Türk Edebiyatının Dönemlere Ayrılmasındaki Ölçütler Nelerdir?

misafir - 8 yıl önce
Öncelikle Sorunun Cevabı: Dil anlayıŞı Dini hayat Kültürel farklılaşma Sanat anlayısı Coğrafya değişimi Lehçe ve şive ayrılıkları

misafir - 8 yıl önce
dil anlayışı, dini hayat, kültürel farklılaşma, cografya değişimi, lehçe ve şive ayrılıkları

misafir - 8 yıl önce
Dil anlayışı Dini hayat Kültürel farklılaşma Sanat anlayısı Coğrafya değişimi Lehçe ve şive ayrılıkları

misafir - 8 yıl önce
Türk Edebiyatı, Türklerin dâhil oldukları üç medeniyet ve kültür dairesine paralel olarak üç safhada incelenmektedir. 1. İslâmiyet'ten Önceki Türk Edebiyatı, 2. İslâmî Devir Türk Edebiyatı, 3. Batı Tesirinde Gelişen Türk Edebiyatı. Bu tasnif Fuat Köprülü tarafından ortaya atılmış ve edebiyat araştırmacıları tarafından bugüne dek kullanılagelmiştir. Türk Edebiyatının Devirlere Ayrılmasında Kullanılan Kıstaslar Türk edebiyatı devirlere ayrılırken değişen dil anlayışı, kültürde görülen farklılaşma, yeni dinî hayat, dil coğrafyasındaki gelişme, kısaca medeniyet değişikliği kıstas olarak alınır. Çünkü Türk tarihinde görülen üç medeniyet (iki medeniyet değişikliği), edebiyatın da seyrini değiştirmiş, onun konu ve şekil özelliklerini de etkilemiştir. Bu arada tanışılan ve alış verişte bulunulan uluslar da edebiyatı etkilemişlerdir. Meselâ, Araplardan ilmî eserlerle birlikte Arapça kelime ve tamlamalar, İranlılardan da İslâmiyet'le birlikte nazım tür ve çeşitleri alınmıştır. Türk edebiyatının üç devire ayrılmasını sağlayan iki medeniyet değişikliği vardır 1. İslâmiyet'in kabul edilmesi, 2. Batı medeniyetinin tanınması ve benimsenmesi. Bu bilgiler ışığında Türk edebiyatının devirlerini şöyle belirleyebiliriz I. İSLÂMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI (?-11. yy.) İslâmiyet'ten önceki Türk Edebiyatı, Türklerin Orta Asya'da yaşadıkları devirlerde bütün Türk boyları arasında müşterek ve büyük bölümü sözlü olan edebiyattır. İslâm öncesi Türk edebiyatı ulusal bir edebiyattır; nazım şekil ve türleriyle kullanılan ölçü tamamen millîdir. Bu dönem edebiyatı, İslâmiyet'in kabul edilmesinden sonra oluşmaya başlayan yeni edebiyat anlayışına kadar devam etmiş, hatta etkisi daha sonraki dönemde de görülmüştür. İslâm öncesi Türk edebiyatı sözlü dönem ve yazılı dönem olmak üzere ikiye ayrılır. A. Sözlü Dönem ( ?-8. yy.) Türklerin henüz yazıyı kullanmadıkları dönemdir. Yani başlangıçtan 8. yüzyıla kadar olan dönemdir. Bu dönem ürünleri tamamen sözlüdür ve genellikle şiir şeklindedir. Bazı ürünlerin bazıları günümüze kadar gelmiştir. Sözlü Dönemin Özellikleri  Bu döneme ait yazılı eser yok denecek kadar azdır.  Bu dönemde Türkler, göçebeliğe dayanan günlük hayatlarında ve özellikle düzenledikleri törenlerde (sığır: av töreni; şölen: ziyafetler; yuğ: ölüm töreni) bir araya geldiklerinde 'ozan', 'kam' veya 'baksı' denilen şairler 'kopuz' denilen saz eşliğinde 'koşuk'lar ve 'sagu'lar söylerlerdi.  Bu şiirler (sagu, koşuk, destan) hece ölçüsüyle söylenen ve yarım kafiye kullanılan şiirlerdir.  Anlatım söze dayanır.  Düşünce ve hayaller şiirle anlatılmıştır.  Nazım biçimi dörtlük, vezin hece veznidir.  Yarım kafiye kullanılmıştır.  Dil sadedir.  Bu ürünler düzenlenen törenlerde (sığır: av töreni; şölen: ziyafetler; yuğ: ölüm töreni) ortaya çıkmıştır.  Şiirler kopuz denilen saz eşliğinde söylenir.  Daha çok somut konular işlenmiştir.  Kahramanlık, savaşlar, tabiat ve aşk konuları işlenir.  Şairlere ozan, kam, baksı, oyun, şaman gibi adlar verilir. Sözlü dönem ürünleri 1. Koşuk  Hece vezni ve yarım kafiye ile söylenen şiirlerdir.  Kopuz eşliğinde söylenir.  Yiğitlik, aşk, tabiat konularını işler.  Nazım birimi dörtlüktür.  Bu şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca' (aaab cccb dddb)  Bu şiirlerin İslâm sonrası halk edebiyatındaki adı koşma'dır.  Sığır denilen sürek avlarında söylenen lirik şiirlerdir. 2. Sagu  Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir.  Ölen kişinin kahramanlıklarını, başarılarını, erdemlerini anlatır; ölümlerinden duyulan üzüntüyü dile getirir.  Koşuk nazım şekliyle söylenir.  Bu şiirlere İslâm sonrası halk edebiyatında 'ağıt', Divan edebiyatında 'mersiye' denir  'Yuğ' denilen ölüm törenlerinde söylenir.  Divanu Lûgatit-türk'teki Alp Er Tunga sagusu bu türün önemli bir örneğidir. 3. Sav  Türk toplumunun dünyaya bakışını, geleneklerini, varlık anlayışlarını ortaya koyan özlü sözlerdir.  Bugünkü 'ata sözü'nün karşılığıdır.  Divanu Lûgatit-türk'te pek çok sav vardır. 4. Destan Bütün dünya edebiyatlarının başlangıç eserleri olan destanlar, çeşitli konularda yaradılış hikâyeleri yanında, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış bir kahramanın veya tarih olayının millet muhayyilesinde ortak sembol ve ifadelerle zenginleştirilmiş uzun manzum hikâyeleridir. Türk destanları, kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı; Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk devletlerinin kuruluş gelişme, çöküşleri, zafer ve yenilgileri gibi konularla beraber pek çok sebep açıklayıcı efsaneyi de içinde barındırır. Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk Edebiyatının da ilk örnekleri destanlardır. Milletlerin toplumu derinden etkileyen, tarihî önem arz eden önemli olaylarını (doğal afetler, savaşlar, göç, yangın vb.) konu edinirler Manzum hikâyelerdir. Destanlarda olağan üstü olaylar ve olağan üstü özellikte kahramanlar vardır. Destanlar anonim ve sözlü edebiyat ürünleridir. Ağızdan ağıza dolaşmak suretiyle oluşmuşlardır. Destanlarda anlatılan olayların geçtiği yer ve zaman bilinmez. Kahramanlar lider ve kurtarıcı rolündedir. İlk Türk Destanları Altay-Yakut: Yaradılış Destanı Sakalar Dönemi: Alp Er Tunga Destanı, Şu Destanı Hun Dönemi: Oğuz Kağan Destanı Köktürk Dönemi: Bozkurt Destanı, Ergenekon Destanı Uygur Dönemi: Türeyiş Destanı, Göç Destanı B. Yazılı Dönem ( 8-11. yy.) Bu dönemde Göktürkler ve Uygurlar tarafından kendi alfabeleriyle eserler verilmiştir. Türk dilinin tespit edilebilen en eski yazılı metinleri VII. asrın sonlarına ve VIII. asrın ilk yarısına ait olan dikili taşlar (Yenisey ve Orhun anıtları) ve Uygur dönemine ait olan dinî metinlerdir. Anıtlar arasında yer alan, Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilen Orhun Anıtları, gerek muht*******arı, gerekse mükemmel dil ve üslûplarıyla Türk dilinin, edebiyatının ve tarihinin şaheserleri arasında yer almaktadır. Abidelerin yazarı Yolluğ Tigin'dir. Yenisey Kitabeleri Yenisey ırmağı çevresinde daha çok mezar taşlarından oluşan bu kitabelerin edebi olarak fazla bir önemi yoktur. Göktürk Kitabeleri Tonyukuk Anıtı 720 yılında Göktürk devleti veziri Tonyukuk adına dikilmiştir. Kitabede Tonyukuk, anılarını ve dönemin tarihini anlatmıştır. Anlatımda, atasözlerine bolca yer verilmiştir. Kültigin Anıtı 732 yılında dikilen anıt Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır. Anıtta Kültigin'in ölümü ve yas töreni anlatılmıştır. Bilge Kağan Anıtı 735 tarihini taşır. Bilge Kağan'ın yiğitlikleri ve Türk milletine iletmek istediği mesajlar anıtın içeriğini oluşturur. Bu anıt da Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır. Göktürk (Orhun) Kitabelerinin Özellikleri Türklerin ilk yazılı eseridir. Doğu Göktürklerin tarihine ışık tutar. Söylev türünde yazılmıştır. Oldukça gelişmiş ve işlenmiş bir dil kullanılmıştır. Türk dilinin gelişmişlik düzeyine ilişkin etraflı bilgiler edinilebilir. Hem dinî hem de din dışı konular işlenmiştir. Tarih, coğrafya ve edebiyata kaynak olacak niteliktedir. Türk tarihini, toplumun yaşam biçimini, dünyaya bakış tarzını ortaya koyar. Kitabelerde idarecilerin ve sultanların halkı aydınlatması, yaptıklarının hesabını halka vermesi söz konusudur. Kitabeleri Strahlenberg bulmuş, 1893'te Wilhelm Thomsen okumuştur. Bir yüzleri Göktürk alfabesiyle, diğer yüzleri Çince yazılmıştır. Dinî Eserler İslâm öncesi Türk edebiyatı yazılı eserleri arasında, Uygur alfabesiyle yazılmış olan çeviri dinî eserler de sayılabilir. Bunlar Mani ve Buda dinlerine ait eserlerdir. II. İSLÂMÎ DEVİR TÜRK EDEBİYATI (11-19. yy.) 8. yy.dan itibaren yerleşik hayata geçen, Müslümanlıkla tanışan Türkler, 10. yy.ın ilk yarısında (920) Karahanlı Devleti hükümdarı Satuk Buğra Han'ın Müslümanlığı kabul etmesiyle başlayan süreçte Müslümanlıkla Türklüğü birleştirip bir sentez ortaya çıkarmışlar, hayat tarzlarını buna göre belirlemişler, bu sayede birlik sağlamışlar ve İslâm dininin, Farsların ve Arapların etkisiyle yeni bir edebiyat oluşturmaya başlamışlardır. Bu edebiyatta sözlü eserlerin yanı sıra yazılı eserler de çoğalmıştır. İlmî eserler ve Kur'an-ı Kerim aracılığı ile Arapçadan; Edebî eserler aracılığıyla da Farsçadan etkilenilmiştir. Yine bu yolla o zamana kadar dış etkilerden uzak olan Türk dili Arapça ve Farsçanın etkisine girmeye başlamıştır. İslâm kültürü, ortak İslâm edebiyatının şekil ve tekniği, zevki, hayat görüşü, temaları, motifleri, Türklerden önce Müslüman olarak bir İslâmî edebiyat geliştiren İranlıların aracılığı ile Türk Edebiyatına girmiştir. İslâmî edebiyat şiirinde ortak teknik malzeme (şekiller, temalar, motifler) ile ortak bir dünya görüşü ve estetik kavramı benimsenmiştir. XIV. asırda yazıya geçirilen 'Dede Korkut Kitabı' destan döneminin hatıralarını saklayan, gerek muhteva gerekse dil ve üslup mükemmeliyeti bakımından Türkçenin şaheserleri arasında yerini daima muhafaza eden çok değerli bir eserdir. İslâmiyet'ten sonra da destansı edebiyat devam etmiştir İslâmiyet'in Kabulünden Sonraki Türk Destanları Karahanlı Dönemi: Satuk Buğra Han Destanı Kazak-Kırgız Kültür Dâiresi: Manas Türk-Moğol Kültür Dâiresi: Cengiz-name Tatar-Kırım: Timur ve Edige Destanları Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleri: Seyid Battal Gazi Destanı (Battal Gazi'nin İslamiyet'i yayış mücadelesini ve yiğitliklerini anlatır), Danişmend Gazi Destanı (Danişmendname), Köroğlu Destanı A. ilk Eserler 1. Kutadgu Bilig Dönemin ilk edebî eseridir. İlk siyasetname. 1070 yılında Balasagunlu Yusuf tarafından Karahanlılar devrinde yazılmış ve Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han'a sunulmuştur. (Eseri beğenen hükümdar bunun üzerine Yusuf'a Has Haciplik unvanı vermiştir.) Eserin adı 'Mutluluk Veren Bilgi' anlamındadır. Mesnevi nazım şekliyle ve *²²/*²²/*²²/*² (Şehname vezni) vezin kalıbıyla yazılmıştır. 6600 beyittir. Ayrıca 173 tane de dörtlük vardır. Beyit nazım birimiyle yazılmıştır; ancak dörtlük nazım birimi de kullanılmıştır. Aruz ölçüsüyle yazılmış ilk eserimiz kabul edilir. Didaktik (öğretici) bir nitelik taşır. Bir ahlâk ve öğüt kitabıdır. Hükümdara siyası öğütlerde bulunur. Eserde allegorik (sembolik) bir anlatım vardır. Hükümdar Kün Toğdı: Adaleti, Vezir Ay Toldı: İyi yönetimi, Vezirin Oğlu Ögdilmiş: Aklı, Vezirin Kardeşi Odgurmış: Öbür dünyayı temsil eder. Eser Hakaniye (Çağatay) Türkçesiyle kaleme alınmıştır. Dili oldukça sadedir. 2. Divanü Lûgati't-türk 'Türk Dilleri Sözlüğü' anl***** gelir. Kaşgarlı Mahmut tarafından 1072-1074 tarihleri arasında yazılmıştır. Eser bir sözlük olarak hazırlanmasına rağmen, Türk sosyolojisi, psikolojisi, edebiyatı, gelenek ve görenekleriyle ilgili bilgi veren önemli bir eserdir. Türkçenin önemini anlatmak ve Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmıştır. Mensur (düzyazı) bir eserdir. Türkçenin ilk sözlüğü kabul edilir. Kelimeleri göçebe boylar arasında gezerek bizzat kendisi derlemiştir. (Diğer önemli sözlükler: Ali Şir Nevai, Muhakemetü'l-Lugeteyn, Şemseddin Sami, Kamus-ı Türki) İslamiyet öncesi edebiyatın sagu, koşuk ve sav örneklerini içerir. Eserde 7500 kelime ve Arapça karşılıklarıyla bunların kullanıldığı örnek cümle veya şiirler, dilbilgisi kuralları ve bir harita (o devirdeki Türk boylarının yerleşim alanını gösteren) bulunmaktadır. Etnografik bir eser olarak kabul edilir. Zamanında konuşulan ve yazılan Türk lehçelerindeki 7500 Türkçe kelimeye Arapça karşılıklar veren ve harf sırasına göre düzenlenmiş bir sözlük durumundadır. Ayrıca manzum-mensur parçalar (sav, sagu, koşuk), örnekler ve bazı olaylarla donatılmış bir ansiklopedidir. Zamanın Türk tarih ve efsanelerine, coğrafya, halk edebiyatı ve folkloruna dair geniş bilgiler vererek Türkoloji'nin temellerini atmıştır. 3. Atabetü'l-hakayık 'Hakikatlerin eşiği' anl***** gelir. 12. yy'da Edip Ahmet Yügnekî tarafından yazılmıştır. Didaktik bir eserdir, ahlak ve öğüt kitabıdır. Cömertlik, ilim, doğruluk gibi konuları işler. Aruz ve hece ölçüsü birlikte kullanılmıştır. Nazım biçimi mesnevidir. Hakaniye (Çağatay) Türkçesiyle yazılmıştır. 4. Divan-ı Hikmet Mutasavvıf Hoca Ahmet Yesevi tarafından 12. yy.da yazılmıştır. İlâhî aşkın, ibadetin, cennetin vb. konu edildiği didaktik bir eserdir. 7'li ve 12'li hece ölçüsüyle yazılmıştır. Dörtlükler halinde yazılmıştır. Dörtlüklerin adı eserde 'hikmet'tir. Tasavvufi bir eserdir. Dili oldukça sadedir. 5. Kitab-ı Dede Korkut Destandan halk hikâyesine geçiş dönemi ürünüdür. 12 hikâyeden oluşur. Eserde bir yandan Türklerin İslâm öncesi hayatları anlatılırken diğer yandan İslâm'a ait unsurlara da yer verilir. Dede Korkut, hikâyelerin içinde adı geçen, yaşlı, bilge, meçhul bir halk ozanıdır. Eser 15. yy.da yazıya geçirilmiştir. Nazımla nesir iç içedir. Kahramanlık, yiğitlik, boylar arası savaşlar, aşk, aile birliği eserde işlenen konular arasındadır. Özellikle Deli Dumrul hikâyesinde olduğu gibi Türk aile yapısı, aile bağları, ailenin kutsallığı önemli yer tutan bir konudur. B. Türk Halk Edebiyatı Türk Edebiyatı, İslâmiyet'in kabulünden ve tarihindeki siyasî gelişmelerden dolayı Anadolu beylikleri, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde iki farklı tarzda gelişme göstermiştir: ÐÐ 1. Saray, konak, medrese ve bunlara yakın çevrelerde tahsilli kişilerin yarattığı ve Arap ve Fars geleneğine dayanan Klâsik Türk Edebiyatı veya Divan Edebiyatı. 2. Eğitimleri daha çok sözlü kültür birikimine dayanan, daha çok kırsal kesime ve yeniçeri ocaklarına has olan kişilerin, din ve tasavvuf çevrelerinden olan kişilerin ve halkın kendisinin oluşturduğu ve Orta Asya geleneğine dayalı Türk Halk Edebiyatı. Bugün de bir ölçüde yaşamakta olan Türk Halk Edebiyatı geleneği, Türklerin Orta Asya edebiyat geleneklerinin İslâmiyet ve yeni yaşayış şart ve şekilleri içinde tekabül etmiş millî edebiyatlarıdır. Türk Halk Edebiyatı, dış yapıda ve bir ölçüde icra töresinde müştereklik gösteren muhteva ve fonksiyonları ile farklı olan Anonim (din dışı), Aşık tarzı (din dışı) ve Tekke (dinî) edebiyatından oluşur. Türk Edebiyatı içinde yer alan ve aynı zamanda folklorun da bir alt disiplini olarak değerlendirilen Halk Edebiyatı; edebî zevk, düşünce ve anlatım gücüne ulaşmış âşık ve tekke tarzı sahibi belli eserlerle, malzemesi dile dayalı destan, efsane, halk şiiri, mani, ağıt, türkü, bilmece, masal, halk hikâyesi, fıkra, atasözü, deyimler, tekerlemeler gibi sözlü gelenekte yaşayıp kuşaktan kuşağa aktarılan anonim ürünlerden oluşur. Halk Edebiyatı kavramı içinde toplanan bu türlerin bir bölümü günümüzde de bazı bölgelerde dinamik olarak yaşamaktadır. Çok zengin ve çeşitlilik gösteren sözlü edebiyattaki anlatım türleri ve manzum eserler özellikle kırsal kesimde yaşayan halkın kültür birikimini sağlamakta, duygu, düşünce ve hayal hazinelerini zenginleştirmektedir. Doğu Anadolu bölgesinde canlı olarak devam eden Âşıklar geleneği, kahvelerde, düğünlerde, bayramlarda, sohbetleri zenginleştirirken, aynı zamanda dinleyenleri düşündürmekte ve eğlendirmektedir. Nasrettin Hoca, Bektaşî, Laz ve benzeri tipler etrafında teşekkül etmiş ve etmekte olan fıkralar güldürürken düşündürmekte toplumu ve kişileri eleştirirken anlatanı ve dinleyenleri daha iyiye, daha güzele yöneltmektedir. Bilmeceler yetişen genç nesillerin zihin gelişimine yardımcı olmaktadır. Atasözleri ve deyimler eski nesillerin tecrübelerini ve tavsiyelerini yeni nesillere aktarmaktadırlar. Millet hayatındaki, savaşlar, göçler, destanlarda anlatılmış, ölenlerin ardından yakılan ağıtlar ve her konuyu işleyen türküler kederi, neşeyi ve sevgiyi yansıtmaktadır. Dini ve kutsî yaşayıştaki heyecan ve vecd ilâhîlerle anlatılmış, âşıklar Türk dilinin anlatım gücünü, inceliğini musiki ile dile getirerek yüzyıllarca yaşatmışlardır. Türk halk edebiyatının başlıca özellikleri Türk halk edebiyatı 12. yy.dan başlayarak Anadolu'da di

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.