Islam Dininin Temizliğe Verdiği Önem Nedir

misafir - 8 yıl önce
Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde, Hz. Peygamber'in hadislerinde ve örnek hayatında temizliğin önemi ve gerekliliği üzerinde ısrarla durulmuş, genel anlamda temizlik ve ibadet amaçlı temizlikle ilgili birtakım ilke ve ölçüler getirilmiş ve temizlik bazı ibadetler için ön şart sayılmıştır. Bu, İslam dininin dünya hayatına hem ahirete uzanan bir köprü olması hem de insanın yaratılışından beklenen ulvi gaye ve hikmetlerin gerçekleşme alanı olması cihetleriyle önem vermesinin, insan hayatını maddi ve manevi yönleriyle bir bütün halinde ele almasının ve neticede bu hayatı düzene koymada ferde yardımcı olmasının tabii bir sonucudur. Çünkü din, özü itibariyle manevi kirlerden arınma, Allah'ı tanıma, O'na itaat ve ibadet etmeden ibaret gibi görünse de ruhun yücelişi ve insanın böyle manevi bir bağlantı ortamına geçebilmesi için insanı çevreleyen fizik şartların da buna uygun olması gerekir. İbadet hayatıyla ve manevi temizlenme ile beden ve çevre temizliği arasında sıkı bir bağın kurulması hatta Kur'an'da temizlikten, hem maddi hem de manevi temizliği kapsayacak şekilde genel bir anlatımla söz edilmesi böyle bir anlam taşır. Öte yandan İslam dini ferdin ahiret kadar dünya hayatında da her yönden mutlu ve huzurlu olmasını arzu ettiği, müslümanların sağlıklı ve güvenli bir toplum oluşturmasını dini hayat için adeta ön şart mesabesinde gerekli gördüğü için, başta beden temizliği olmak üzere maddi temizliği de dini mükellefiyet kapsamında görmüş, bu konuda ferde bir dizi ödev ve sorumluluk yüklemiştir. İslam kültüründe genel anlamdaki temizlik ile ibadet amaçlı temizlik birbirini tamamlar ve birlikte bir anlam ifade eder. Bu sebeple İslam bilginleri temizliği maddi temizlik, hükmi temizlik ve manevi temizlik şeklinde üç safhalı bir faaliyet olarak görmüşlerdir. Beden, elbise ve çevre temizliği şeklinde ifade edilebilecek olan maddi temizliğin de, genelde ibadete hazırlık ve ön şart olarak, kimi durumda ibadet olarak değerlendirilmiş olması, ona, İslam kültüründe bir ibadet içeriği kazandırıldığını gösterir. Abdest ve gusül, hükmi temizlik kademesidir. Üçüncü kademede ise kişinin uzuvlarını gıybet, yalan, haram yemek, mala hıyanet etmek gibi günahlardan, kalbini haset, kibir, gösteriş, hırs ve benzeri kötü huy ve hastalıklardan, hatta benlik ve bilincini Allah'ın gayrısından (masiva) temizlemesi gelir. Müslümanın kademe kademe arınması ve temizlenmesi, Allah'ın huzuruna böyle bir safiyet ve arılıkla çıkması öğütlenir. Maddi temizlik İslam dininin fevkalade önem atfettiği bir konudur. Kur'an-ı Kerim'de çevrenin ve ibadet yerinin temizliğinden söz edilir, Allah'ın temizlik konusunda titizlik gösterenleri sevdiği bildirilir (el-Bakara 2/125; et-Tevbe 9/108; el-Hac 22/26). Hz. Peygamber de "Temizlik imanın yarısıdır" (Müslim, "Taharet", 1), "Allah temizdir, temizliği sever" (Tirmizi, "Edeb", 41), "Namazın anahtarı temizliktir" (Ebû Davûd, "Salat", 73; Tirmizi, "Taharet", 3) buyurmuş; değişik vesilelerle beden ve çevre temizliğini emretmiş veya tavsiye etmiş, bu konuda davranışlarıyla ashabına ve bütün müslümanlara örnek olmuştur. İslam'ın bu ısrarlı takibi neticesinde temizlik müslümanların hayatına dini yönü de bulunan bir kültür ve gelenek olarak yerleşmiş, fıkıh kitaplarının ilk bölümünü temizlik (taharet) konusu teşkil etmiştir. Bu bölümde ibadetlere hazırlık mahiyetinde ve onların ön şartı olan abdest, gusül, teyemmüm gibi hükmi temizliğin yanı sıra suların temizliği, dinen ve maddeten pis (necis) sayılan şeyler, temizlenme usulleri gibi konuların da ayrıntılarıyla ele alındığı görülür. Görünür kir ve pisliklerin giderilmesi "necasetten taharet", abdestsizlik durumunun kaldırılması ise "hadesten taharet" olarak adlandırılır. Her iki tür temizlik de ibadete hazırlık olmakla birlikte aralarında mahiyet farkı olduğu açıktır. Bu farkı göstermek üzere Türkçe ilmihal kitaplarında birincisine "maddi temizlik", ikincisine "dini temizlik" veya "manevi temizlik" denilmiştir. Her iki nitelendirme eksik olduğu gibi yanlış anlaşılmaya da müsaittir. İslam dini, beden ve elbise temizliğini emrettiği gibi, kalp ve gönül temizliğini de emretmiştir. Beden ve elbise temizliği, görünen kir ve pisliklerin temizlenmesi anlamına gelir ve buna "maddi" (dış) temizlik denir. Dinimizin, üzerinde daha önem ve titizlikle durduğu temizlik ise kalp ve gönül (iç) temizliğidir. Kalbin temizliği, dünyevi ilişkiler boyutunda, insanın hemcinslerine karşı kötülük, kin ve haset gibi olumsuz duygulara kalbinde yer vermemesi, aksine iyilik ve hoşgörüyü ilke edinmesi anlamına geldiği gibi, tasavvufi boyutta, kalbin masivadan arınması anlamına gelir ki her iki boyutuyla kalbin temizlenmesi, "gerçek" bir temizliktir. Bununla birlikte kalpten giderilen şey duyularla algılanır bir kir olmadığı için bu temizlik, maddi olmayan anlamında "manevi" temizlik olarak nitelendirilmiştir. İslam dini gerek maddi, gerekse manevi temizliği önemle ve ısrarla emrettiğinden, bu iki tür temizlik için en genel anlamda "dini temizlik" nitelemesini yapmak da mümkündür. Üçüncü bir temizlik çeşidi ise, özellikle namaz ibadeti için öngörülen ve fıkıh kitaplarında "hadesten taharet" olarak isimlendirilen "ibadet amaçlı temizlik"tir. Bu tür temizlik, mahiyetçe bahsi geçen iki tür temizlikten farklı olduğu için bunun isimlendirilmesinde bazı sıkıntılar yaşanmıştır. Maddi ve manevi temizliğin dinin emri olduğu ikinci plana düşürülecek şekilde, sadece bunun "dini temizlik" olarak isimlendirilmesi uygun değildir. Çünkü, "dini temizlik" ifadesinin, hem maddi (dış) temizlik hem manevi (iç) temizlik hem de ibadet için öngörülen bu özel temizlik türünü içine alacak şekilde kullanılması mümkündür. İbadet amaçlı temizliğin, "hükmi temizlik" olarak nitelendirilmesi de eksik olup bazı zorluklar taşımaktadır. Çünkü "hükmi temizlik" ifadesi, esasında, "gerçek temizlik" mukabili olarak kullanılmakta, dolayısıyla gerçek temizliği içermemektedir. Halbuki abdest ve gusül, ibadet amaçlı olmakla birlikte gerçek temizliği içermektedir. Bu bakımdan "hükmi temizlik" ifadesi, sadece ibadet amaçlı olmakla birlikte gerçek temizlik içermeyen "teyemmüm" için kullanılabilir. Diğer temizlik türlerinden ayırmak üzere, ibadete hazırlık olduğu için vesile ibadet olarak kabul edilen abdest, gusül ve teyemmüm için, "ibadet temizliği" veya "ibadet amaçlı temizlik" tabirini kullanmak daha doğru ise de, yaygın kullanıma "hükmi temizlik" ifadesini kullanmayı şimdilik sürdüreceğiz.

misafir - 8 yıl önce

İslam Dininde Beden Temizliği

İslam dini, temizliği imanın (kemal) şartlarından biri kılmıştır. İbadetlerin kabul edilmesinin ilk şartı, maddi ve manevi temizlik olduğu gibi, imanda kemalin şartı da temizliktir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadislerinde "Temizlik imanın yarısıdır." (Müslim, taharet 1) buyururlar. Burada ehemmiyeti belirtilen temizlik mutlaktır. Yani hem maddi, hem manevi temizlikler buna dahildir (Canan, 66). Beden temizliği de ikiye ayrılır: Necasetten taharet (maddi temizlik), hadesten taharet (manevi temizlik). Hadesten temizlik de büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılır. a. Büyük hades, guslü gerektiren cünüplük: "Ey inananlar, sarhoşken namaza yaklaşmayın ki ne dediğinizi bilesiniz. Yolculuk dışında, cünüp iken de yıkanıncaya kadar (namaza yaklaşmayın." (Nisa/4: 43); hayz (kadınların aybaşı hali) ve nifas: "Sana adet görmeden soruyorlar. De ki: ‘O eziyettir.' adet halinde kadınlardan çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın." (Bakara/2: 222) b. Küçük hades ise; namaz için alınan abdesti gerektiren bevletme, büyük tuvaletini yapma ve abdesti bozan diğer şeylerdir. Ebû Hüreyre'den rivayet edilen bir hadisi şerifte, Hz. Peygamber (s.a.s.): "Allah, sizden birinizin, tekrar abdest alana kadar bozulmuş abdest ile kıldığı namazı kabul etmez." (Buhari, hiyel 2) buyurmuşlardır. Necaset ise, insanın bedenine, elbisesine ve namaz kılacağı yere bulaşan maddi pislik demektir. a limlerin çoğuna göre, namazın sıhhatli olabilmesi için bu pisliğin giderilmesi şarttır. Tıbbi yönden baktığımızda istincanın (idrar ve büyük abdestten sonraki temizlik) beden temizliğinde çok büyük bir rolü vardır. İdrar ve büyük abdestten sonraki temizlik sıhhi açıdan çok önemlidir. Mesela idrar, zehirli bir çok kimyevi madde ihtiva etmektedir. Ayrıca içinde mikroplar da bulunmaktadır. Büyük abdest pisliği ise; bunun bir gramında milyonlarca mikrop vardır. Bu pisliğin içinde tifo ve dizanteri mikropları da bulunmaktadır. Manchester Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okutulan derslerde ispat edildiğine göre bu mikroplar, tuvalet kağıdı ile temizlik yapılırken sekiz kat kağıttan geçip insanın elini pisletmektedir. Dolayısıyla, tuvaletteki temizlik için en ideal olan sudur. İslam'ın temizlik hususundaki emir ve hükümlerini araştıran bir kimse, bunların arkasında sıhhi yönden büyük faydaların olduğunu görecektir. Mesela istinca: İslam, istincada sağ elin kullanılmasını yasaklamıştır. Çünkü sağ el ile yemek yenir. Böylece sağ elin pisliklere teması önlenir ve mikroplara karşı hijyenik durum sağlanır. Peygamber Efendimiz'in (s.a.s.), sağ elini; yemek yerken ve içerken, bir şey alıp verirken kullandığı, sol elini ise; bunun dışında kalan yerlerde kullandığı rivayet edilmiştir. Bir günde her namaz için abdestin emredilmesi ve abdest uzuvlarının tekrar tekrar yıkanmasının istenmesi, insan vücudunun açıkta kalan ve mikroplarla en çok kirlenen yerlerinin temizlenmesine vesile olur. Mikrobiyoloji uzmanları, insanın açıkta olan cildinin 1 cm2'sinde 5 milyon kadar mikrobun bulunduğunu isbat etmişlerdir. Mikropların süratli bir şekilde çoğaldığı da bilinen bir gerçektir. Bundan kurtulmak için de, cildin tekrar tekrar yıkanmasından başka çare yoktur. Doktorlar cildin, insan vücudunda en büyük uzuv olduğunu kabul etmektedirler. Normal bir insanın cildi, yaklaşık olarak 2 m2'dir. Bir insan cildi üzerinde bulunan muhtelif (yararlı ve zararlı) mikropların sayısı, Vindoff'un "Skin and Veneral Diseases" adlı kitabında söylediğine göre yer yüzündeki canlıların hepsinin sayısından daha fazladır. Yine bu bilgine göre, bir defa banyo yapmakla bu mikroplardan (özellikle zararlı olanlarından) 200 milyonu izale edilmektedir. Bu zararlı mikroplar durmadan çoğalmaktadır. Öyleyse bunları, sürekli ve intizamlı bir surette yok ederek sayısını azaltmalıdır. Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ne güzel buyurmuşlardır: "Her Müslümanın haftada bir defa başını ve vücudunu yıkaması onun üzerinde bir haktır" (Buhari, cum'a 12; Müslim, cum'a 9). İslam Müslüman'a, dişlerini ve arasında kalan yemek artıklarını da temizlemesini emretmektedir. Konuyla ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.s.): "İnsanın amellerini yazan, sağ ve solunda bulunup ve ondan hiç ayrılmayan iki meleğin en çok kızdıkları şey; amellerini yazmakla mükellef oldukları kimsenin dişlerinin arasında kalan artıkları temizlemeden namaz kılmasıdır." Buyurmuşlardır (Süyuti, 85). Malûmdur ki, mazmaza (abdestte ağzı güzelce yıkamak), ağzı, gırtlağı ve diş etlerini iltihaplardan, dişleri de çürümekten korur. Dr. Mustafa Said esSuyûti, Mu'cizatün fi'tTıbbi li'nNebiyyi'lArabi Muhammed (s.a.s.) adlı kitabında, Dr.Garzûzi'nin Vikayetü'lEsnan ve Sıhhatü'lEbdan adlı kitabından naklen şöyle diyor: İnsanların % 90'ı dişlerini kaybediyorlar. Eğer ağız temizliğine gerekli önemi verseydiler, zamanından önce dişlerini kaybetmezdiler. Ağız temizliği gerektiği gibi yapılmayınca, zarar sadece diş etlerine münhasır kalmıyor. Ağızda oluşan ve biriken zararlı maddeler, tükürük ve yiyeceklerle mideye geliyor. Kana karışarak bütün uzuvlara kadar gidiyor ve birçok hastalığa sebep oluyor." Doktorların verdiği bilgilere göre ağızda korkunç sayıda çeşitli mikrop, bakteri, virüs ve asalak vardır. Bunların çeşitleri 100'e yaklaşmaktadır. Bir lokmanın 1.mm2'sindeki mikropların sayısı ise milyonlarla ifade edilmektedir. Bu mikroplar, dişlerin üzerinde ve aralarında birikmiş yemek artıklarıyla beslenmektedir. Bunların gelişme ve çoğalmaları neticesinde ağızda zararlı ifrazatlar ve kötü kokular meydana gelmektedir. Bundan dolayı İslam, misvak kullanmayı emretmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Misvak kullanın, çünkü misvak, hem ağzı temizler, hem de Rabb'in rızasını kazandırır." (İbn Mace, taharet 7); "Mübarek zeytin ağacından yapılan misvak ne güzeldir. Misvakla hem ağız temiz olur, hem de dişler sararmaktan korunur. Zeytin ağacından yapılan misvak, benim ve benden önceki peygamberlerin misvağıdır." (Heysemi, Mecmeu'zZevaid, 2: 100); "Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir; haya(utanma duygusu), güzel koku kullanma, nikah(evlenme) ve misvak kullanma" (Tirmizi, nikah 1). İslam, istinşak'a da teşvik etmiş ve ona, ağız temizliği gibi önem vermiştir. İstinşak, burun temizliği demektir. Suyun buruna çekilmesi ve daha sonra çıkarılması; burunda birikmiş zararlı maddelerin ve mikropların dışarıya atılması ve burun kıllarının temizlenmesine vesile olur.

İslam Dininde Fıtri Temizlik ve Vücut Temizliği

Vücut temizliğinin tam olabilmesi için Hz.Muhammed (s.a.s.) bir takım sıhhi talimat getirmiş, bunlara "fıtri temizlik" adını vermiş ve bunlara uymamız gerektiğini bildirmiştir. O'nun (s.a.s.), fıtri temizlik hakkında şöyle dediği rivayet edilir: "Fıtrat beştir, veya şu beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıklardaki kılları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı kılları yolmak ve bıyıkları kısaltmak" (Buhari, libas 63). Günümüzün tıp ilmi ise, bu sünnetlerin önemini bize daha yeni yeni söylemektedir. 1. Tırnakların kısaltılmaması, altlarında bir çok mikrobun ve kirin birikmesine sebep olmaktadır. Temiz olmayan tırnakların taşıyarak sebep olduğu bir çok hastalık vardır ki, mesela ishal, bağırsak iltihabı, göz iltihabı, bağırsak parazitlerinin bulaşması bunlardan sadece birkaçıdır. 2. Sünnet olmanın da birçok sıhhi faydası vardır. Sünnet olma, kişiyi zararlı olan yağlı ifrazattan koruduğu gibi, mikropların gelişip çoğalması için uygun bir ortam olan sünnet derisinin kesilmesi, onların çoğalmasını da önleyecektir. Şu da kesin bilinen bir gerçektir ki, kocaları sünnetli olan Müslüman kadınlarda, diğerlerine göre rahim kanseri daha az görülmektedir. 3. Kasık kıllarının temizlenmesi/tıraş edilmesinde de büyük sıhhi faydalar vardır. Çünkü mikrop, bakteri ve benzeri bazı haşareler genellikle kasıklardaki kıllarda yaşarlar. Kasık kıllarını tıraş etme pek yaygın olmayan batıda her sene erkek ve kadınlardan büyük bir yekun değişik hastalıklara yakalanmaktadırlar. 4. Koltuk altları, insanın en çok terleyen yeri olduğundan, mikropların gelişmesi için en uygun olan yerlerdir. Mikropların çoğalması neticesinde kötü koku meydana gelir ve bu kötü koku etrafı rahatsız eder. Onun için koltuk altı kıllarını yolma (veya tıraş etme), bu mikropların büyük sayıda çoğalmasına engel olur. 5. Bıyıkları kısaltma da, fıtri sünnetlerdendir. Çünkü uzun bıyık, insanın yediği ve içtiği şeylerle devamlı pislenir Onların pislenmesi de ağzın pislenmesine sebep olur.

İslam Dininde Elbise Temizliği

İslam'da çevre temizliği, kişinin giydiği elbisenin de temiz olmasını gerektirir. Müslüman toplumdaki bir fert, görünüşü güzel, tertipli ve temiz elbiseli olmalıdır. Bu hususta Allah Teala: "Ey adem oğulları, her mescid için (namaz kılacağınız vakit, yatak ve namaza mani kiri bulunan iş elbisesi gibi, elbiseleri değil), güzel elbisenizi giyin." (A'raf/7: 31) buyurmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.), insanların görünüş ve elbise itibariyle en güzel olanıydı. Arkadaşlarını, elbise temizliğine dikkat etmeleri için teşvik ederdi. Bir gün, üzerinde kirli elbise bulunan bir adam gördü ve: "Bu adam elbisesini yıkayacak bir şey bulamıyor mu!" (Ebû Davûd, libas14) dedi. Hz. Peygamber (s.a.s.), bu sözüyle Müslümanları, bu adamın giydiği şekilde kirli elbise giymemeye davet ediyordu. İslam, elbise temizliğini her gün yapılan ve devam eden ibadetlerin sıhhati için şart kılmıştır. Bu durum da, insanı bilerek veya bilmeyerek elbiseye temas eden bütün pisliklerden devamlı olarak uzak durma hususunda dikkat ve teyakkuza teşvik etmektedir. Allah Teala: "...ve elbiseni temizle." (Müddessir/74: 4) buyurmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) de: "Kimin bir elbisesi varsa, onu temiz tutsun." buyurmuşlardır. Hz. Peygamber (s.a.s.), özellikle insanların birlikte oldukları cuma ve bayram namazları gibi yerlerde elbiselerin temiz olması gerektiğini bilhassa vurgulamaktadır.

İslam Dininde Mekan Temizliği

Hz. Peygamber (s.a.s.), evlerin temizliğine de büyük önem vermişler ve: "Allah güzeldir ve güzeli sever, cömerttir ve cömerdi sever, kerimdir ve kerimi sever, temizdir ve temizi sever. Evlerinizin çevresini temizleyin..." (Tirmizi, edeb 41) buyurmuşlardır. Bu hadisi şerifte Peygamber Efendimiz bizleri, evlerinin temizliğinde süprüntü ve fazlalıkları temizlemeyenlere benzemekten menetmişlerdir. İslam, evlerin ve çevrelerinin temizlenmesini emretmekle, daha pek çok faydanın yanısıra, ammenin sıhhatini hedeflemiştir. Çünkü, ev ve evlerin çevrelerinde pislik birikirse, buralarda haşereler ve mikroplar rahat bir şekilde gelişir ve çoğalır. Ayrıca, etrafa bir çok hastalığa sebep olabilecek kötü kokular yayılır ve evler oturulamayacak bir hale gelir. Mekan temizliği denilince evlere ilaveten sokak, ibadethane, toplantı yerleri vs. insanların devamlı veya arasıra bulunmak zorunda oldukları yerler de akla gelir. İslam, umumi bir şekilde yeryüzünün, kirlenmeden korunmasını ve temiz tutulmasını istemektedir. Özellikle üzerinde namaz kılınan yerin temiz olmasını şart koşmaktadır. Üzerindeki pislik hangi çeşit pislik olursa olsun temizlenmemiş bir yerde kılınan namaz makbul değildir. Mekan temizliği konusunun içine, insanın içinde yaşayacağı ister ev olsun isterse çadır olsun mesken yeri seçimi de girer. Selefi salihin, ev yapılacak yerin seçiminde şu şartların göz önünde bulundurulması üzerinde durmuştur: 1. Hastalıkların çok olduğu bir yer ve çevresi olmamalı. 2. Güneş ve havadan mahrum, rutubetli yerler olmamalı. 3. Yerin altında bir yer, (ağır ve zehirli gazların istila ettiği mahaller olmamalı). 4. Çok yüksekte şiddetli rüzgara maruz yerlerde de olmamalı. 5. İhtiyaca göre odaları geniş olmalı. 6. Evin kendisi, kapıları ve pencereleri sağlam olmalı ki, zararlı haşerelerin, soğuk havanın ve akciğer veremi mikrobu gibi sıhhate zararlı mikroplar ihtiva eden tozların girmesine de engel olunsun.

İslam Dininde Suların Temizliği

"Hayatı olan her şeyi sudan yaptık." (Enbiya/21: 30) ayetinde belirtildiği gibi su, hayatın aslı olduğundan, suyun pislenmeden korunması demek, esasen hayatın değişik şekilleriyle korunması demektir. İslam Dini, bir çok emriyle suyun korunmasına önem verir ve pisliklerden sakınmaları konusunda insanları teşvik eder. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu hususta: "Sizden birisi daha sonra yıkanacağı durgun suya bevletmesin" (Buhari, vüdû' 28; Müslim, taharet 95) buyurmuşlardır. İçine bevledilmiş durgun suda değişik hastalıklara sebep olacak mikroplar bulunduğundan, buralarda yıkanmak doğru değildir. Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.s.): "Akan suya bevletmekten de nehyetmiştir." (Heysemi, Mecmau'zZevaid, 1:224). Peygamberimiz'in akar suya bevletmeyi yasaklamasının önemli bir sebebi, suyun, idrarda bulunan bir takım mikroplardan korunmasıdır. Başka bir hadisi şeriflerinde de: "Lanetlenmeye sebep olan şu üç şeyden sakının; suya, (insanların oturacağı) gölgeliğe ve insanların gelip–geçtiği yola büyük abdest bozmak" (Ebû Davûd, taharet 14). Suya büyük abdest bozma, suda parazit, mikrop, bakteri ve kötü kokuların oluşmasına sebep olur. Bu zararlı şeyler, bu akarsudaki ve onun birleştiği denizlerdeki balık ve diğer canlılara da menfi tesir eder.

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.