Araplar ve Arabistan

Kısaca: Arabistan kültürünün Semitik uygarlığın bir kolu olduğu bilinir. Arapça'da Ceziretü'l-Arab bütün yarım adayı tanımlamak için kullanıldıysa da, özellikle İslam öncesi dönemde yarımada üzerinde yaşayan bütün insanlar Arab değildir.. Güney Arabistan tarihine bakıldığı zaman, Hadramut, Kataban, Seba ve Mina krallıkları görülür. ...devamı ☟

Arabistan kültürünün Semitik uygarlığın bir kolu olduğu bilinir. Arapça'da Ceziretü'l-Arab bütün yarım adayı tanımlamak için kullanıldıysa da, özellikle İslamiyet öncesi dönemde yarımada üzerinde yaşayan bütün insanlar Arab değildir.. Güney Arabistan tarihine bakıldığı zaman, Hadramut, Kataban, Seba ve Mina krallıkları görülür. M.Ö.2. Yüzyılda Seba Krallığında yaşayan Himyeriler ortaya çıkar. Daha sonra bölgede Sasaniler ve Habeşliler görünür. Kuzeye doğru, Semud kabilesi ile Lihyaniler, daha sonra Hristiyan olan Lahmiler ve Hristiyan Gassaniler vardır..

5. Yüzyıl sonlarında Mekke'de, Bizanslıların desteği ile içinden İslam Peygamberinin çıkacağı Kureyş Kabilesi yönetimi alır. Bilindiği gibi Arap yarımadasının hemen hemen tamamı çöllerle kaplıdır ve Araplar çok eski devirlerden beri bu verimsiz topraklar üzerinde yaşamlarını sürdürmektedirler.. Arap sözcüğü de çölde yaşayan anlamına gelir..

Bölgenin getirdiği yaşam şartlarının zorluğu, insanlarının birbirlerine olan ihtiyaçları nedeni ile onları içiçe yaşamak zorunda bırakmıştır. Çok sayıda kabile kendi aralarında zamanla bölünmüş, birleşmiş, sonra tekrar bölünmüş, bazen kabile anarşisisi, bazen de merkezi yönetim uygulandıysa da, çoğunlukla kabile anarşisi hakim olmuştur..

Arabistan'ın kıyı kesimlerinde bir set oluşturan dağlar, yarımadanın yağış almasına büyük ölçüde engel olurlar ve yaz aylarında bazı bölgelerde sıcaklığın 55°C kadar çıktığı görülür. Özellikle eski tarihlerde halk çoğunlukla, tarımın müsait olduğu kasaba ve köylerde yaşamışdır. Çölde yaşayanlar ise deve ve koyuna bağlı bir hayat sürmüşlerdir. Hurma ve Deve bölge için en önemli geçim kaynaklarından biridir. Eski devirlerden beri göçebeler halinde yaşayan bedevi Araplar için, özellikle deve bu bölgenin vaz geçilmez bir ulaşım aracıdır. Bir devenin, 50 dereceyi aşan sıcaklıkta, sırtında 200 kiloluk bir yükle, 16 gün hiç su içmeden, günde 200 km. gibi bir mesafe katetmesi gözönüne alınırsa, devenin bu zor şartlar altında yaşayan çöl insanı için ne kadar önemli olduğu belli olur.. Arap insanı için bu kadar önemli olan devenin İslam Peygamberi'nin yaşamında da önemli bir yeri vardır.. Devenin Kuran’da da birçok ayete konu olmasından bu önem daha da açıkça anlaşılır.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.