Kafkasya üzerinden Azerbaycan ve Anadolu`ya yapılan önemli bir Türk akım da, Asya Hun Türkleri`nin 395 tarihli Anadolu seferidir. Türkler bu akında; Karasu, Fırat vadisi boyunca ilerlediler, Malatya ve Çukurova`ya indiler ve hatta Kudüs`e kadar ulaştılar. Bu olaydan üç yıl sonra 398 tarihinde buna benzer ikinci bir Hun akını daha görülecektir.
İkinci büyük göç dalgası 466 tarihlerinde meydana geldi ve Avrupa Hunları`na bağlı Ağaçeri Türk boyları, Azerbaycan ve Doğu Anadolu`ya yerleştiler. Sasani kaynakları bunlara Ak-Katlan, Bizanslılar ise Akatzir adını vermişlerdir. Bu Ağaçeriler`in bir kısmı 1180-1412 yıllan arasında Halep ve Şam taraflarına göç ettiler, bir kısmı da Güney Azerbaycan`da Erdebil ve çevresinde yerleştiler.
Türkler`in Doğu Anadolu`ya yönelik üçüncü göç dalgasını Hazer Türk Devleti`nin teşekkülünde önemli rol oynayan Sabırlar meydana getirdi. Bunlar, M.S. 515 yılında Derbent, 527 yılında Kür nehrini geçerek Bakü ile Küba arasına ve Lenkeran`a yerleştiler. Müteakip dönemlerde de bölgeye yönelik Türk göç ve akınları aralıksız devam etti.
Bu dönemde Doğu Anadolu`ya yönelik Türk akınlarının sebeplerini iki önemli olayla açıklamak mümkündür. Bunlardan Birincisi: Bizans-Roma faktörü ve Bizans`ın içinde bulunduğu durum; İkincisi : Orta Asya`daki gelişmeler ve Avrupa`yı tehdit etmeye başlayan Türk varlığı ve akınlarıdır.
Bu hadiselerle ilgili gelişmeler özetle şöyledir :
Kuzey Hun devletinin yıkılmasından sonra batıya çekilen Hunlar, Hazar Denizi, Volga ve Ural nehirleri arasındaki bölgede Batı Hım Devletini kurdular (M.S. 100-376). Batı Hun Devletini kuran Hunlar, Balamir`in idaresinde ve 395 yılında Don nehrini aşarak Avrupa`ya girdiler. Daha sonra Dinyeper ve Dinyester ile Prut nehirlerini de geçerek Tuna nehrine kadar olan bölgeyi hakimiyetleri altına alan Hunlar, Doğu ve Batı Koma İmparatorlukları ile hemhudut oldular.
Atilla`nın 437 yılında Hunlar`ın başına geçmesi ile Türkler ve Romalılar arasındaki münasebetler yeni bir döneme girdi. Bizans ve Batı Roma`yı da idaresi altına almak isteyen Atilla, 441 yılında Tuna ve Balkanlar üzerinden Trakya`ya yürüdü. Belgrad ve Niş`i ele geçiren Atilla, Varna civarında Bizans ordusunu yendi ve müteakiben Çanakkale Boğazı ile İstanbul önlerine kadar ilerledi. Bizans, Belgrad yakınlarında ordugah kuran Atilla ile barış yapmak zorunda kaldı. 441 yılında yapılan Margüs Barışına göre: Bizans, Belgrad bölgesindeki bir kısım araziyi Hunlar`a terkedecek, Bizanslılar hizmetindeki bütün Hun askerlerini geri verecek; Hun-ların düşmanları ile ittifak yapamayacak ve her yıl belli miktarda vergi verecekti. Doğu Roma bu antlaşma ile önemli ölçüde Hun-ların hakimiyeti altına girmiş oldu. (42) IV. asrın ortasında Atilla Devleti, Orta Avrupa`da Cermen ve Slav kitleleri arasında eriyip gittikten sonra, Hunların Güney Rusya`daki ırkdaşları, harekete geçtiler ve dünya tarihine yeni bir yön verme mücadelesine devam ettiler. Nitekim Volga ırmağı kuzeyinde yaşayan Bulgar Türkleri; güneye doğru indiler ve müteakiben de Tuna`ya doğru ilerlediler. Besarabya`ya yerleşen Bulgarlar, uzunlukları kilometreleri bulan tabyaları kurdular ve Bizans tehlikesine karşı savunma tedbirlerini aldılar. Bu da gösteriyor ki, Atilla Devleti ve Hunlar, gövdesi Orta Asya`da dal ve budaklan ise Güney Rusya`da bulunan bir ağacın Avrupa ve Anadolu`ya uzantıları görünümündedirler.
Bizanslılar, Besarabya bölgesine yerleşen ve Bizans ile hem hudut olan Bulgar Türklerini, 530 yılında mağlup ettiler ve büyük miktarda Bulgar Türk`ünü Anadolu`ya şevkettiler. Anadolu`ya geçirilen Bulgar Türkleri, Trabzon havalisi ile Çoruh ve yukarı Fırat bölgelerinde iskan edildiler.
Bizans imparatorluğu, 755 yılında Bulgar Türkleri`nden bir kısmını daha Anadolu`ya geçirdi ve Müslüman Araplar ile harp etmek maksadıyla Tohma ve Ceyhan havzalarına yerleştirdi. Bizans, Türk unsurlarını kitle halinde göçe zorlamanın dışında ücretli askerler olarak da Bizans ordusunda kullandı. 947 yılında Sayf Al-Davla ile Bardas arasında vukuu bulan muharebede, Rum generalinin yanında çok miktarda ücretli Bulgar askeri bulunmuştur ki bunlar, Kapadokya bölgesine nakledilen ve burada iskana mecbur edilen Türk Bulgarlar`dır
Bu dönemde Balkanlara gelen ve diğer Türk boylarından olan Avar, Peçenek, Uz, Kuman ve Kıpçaklar da başta Bizans olmak üzere Avrupa devletlerinin ordularında paralı asker olarak görev aldılar ve bir kısmı da Bulgar Türkleri gibi Anadolu`ya geçirildiler. Araplara, İranlılar`a ve hatta doğudan gelen Türk akınlarına karşı Bizans`ı savunmak maksadıyla Anadolu`da iskana mecbur edilen bu Türk boyları, geçen zaman içerisinde Hristiyanlık etkisiyle asimile edilmeye çalışıldılar. Oğuz Türkleri`nin Anadolu`yu tekrar fethinden 4-5 asır önce Anadolu`da yurt tutan bu Türkler, zamanla ve önemli ölçüde milli şuurdan uzaklaştırıldılar. Fakat, Bizans tarafından uygulanan siyasi, iktisadi ve dini amillere rağmen, Rumeli Peçenek ve Uzları`nın 1071`de Alparslan tarafına geçmeleri hadisesi; dikkate şayan olup, henüz bu unsurların tam olarak Hristiyanlığı benimsemediklerinin de objektif bir kanıtı olarak önem arz etmektedir.
Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi, Doğu Anadolu`ya yönelik Türk akınları tesadüfi bir olay karakterinden çok, Roma İmparatorluğunun ve Avrupa`nın içinde bulunduğu siyasi durum ile doğrudan ilgilidir. Nitekim, 395 ve 398 tarihlerinde Asya Hun Türkleri`nin Kafkaslar üzerinden Anadolu`ya yönelik akınları, Roma`nın ikiye ayrıldığı 395 yılına tesadüf etmektedir. İkiye ayrılma dönemini yaşayan Roma, bu tarihlerde gerek Avrupa`da ve gerekse Doğu Anadolu`da Türk akınlarına müsait bir ortam sergilemektedir. Özellikle Atilla döneminde Bizans; batıdan Atilla`nın orduları, doğudan ise Türk boylarının akınları ile iki taraflı tehdide maruz bırakılmıştır.
Atilla`nın Avrupa`daki baskısının sona ermesini müteakip ise Bizans, Balkanlara gelen Türk kavimlerini Araplara, Perslere ve hatta Türklere karşı öncü kuvvet olarak Anadolu`da kullanma maharetini gösterebilmiştir.
Bütün bu olaylar gösteriyor ki, Anadolu`daki Türk varlığı bu dönemde de mevcuttur ve Orta Asya ile olan bağlantısı devam etmektedir.