Modern Emperyalizm

Kısaca: Modern emperyalizm Alm. Imperialusmus, Fr. Impérialisme, İng. Imperialism. Bir devletin, kendi sınırları dışında yaşayan başka halklar üzerinde onların rızası olmaksızın denetim kurmayı gaye edinen politikası. Kelime olarak yeni olmasına karşılık, uygulaması oldukça eskidir. Hatta bu kavramı M.Ö. 1675 civarında Firavunların idaresinden Mısır’ı alan ve idare eden Hyksos İmparatorluğuna kadar uzatmak mümkündür. ...devamı ☟

Modern emperyalizm bir devletin, kendi sınırları dışında yaşayan başka halklar üzerinde onların rızası olmaksızın denetim kurmayı gaye edinen politikası. Kelime olarak yeni olmasına karşılık, uygulaması oldukça eskidir. Hatta bu kavramı M.Ö. 1675 civarında Firavunların idaresinden Mısır’ı alan ve idare eden Hyksos İmparatorluğuna kadar uzatmak mümkündür. Sık kullanılışına Büyük Britanya Krallığının 19. yüzyıldaki meclis tartışmalarında rastlanılmaktadır. Joseph Chamberlain gibi bazı kişiler, idare edilen yerlerde mahalli idare kurulmasına karşı olmuşlar ve kendilerini “emperyalist” olarak isimlendirmişlerdir.

Modern emperyalizm: Bunu da dört safhada incelemek gerekir:

1. İlk emperyalist güçler: Bunlar İspanya ve Portekiz olup, 15 ve 16. yüzyıllarda çok faaliyet gösterdiler. İspanya esas olarak mücevher ve hazineye ilgi duyduğundan yeni koloniler kurarak, Meksika, Orta ve Güney Amerika’daki yerlileri idaresi altına aldı. Ancak 1588’de Armada’da İngilizlere yenilmesiyle bir gerileme devrine girdi. Bu tarihte İngiltere de bir emperyalist güç olarak ortaya çıktı. Portekiz ise aynı zamanda ticarete ilgi duymaktaydı. Ancak 16. yüzyılın ortalarında önemli bir emperyalist güç oldu. Brezilya ve Afrika’nın batı ve doğu kıyılarında koloniler kurdu. Daha sonra Seylan, İran, Hindistan, Hindiçin ve Malaya’ya oradaki Portekizli ve yerlileri idare etmek için asker gönderdi.

Bu devrede İspanya ve Portekiz, dünyanın büyük güçlerindendi. Ancak daha sonra önemlerini kaybettiler. İngiltere’nin denizci bir devlet olarak kuvvet kazanması sonucu, İspanya etkisini ve sahib olduğu toprakları yavaş yavaş kaybetti. Ancak, etkisi 19. yüzyıla kadar sürdü. 1898’deki iç savaşlar sonucu İspanya, Amerika’daki topraklarını ve Filipinleri kaybederken, Portekiz’in önemli kolonilerinden olan Brezilya istiklalini ilan etti.

2. İngiliz, Fransız ve Hollanda emperyalizmi: On yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda İngiltere, Fransa ve Hollanda yeni güçler olarak ortaya çıktı. Deniz gücü olan Hollanda, ticarete ilgi duymaktaydı. On yedinci yüzyılın başında Endonezya’yı alan Hollanda, daha sonra Afrika, Karaibler ve Kuzey Amerika’da toprak sahibi oldu. Coğrafi olarak küçük olması ve nüfusunun azlığından dolayı, önemli bir askeri güç olamadı.İkinci Dünya Savaşının nihayetinde meydana gelen çok kanlı bir savaş sonucu Endonezya’yı terk etmek zorunda kaldı. On yedinci ve on sekizinci yüzyıllardakiFransız ve İngiliz düşmanlığı bazı çatışmalara sebeb oldu. Fransa, bir hava gücü olarak Kuzey Amerika, Afrika, Ortadoğu, Hindistan ile Uzakdoğu’yu etkisi altına aldı. Buna paralel olarak İngiltere de ham madde kaynaklarına ilgi duydu. Bu sebepten özellikle Uzakdoğu’da, aralarında çatışmalar çıktı. Kuzey Amerika ve Hindistan’daki pekçok toprağını İngiltere’ye kaptıran Fransa, Hindiçin’i ve Kuzey Afrika’daki tesirini muhafaza etti. İngiliz nüfuzunu zayıflatmak için Fransa, Amerika’ya istiklal mücadelesinde yardım etti. Napolyon’un yenilgiye uğraması sonucu (1812-1815), Fransa, 20. yüzyıla kadar denizaşırı topraklara sahib olmasına rağmen, gücünü kaybetmeye başladı.

30 Mayıs 1814’teki Viyana Kongresinden sonra, İngiltere dünyadaki en önemli güç olarak görüldü. Sahib olduğu topraklar Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya, Seylan, Malaya, Birmanya, Hindistan ve Güney Afrika’nın önemli bir bölümünü içine almaktaydı. Ortadoğu da etki sahasına dahil bulunmaktaydı. İnsanlarının acımasız politik karakteri, kendisinin denizci bir devlet olması sonucu İngiltere, 19 ve 20. yüzyıllarda dünya siyasetinde önemli rol oynadı.

Bu güçlerin yanında başka bir güç de Osmanlı Devletiydi. Ancak Osmanlılar yukarıda zikredilen Avrupa devletleri gibi emperyalist bir güç değildi. Emperyalizmde toprak ve tesir sahasının genişletilmesi bulunmaktadır. Ancak bu işlemde alınan topraklardaki yerli halk hiçbir zaman idari işlere dahil edilmemekteydi. Dışarıdan emperyalist gücün temsilcisi olarak gelen idareciler de kararlarını alırken, yerli halkın değil, emperyalist gücün menfaatleri doğrultusunda veriyorlardı. Osmanlılarda ise, durum farklı olmuştur. Mahalli idarelere önem veren Osmanlılar, idareci olarak yerli halkın seçtiğine itibar etmişler ve onların, devletin genel siyasetleriyle ters düşmeyen kararlarını saygı ile karşılamışlardır. Hatta, yerli halktan, Müslüman olup, Osmanlıların merkezi idaresinde önemli görevlere gelenlere sık sık rastlanmaktadır. Bu sebeptendir ki, Müslüman olmamış yerlerden Osmanlılar çekildiğinde geri bıraktıkları iz, eserlerinden ibaret olmuş, Avrupa devletleri gibi yerli halktan kendi menfaatlerini koruyan bir zümreyi geride bırakmamışlardır.

3. Yeni emperyalist güçler: 1880’den İkinci Dünya Savaşına kadar olan dönemde Belçika, Almanya, ABD, İtalya ve Japonya gibi yeni güçler doğmuştur. Pekçok toprakların eski güçler tarafından paylaşılmış olduğunu gören yeni güçler, yeni topraklar ararken, eskilerle karşı karşıya gelmişlerdir.

Otto von Bismark’ın idaresi altında emperyalist güç olan Almanya 1880’den sonra deniz aşırı toprakları elde etmeye başladı. Ancak Birinci Dünya Savaşında yenilmesiyle bu toprakları kaybetti. Hitler’in idaresi altında Alman emperyalizmi, tekrar canlandı, Avusturya ve Çekoslovakya’yı işgal etti. Ancak İkinci Dünya Savaşındaki yenilgisiyle bütün bunları kaybetti.

Libya’yı kontrol altına alan İtalya, daha sonra Habeşistan’ı ve Arnavutluk’u işgal etti. Eski Roma imparatorluğu hayaliyle Almanya ile beraber Fransa’ya saldırdı.

Japon emperyalizmi, 1894-1895’deki Çin-Japon Savaşı ile başladı. Japonya, Kore ve Tayvan’ı işgal ederek, Mançurya’ya ilerledi. ABD’yi Uzakdoğu’dan atmaya çalışan Japonya İkinci Dünya Savaşında yenilgiye uğradı.

Son zamanlarda emperyalist güç olarak çıkan ABD; Porto Riko, Guam ve Filipinleri elde etti. Daha sonra 1867’de Alaska’yı ve 1898’de Hawai’yi sınırlarına dahil etti.

4. İkinci Dünya Savaşından sonra: İkinci Dünya Savaşından sonra eski emperyalist güçler kolonilerine istiklallerini verdiler. Ancak bu arada yeni ve büyük iki emperyalist güç doğdu. Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti. 1939’da Sovyetler, Almanya ile Doğu Avrupa’daki tesir alanları üzerinde anlaşmaya vardılar. Ancak, Almanya’nın, Polonya’ya saldırmasıyla Sovyetler, Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya’yı işgal ederken, Finlandiya’nın bir kısmını da kendi topraklarına kattı. İkinci Dünya Savaşından sonra Sovyetler, Doğu Avrupa ülkelerinde kukla devletler kurup, bunların devamı için daima işgalci Sovyet askerleri bulundurdular. Bulgaristan, Macaristan, Romanya ve Polonya bu devletlerin başında gelenleridir.

Daha sonra bunlara DoğuAlmanya ve Çekoslovakya da katıldı. Önceleri işgalci durumunda bulunan Sovyetler, 1950’lerden sonra taktik değiştirerek, yetiştirdikleri yerli komünistlerle sömürgelerini genişletmeye çalıştılar.

Komünist fikre göre emperyalizm, kapitalizmin son devresidir. Buna göre biriken kapital, ülkede yatırım yapamayınca, daha az gelişmiş ülkelere dönecek ve onları sömürge haline getirecektir. En son devrede ise bu ülke menfaatlerini korumak için sömürgeye askeri müdahalede bulunacaktır. Ancak tarihi gelişim bunu doğrulamadı. Batılı ülkeler, sömürgelerine istiklal verip ve idareyi yetişen yerli zümreye bıraktıkları halde, Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa ülkelerinde 1980’lerde Polonya’da olduğu gibi, en basit hürriyet fikrinin doğmasından bile kuşkulandı. Fakat 1989 senesinden itibaren azınlıklarda Milliyet fikirleri gelişerek; azerbaycan, Ermenistan, Kazakistan ve Gürcistan’da çatışmalar, gösteriler başladı. Sovyet idarecileri bütün çabalara rağmen bunları önleyememektedir.

Kültür emperyalizmi: Emperyalizm, son yıllarda diğer çeşitlerinin yanısıra kültür emperyalizmi şeklinde de tatbik edilir oldu. Bu emperyalizm çeşidinde milletlerin din, inanç, örf, adet, gelenek, görenek, dil, zevk, sanat ve ahlak gibi üst değerleri hedef alınmaktadır. Kültür emperyalizminin tatbik edildiği milletler yavaş yavaş ve ustaca tertiplenmiş uzun vadeli organizasyonlarla, milli, manevi, tarihi, ahlaki ve bedii değerlerinden koparılarak dejenere edilmekte, kendilerine telkin edilen hakim kültürün etkisi altında benliklerini kaybetmiş nesiller meydana getirilmektedir. Böylece milletlerin hakiki varlıkları sona erdirilerek uydu topluluklar ve insan yığınları meydana getirilmek istenmektedir. Bunun neticesi olarak siyasi ve ekonomik emperyalizm kolayca, savaşsız, herhangi bir direnme ve karşı koyma olmadan, uzun vadeli bir şekilde yerleştirilmek istenmektedir.

Bu noktadan bakıldığında her geçen gün dünyada kültür savaşlarının arttığı, çeşitlendiği ve şiddetlendiği müşahade edilmektedir. Dünyada bir çok ülke, Özellikle komünist blok ülkeleri ve bazı kapitalist ülkeler tarafından, kültür emperyalizminin pençesi altına düşmüş ve dejenere edilmiş olarak değerlendirilmektedir. Bu milletler kayıp milletler, kültürleri de tarihe karışmış kültürler olarak isimlendirilmektedir.

Kültür emperyalizminin yakın tarihteki en ısrarlı ve devamlı uygulaması kilise tarafından ortaya konan ve devam ettirilenidir. Kilisenin kontrolu altında özel olarak kurulan misyoner teşkilatları, misyoner okulları ve buralarda yetiştirilen misyonerler, dünyanın her tarafında her türlü vasıta ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu çalışmaların bazı Afrika veAsya kabileleri üstünde kısmi başarılarına rağmen, bilhasa İslam ülkelerinde hiç muvaffak olamamaları, yeni usul ve tertipleri doğurmuştur. Bunlar arasında kültür emperyalizmine tabi tutulan ülkelerin eğitim müesseselerine, tedrisat programlarına, ders kitaplarına ve eğitim şekillerine tesir ederek, arzu ettikleri fikir, düşünce ve anlayışları genç nesillere empoze etmek en çok kullanılan yol olmuştur. Birçok ülkede tatbik edilen bu vahim tertibe eğitim reformu, yenilik, ilericilik, devrim ve buna benzer isimler verilerek gerçek maksadın sinsice gizlendiği müşahede edilmektedir. Böylece yarı aydınlar ve kozmopolit nesiller meydana getirilmektedir. Ayrıca son yıllarda baş döndürücü bir süratle gelişen ve yeni yeni sistem ve cihazlarla çeşitlenen haberleşme vasıtaları (veya diğer adıyla kitle iletişim araçları) bu tür kültür emperyalizmi tatbikatlarının en ucuz, en rahat ve en verimli aleti olarak kullanılmaktadır. Bunlar arasında kitap, gazete, mecmua, sinema filmi, tiyatro, plaklar, TV filmleri, video kasetler ve radyo yayınları en Ünlüları ve en tesirlileridir. Bu vasıtalar yoluyla seçilen konu üstünde telkin edilmek istenen fikir, düşünce ve anlayışlar devamlı ve çeşitli cepheleriyle tekrar edilmekte, insanlara cazip gelen şeyler arasında hissettirilmeden benimsetilmektedir. Bunun neticesi olarak çok kısa bir zaman sonra bu telkinlere muhatab olanların hal ve hareketleri, giyinişleri, düşünceleri, anlayışları, hatta ibadet ve inançlarında büyük değişiklikler meydana gelerek kültür emperyalizmi yolunu tutanlar maksatlarına kavuşmuş olmaktadır.

Kültür emperyalizminin dünya çapındaki bir diğer tatbikatçısı da siyonist teşkilatlar olarak görülmektedir. Kaynağını Yahudi inançlarından alan bazı düşünce ve sistemler, çeşitli isimler altında bütün dünyaya yayılmış kuruluşlar kanalı ve eliyle insanlara empoze edilmektedir. Bu faaliyetlerin esasını, dinleri ortadan kaldırmak ve çeşitli yollarla milli ve manevi benlikleri unutturulmuş insanları Yahudi ırkına hizmet eder hale getirmek teşkil etmektedir.

Kültür emperyalizmi üstünde en çok çalışan ülkeler arasında komünist blok ülkeleri, İngiltere ve ABD zamanımızda en başta yer almaktadır. İngilizler, hakim oldukları bütün İslam memleketlerinde yaptıkları gibi, İslam alimlerini, İslam kitaplarını, İslam mekteplerini yok ettiler. Tam din cahili, ahlak yoksunu, tarihine düşman gençlik yetiştirdiler. İngilizler hakim oldukları İslam memleketlerinde eğitim veren mektepleri kapatırken kendi kültürlerini yayan kız ve erkek kolejleri açtılar. Bu kolejlerde talebelerin babalarının dinlerine, ecdadlarının örf, adet ve ahlaklarına karşı düşmanlık duyacak şekilde beyinlerini yıkadılar. Tanzimattan sonra aynı uygulama Türkiye’de de kendini gösterdi.

İngilizler bu düşüncelerini hakim oldukları ülkelerde bizzat kendileri yahut piyonları olan kişilerle tatbik ettirirler. Hindistan, Ortadoğu ülkeleri ve Türkiye bunlara Örnekdir. Bu çalışmalarıyla birlikte haberleşme vasıtalarını, basın-yayın organlarını ve diğer aletleri en yüksek oranda kullanarak kendi arzularına uygun insan yığınları meydana getirmeye çalışmaktadırlar. Bu insanları dinlerinden, dillerinden, milli kıymet ve ahlaki değerlerinden, dünyayı, hayatı kendi kültürlerine uygun olarak anlayışlarından tamamen koparmayı hedef almaktadırlar. Hatta bu işi çok ileri derecelere vardırarak beyin yıkama noktasına dayandırdıkları, beyinleri adeta programlanmış robot insan ve insan topluluklarını hedef aldıkları ve bunda yer yer muvaffak oldukları da görülmektedir.

Komünist blok ülkelerinin kültür emperyalizminin temelini, materyalist felsefenin esaslarını dünyaya yaymak ve hakim kılmak teşkil etmektedir. Bu esaslar; Allahsızlık, dinsizlik, hiçbir ahlaki değere inanmamak, milli örf ve adetlerden uzaklaşmak, vatan, bayrak, namus, özel mülkiyet gibi mefhumları reddetmek, aile müessesesini ortadan kaldırmak, dilleri ve milli kültürleri yok etmek şeklindedir. Kısaca emperyalizmin gayesi şu üç kelimedir: Parçala, hakim ol ve sonra büsbütün boz.

Son yıllarda her geçen gün yaygınlaşan ve çeşitlenen haberleşme vasıtaları sebebiyle kültür emperyalizmine her fert tek tek muhatab olma durumuyla karşı karşıyadır. Bu husus, milletler için çok büyük bir tehlike teşkil etmektedir. Bu bakımdan dinlere, insani değerlere ve medeni faziletlere saygılı ve bağlı milletler bu tehlikeye karşı tedbirler almakta, kendi din, inanç, ibadet, örf, adet, dil, ahlak ve sanat değerlerini titizlikle muhafaza etmeye ve yeni yetişen nesillere aktarmaya çalışmaktadır. Gerek batı kaynaklı ve gerekse komünist bloktan gelen kültür emperyalizminin sızmaya ve başarılı olmaya çalıştığıİslam ülkelerinde de çeşitli tedbirler alınmaktadır. Bu tedbirler her geçen gün arttırılmakta, milletin ve yeni yetişen nesillerin milli, manevi, ahlaki, tarihi ve bedii kıymetlere sahip çıkması için çalışmalar yapılmaktadır.

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Kültür Emperyalizmi
2 yıl önce

değerlerini ve ideolojisini başka bir ülkenin halkına benimsetmesidir. Emperyalizm veya yayılmacılık, bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar...

Kültür Emperyalizmi, ABD, Dil, Emperyalizm, Komünist, Siyasi tarih, Siyasi tarih Portalı
Etnoloji
2 yıl önce

alanda kürsü sahibi olan isimler arasındadır. Modern etnolojinin doğuşu esas olarak sömürgecilik ve emperyalizm ile yakından ilişkilidir. Thomas Achelis'e...

Etnoloji, Bilim, Dil, Irk, Kültür, Taslak şablonları, Yasa, İnsan, Taslak madde
Marksizm-Leninizm
2 yıl önce

Lenin, klasik Marksizm'e; enternasyonalizm, öncü parti, kapitalizm, emperyalizm, proletarya diktatörlüğü, demokratik merkeziyetçilik, ulusların kendi...

Leninizm, Marksizm-Leninizm, Antonio Gramsci, Artı-değer, Artı-emek, Asya tipi üretim tarzı, Bolşevik, Buharin, Burjuva, Değişim Değeri ve Kullanım Değeri, Diyalektik Materyalizm
Kapitalizm
2 yıl önce

çalışan bu döngü de sınıf savaşının temelini oluşturur. Vladimir Lenin, Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması (1916) çalışmasında Marksçı bakış açısını...

Kapitalizm, Ekonomi, Finans, Francis Fukuyama, Politika, SSCB, Serbest piyasa ekonomisi, Siyaset, Taslak, Özel mülkiyet, Serbest piyasa
Milliyetçilik
2 yıl önce

irredantizm, faşizm, militancılık, dinselcilik, otoriterlik, ırkçılık, anti-emperyalizm, asabiyet, hayali cemaatler, tarihsel kimlik, tarih bilinci, kahramanlık...

Milliyetçilik, 1. Dünya Savaşı, 2. Dünya Savaşı, ABD, Afrika, Alman, Almanya, Anarşizm, Asya, Atatürk, Avrupa
Ekonomik sistemler
2 yıl önce

sahiptir. Bu bağlamda modern kapitalizmden bile önce ortaya çıktığı öne sürülebilir. Ancak Kapitalist ülkelerin sıklıkla Emperyalizm'i bir araç olarak kullandığı...

Yılmaz Öner
6 yıl önce

(Hermann Hesse) (1972) Mao Çe-tung (P.J. Opitz) (1974) Dünya Ekonomisi ve Emperyalizm (Nikolay Buharin) Ş. Barlas ile birlikte (1975) Sosyalizmin Güncel Meseleleri...

Destalinizasyon
2 yıl önce

daima savaş içerisindedir. Bu nedenle "emperyalizm ile devamlı olarak savaş" düşüncesinden yana olan Mao, emperyalizmin temsilcisi olarak tariflediği Amerika...

Destalinizasyon, 14 Şubat, 1892, 1893, 1953, 1956, 1976, 1980, 1985, 25 Şubat, Batı Avrupa