Alpaslan, Taşova

düzenle|Mart 2007

ALPASLAN KASABASI`NIN GENEL TARİHİ

Kasaba, ismini 1200 tarihinde yöreye gelerek yerleşen Selçuklu Türkleri`nden Şeyh Seyyid Nureddin Alpaslan`dan almıştır. Bu yöreye Seyyid Nurettin Alpaslan`dan önce M.Ö. 2000 yıllarında ve daha önceki yıllarda Romalılar yerleşmiş ve M.S. 1200 yıllarına kadar da Bizanslılar yöreye hakim olmuştur. Bunlar, bulunan arkeolojik eserlerin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır. Yörede Bizanslılar`ın yaşadığını gösteren kilise duvarları, bunun en iyi kanıtıdır. Romalılar`ın yaşadığını da bulunan paralardan ve mezarlardan çıkan gözyaşı şişelerinden anlıyoruz. M.S. 1200 yıllarında yöreye Selçuklu Oğuz Türk Boyları`ndan Çavundur`a bağlı sonraları tarihte Taceddinoğulları Beyliği`ni kuran ve Şeyh Seyyid Nureddin Alpaslan`ın torunu Taceddin Doğan Şah yerleşmiştir.

Alpaslan (Zuday)`ın etrafında pek çok yerleşim yeri bulunmaktadır. Bunların yerleşim yeri olduğunu kazılarda çıkan eserlerle ispatlamak mümkündür. İnsanların 10 ila 15 hanelik, mezra büyüklüğündeki bu yerleşim yerlerinde yaşadıkları anlaşılmaktadır. Bu yerleşim yerlerindeki insanların, Zuday`a ya bir zelzele sonucu yerleştikleri ya da birilerinin baskınından kaçarak toplandıkları tahmin edilmektedir. Çıkan eserlerin, 2000 yıl öncesine ait Roma eserleri ve daha öncesine ait eserler olduğu, Amasya Müzesi arkeoloji uzmanlarınca tescil edilmiştir.

Zuday`ın kuzeydoğusunda, şehitlerin kumandanı Şeyh Seyyid Nureddin Alpaslan`ın türbesi bulunmaktadır. Batısında ise Beşkardeşler Mevkisi bulunmaktadır. Beşkardeşler`in hikayesi de şöyledir:

Çok eskiden köyde tek Allah`a inanan iyi niyetli beş kardeş varmış. Kafirler köyü basmışlar, bu beş kardeş köyden kaçmışlar. Kaçtıklarını anlayınca kafirler bunların peşine düşmüşler. Köyden 500 metre uzaklaşınca arkalarına bakmışlar ki kafirler yetişmek üzere yanaşmışlar. Beş kardeş dua etmiş “Ey Allah`ım! Bizleri bu kafirlerin eline esir düşürmektense taş yap, kaya yap!” diye. Duaları kabul olup taş oluvermişler. Hakikaten yörede bu taşlara benzer taş yokken, büyük, yaklaşık birer ton ağırlığında, insan boyundan biraz daha uzunca beş adet taş yatmaktadır. O mevkiye Beşkardeşler adı verilmiştir.

Kurtuluş Savaşı sırasında, Zuday`ın dört bir yanı bu gibi şehitlerle çevrilmiştir. O kara günlerde çevre köylerdeki insanlar Rum çetelerinin baskısından korktukları için Zuday`a toplanmışlar, bir seneden fazla burada kalmışlardır.

Zuday halkının 12 kabileden türediği söylenmişse de bu kabilelerin hangileri olduğunu tespit etmek şimdilik mümkün görülmüyor. Aradan 700 yıl geçmiş olup hangi soyların günümüze gelip gelmediği bilinmiyor. Halkın 1200 yıllarında Şeyh Seyyid Nureddin Alpaslan`ın önderliğinde İslamiyet`i kabul ettiği, akla en uygun olanıdır.

KURTULUŞ SAVAŞI YILLARINDA ALPASLAN

Alpaslan Belediye Müzesi bahçesinde Kurtuluş Savaşı`na katılan kişilerin isimleri sergilenmektedir

1914 yılında seferberlik (Umum Harp) ilan edilince bir günde 300 askerin uğurlandığını bilenler o zamanki manzarayı acıklı acıklı anlatırlar. Bir evden 3-4 kardeşin, baba ile oğulun birlikte asker olduğunu bilenler hayattadır. Bir kışlada baba ile oğul askerlik yapıp birbirlerini göremedikleri söylentisi hala halkın dilindedir. 1914 yılında bir günde yolcu edilen 300 askerden 1918`de ancak 20`si geri dönebilmiştir. Köyde çalışacak olanlar askere gittiğinden ekim dikim işi de yapılamamıştır. O zaman da kıtlık baş göstermiş ve en ağır şekliyle yaşanmıştır. Bu ağır geçim ve yerleşim şartları karşısında Zuday`dan başka yerlere ne göç eden olmuş ne de başka taraftan göç gelip yerleşmiştir. Rus işgalinden dolayı doğudan, Rum çetelerinin zulmünden dolayı batıdan göç edenler olmuştur. Ama Ruslar çekilince ve Rum zulmü ortadan kalkınca göç edenler yerlerine dönmüşlerdir.

O günleri yaşayanların anlattıklarına göre Rum çetelerinin, “Kaç defa Zuday`a baskın için hazırlık yapıp yola çıksak da, her seferinde Zuday`a yaklaşınca bir engelle karşılaşıp baskınımızı tatbik edemedik” dedikleri anlatılmaktadır. Bunların baskın planlarını Zuday`ın çevresinde bulunan Erenler ve Evliyalar`ın engellediği inancını o zamanki insanlar hayretle anlatırlar.

1922`de Kurtuluş Savaşı bitince cepheden gelenler büyük bir hızla çalışmaya başlamışlar ama savaşın açtığı yaraları ancak sarabilmişlerdir. Yerleşim yerinin darlığı yüzünden yeni evler yapılamamıştır. Savaştan sonra darlık, yokluk, sefalet içinde Zuday halkı yıllarını geçirirken 1943 yılında gerçekleşen depremle tekrar büyük bir hasara uğramıştır.

1939-1942-1943 DEPREMLERİ VE BUGÜNKÜ ALPASLAN`IN İNŞASI

1939`da meydana gelen Erzincan depremi Alpaslan`a hasar verdi. 1942 yılında ise Niksar - Erbaa depremi büyük hasar oluşturdu. O günkü Erbaa kaymakamı Ziya Kasnakoğlu yeni bir yerleşim projesi getirdi. Bütçesi müsait olanlar bu projeye göre evlerini yaptılar. Bütçesi müsait olmayanlar ise çadır ve barakalarda yaşamlarını sürdürürken, Alpaslan`ın miladına yol açacak 1943 yılı Ladik - Zuday depremi meydana geldi. Bu deprem 26-27 Kasım 1943 gecesi saat 02:30`da gerçekleşti. Kaçıp kurtulanlar o geceki acı manzarayı hatıralarında hep taze tutarak anlatırlar. Yeni yapılan 50 kadar ev yıkılmadı. 250 ev de ya yıkıldı ya da içinde yaşanmayacak duruma geldi. 74 kişi bu depremde hayatını kaybetti. Deprem sabaha kadar aralıklarla sürdü. Evlerin alt katları ahır olduğu için hayvan zaiyatı çok oldu. O zamanki tesbitlere göre 450 - 500 hayvan telef oldu. Halk için hayvanların ölümü de büyük bir acıydı. Çünkü geçim kaynağı hayvancılık ve tarımdı. Tarım hayvanlarla yapılıyordu.

İşte bu dönemlerde bugünkü Alpaslan`ın da temelleri atıldı. O günkü Zuday`ın bulunduğu mevki şimdiki Alpaslan`ın kuzeyindeki sarp ve dik yamaçlardı ve yeni yerleşim alanları açmaya müsait değildi. Erbaa kaymakamı Ziya Kasnakoğlu`nun getirdiği imar planına göre Zuday`ın güneyindeki imara elverişli arazi nüfusa göre halka arsa olarak tahsis edildi. Yeri ve parası olan halkın büyük çoğunluğu ev ve barakalar yaptı. Parası olmayanlara devlet 100`er lira ile birlikte cam, çivi ve ormandan kereste verdi. Bugünkü Alpaslan Kasabası`nın temelleri atılmış oldu. Halkın acil ihtiyacı olan içme suyunu karşılamak için eski köyün çeşmeleri köylünün yardımıyla yapılan bir depoda toplanarak köy içinde kurulan yedi çeşmeyle su ihtiyacı karşılandı. Belediye kuruluncaya kadar halk bu çeşmeleri kullandı.

ŞEYH SEYYİD NUREDDİN ALPASLAN

Aslen Kemaliye`lidir. Rufai büyüklerindendir. Ebu Bekir oğlu, Mehmet oğlu, Sarı oğlu Nureddin Alpaslan`dır. “Büyük Nehir” olarak anılan Yeşilırmak`ın kuzeyinde bulunan Alpaslan (Zuday) Kasabası`nda mefdun bulunan Seyyid Nurettin Alpaslan Er-Rufai hazretleri zamanın efendiler efendisi, saygın ve ulu zatlarından ve Alpaslan`ın kurucusudur. Seyyid Nurettin Alpaslan Er-Rufai hazretlerine ait olan bazı eşyaları ile kabir sandukası ve dergah kapısı muhafaza edilerek öteki tarihi eserlerle birlikte müzemizde sergilenmektedir. Müzemizdeki dergah kapısı ve kabir sandukası nar ağacından yapılmış ve Kur`an-ı Kerim`den ayetlerle oyma yapılarak süslenmiştir.Sandukanın iki uzun kenarında Bakara Suresi`nin 277. ayetleri yazılıdır.

Dergah kapısının hikayesi ise şöyledir:

Dergaha yapılacak kanatlı kapı, işin daha çabuk bitmesi için birbirini tanımayan iki ayrı ustaya ısmarlanır. Kapının bir kanadını bir usta diğer kanadını ise diğer usta yapar. Kapı kanatları dergaha takılmak üzere getirildiğinde sanki tek bir ustanın eliyle yapılmış gibi, takıldığı yerlere birbirine tam uymuştur.

Kapı kanatlarının birinde a€˜Besmele ve Kelime-i Tevhid`, diğer kapı kanadında ise a€˜Ebu Bekir Hemri Hasmane Ali Radiyallahu Tealuanhu ve Maşallah` yazmaktadır.

Kabir sandukasını yapan ustaların sandukayı ortaklaşa yaptıkları tahmin ediliyor. Miladi 1257 tarihinde Seyyid Nureddin Alpaslan tarafından Alpaslan Kasabası`nda bir vakıf kurulmuştur. Vakıf arazilerinden elde edilen gelirle han ve hamam yapılarak gelen geçen tüm insanların konaklaması ve sıcak yemek yemesi sağlanmıştır. Artan vakıf geliri ise gelecek senenin bütçesine aktarılarak vakfın devamlılığı sağlanmıştır. Günümüze han ve hamamdan sadece toprak altından kalan ve gün ışığına çıkarılmayı bekleyen kalıntıları kalmıştır.kasabanın veb adresi

Dış bağlantı

http://www.alpaslankasabasi.com

Dış bağlantılar



Taşova belde ve köyleri

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.