Aşkın Din

Kısaca: Savaşa ve politikaya karşı gösterilen ilgisizlik ve birbirlerinden çok farklı geleneklere karşı gösterilen hoşgörülü konukseverlik, Hindistan'ın başka hiçbir ülkede görülmeyen dinsel evrimiyle atbaşı gitti. Hindistan'da dinsel öğreti son zamanlara kadar yalnızca öğretmenden öğrenciye sözle geçirilirdi. Gerçek ardında koşan herhangi bir ciddi öğrencinin, birden çok öğretmenin dizi dibinde oturması gerekliydi. Böylece farklı öğretilerin birbiriyle karışmalarının ya da kaynaşmalarının ürünü olan ço ...devamı ☟

Savaşa ve politikaya karşı gösterilen ilgisizlik ve birbirlerinden çok farklı geleneklere karşı gösterilen hoşgörülü konukseverlik, Hindistan'ın başka hiçbir ülkede görülmeyen dinsel evrimiyle atbaşı gitti. Hindistan'da dinsel öğreti son zamanlara kadar yalnızca öğretmenden öğrenciye sözle geçirilirdi. Gerçek ardında koşan herhangi bir ciddi öğrencinin, birden çok öğretmenin dizi dibinde oturması gerekliydi. Böylece farklı öğretilerin birbiriyle karışmalarının ya da kaynaşmalarının ürünü olan çok çeşitli dinsel düşünceler ortaya çıkmış oldu.

Öte yandan, elimizde dinsel düşünüşün gelişmesine yardımcı olacak tarihler de yok. Zamanımıza kalan çok geniş dinsel yazın içinde, belli bir zaman ya da yerle ilişki kurulabilecek olaylara ve kişilere değinişler son derece azdır. Bu nedenle, dinsel düşünüşü oluşturan örgüyü ortaya çıkarabilme yolundaki her girişimin, ister istemez tarihsel olmaktan çok mantıksal bir çaba olması zorunluluğu vardır. Bununla birlikte, mantıksal araştırmanın halkaları tarihsel gelişmenin aşamalarıyla çakışabilir, ama bundan emin olamayız.

Günümüze kadar gelebilen kayıtların tümü, bilindiği gibi, Aryan istilacıların dili olan Sanskritçeyle yazılmıştır. Bu yazılar, içlerinde büyük savaş önderlerini ve en güçlüleri, kentler yıkan Gökgürültüsü ve Fırtına Tanrısı Indra'nın bulunduğu bir tanrılar panteonunu da kendileriyle birlikte günümüze getirdi. Öteki tanrılar -gök, hava, yer, su ve benzeri- öteki doğa öğelerini ve güçlerini kişileştirdi. istilacılarla birlikte bir rahiplik kurumu da geldi. Görevi, tanrılara yakarmak, kurban sunmak ve öteki uygun törenlerle onların öfkelerini yatıştırmaktı. Bu dinsel uygulamaların amacı, barışta ve savaşta başarıya, uzun ömüre ve sağlıklı bir yaşama kavuşmaktı.

Bu dinde hiçbir şey, Hint-Avrupa dili konuşan öteki barbar kabilelerin, Greklerin, Latinlerin, Keltlerin, Germenlerin, İranlıların, Slavların ve öbürlerinin amaçlarından ve tutumlarından göze çarpacak kadar farklı görünmez. Tüm bu kabileler, doğanın, az çok belirli kişilikler biçimine sokulmuş çeşitli yanlarına tapınıştır.

Panteonların ayrıntıları kabileden kabileye değişmişse de, eski Hint-Avrupa dinlerinin dile getirdiği temel dünya görüşü, Mezopotamyalıların evrenin tanrısal yöneticilerinin kaprisli kişilerden oluşma kavgacı bir topluluk olarak gören anlayışlarından, hiç değilse bulanık bir biçimde haberli uzman rahiplerce kurulmuştur. Sümer panteonuyla çeşitli Hint-Avrupa halklarının panteonları arasında görülen, kesin olmamakla birlikte, yaygın benzerlik başka türlü açıklanamaz.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.