bakmak
1 . Bakışı bir şey üzerine çevirmek:"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim."- C. S. Tarancı.
2 . Aramak.
3 . Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak:
"Limana bakan penceresinden deniz görünürdü."- O. V. Kanık.
4 . Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek:
"Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur."- Atasözü.
5 . Beslemek, geçindirmek:
"Üç çocuklu bir aileye bakıyor."-
6 . Bir iş birinden beklenmek:
"Evin bütün işleri bana bakıyor."-
7 . Hastayı muayene etmek.
8 . Tedavi etmek için ilgilenmek.
9 . Yoklamak, incelemek, denemek:
"Git bak bakalım, evdeler mi? Şu hesaba sen de bak. Yemeğin tadına bakar mısınız?"-
10 . Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak:
"Pasaport işine polis bakar."-
11 . İlgilenmek:
"Baktılar, ettiler, ilaç, tedavi, faydası olmadı."- E. Bener.
12 . Uğraşmak, meşgul olmak:
"Çocuğum, sen derslerine bak."-
13 . Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak:
"Bu iş beş bin liraya bakar."-
14 . Gözetmek, korumak.
15 . Renklerde benzemek, andırmak:
"Bu kumaşın rengi yeşile bakıyor."-
16 . Önem vermek, önem vererek üzerinde durmak:
"Aşka kutsal gözle bakanları üzmekten korkarım."- R. H. Karay.
17 . Anlamak, farkına varmak:
"Bazı akşamlar bakarım Halil savuşur, nereye gittiğini de kimseye söylemez."- M. Ş. Esendal.
18 . Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak:
"Yemeğini yemene bak! Vaktini boş geçirmemeye bak!"-
19 . Bebeğin veya çocuğun eğitim ve bakımıyla ilgilenmek:
"Kadınlar, iş dönüşü çocuk bakıyor, yemek hazırlıyorlardı, o yorgunlukla."- N. Cumalı.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
bak! , bakalım (veya bakayım) , bakar mısınız? , bakarsın , bak bak! , bak hele! , bakma! , baksana! baksanıza! , baktıkça alır