Batı Türkçesi ve Kuzey Doğu Türkçesinin Gelişim Evreleri Nelerdir

misafir - 8 yıl önce

Kuzey Doğu Türkçe'si

Kuzey-doğu Türkçe'si önce 13 ve 14. asırlarda, bir müddet, Eski Türkçe'nin tabiî ve yeni bir devamı olarak eski ve yeni arasında köprü vazifesi gören bir geçiş devresi hâlinde devam etmiş, sonra 15. asırdan itibaren Kuzey Türkçe'si ve Doğu Türkçe'si olarak iki yeni yazı diline ayrılmıştır. Son zamanlara kadar devam eden bu yazı dillerinden Kuzey Türkçe'si, Kıpçak Türkçe'sidir. Doğu Türkçe'si ise Çağatayca gibi yanlış bir isimle anılan ve Timur devrinde başlayarak 15. ve 16. asırlarda kuvvetli bir edebiyat meydana getirmek suretiyle en parlak çağını yaşadıktan sonra son zamanda yerini modern Özbekçe'ye bırakan yazı dilidir.

Batı Türkçe'si

Arapça ve Farsça unsurların Batı Türkçe'si içindeki durumu yedi asır boyunca hep ayni olmamış ve çeşitli safhalar göstermiştir. Bu sebeple Batı Türkçe'si içinde hem Türkçe bakımından, hem de yabancı unsurlar bakımından birbirinden farklı bir kaç devre var demektir. 13. asırdan günümüze kadar Batı Türklerinin yazı dili ola gelmiş bulunan Batı Türkçe'si iç ve dış gelişme ve değişiklikler bakımından şu üç devreye ayrılır: 1. Eski Anadolu Türkçe'si 2. Osmanlıca 3. Türkiye Türkçe'si 1. Eski Anadolu Türkçe'si 13., 14. ve 15. yüzyıllardaki Türkçe'dir. Bu devreye Batı Türkçe'sinin kuruluş evresi olarak bakmak yerinde olur. Bu devir Batı Türkçe'sinin en temiz devridir. Bu devrin sonlarına doğru Türkçe'ye Arapça ve Farsça unsurlar girmeye başlamıştır bunun sonucunda da Osmanlıca denilen dil doğmuştur. 2. Osmanlıca 15. yüzyılın sonlarından 20.yüzyılın başlarına kadar devam etmiş olan yazı dilidir. Dört yüz yıldan fazla kullanılan bu dil doğal olarak değişik devrelerden geçmiştir. Osmanlıca Arap harfleriyle yazılıp Türkçe okunan bir yazı dilidir. Arap alfabesinin Türk dili bakımından en büyük kusuru ünlülerin azlığı, ikinci kusuru da çoğu harflerin bitişik yazılması zorunluluğudur. Türkler Arap alfabesinin sakıncalarını çok geç fark ettiler. Türkçe, göçebe Türkmenlerinin konuştuğu kaba bir dil sayılıyordu. Edebiyat dili olarak işlenmeye değer bulunmuyordu. Edebiyat da bilim de Arapça ve Farsça'yla yapılıyordu. O dönemde bilim de, edebiyat da dinsel nitelik taşıdığı için bu çok doğal bir durumdu. 3. Türkiye Türkçe'si Osmanlı Devleti'nde resmi dil Türkçe olduğu halde bu dil medreselerde okutulmazdı. Medreselerde öğretilen dil Arapça'ydı. 1908'de Meşrutiyet'le birlikte medreselerde Türkçe eğitim başlamıştır. Tanzimat ve 2. Meşrutiyet dönemlerinde dil üzerine büyük tartışmalar yapılmıştır. Atatürk'ün 1928 yılında "Harf Devrimini" yapmasıyla Arap harflerinin yerini Latin harfleri almıştır.

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.