık yaşamı dışına çıkamadıklarını görüyoruz.

İnsan amaçlarına hizmet etmeleri için, beceriyle kertilip yontularak biçimlendirilmiş, günümüze dek kalabilmiş taşlar, yapıcıları hakkında pek fazla bir şey açıklamaz. İnsan, avlanarak ve hayvan etine ek olarak, kurtçuklar, böcekler, yenir kökler, saplar ve tohumlar, ne bulabilmişse onları toplayarak yaşadığı sürece, olasılıkla günümüzün az sayıda ilkel avcı toplulukları gibi oradan oraya dolaştı durdu. Büyük bir olasılıkla bu insanlar, sayıları ilan yirmiyle altmış arasında değişen küçük topluluklar durumunda yaşıyorlardı.

İlkel yaşamın bir özelliği de kuşkusuz, arada sırada komşu topluluklarla karşılaşmalardı. Böyle karşılaşmalar, komşu topluluklar bir tehlikeden kurtulmaları olayını kutlamak ve sıradan olmayan bir işi yapmak için bir araya geldiklerinde, belki de düzenli törenler biçimine dönüştürüldü. Bu tür fırsatlarda, ufak deniz salyangozu kavkısı gibi az bulunur nesnelerin değiş tokuş edildiğini biliyoruz. Ayrıca farklı toplulukların bireyleri arasında evlilikler bile düzenlenmiş olabilir.

Birbirine komşu topluluklar arasında, hiç değilse ara sıra düşmanlıklar da doğmuş olmalı; ne var ki, günümüze kalan taş bıçaklar ve balta başları, hayvanları avlamak için de, insanları öldürmek için de aynı derecede başarıyla kullanılmış olabileceği için, bu konuda elimizde gerçekten kanıt yok.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.