Azerbaycan-Kuzey Kıbrıs Ilişkileri

Kısaca: Azerbaycan-Kuzey Kıbrıs ilişkileri, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin süregelen uluslararası politikalarını içerir. Aralarında köken, din, dil ve ortak kültür birliği bulunan devletlerdir. Bu ortak değerler Azerbaycan-Kuzey Kıbrıs-Türkiye arasındaki ilişkilerde "bir millet, üç devlet" anlayışının gelişmesine ve bu anlayışın söz konusu ilişkilere yön vermesine yol açmış olsa da Azerbaycan KKTC'yi resmen tanımamaktadır. Azerbaycan'ın özerk cumhuriyeti olan Nahçıvan meclisi 1992'de ye ...devamı ☟

Azerbaycan-Kuzey Kıbrıs ilişkileri, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin süregelen uluslararası politikalarını içerir. Aralarında köken, din, dil ve ortak kültür birliği bulunan devletlerdir. Bu ortak değerler Azerbaycan-Kuzey Kıbrıs-Türkiye arasındaki ilişkilerde "bir millet, üç devlet" anlayışının gelişmesine ve bu anlayışın söz konusu ilişkilere yön vermesine yol açmış olsa da Azerbaycan KKTC'yi resmen tanımamaktadır. Azerbaycan'ın özerk cumhuriyeti olan Nahçıvan meclisi 1992'de yetkisi olmamasına rağmen KKTC'yi tanıdığını açıklamıştır. KKTC-Azerbaycan ilişkileri özellikle Annan Planı’nı izleyen referandum döneminde daha da yoğunlaştığını söylemek mümkündür. Ancak bu gelişmeler, Türkiye ve KKTC’ni çevrelemiş bulunan kimi sebepler nedeniyle beklenen sonucu vermemiş ve giderek yoğunluğunu da kaybetmiştir. Bir Millet, Üç Devlet Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin açıklanması ve tanımlanmasında "bir millet-iki devlet" anlayışı uzun zaman etkili olmuştur. Bu anlayışa, özellikle Annan Planı referandumu izleyen yıllarda yoğunlaşan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti-Azerbaycan ilişkilerine paralel olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de eklenmiş ve "bir millet-iki devlet" anlayışı yerini "bir millet, üç devlet" anlayışına bırakmıştır. Gerçekten, Türkiye, Azerbaycan ve KKTC aralarında köken, din, dil ve ortak kültür birliği bulunan üç bağımsız devlettir. Ancak KKTC sadece Türkiye tarafından resmen tanınmakta ve yıllardır izolasyonlar içinde, dünyadan kopuk bir şekilde varlığını sürdürmekte ve dış dünyaya açılımı sadece Türkiye aracılığı ile olmaktadır. Rumların geleneksel politikası olan "tüm adaya tek başına sahip olma" politikası ve bu politikayı AB üyesi bir ülke olarak başarıyla yönetmeleri, Mehmet Ali Talat ile Hristofyas arasında başlayan ve KKTC'nin şuan ki cumhurbaşkanı olan Derviş Eroğlu ile devam eden müzakere sürecinin henüz bir sonuç vermemesi Kuzey Kıbrıs'ın sıkıntısını arttırmaktadır. KKTC’nin içinde bulunduğu bu açmaz, her ne kadar henüz bir sonuç alınmamışsa da, Azerbaycan’da iktidara gelen tüm hükümetler tarafından dikkate alınmış ve bütün Azeri hükümetleri, deyim yerindeyse, kendilerini KKTC’ne karşı bir şeyler yapmakla yükümlü hissetmişlerdir. Bu hisler içinde KKTC-Azerbaycan ilişkileri, özellikle Annan Planı’nı izleyen referandum sonrasında daha da yoğunluk kazanmış ve iki devlet uluslararası ilişkiler alanında çok önemli sonuçlar doğurabilecek ciddi adımlar atmışlardır. Fakat başta Rumlar olmak üzere farklı noktalardan gelen baskılar bu adımların sonuçlanmasına engel olmuştur. KKTC-Azerbaycan İlişkileri'nde Türkiye Aynı kökenden gelen, aynı dine mensup olan ve farklı lehçelerle de olsa aynı dili konuşan Azeri halkı ile Kıbrıs Türk halkıın gerek bağımsızlık süreci içinde maruz kaldıkları bazı uygulamalar, gerek bağımsızlık sonrasında Türkiye'den aldıkları destek birbiriyle örtüşmektedir. Bilindiği gibi Kıbrıs Türkleri 1878-1960 yılları arasında Birleşik Krallık'ın, Azerbaycan Türkleri ise 1801-1991 yılları arasında Çarlık Rusyası ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği‘nin idaresi altında yaşamışlardır. Bu yıllar içinde Kıbrıs Türkleri kısmen de olsa İngilizlerin ve ağırlıklı olarak Rumların, Azeri Türkleri ise Rusların ve Ermenilerin baskılarına uğramışlar, binlerce şehit vermişler ve yaşadıkları bölgeleri terk ederek göç etmek zorunda kalmışlardır. Her iki devletin de yaşadıkları bu ortak kader Türkiye'nin müdahaleleri ile son bulmuştur. Osmanlı Devleti'nin, Kafkas İslam Ordusu vasıtasıyla 1918 yılında düzenlediği seferle Azeriler, Türkiye ise 1974 yılında gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı ile Kıbrıs Türkleri sıkıntılarından kurtulmuştur. Her iki müdahalenin de uluslararası hukuk açısından meşru temelleri bulunmaktadır. Bakü’ye 1918'de imzalanan Batum Antlaşmasına dayanarak, Kıbrıs’a ise 1959 Garanti Antlaşması garantörlük hakkı ile müdahale edilmiştir. Aynı millete mensup her iki halkın acılarına son veren Türkiye, 15 Kasım 1983’de bağımsızlığını ilan eden KKTC’ni ve 18 Ekim 1991’de bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan’ı da tanıyan ilk ülke olmuştur. Türkiye her iki ülkeyi tanımakla da kalmamış ve uluslararası toplumdan gelen tüm baskılara rağmen, imkanları elverdiği ölçüde her iki ülkede de demokrasinin yerleşmesi, ekonomik kalkınmanın sağlanması ve bağımsızlıklarının devam edebilmesi için yardım etmiştir. Tarih içinde uğradıkları baskılar, katliamlar ve göçler bakımından benzer bir kaderi paylaşmış olmalarına rağmen, bağısızlıklarına kavuşmalarından bu yana, Azerbaycan ile KKTC arasındaki ilişkilerin ciddi bir yoğunluğa ulaştığını söyleyebilmek pek mümkün değildir. Bunun en önemli nedeni KKTC'nin uluslararası hukuk açısından içinde bulunduğu statüdür. BM Güvenlik Konseyi kararları nedeniyle KKTC'nin tanınmasının ve diplomatik ilişki kurulmasının engellenmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin yoğunlaşmasını engellemiştir. Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından KKTC meclisi Azerbaycan’ın tanınmasına ilişkin bir karar alınmış ancak Bakü’den aynı doğrultuda bir karşılık görülemediği için, Azerbaycan'ı tanıma kararı askıya alınmıştır, Ancak Haydar Aliyev’in 1992 yılında Nahçıvan Meclis Başkanlığı döneminde özerk cumhuriyet meclisi, böyle bir yetkisi bulunmamasına rağmen KKTC'nin tanınması yönünde bir karar almıştır. Yetkisiz bir meclis tarafından alınan bu kararın ise, Azeri halkının tanımaya yönelik iradesini ortaya koyması dışında hukuki bir geçerliliği bulunmamaktadır. Azerbaycan'ın KKTC'de bir diplomatik temsilciliği bulunmamaktadır. KKTC'nin Bakü'de bir "Ticaret Odası Temsilciliği" ve 2005 yılında açılan bir "Turizm ve Tanıtım Koordinatörlüğü" de bulunmaktadır. İki ülke arasındaki ilişkilerin daha ziyade sosyal ve kültürel boyutlarda kaldığı görülmektedir. Ekonomik ilişkiler ise neredeyse yok denecek kadar azdır. Karşılıklı olarak turizm ve küçük ölçekli sanayi fuarları ile şiir ve edebiyat şölenlerine katılım, folklor şenliklerinin düzenlenmesi, resmi olmayan spor müsabakaları, üniversiteler arasında verilen konferansların ağırlıklı bir yer tuttuğu bir ilişki seviyesinden bahsetmek mümkündür. Bunlar dışında özellikle Kuzey Kıbrıs'ın 15 Kasım ve 20 Temmuz törenlerine kalabalık heyetler halinde milletvekilleri, akademisyenler ve gazetecilerden oluşan Azeri heyetlerin bu törenlere katılım için Kuzey Kıbrıs'a geldikleri bilinmektedir. Bu arada Azerbaycan ve KKTC'nin eski ismi Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY) olan "Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı" üyesi olduklarını ve bu örgütün düzenlediği çalışmalara da birlikte katıldıklarını belirtmek gerekir. Bu arada, ilişkilerin yeterli düzeyde olmamasına rağmen, sadece 1997-2001 yılları arasında KKTC'ni Azerbaycan'ın Ekonomi, Çalışma ve Enformasyon Bakanları ile, 64 Azeri milletvekili, 200 gazetecinin ziyaret etmiştir. Ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki üniversiteler'de Azeri öğrencilerin bulunduğu ve her geçen sene öğrenci sayısında oransal olarak artış gerçekleştiği bilinmektedir. Annan Planı Referandumu ve Sonrasındaki Gelişmeler 2000’li yılların ortalarına tarafların tüm arzusuna rağmen bir türlü ısınamayan Azerbaycan-Kuzey Kıbrıs ilişkileri 2004 yılı Nisanında yapılan Annan Planı referandumu ile ısınmaya başladı. 2004 referandumundan önce başta AB ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülke ve Türkiye'nin iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisi ile dönemin Cumhuriyetçi Türk Partisi genel başkanı Talat, Türk tarafının plana "evet" demesinin tek kurtuluş yolu olduğu ve Türklerin plana "evet" demeleri, Rumların ise plana "hayır" demeleri halinde Kuzey Kıbrıs'a uygulanmakta olan izolasyonların kaldırılacağı yönünde bir görüşe sahiptiler. O dönem de yürütülen "evet" kampanyası sırasında Kıbrıs Türkleri arasında Yes be annem! sloganı meşhur olmuştu. Bu yoğun evet kampanyasının yapıldığı, Kıbrıs Türklerine büyük vaatlerin verildiği bu dönemde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev de, Nisan 2004'de Türkiye'yi ziyaret ederken yapılacak olan referandumda Türkler "evet", Rumlar "hayır" derlerse KKTC’yi tanıma yoluna gideceklerini dünya kamuoyuna duyurdu. Bu yaklaşımı Müsavat Partisi Genel Başkanı İsa Kamber ve Yeni Azerbaycan Partisi milletvekili Mübariz Kurbanlı başta olmak üzere Azerbaycan’daki çeşitli kesimlerden destek buldu. Aliyev’in bu sözleri Azerbaycan KKTC’yi gerçekten tanıyacak mı? sorusunu tartışmaya açıldı. Ancak bu soru çabuk cevap buldu ve 2004 referandumuna evet diyerek birleşme istediğini tüm dünyaya gösteren Türk tarafı olduğu halde başta AB olmak üzere Batılı ülkelerin izolasyonların kaldırılması yönünde hiç bir adım atamaması sonucunda, Haydar Aliyev'in “uluslararası toplumun tutumunu takip edecekleri” şeklinde bir açıklama yapmasına yol açmış ve sonuçta Azerbaycan bekle-gör politikası izlemeye başlamıştır. Azerbaycan'ın bakış açısındaki bu değişiklikte Rum ve Yunan diplomasinin AB ve Avrupa Konseyi'nde yaptığı girişimler şüphesiz önemli bir rol oynamıştır ve Azerbaycan'ın başlayan açılımını daha fazla ileriye götürmesine fırsat vermeden sona erdirmiştir. Nitekim Azeri parlamenterler, 29 Nisan 2004 tarihinde yapılan ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde Kıbrıslı Türklerin temsili için yapılan oylamaya da, başkanımız geldi, kokteylimiz var gibi bahaneler nedeniyle katılmamışlardır. Azerbaycan'ın bu tutumundaki bu değişiklik Türk kamuoyunda hayal kırıklığına neden olurken, 2005 yılı içinde ortaya çıkan iki gelişme sonrasında Azerbaycan-KKTC ilişkileri yeniden canlanmıştır. İlk gelişme ABD Kongresinden bir heyetin 30 Mayıs 2005 tarihinde Ercan Havaalanına gelerek Kuzey Kıbrıs'ı ziyaret etmesi olmuştur. Rum Yönetimi buna şiddetle itiraz etmiş, ancak ABD ziyaret sırasında Ercan Havaalanı'nın kullanılmasının uluslararası hukuka aykırı olmadığını beyan etmiştir. İkinci gelişme ise, İslam Konferansı Örgütü’nün 2005 yılının Haziran ayında yapmış olduğu Dışişleri Bakanları toplantısında, örgüt üyelerinin KKTC ile ilişkilerini gerçekleştirmeleri yönünde çağrıda bulunması ve düzenli olarak yaptıkları ve yapacakları hakkında genel sekreterliğe rapor vermelerini istemesi olmuştur. Bu iki gelişmeyi izleyen günlerde Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 29-30 Haziran 2005 tarihinde de yaptığı Bakü ziyaretinde İlham Aliyev KKTC ile ilgili en geniş açılımını yapmıştır. Bu gezide Aliyev, * Azerbaycan’dan KKTC’ne doğrudan uçuşların başlayacağını * Azerbaycan sınır kapılarında KKTC pasaportlarının kabul edileceğini * Azerbaycan şirketlerinin en kısa zamanda KKTC ofisler açarak yatırımlara başlayacağını * KKTC’nin izolasyonlardan kurtulması için paylarına ne düşüyorsa onu yapacaklarını müjdelemiştir. Üstelik Aliyev'in bu açıklamalarından sonra bir basın toplantısında ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsüne doğrudan uçuşların başlayacak olması ile ilgili bir soru sorulması üzerine sözcünün bu konunun Azerbaycan ile KKTC arasında bir mesele olduğunu ifade etmesi ve ABD'nin KKTC'ne uygulanan ambargoların hafifletilmesini amaçladığını belirtmesi Azerbaycan'ın açılımının dünya kamuoyu nezdinde daha da ciddiye alınmasına yol açmıştır. Aliyev’in yaptığı bu açıklamaların ardından 20 Temmuz törenlerine 8'i milletvekili olmak üzere Azerbaycan’dan geniş bir iştirak sağlanmıştır. Daha da önemlisi, Azeri iş adamları grupları 2005 Temmuzunda kalabalık bir heyetle KKTC’yi ziyaret etmişlerdir. İçlerinde Azerbaycan’ın en büyük firmalarının temsilcilerinin de bulunduğu 60 iş adamı, 23 basın mensubu ve Azerbaycanlı sanatçılardan oluşan bir heyet, Azerbaycan bayrağı taşıyan bir özel uçakla doğrudan doğruya Bakü’den Ercan’a uçmuştur. Bu ziyaretlerde heyet ilk önce KKTC yetkilileri ile görüşmüş, daha sonra da Kıbrıs Türk Sanayi Odası, Kuzey Kıbrıs Bankalar Birliği, Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Kuzey Kıbırs Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, Kuzey Kıbrıs Genç İşadamları Derneği üyeleriyle geniş kapsamlı iş birliği protokolleri imzalamıştır. İmzalanan bu protokollerle başlıca; * Azerbaycan ile KKTC arasındaki ticaret hacminin ilk etapta 5-7 milyon dolara, daha sonraki yıllarda ise 50 milyon dolara kadar çıkarılması, * Azerbaycan’ın Kuzey Kıbrıs’dan portakal ithal etmesi, * Kuzey Kıbrıs’da Azeriler tarafından büyük bir otelin inşa edilmesi, * Azerbaycan Sky Life Turizm şirketinin Kuzey Kıbrıs’a paket turlar düzenlemesi, * Kuzey Kıbrıs kökenli çorap üreticilerinin Azerbaycan’da bir fabrika açmaları, * Azerbaycan Star televizyon ve klima üretim fabrikasının Kuzey Kıbrıs’da distribütörlük açması, * Azerbaycan’ın Kuzey Kıbrıs’dan zeytinyağı ve portakal konsantresi ithal etmesi , * Doğrudan uçuşların da Temmuz ayından itibaren özel bir havayolu şirketi olan İmair şirketiyle yapılması, * DAÜ ile YDÜ ‘nin Bakü’de temsilcilik açması, gibi konular hedeflenmiştir. KKTC ise, Azerbaycan’ın gerçekleştirdiği bu ticari ve politik ziyarete vakit kaybetmeden 28-31 Ağustos tarihleri arasında dönemin Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş'ın başkanlığında yapılan ve aralarında Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın da bulunduğu 93 kişilik bir heyetle cevap vermiştir. Bu ziyaret, KTHY’nın Ercan’dan kalkarak Bakü’ye indiği bir uçuşla yapılmış ve böylelikle Ercan’dan Türkiye dışında bir ülkeye ilk doğrudan uçuş da gerçekleştirilmiştir. İki ülke yetkilileri ilk olarak Azerbaycan’ın KKTC’de bir vakıf açmaları konusunda anlaşmışlardır. Bundan sonra devam eden görüşmeler ve toplanan KKTC-Azerbaycan İş Formundan sonra Azerbaycan Türk İşadamları Birliği ile Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği, Kıbrıs Türk Otelciler Birliği, Kıbrıs Türk Narenciye İhracatçıları Birliği ve Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği arasında beş ayrı işbirliği protokolü imzalanmıştır. Yapılan antlaşma uyarınca Lefkoşa’da açılan KKTC-Azerbaycan Vakfı’nın açılış törenine ise geniş bir Azeri heyeti katılmıştır. Azerbaycan’ın Kuzey Kıbrıs’a yönelik bu açılımlarında İKÖ ve ABD’nin tavırlarının önemli etkisi bulunsa da, Türkiye’nin yıllardır süren Dağlık Karabağ sorununda, uluslararası toplumdan gelen tüm baskılara rağmen Azerbaycan’ın yanında yer aldığını güçlü bir şekilde ifade etmesinin de etkisi büyüktür. Türkiye, ABD ve AB’den gelen tüm baskılara rağmen, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmiş bulunan Ermenistan ile diplomatik ilişki kurmamış ve Ermenistan sınırını da açmamıştır. Türkiye’nin Azerbaycan’ın çıkarlarını korumakta ısrarlı olması, Azerbaycan tarafından da takdirle karşılanmaktadır. Akabinde Türkiye’de gündeme gelen Ermenistan açılımı nedeniyle bu konu tekrar tartışılmaya başlansa da Türkiye Dağlık Karabağ sorunu çözümlenmeden Ermenistan açılımını gerçekleştirmeyeceğini hem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her platformda güçlü bir şekilde deklare etmiştir. Rum ve Yunan Lobisinin Azerbaycan-KKTC İlişkilerine Müdahalesi Kıbrıs Cumhuriyeti 1 Mayıs 2004 tarihinde AB'ye tüm adayı fiilen temsil etmese bile tüm ada adına tam üye olmuştur ve böylece tüm AB üyesi ülkeler ve özellikle AB'nin karar alma sürecini etkileme imkanına kavuşmuştur. Bu imkanla birlikte Yunanistan'nın da kimi yerlerde yardımıyla, Kıbrıs sorununun çözümünü Türkiye'nin AB üyeliğine endekslemiş ve sorunu, Türkiye'nin üyelik süreci içinde elde edeceği tavizlerle çözmeyi temel doktrin haline getirmiştir. Bu anlamda Türkiye'nin AB ile yürütmekte olduğu müzakere süreci Rum/Yunan ikilisi tarafından tekrarlanan veto tehdidi altında yürütülmeye çalışılmaktadır. Bu yolda ayrıca KKTC'ye uygulanan ambargoların devam etmesinde ısrar etmekte ve Kıbrıs Türk halkına uygulanan ambargoları kırıcı veya en azından hafifletici her türlü adımı derhal BM ve AB'ye götürmekte, bilhassa AB üyesi ülkeleri arkasına alarak ambargoları kırmaya teşebbüs eden ülkeleri tehdit politikası uygulayarak ambargoları kırmaya yönelik teşebbüsleri engellemektedir. Rum-Yunan birlikteliğinin bu politikaları Azerbaycan'ın yapmış olduğu açılımda da başarıyla uygulamış ve sonunda Azerbaycan-KKTC ilişkilerini gelişmeden duraklatmayı başarmışlardır. Bu yolda kullandıkları en büyük koz Azerbaycan’ın yumuşak karnı durumunda olan Karabağ sorunudur. Ermenistan hiçbir hukuki nedeni bulunmaksızın Azerbaycan’ın topraklarının % 20’sini işgal etmiştir ve bu durum hem BM kararlarında, hem de Avrupa Konseyi kararlarında Ermenistan “işgalci” olarak hukuken tescil edilmiş bulunmaktadır. Bu bölgede Ermenistan dahil hiçbir ülke tarafından tanınmamış Dağlık Karabağ Cumhuriyeti bulunmaktadır. Rum/ Yunan lobisi devamlı olarak Karabağ kozunu masaya sürmüş ve Azerbaycan’ın KKTC’ni tanınması veya ambargoların kırılmasına yönelik bir girişimde bulunması halinde kendilerinin de Karabağ’ı tanıyacaklarını, doğrudan uçuşlar başlatacaklarını ve daha ileri bir ekonomik ilişkiler zinciri geliştireceklerini Azerbaycan’a ve Türkiye’ye bildirmişlerdir. Karabağ sorunu ile aralarında hukuken hiç bir benzerlik bulunmamasına rağmen Kıbrıs sorunuyla uluslararası platformlarda bir benzerlik kurulmasından çekinen Azerbaycan hükümeti söz verdiği adımları atamamıştır. Rum-Yunan lobisinin Azerbaycan’a yönelik ilk yaklaşımı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye tam üye olmasından ve Azerbaycan’ın KKTC’ne yönelik açılımlarından çok daha önce başlamıştır. Avrupa Konseyi’ne girmek isteyen Azerbaycan’ın bu isteğini Rumlar gözden kaçırmamış Rum Yönetimi Başkanı Papadopulos, daha 2000 yılı içinde Aliyev’e yazdığı bir mektupla “iki ülke arasında diplomatik ilişki kurmak istediklerini ve bu olursa, Azerbaycan’ın Konsey üyeliğini destekleyeceklerini” ifade etmiştir. Fakat Azerbaycan buna yanaşmamış ve Türkiye’nin verdiği güçlü destek0 ile Avrupa Konseyi’ne üye olmuştur. Aliyev’in KKTC lehine 2005 yılında yaptığı geniş kapsamlı açılım ve ilk doğrudan uçuşun gerçekleşmesi sonrasında Rum-Yunan ikilisi Azerbaycan’ın karşısına her platformda engel olarak çıkmıştır. Azeri heyetinin KKTC’ye yaptığı ziyaretin sonrasında Azerbaycan’ın Atina Büyükelçisi Yunan Dışişleri Bakanlığına çağrılarak Azerbaycan’a nota verilmiş; *Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyetinin Dağlık Karabağ’ı tanıyabileceği, *Diplomatik ilişkiler geliştirebileceği, *Atina’dan bu bölgeye doğrudan uçuşların başlatılabileceği resmen Bakü’ye bildirilmiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti ise Azerbaycan’dan KKTC’ye yapılacak olan doğrudan uçuşların AB üyesi bir ülkenin hava sahasının ihlali anlamına geleceği ve bu uçuşların başlaması halinde konuyu AB yetkili organları önüne taşıyacaklarını açıkça bildirmiştir. Bu arada ticari anlamda da Yunanistan’ın en büyük telekomünikasyon şirketlerinden bir tanesi olan Intracom, Ermenistan’da ve Ermeni işgali altında bulunan Azerbaycan topraklarında faaliyet gösteren Vivacell mobil iletişim şirketiyle iş birliğine girerek ve Ekim 2005’den itibaren Dağlık Karabağ’da faaliyete başlayarak Ermeni şirketinin gelişmesi için 22.8 milyon Euro’luk yatırım yapmıştır. Rum-Yunan birlikteliği Azerbaycan’ın KKTC’ye yönelik ambargoların kırılması yönündeki adımlarını durdurmak için Azebaycan’ın yer almak istediği batı dünyası ile ilişkilerini geliştirmesine yönelik her türlü gelişmede engelleyici bir rol üstlenmişlerdir. Evvela AB, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin baskılarıyla AB ile Azerbaycan arasında yürütülmekte olan Hava Ulaşım Antlaşması’nı süresiz olarak askıya almıştır. Ayrıca Kıbrıslı Rumlar doğrudan uçuşların başlaması ve devam etmesi halinde, AB ile Azerbaycan-Gürcistan-Ermenistan arasında yürütülmekte olan “Daha Geniş Avrupa Komşuluk Programı”na Azerbaycan’ın girişini veto edeceğini bildirmiştir. Bunun üzerine, programı Azerbaycan olmaksızın yürütmek istemeyen AB’nin Güney Kafkasya Temsilciliği kriz çözülene kadar programı durdurmuştur. Bütün bu faaliyetlerle hem Rumlar ve hem de Yunanistan’ın AB içerisinde yaptıkları yoğun lobi sonrasında AB Komisyonunun dış ilişkilerden sorumlu üyesi Ferrero Waldner, Azerbaycan’a, “ KKTC ile ilişkilerini kesmesi, aksi halde AB’nin Azerbaycan’la olan ilişkilerini gözden geçirmek zorunda kalacağını” resmen açıklamıştır. Bütün bu gelişmeler sonunda Azeri yetkililer de sonuçta “konuya insani açıdan yaklaştıklarını, şimdiye kadar da sadece bir uçuş yapıldığını ve bu tek uçuştan da bir sonuç çıkarmanın gereksiz olduğunu” açıklayarak KKTC ile aktif ilişkilerini dondurmak zorunda kalmışlardır. KKTC Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamada, “KKTC üzerindeki izolasyonların hafifletilmesini amaçlayan Azerbaycan’ın BM Genel Sekreteri’nin çağrıları doğrultusunda hareket ettiğini ve yanlış bir adım atmadığını ve AB’nin Azerbaycan üzerinde baskı oluşturmaya çalışmasının KKTC’ye uygulanan ambargoların kaldırılması için çaba sarf ettikleri yönündeki söylemlerine ters düştüğünü” ifade ederek, bir yerde Azerbaycan’la ilerlemekte olan ilişkilerini de dondurmuştur.

Günümüzde Gelinen Nokta

AB üyesi olan Rum/Yunan ikilisinin attığı adımlar sonucunda Azerbaycan-KKTC ilişkileri beklenilen düzeye ulaşamamıştır. Doğrudan uçuşlara başlanamadığı gibi Azerbaycan ve KKTC arası dış ticarette de gelişme olmamıştır. Turizm, inşaat, sigorta ve bankacılık gibi sektörlerinde karşılıklı bir işlem yapılmış, imzalanan ticari protokollerden hemen hepsi hayata geçirilememiştir. Azerbaycan’ın KKTC’yi tanımasına yönelik hiçbir adım gelmemiş hatta “KKTC pasaportlarını kabul edeceğiz” sözüne dahi yerine gelmemiştir.

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Dış İlişkileri
2 yıl önce

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), sadece Türkiye tarafından tanınmakta, diğer ülkeler ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınmamaktadır. Ülke...

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin Dış İlişkileri, 1960, 1963, 1965, 1972, 1974, 1980, 1983, 2004, 2005, AB
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin dış temsilcilikleri
6 yıl önce

ülkede fahri konsoloslukları da bulunmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin dış ilişkileri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki diplomatik temsilcilikler...

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin dış temsilcilikleri, Azerbaycan ülke bayrağı, Azerbaycan, Birleşik Krallık ülke bayrağı, Birleşik Krallık, ABD ülke bayrağı, Amerika Birleşik Devletleri, Kırgızistan ülke bayrağı, Kırgızistan, Pakistan ülke bayrağı, Pakistan
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
2 yıl önce

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) veya Kuzey Kıbrıs, Akdeniz'deki Kıbrıs adasının kuzey kısmında yer alan de facto devlet. Varlığı Türkiye dışında hiçbir...

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Kıbrıs Cumhuriyeti'nin dış temsilcilikleri
6 yıl önce

Kıbrıs Cumhuriyeti 'nin diplomatik ilişkilerini yürüten dış temsilciliklerinin yer aldığı maddedir. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti...

Kıbrıs Cumhuriyeti
2 yıl önce

$14,047 idi. Kıbrıs Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kıbrıs sorunu Kıbrıs Harekâtı Annan Planı Yeşil Hat Kıbrıs Cumhuriyeti'nin dış ilişkileri ^ a b c d e...

KKTC, Kıbrıs Rum Kesimi, 16 Ağustos, 1960, 1974, 20 Temmuz, Almanya, Annan Planı, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği`nin genişlemesi, Avusturya, Baf
Kuzey Kıbrıs vatandaşlarının tabi olduğu vize uygulamaları
2 yıl önce

Bu sayfada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının tabi olduğu vize uygulamaları listelenmiştir. Ülkeler alfabetik sıraya göre dizilmiştir. Bu liste...

Azerbaycan
2 yıl önce

Azerbaycan, resmî adıyla Azerbaycan Cumhuriyeti (Azerice: Azərbaycan Respublikası [ˈɑzæɾbɑjdʒɑn ɾespublikasɯ]), Batı Asya ile Doğu Avrupa'nın kesişim...

Azerice, Nahcivan, Bakü, Azeriler, Türkler, Acaristan, Afganistan, Ermenistan, Türkiye, Coğrafya, Karabağ Savaşı, Karabağ, İlham Aliyev, Haydar Aliyev
Kıbrıs pasaportu
2 yıl önce

Aynı zamanda Türkçe ve Yunanca, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin resmî dilidir. Kıbrıs'ın kuzey kesimindeki Türk yerleşimciler Kıbrıs vatandaşlığı hakkına sahip değildir...