Said Nursi'nin Düşünce Yapısı ve Eleştirisi

Kısaca: Said Nursî'nin düşünce yapısı ve hakkında yapılan eleştirel değerlendirmeler. ...devamı ☟

Said Nursi'nin düşünce yapısı ve hakkında yapılan eleştirel değerlendirmeler. == Düşünceleri Politik tutum Tarihçe-i Hayat'ta ifade edilen anlatımlara göre Said Nursi Cumhuriyet öncesinde olduğu gibi, Cumhuriyet sonrasında da siyasi otoritelerle problemlidir. Diğer etkenlerin yanında, büyük bir öz güvenin eşlik ettiği bağımsız hareket etme, işbirliği ve ekip çalışmasına kapalı karakteri bu tutumun olası belirleyici etkenidir. Cumhuriyete karşı olmamakla birlikte devrimlere, özellikle de tekke ve zaviyelerin kapatılması, kılık kıyafet devrimi, ve şeriat kanunlarıın ilgası anlamına gelen laiklik kendisinin öfkesini çekmektedir. Ahir zaman fitnesi ve dini anlayışın zayıflaması olarak gördüğü bu gelişmelerle mücadele etmeyi görev edinir. Ancak O'na göre bu mücadele silahla değil, medeni bir araçla, ikna yoluyla yapılmalıdır.(Görsel kaynak [1]) Bunun için ayrıntılarla uğraşma yerine, dinin temeli olan iman konusuna eğilir ve imanı kuvvetlendirmeye dönük eserler yazmaya ve bu konuda çalışmaya yönelir. Said kürdi bu dönemde günlük siyasetten uzak kalmayı kendine ilke edinir.

Medeniyet görüşü; sosyal kavramlar

Said Nursi'nin medeniyet görüşü klasik İslamcı farklı değildir. Batıdan Fen ve sanatın alınması, ancak Batılı yaşam tarzı ve batı kültürünün reddedilmesi O'nun ana yaklaşımdır. Medeniyet konusunda Risalelerin pek çok yerinde Japonları Osmanlıya örnek göstermiştir. Bu konu hakkında Divan-ı Harbi Örfi eserinde ” :"Kesb-i medeniyette Japonlara iktida bize lazımdır ki; onlar Avrupa'dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin maye-i bekası olan adat-ı milliyelerini muhafaza ettiler." Said Nursi, kapitalizm ve sosyalizm olarak iki kola ayırdığı ve medeniyet-i sefihe olarak nitelediği medeniyete eleştiriler yöneltir ve onun insanlık ve Müslümanlar için ne kadar tehlikeli olduğunu anlatır. Tesettür bahsinde "Medeniyet-i sefihe ise, Kur'an'ın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor. Tesettürü fıtri görmüyor, bir esarettir diyor." Said Nursi insanlığın beş devirden geçtiğini söyler; İlk devir "vahşet ve bedeviyet", ikincisi "memlukiyet devri", üçüncüsü "esir devri", dördüncüsü "ecir devri", beşincisi ise "malikiyet ve serbestiyet devri"dir. İnsanlığın esirlik istemediğinden dolayı bunu kanıyla parçaladığını, şimdilik ecir (ücretli) olduğunu ve bunun yükünü çektiğini ancak bunu da parçalayarak "malikiyet ve serbestiyet" devrini başlatacağını söyler. Nursi'ye göre: "Sosyalizm, basit, sade bir hayatı takdim ediyor. Ona mukabil kimseyi dininden, imanından, namusundan büyük bir hisseyi feda etmeye mecbur etmediği gibi kimse de kendinden mecburiyet hissetmez." ve "Sosyalistlik desatiri, İslamiyetin esasatını bozamaz; Şu medeniyet-i sefihe bozuyor, hem çok pahalı düşüyor" dedikten sonra kapitalizmin pek çok aldatıcı ve teşvik edici vasıtalarla donandığını, cazibedar ve sihirli olduğundan dolayı din, namus ve fazilet karşılığında kendini sattığını, gösterişli bir hayatı gösterip takdim ettiğinden dinden, namustan ve faziletten fazla rüşvet aldığını söyler. Nursi, sosyalizmi halkın medeniyeti olarak niteler ve bunun daha adaletli olduğunu, adalet-i halisenin ise İslamiyetten çıkıp ruha hayat verdiğini ifade eder. Ona göre mutlak adalet şeriatla mümkündür. "Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir." Bir başka ifadesi de Rus ihtilali olduğu gibi bolşevizme dönüşen sosyalizmin yol açtığı yıkımlarla ilgilidir. Değişik yerlerde ahir zamanın büyük deccalı olarak nitelendirdiği Komünizm ve Bolşevizm'in insanlık üzerindeki yıkımları ve dinsizliğin yayılmasına etkilerine işaret eder: "Şu asrın tabiriyle, sosyalistlik, 'bolşeviklik suretinde', evvel Rusya'yı zir ü zeber edip..."

Kadın ve tesettür

Nur risalelerinde kadınlar tesettür, miras gibi bahisler içerisinde ele alınır. Said Nursi’ye göre kadınlara mirastan erkeğin yarısı kadar pay verilmesi hak ve adalete uygundur. Kadınların fıtratı gereği örtünmeleri gerekir; “Hem kadınların on adetten altı yedisi, ya ihtiyardır, ya çirkindir ki, ihtiyarlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır, kendinden daha güzellere nisbeten çirkin düşmemek veya tecavüzden ve ittihamdan korkar; taarruza maruz kalmamak ve kocası nazarında hıyanetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hatta dikkat edilse, en ziyade kendini saklayan, ihtiyarlardır. Ve on adetten ancak iki üç tanesi bulunabilir ki, hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın” Ancak taşralı ve soğuk memleketlerin kadınları bu hükmün dışında tutulabilirler. Çünkü onlar erkekleri tahrik etmezler. Risalelerde, şehirli kadınların köylü, bedevi kadınlar gibi açılamıyacağı, ifadelerinden kendisinin şehirli kadınlar için, istisnası olmayan “mutlak hicap ve örtü ” şeklinde bir tesettür anlayışı olduğu sonucuna ulaşılabilir. Cemaatin dualarında kadınlar, sabah-akşam üçer defa kendilerinden gelebilecek şer, fitne ve belalar dolayısıyla Allah'a sığınma şeklinde görülür.

Teolojik anlayış

İrşad metodu; Said Nursi'nin yolu değişik ve güçlü anlatımlarla desteklenen mantıksal çıkarımlarla, dini inanç ve uygulamaların topluma benimsetilmesi yoludur. Ayrıca bunun diğer insanlara örnek teşkil edecek şekilde bizzat uygulanması ve bu uygulamadan en zor şartlarda bile vazgeçilmemesi diğer bir belirleyici unsurdur. Eserlerinde örneğin beş vakit namazdan bahsederken, bunun ne kadar gerekli, insani ve imani bir görev olduğu vurgulanırken, namazın şekli, miktarı, sayısı, ne kadar farz, ne kadar vacip ya da sünnet olduğu gibi ayrıntı ve tartışmalara ve özeleştiriye girilmez. Kendisinin ifade ettiği şekliyle dini konularda özeleştiriye yönelmek, fırtınalı bir gecede kale duvarlarında saldırganlara gedikler açmakla eşdeğerlidir. Bazı ilahiyatçılara göre Risale-i Nurlarda eleştiri ve seçicilikten uzak, hurafeli anlatımlar bulunur. Tefsir anlayışı; Said Nursi ayetlerde değişik mana tabakaları bulunduğunu ve herkesin kendi seviyesine göre bu ayetleri farklı şekilde anlayacağını söyler. Ayetleri anlamlandırmada cifr ve ebced kullanır. Bu yaklaşımlar islami ezoterizm (batınilik) ve şiilik ile kendisimin yakınlaştığı noktaları oluşturur. Bu yaklaşımın bir eseri olarak, Yusuf Suresi'nde anlatılan, Yusuf'un rüyasında kendisine secde eden yıldızları Güneşin 12 gezegeni bulunduğu şeklinde yorumlar. İnanç-mitoloji; Risalelerin büyük bir kısmı iman üzerine yazıldığı halde, Said Nursi birkaç istisna dışında klasik kelam tartışmalarına girmez. Peygamberler tarihi, Ahmediyye, Muhammediyye gibi siyer ve meğazi kaynaklardan alarak risalelerinde yer verdiği mistik-destansı unsurlarla süslenmiş sürreal anlatımlar inşikak-ı kamer mucizesini de anlattığı mektubatta 19. mektup olan mucizat-ı Ahmediyyede, Yunus, Eyyub ve benzeri peygamber kıssalarında görülür. Gizemcilik; Mistisizm, şifacılık ve kehanet Said Nursi'nin deprem, sel, kuraklık gibi olaylara özel metafizik anlamlar atfetmesi; Bu olaylar ilahi emirle hareket eden Dünya'nın günahkarlara karşı harekete geçmesidir, örneğin ramazanda teravih vakti radyoda şarkı söyleyen kızlar gibi günah işleyen topluma bir ikaz ve cezadır. Risale-i Nur'da yer yer tekrarlanan anlatımlara göre depremlerin yeri ve zamanı Risale-i nur'un hizmetine ilişen zındık düşmanların günah olarak nitelenen engellemeleri ve nur hizmetine dönük komploları ile ilişkilidir. Dualara yüklenen anlamlar; Hayali kişilerle konuşmalar, zehirlenme iddiaları, beddua ve duaların çatışması sonucu islam düşmanına bedduanın işlememesi, nihayet 1938-39 yıllarında bu bedduanın kabul edilmesi. Zeynelabidin rivayetiyle aktarılan cevşen duasıyla ilgili olarak Said Nursi şu ifadeyi kullanır:"Münafık düşmanlarımın maddi ve manevi zehirlerine karşı gerçi Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar..." Said Nursi, "Ümmetimden bir grup kıyamet kopuncaya kadar hak uğrunda mücadele etmeye devam edecek" hadisini ebced hesabına tabi tutmuş ve kıyametin yaklaşık tarihini hesaplamıştır. Buna göre hadisin "Hatta ye'tiyellahu biemrihi - Kıyamet kopuncaya kadar" kısmının ebced hesabı, Hicri 1545, Miladi 2120 senesi olup, kopacak Kıyametin vaktine işaret etmektedir. == Eleştiriler == İslam, Peygamberler ve Muhammed'in hayatıyla ilgili mistik-destansı unsurlarla süslenen ayrıntılı hikayeler Peygamberler tarihi, Ahmediyye, Muhammediyye gibi siyer ve meğazi kitaplarında yer alır. Bilimsel çalışma yapanlar bir kenara bırakılacak olursa, toplum ilgisinin anlatılanların gerçekliği değil, "hikayelerin gücü" üzerinden devam ettiği bu ve benzeri anlatıların tarih boyunca dinlenmeye devam ettiği söylenebilir. Bu anlatılara gerçeklik atfetme konusunda Said Nursi'in bakış açısının bilimsel objektiflik ve gerçeklik çizgisi üzerinden değil, hikayelerin etki gücü üzerinden şekillendiği söylenebilir; şeytan, cin, melek gibi ruhanilere ve Hızır, Lokman, Adem, Havva, Nuh gibi din kitaplarında geçen kişilere bakışı da bu yöndedir; İhsan Eliaçık’ın değerlendirmeleri; “Risale-i Nur’da mitolojik anlatımlar çok fazla, peygamberimizin yapmadığı mucizeleri ona atfetmeler ve uydurma rivayetleri fazla sorgulamadan almalar var. ... Mesela Mektubatta, 19. Mektup. Nerdeyse 150 sayfaya yaklaşan bir bölüm burası. Peygamberimizin yüzlerce mucizesi olduğu anlatılıyor. Onların hiçbirinin aslı yok. Peygamberi kitlelere olağanüstü gösterme amaçlı anlatılmış rivayetler.” Yazar Sadettin Merdin’in eleştirileri; Said Nursi’nin Süfyan deccalı uydurması veya uydurma hadislerle yaratılan bu yapay karakteri M.Kemal Atatürk ile özdeşleştirilmesi, risalelerinde akıl ve bilim dışı mitolojik unsurları ihtiva eden zayıf veya uydurma hadis ve rivayetleri hiçbir ayıklama yapmadan kullanması, kelamı kibar türünden bazı sözleri hadis zannetmesi, savunmacı İslam anlayışı. Ona göre; dünya kurulalı 5960 sene geçmiş olup, insanlığın ömrü 7000 yıl kadardır. (bkn.Kıyamet Kamer suresi Süfyan Deccal) 1964 yılında Mustafa Sabri tarafından yazılan Nurculuk Hakkında adlı kitapta Risalelerin içeriğinin Müslümanlık esaslarına göre dini ve ilmi kıymeti olmadığı ve Risale-i Nur'un ilhamla yazıldığı, müellifince gaybden ihtarlar alındığı, Kuran tefsirine mananın tahammül edemeyeceği tarzda batıni ve indi manalar verildiği ve ilmi değeri olmadığı, hatta sapkınlık olduğu eleştirileri yapılmıştır. "Nurculukla Mücadele Komitesi" üyelerinden Neda Armaner, söz konusu kitab hakkında "27 Mayıs darbe hükümetinin emriyle ve sırf Nurculuk aleyhinde olsun diye öyle bir işin yapıldığını" ve "Diyanet tarafından çıkarılarak, ondan 10 yıl önce ölmüş bulunan Mustafa Sabri'nin eseri olarak piyasaya sürüldüğünü" ifade etmiştir. Ancak kitap için Mustafa Sabri Efendi'nin yaptığı çalışmaların Diyanet işleri Başkanlığınca sonradan yayına hazırlanarak yayınlanmış olma olasılığı gözardı edilemez. Abdülaziz Bayındır’a göre Said Nursi’nin kendisi ve Risaleleriyle ilgili eleştirileri: "Bütün ilimlerin daha çocukken bir gece rüyasına giren peygamber tarafından kendisine verildiği ve birkaç ayda üstad düzeyine çıkartıldığı, kendinden 150 sene önce ölen bir kişinin kendisine sarık ve cübbe gönderdiği, imam Ali’nin Risale-i Nur’un bölümlerine isim verdiği, Risale-i Nur’un arştaki yerinden iktibas edildiği ve yazdırıldığı, kendisine dünyanın başından sonuna kadar bütün ilimler ve sırların açıldığı ifadeleri ve 8 asır önce kendisi için Abdülkadir-i Geylani nin şiir yazması iddiaları. 1-Said Nursi’nin “birlik makamı”nı temsil ettiği, bu makamın yüceliğini Kutbu azam’ın bile kavrayamayabileceği iddiası, 2-“Âlemlere rahmet” “Nur elçisi” ve “bediüzzaman” tanımlamaları, 3- Darda kalanlara yardım ettiği iddiası, 4- Allah’ın isimlerini ve Kur’anı taşıma iddiaları, 5-Her devirde farklı kimlikle ortaya çıkma iddiası, 6-En büyük mürşid ve müceddit olduğu iddiası, 7-Ahir zaman’ın büyük Mehdiliği, 8-Mesihliği, kurtarıcılığı, şefaatçiliği Edip yüksel Said Nursi'nin bilimsel metodolojiden uzak oluşuna ve bazı alanlarda bilimsel altyapısının yetersiz oluşuna vurgu yaptığı sert ifadeler içeren değerlendirmelerinde Said Nursi'nin gerçeküstüü eğilimlerinden ve psikolojik sorunlarından da bahsetmektedir.

Tefsir eleştirileri

Kur'an merkezli islamı savunan Ali Umuc, cifr ve ebcedle yaptığı çıkarımları değerlendirirken bu türden yaklaşımların tarih boyunca sergilenen bir din istismarı olduğunu, Said Nursinin de din istismarı yaptığını kaydetmektedir. Arif Tekin'in eleştirileri Said Nursi'nin ayetlere olağanüstü anlamlar ve özellikler yüklemesi ile ilgilidir; "Kur'an'da Sebe' Suresinin 15.ayeti Sebelilerin evlerini anlatır. Sait Nursi bu ayeti, ebced hesabını uygulayarak istanbul'un 1453'te fethedileceğine kanıt olarak göstermiştir. Al-i İmran154. ayetiyle ilgili olarak Said Nursi'nin sözleri;"Allah öylesine adildir ki, bakın bir cümle oluştururken cansız olan harfler arasında bile eşitlikten vazgeçmiyor." Kendisi burada öyle bir hesap yapıyor ki gerçekle hiç ilgisi yoktur. Kaldı ki, yaptığı hesap da yanlıştır. ..... Yani diyelim 7 bin ayetten bir ayetteki harflerin sayısı tesadüfen eşit çıktı; bundan kalkıp olağanüstü bir anlam çıkarmak doğru olur mu?" == Dış bağlantılar == * Eleştiriler Edip Yüksel'in teolojik eleştirileri * Köprü dergisi Bediüzzaman Özel Sayısı, Bahar 2000 (70. Sayı) * Süleymaniye Vakfı Din ve Fıtrat Araştırmaları Merkezi Nur Risalelerine(Risale-i Nur) Eleştirel Bir Yaklaşım, Abdullah Tekhafizoglu * Said Nursi Gerçeği Prof.Dr.Abdülaziz Bayındırın eleştirileri

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.