Bayramların Önemi

misafir - 8 yıl önce
Bayramları bayram yapan, ona yüklenen sosyal anlamdır. Milli bayramlarla dini bayramları; biraz derinliğine incelediğinizde; Farklı sosyal birliktelikleri (Milli yada Ümmetçi) bir arada tutabilmek, bu birlikteliği sağlam temellere oturtabilmek için, benzer işlevleri yerine getirme çabaları olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Ramazan bayramı ile Kurban Bayramı insanların bir biriyle ilişkilerini pekiştirmek, dargınların barışmasını, insan insan ilişkilerinde dayanışmayı ve yardımlaşmayı teşvik etmeye dönük bir güzel sosyal etkinlik olduğu kanısındayım.. Dini yönünü irdelemek ise din adamlarının işi, ben sosyal yönüyle ilgilenmeye çalışıyorum. Geçmişte, şeker çok değerli olduğundan olacak, Ramazan Bayramı'nda şeker ikramı teşvik edilmiş olmalı. Kurban Bayramında ki kurban kesimi de, yoksul halk kesiminin et yemesine dönük bir teşvik gibi geliyor bana. Bütün dinlerin amacı; önce Allah'ı aramaya ve anlamaya çalışanlara; Allah'a ulaşmanın yolunun, önce insanı sevmekten, sonra da; tüm yaratılmış değerlere değer vermekten geçtiği öğretisini benimsetmektir. Tabii bu; Allah'dan ve yaratılmış her şeyden ne anladığınıza bağlı. Bu anlama ve kavrama farkıdır ki, dinler arasında, hatta aynı dinden yola çıkarak sonraki bölünmelere neden olan, farklı yorumların ortaya çıkarttığı çatışmalarda kendisini göstermekte. Benim bildiğim kadarıyla; İslam; tek Tanrıya inanmaktır. Çok Tanrı'lı dinlerden Tek Tanrı inancına geçişte sanırım Zerdüş önemli rol oynamıştır. Bu anlamda; Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık İslam dini yani Tek Yaratıcıya inanma anlamına gelmekte. Bu dinler arasındaki fark ise; Kutsal Kitaplarıyla Peygamberlerinin ayrı, ama inancın özü; aynı Allah'a dönük olmasıdır. Kurban Bayramına gelince; sosyal dayanışmanın zenginleştirilmesine dönük olan bu etkinliğin yapılış biçiminde ortaya çıkan yanlışlıkların hatta çirkinliklerin toplum üzerinde yarattığı travmalardır. Bayram dışında da insanlar hayvan kesmekte, et ihtiyacını bu şekilde gidermekte. Bu bir sektör.. Dünya'da da bütün insanlar hayvan eti yemekteler. Ama hiçbir yerde, çoluğun çocuğun gözünün önünde, Allah'ın yarattığı bir canlı boğazlanmıyor. Eğer bir toplumda, insan boğazlamak bu kadar ucuzlaşmışsa, bunun bir sürü nedeni olmalı. Hayvanı sevmeyenin insanı da sevemeyeceği savının ne kadar doğru olduğunu bilemem ama ben, elli yılımı hayvanları yakından tanımamış birisiyken son 12 yılımı bir köpekle birlikte geçirmiş birisi olarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki; yaşam anlayışım büyük ölçüde değiştiği gibi, bir canlıya olan duyarlılığım inanın ters yüz oldu.. Dünlerde bir sineği hiç fütursuzca öldürürken, bugün bir karasineğin bile can taşıdığını düşünerek ona bile yaşama özgürlüğü tanımanın özel çabası içindeyim.. Böyle bir duyarlılık tüm toplumda yaygınlaşırsa; bu teröre, acımasız katliamlara, canlı bomba olma gibi biri saçmalığa, en ufak bir düşünce ayrılığında insanların bir birini öldürmesinin doğallığına inanan insanların ortaya çıkması, böylesine cani ruhlu, sadist birkaç kişi çıksa bile, bu kadar yaygın bir vahşete yelken açacak insanların bulunması mümkün olabilir mi?.. İnşallah bu Kurban Bayramında; mahalle aralarında, çoluğun çocuğun gözü önünde bu tür boğazlamaların, hayvanlara olmayacak eziyetlerin yapılmadığı ve tüm bu çirkinliklerin de en azından ekranlara taşınarak tüm toplumun morali bozulmaz diyor, herkesin Kurban Bayramını kutluyor, dostluğun kardeşliğin, önce insana, sonra da tüm yaratılmış değerlere Allah'a olan korkudan değil sevgiden gereken değerin verilmesini umuyor, bekliyor ve diliyorum

misafir - 8 yıl önce
Milli ve dini bayramlar; toplumların fertlerinin birbirlerine sevgi ve saygı ile yaklaşma, yardımlaşma, birbirlerinin gönlünü alma ve yakınlaşma, mutluluk ve sevgi huzuru dolu dolu yaşama günlerdir. Ramazan ayı, manevi duyguların, Allah'a yaklaşma duygularının en yüksek ve insanlık duygularının en yoğun olduğu önemli aylardan birisidir. Müslüman olan toplumlar ve insanlar, İslam dini ve Müslümanlık ilkeleri doğrultusunda, Ramazan ayında sağlığı sıhhati yerinde olanlar, bir ay kendilerine farz kılınmış oruçlarını tuttular, zekat ve fitrelerini vererek görev ve sorumluluklarını yerine getirdiler. Böylece Ramazan Bayramını eriştik ve kutluyoruz. Bayram, sevinç ve neşe günü demektir. Öteden beri her milletin birçok millî günleri, milli bayramları ve dini bayramları vardır, her toplum bu bayramlarını kutlarlar. Ramazan Bayramı inananlar üzerinde çok müspet tesirler meydana getirir, dini duygularını kuvvetlendirir. İnsanlara yeni bir heyecan ve çalışma zevki kazandırır. Diğer zamanlarda insanların gözüne benlik, çok kar etmek, çok çıkarcı ve acımasız olmak, fakir ve fukaranın halini bilip anlamamak, insanlara kırmak zarar vermek… gibi olumsuz duygu ve davranışlar Ramazan ayında ve bu ayın sonunda kutlanan Ramazan bayramında azalır yok olur. Toplumu birlik beraberlik kardeşlik ve dayanışma içinde tutan, saygı ve sevgi temelinde insanları birleştiren önemli günlerdir bayramlar. Bayramların, millî ve dinî duyguların, inanışların pekişmesi, taze ve canlı tutulması fonksiyonu yanında, toplumun birlik ve beraberliğini sağlamada ve bunun bireylerin bilincinde yer etmesinde de büyük önemi vardır. Milli bayramlar Ulus olma, beraber aynı kaderi aynı tasayı aynı kıvancı yaşama gücünü kuvvetlendirir. Dini bayramlarımız da aynı dini inanan insanların yani Türk milletinde Müslümanların birlik beraberlik günleri, kardeşliğin, çıkarsız saygı ve sevginin yaşandığı günlerdir. Gerçekten dinî bayramlar, insanlar arasında kaynaşmanın, dostlukları ve ahbaplıkları ilerletmenin bir yolu olarak belli bir öneme sahip oldukları gibi, dinî his ve şuurun sosyal hayatta tazelenmesinin de bir vesilesidir. Bayramlar, sosyal dayanışma ve barış şuurunun fertlere kuvvetle hâkim olduğu günlerdir. Dargınların kucaklaşması, aralarında kin, nefret bulunan kabile, aile ve şahısların, düşmanlık ve husûmet duygularının sevgiye dönüşmesi, küçüklerin büyüklere saygı, büyüklerin küçüklere sevgi göstermesi, hastaların ziyaret edilmesi, verilecek küçük hediyelerle çocukların gönüllerinin alınması, hısım ve akrabanın bir kere daha yeniden kaynaşması, genellikle bayram günlerinde mümkün olmaktadır.

Bayramları nasıl geçirmeliyiz?

Her iki bayram da bayram namazı ile başlar. Bu günümüzde yapacağımız ilk iş namaz kılmamızdır… Her kim böyle yaparsa, şüphesiz bizim sünnetimize uygun iş yapmış olur.” Bayram namazı, biri Ramazan Bayramında, diğeri Kurban Bayramında olmak üzere yılda iki defa kılınan iki rekatlık bir namazdır. Bayram namazı vaciptir. Bayram namazına, mükellef olmayan küçük çocuklarımızı da getirmeli ve onlara da bu manevî havayı teneffüs ettirmeliyiz. İslâm dini her konuda orta yolu emir ve tavsiye eder, uçlardan kaçınmayı ve aşırılıktan kaçınmayı tavsiye eder. Anne ve babaya yakışan, bayramları aile ve çevresindekilerle neşe ve zevk içerisinde geçirmeyi gerçekleştirmeye çalışmaktır. İnanmış, Allah'a gönül vermiş insanlar bencil olmaz. Sadece kendisinin ve yakınlarının sağlık ve mutluluğunu değil, bütün Müslüman kardeşlerininkini de düşünür. Bu konuda çaba sarf eder ve dua eder. Merhamet, insan kalbinin merhemidir. Ama, sevgi ve saygı duygusundan uzak kimseler, katı yürekli olmanın yolunu tutmuşlar demektir. Bu duruma düşenler derhal bundan kurtuluş çarelerini aramaya koyulmalıdırlar. Bayram günleri barış ve sevinç günleridir. Dargınlık dinen yasaktır. Elbette bir arada yaşayan aile ve toplum fertleri arasında anlaşmazlıklar, sürtüşme ve tartışmalar olabilir. Bu gayet normaldir. Ama bunları dargınlık safhasına vardırmamak gerekir. Bilhassa akrabalar ziyaret bağı ile aradaki bağlarını kuvvetlendirmelidirler. Hz. Peygamber, müminlerin üç günden fazla dargın durmalarının uygun olmadığını belirterek şöyle buyurmuşlardır. Akraba ve komşulara iyilik etmek ve onlarla iyi geçinmek Kur'an-ı Kerim'in tavsiyesidir. Bayramlar, inananlar üzerinde çok müspet tesirler meydana getirir, dini şuur ve duygularını kuvvetlendirir. İnsanlara yeni bir heyecan ve çalışma zevki kazandırır. Bayramların, millî ve dinî duyguların, inanışların pekişmesi, taze ve canlı tutulması fonksiyonu yanında, toplumun birlik ve beraberliğini sağlamada ve bunun bireylerin bilincinde yer etmesinde de büyük önemi vardır. Gerçekten dinî bayramlar, insanlar arasında kaynaşmanın, dostlukları ve ahbaplıkları ilerletmenin bir yolu olarak belli bir öneme sahip oldukları gibi, dini his ve şuurun sosyal hayatta tazelenmesinin de bir vesilesidir. Bayramlar, sosyal dayanışma ve barış şu urunun fertlere kuvvetle hâkim olduğu günlerdir. Dargınların kucaklaşması, aralarında kin, nefret bulunan kabile, aile ve şahısların, düşmanlık ve husûmet duygularının sevgiye dönüşmesi, küçüklerin büyüklere saygı, büyüklerin küçüklere sevgi göstermesi, hastaların ziyaret edilmesi, verilecek küçük hediyelerle çocukların gönüllerinin alınması, hısım ve akrabanın bir kere daha yeniden kaynaşması, genellikle bayram günlerinde mümkün olmaktadır. Bayram günleri, sevinç günleridir. Bu günlerde sevinçli ve güler yüzlü olmak tavsiye edilmiştir. Bayram günleri toplum şuuru bütünleşir. Toplum fertleri birbirleriyle sevişip kaynaşır. Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hâle gelen insanları bayramlar dinçleştirir ve çalışma azimlerini artırır. Bu günlerde akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve kardeşliğimiz güçlenir. Orucunu tutamayan sağlığı müsaade etmeyen kardeşlerimizi dışlamamalıyız. Orucunu tutan ve tutamayan kardeşlerimizi de kucaklamalıyız, birlik ve beraberlik içinde bayramımızı kutlamalıyız. Bayram sabahı camilerimizi dolduran Müslümanların hep birlikte ve içtenlikle Yüce Allah'a yönelmeleri, O'ndan af ve bağış dilemeleri ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve heyecanı taşıyan toplulukları Yüce Allah'ın rahmeti kuşatır ve onları affeder. Bayram günlerinde annemizin babamızın ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Dinimizde Allah'a ibadetten sonra anne ve babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı “öf” bile demek yasaklanmıştır. Akraba ve komşularla tebrikleşerek, karşılıklı sevgi ve saygı duyguları aktarılmalı, karşılaştığımız herkesle selamlaşarak tebrikleşmeliyiz. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek hatırlarını sormalı ve gönüllerini almalıyız. Hastanelerde ve evlerde yatan hastaları ziyaret etmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimlerin ve kimsesiz çocukların başını okşamalı, onlara anne ve baba gibi davranmalıyız. Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız. Bizden hayır dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmeli, ruhları için hayır ve hasenatta bulunmalıyız. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Çocuklara hediyeler dağıtmalı ve onları sevindirmeliyiz. Her zaman olduğu gibi bayram günlerinde de,İslamın emrettiği şekilde, çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, insanlara incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız. Sevinçlerimizi tüm bayramlarda "Bayram Sevinci" ile yaşadık. Gün oldu aradık böylesi günleri: "Nerede o eski bayramlar" dedik. Bazen zamanı gösterdiler, bazen yaşamın ta kendisini. Neşe ve sevincin bir tür ete kemiğe büründüğü günlerdir bayramlarımız. Bayramlarımız yaşantımızda hep oldular ve sonsuza kadar bundan sonrada hep olacaklardır. Toplumsallaşma sürecinde doğayı,dini ve kutsalı keşfeden insanoğlunun tarihi ile özdeş, köklü bir geçmişi var bayramlarımızın. Farklı bir zaman kavramına geçiyor insanoğlu. Sanayileşme, ilerleme, gelişme, globalleşme, küreselleşme derken çizgisel yaşanan bir zaman kavramına geçtik. Hızla tükettiğimiz zamanı geri dönülmez bir şey olarak algılıyoruz artık. Döngüsel yaşanan bir zaman kavramının anlamı kalmadı gibi. İşte geleneğin ya da bayramların önemi burada. "Nerede o eski Bayramlar" derken bu hızlı değişime bir tür tepkimizi dile getiriyoruz aslında! Son yıllarda eş dost hatırlanması ziyareti yapılması, sevgi ve saygının yaşanması gereken bayram günlerinde beş yıldızlı otellerde tatil yapma zamanı fırsatı olarak değerlendirilmesi de düşündürücü değimlidir. Bayramın gerçek amacından sapma saptırılma değimlidir iyi düşünmek gerekir.Teknoloji, her zaman her şeyi, "tüm iyi şeyleri" bile geri getirmiyor. Gelenek, içinde yaşarken farkında olmadıklarımızı bize hatırlatıyor. Bayramlarla belleklerimizi tazelerken, sürdürüyoruz aslında geleneği. Ne kadar teknoloji gelişse de,teknolojinin sağladığı olanakları da kullanarak, yaşadığımız eski ananelerimizi, dini ve milli bayramlarımızın verdiği şevk ve heyecanı, bayramlarımızı dolu dolu yaşamayı, sevgi ve saygı anlayışımızı, sürekli yaşamalıyız ve sürekli yaşatmalıyız.

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Millî bayram
6 yıl önce

millî bağımsızlık savaşını kazandığı gün, resmen tanındığı gün, önemli bir olaya şahit olduğu gün ya da etnik-mitolojik önemi olan bir gün kutlanabilir....

Milli bayram, Amerikan Bağımsızlık Günü, Cumhuriyet Bayramı, Dominyon Günü, Kanada Günü, Kültür, Milliyetçi, Taslak
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
2 yıl önce

kadar devam etti. Cumhuriyet bayramı kutlamalarında 1933 yılında gerçekleşen onuncu yıl kutlamalarının ayrı bir yeri ve önemi vardır. 1923'te kurulan Cumhuriyet'in...

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 1923, 29 Ekim, Cumhuriyet, Kültür, Taslak, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Bayram
2 yıl önce

Bayram, millî, dinî veya özel olarak önemi olan ve kutlanan gün veya günlerdir. Ana Türkçe bayı- zenginleşmek fiilinden türemiştir. Bay, zengin, bol olan...

Bayram, 1 Mayıs, Cumhuriyet Bayramı, Dini bayramlar, Festival, Hıdrellez, Kurban Bayramı, Nevruz, Paskalya, Ramazan Bayramı, Ş�enlik
Cadılar bayramı
2 yıl önce

almış bayram. Çocukların, genellikle korkunç kostümler giyerek, kapı kapı dolaşıp şekerleme ve harçlık topladığı bir bayramdır. Diğer Cadılar Bayramı kutlamalarında...

Cadılar Bayramı, 31 Ekim, Amerikan, Avustralya, Balkabağı, Festival, Filipinler, Galler, Hediye, Hristiyan, Kuzey Amerika
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
2 yıl önce

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmi bayramlarından biridir. Türkiye ve KKTC yanı sıra...

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 11 Ekim, 13 Eylül, 16 Mart, 18 Eylül, 1919, 1920, 1921, 1922, 1923, 19 Mart
30 Ağustos Zafer Bayramı
2 yıl önce

Zafer Bayramı, 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da Atatürk'ün başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz'u anmak için Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk...

Zafer Bayramı, 1921, 1922, 1923, 1935, 22 Ağustos, 30 Ağustos, 5 Ağustos, Afyon, Ankara, Anıtkabir
19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
2 yıl önce

Gençlik ve Spor Bayramı, her yıl 19 Mayıs tarihinde kutlanan, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmî bayramıdır. 19 Mayıs 1919'da...

19 Mayıs Atatürk`ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, 1919, 19 Mayıs, Atatürk, Samsun
Nevruz
2 yıl önce

Nevruz Bayramı ya da kısaca Nevruz (Farsça: نوروز - Noruz) Dünya çapında çeşitli halklar tarafından kutlanan geleneksel yeni yıl ya da doğanın uyanışı...

Nevruz Bayramı, 21 Mart, Alevi, Avrupa, Azerbaycan, Batı Trakya Türkleri, Divanü Lügati't-Türk, Farsça, Kazakistan, Kültür, Kırgızistan