Roma, Doğu`yu savaşlar ve seferler sayesinde tanıdı. Dicle ve Fırat ilk kez Licinius Lucullus ve birlikleri tarafından aşıldı. Daha sonra da Pompeus M.Ö. 66`da o bölgede hüküm süren Pontus Kralı Mithridates`i kesin bir yenilgiye uğrattı. Asya`dan getirdiği ganimet alayının arkası üç gün kesilmedi. Yağmalanan şehirlerden gelen sanat ürünü eşyalar olağanüstü bir hayranlık uyandırdı. Bundan sonra Roma halkı, kuyumculuğun, rengarenk kumaşların, Babil halılarının tadını çıkardı. ayrıca Orta Asya`ya uzanan yol açılmış oldu ve Çin ile ticarette aracı olacak Partya İmparatorluğu ile ilişkiler kuruldu. Roma, M.Ö. 1. yüzyılda ipeği böylece keşfetti ve ipeğe "serica" ismini verirken Çin`i de "Serler Ülkesi" olarak adlandırdı. Bu isim şüphesiz Çincede ipek anlamına gelen "si" kelimesinin değişime uğraması sonucu ortaya çıkmıştı. Batı için Çin bir ipek ülkesi haline geldi. Ancak Çin hakkında hemen hemen tüm bilinen de buydu. Romalı yazarlar tıpkı ser örtüsü gibi, halk için de son derece uydurma iddiaları ileri sürüyorlardı. Plinius, Serler`i mavi gözlü, kızıl saçlı, kalın sesli olarak tasvir ediyordu. Virgilius`a göre ise ipek, ağaç yaprakları üzerinden taraklarla, ince yapağılar şeklinde toplanıyordu. Gizemli tekstil tüm bölgenin ekonomik gelişimine katkıda bulundu: İskenderiye, Sur ve Kudüs`teki dokuma atölyeleri ipek ipliklere, kenevir, yün veya keten karıştırıp mallarını tüm imparatorluğa dağıtıyordu.
Romalılar seyyah bir millet değildi. Doğu ile ticareti ele geçiren de böylece Grekler ve Suriyeliler oldu. Ve Roma imparatorlukları arasında yer alan Palmyra şehri (bugün Suriye`dedir) Hint ve Çin mallarının ve özellikle de ipeğin toplandığı muazzam bir ambar haline geldi ve düşman şehri Petru`nun (bugün Ürdün`dedir) gücünü yitirmesinden sonra tüm malların dağıtımını kendi tekelinde aldı. Orta Asya ve Çin`e giden kervan yoluna hakimdi. Grek ve Suriyeliler`e ait gemiler Akdeniz`i baştan başa dolaşıyor, yüklerini Grekler`in yönettiği ticaret bürolarının bulunduğu Roma`ya kadar getiriyordu.
