M.Ö 403 ile M.Ö 221 arasında beylikler arasındaki mücadelelerin daha da yoğunlaştığı bir dönem oldu. Aslında Savaşan Devletler Dönemi ile İlkbahar-Sonbahar dönemi arasında kesin bir ayrım yok. Ancak tarihçiler, Jin Beyliği’nin Zhao, Han ve Wei beyliklerine bölündüğü M.Ö 403 yılını Savaşan Devletler döneminin başlangıcı, Qin hanedanının beylikleri yok ederek Çin’i bütünleştirdiği M.Ö 221 yılını da bitimi olarak kabul ediyorlar.
Savaşan Devletler döneminde,Çin’deki siyasi düzen çok değişti: Çok sayıdaki orta ve küçük ölçekli beylik yok oldu; Qin, Chu, Yan, Han, Zhao, Wei ve Qi beylikleri, Savaşan Devletler dönemindeki başlıca beylikler haline geldi. Bu dönemde bütün beyliklerde bir dizi reform yapıldı. Bunların en köklü ve en etkili olanı, Qin beyliğinde Shang Yang tarafından gerçekleştirilen reformdu.
Savaşan Devletler döneminde sık sık yaşanan savaşlara rağmen antik Çin kültürü, savaştan hiç etkilenmedi ve hızla gelişti. Toplumda bilim ve kültür bilgilerine sahip olan bir aydın sınıfı ortaya çıktı. Bu sınıfın toplumdaki etkin rolü, bilim ve kültürün canlanışını hızlandırdı. Bu dönemde Çin, düşünce ve kültür açısından tarihteki ilk zirve noktasına ulaştı. Konfüçyus ve Meng Zi’nin temsil ettikleri “Ru” akımı; Lao Zi, Zhuang Zi ve Lie Zi’nin temsil ettileri Taoculuk; Han Fei’nin temsil ettiği “Fa” akımı; Mo Zi’nin temsil ettiği Moculuk akımı, daha sonraki çağlarda en çok benimsenen felsefeler oldular. Bu felsefelerin ortaya çıkması, Savaşan Devletler dönemindeki düşünür çevresinde “Yüz çiçeğin bir arada açtığı, yüz düşüncenin bir arada varlığını sürdürdüğü” bir ortam olarak görüldü. Bu felsefeler, yalnızca o zamanki siyaset ve ekonominin gelişmesini hızlandırmakla sınırlı kalmadı, etkilerini bugüne kadar da sürdürerek, Çin’in düşünce tarihinde silinmez bir parça oldu.
M.Ö 230 yılında, Qin beyliğinin başında bulunan Ying Zheng, Çin’i bütünleştirme seferine başladı. Qin beyliği dokuz yıl içinde diğer altı beyliği yok ederek M.Ö 221 yılında Çin’i birleştirerek yaklaşık 600 yıl süren bölünmeye son verdi.