Beklentiler (Iktisat)

Kısaca: Zaman boyutu içeren, dolayısıyla geçmişi, bugünü ve geleceği olan herhangi bir ekonomik sistem, bugünden yarına ortaya çıkabilecek, fakat kesinlikle öngörülemeyen değişmenin yarattığı belirsizliği de hesaba katmak zorundadır. Geleceği kesinlikle bilemediğimiz halde, ortaya çıkabilecek değişmeyi tahmin etmek ve bu tahmine göre davranmak zorunluluğu vardır. Tahminlere dayanarak gelecek için öngördüğümüz olaylar beklentilerimizi oluşturur. İktisadi kararlar almak durumundaki bütün kişiler (tüket ...devamı ☟

Zaman boyutu içeren, dolayısıyla geçmişi, bugünü ve geleceği olan herhangi bir ekonomik sistem, bugünden yarına ortaya çıkabilecek, fakat kesinlikle öngörülemeyen değişmenin yarattığı belirsizliği de hesaba katmak zorundadır. Geleceği kesinlikle bilemediğimiz halde, ortaya çıkabilecek değişmeyi tahmin etmek ve bu tahmine göre davranmak zorunluluğu vardır. Tahminlere dayanarak gelecek için öngördüğümüz olaylar beklentilerimizi oluşturur.

İktisadi kararlar almak durumundaki bütün kişiler (tüketiciler, firma yöneticileri, girişimciler, plancılar, ülke yöneticileri) geleceğin neler getireceğini tam bilemeden öngörülerine dayanarak kararlar alırken, beklentilerine dayanmak zorundadırlar. Gelecekte malların, ara malların ve üretim kaynaklarının fiyatları, sermaye piyasasında hisse senedi ve tahvil fiyatları ya da ekonomide gelişme hızı, alınan kararlarda etkili olabilecek temel etkenlerdir. Ancak, ekonomik öğeler dışında, hava koşullarından siyasal koşullara kadar ekonomik kararları etkileyebilecek, çoğu egzojen nitelikteki değişkenlerin de beklentilerin konusu olduğu eklenmelidir.

Beklentileri kısa dönemi kapsayan ve uzun dönemi kapsayan beklentiler olarak ayırmak mümkündür. Ne kadar uzak gelecek söz konusuysa, açıktır ki, beklentilerde yanılma payı o kadar yüksektir. Çünkü belirsizlik derecesi o kadar yüksektir. Örneğin, bugün yapılan bir yatırımla üretilecek bir mal ya da hizmetin kaça satılabileceği yatırımın karlılığını belirleyen öğelerden biridir ve yatırım eşyasının ömrü süresince (satılabilecek miktarla birlikte) fiyat tahmini yapılmasını gerektirir.

Yatırımı izleyen ilk bir-iki yıl için fiyat beklentileri, açıktır ki, beş-altı yıl sonrakilere oranla daha az yanılma payı taşıyacak ve dolayısıyla belirsizlik daha sınırlı olacaktır Beklentilerin ekonomik kararları alanların davranışlarının biçimini etkilemekte ne denli önemli olduğunu basit bir örnekle açıklayalım: Diyelim ki, tüketiciler herhangi bir (X) malının fiyatının yarın düşmesini beklemektedir; (X) malını bugün almak yerine yarın aldıklarında daha düşük fiyat ödeyecekleri için, satın almayı erteleyeceklerdir. Bu beklenti, (fiyatı etkileyecek kadar büyük bir tüketici kitlesi piyasadan çekilmişse) bugün (X) malının fiyatını düşürecektir. Oysa beklenti bunun tersi olsaydı, yarın fiyatın bugünkünün üstünde olacağı beklenseydi, tüketiciler piyasaya bugün girecek ve malın fiyatı bugün yükselmiş olacaktı. Beklentilerin ekonomik kararlarda bu denli önemli rolü olmasına rağmen, ekonomi teorisinin tarihsel süreçleri içermeyen statik bölümünde bu kavramın yeri yoktur.

Statik teori, üretim kaynaklarını, teknolojiyi ve zevkleri veri kabul eder; ekonomik faaliyete katılanların her konuda mükemmel bilgi sahibi olduğunu varsayar; sistemdeki bütün intibakların anında gerçekleştiğini kabul eder. Bu varsayımlar altında, istikrarlı dengeye ulaşılması olağandır. Örneğin, geçici bir nedenle fiyat artınca, pozitif eğimli arz eğrileri üzerinde arz artarken, negatif eğimli talep eğrileri üzerinde talep azalır; böylece, arz ve talep eğrilerinin gerisindeki parametrelerin değişmediği bu durumda, tekrar eski denge durumuna dönülür. Parametrelerin değiştiği durumda ise, yeni denge durumuna geçişin içerdiği dinamik süreç ihmal edilir.

Oysa söz konusu intibakın zaman boyutu ve bunun içerdiği beklentiler gözönünde tutulduğunda, çözüm bu denli basit olmaktan çıkar. Örümcek Ağı Teoremi,bu intibak sürecinin ne denli girift olabileceği konusunda iyi bir örnektir.

Klasik ve Neo-Klasik iktisadın temel yapısında beklentilerin yeri yoktur. Bununla birlikte iktisatçıların, konjonktür dalgaları tahlillerinde, başlangıçtan itibaren “beklenti”lere yer verdiği görülür. Bunun başlıca nedeni de, optimal kaynak dağılımını vurgulayan statik teoriye karşılık konjoktür tahlillerinde kaçınılmaz biçimde dengesizlik durumlarının, dinamik süreçlerin inceleniyor olması dır. Örneğin, J.S. Mill’in depresyona götüren etken olarak spektülatif alımlara ve bununla bağlantılı olarak kredi genişlemesine yer vermesi, depresyonun yenilmesinde piyasaya güvenin geri gelmesini vurgulaması, beklentilerin iki yönlü rolü üzerinde durduğunu göstermektedir.

Benzer bir yaklaşıma A. Marshall’da rastlanabilir. Depresyonda güvenin sarsılması dolayısıyla satın almaların azalması, depresyondan kurtulmak için kredilerin sağlam öngörülere dayandırılması gibi beklentileri içeren kavramlara Marshall’da da rastlanmaktadır. Ancak, A. Marshall bekleyişlere kaynak dağılımı tahlillerinde de yer vermiştir. Dinamik tahlile geçmiş olması da, özel fiyat tahlillerinde arz ve talebin cari fiyatlar kadar fiyat bekleyişlerine de bağlı olduğunu belirtmesi, bu alanda atılmış önemli bir adımdır. Depresyon incelenirken, A.C. Pigou’da da benzer kavramlara rastlanabilir.

K. Wicksell’in tabii ve piyasa faiz haddi arasındaki farka bağlı olarak ortaya çıktığını belirttiği yığımlı süreçte ise, beklentiler çok önemli bir yer tutmaktadır. Beklentilerin niteliğine bağlı olarak denge ya da dengesizlik durumlarının geçerli olması söz konusudur. Dengede, belirli bir piyasa faiz haddine tekabül eden belirli bir cari fiyat-fiyat beklentileri ilişkisi vardır. Faiz haddi düşerse cari fiyatlar yükselir; eğer fiyat beklentileri değişmeseydi, bunun sonunda dengeye dönülebilirdi; fakat cari fiyatlar fiyat beklentilerine oranla yükselmiş olurdu. Ne var ki, eğer cari fiyatlarla birlikte fiyat beklentileri de yükselirse, artık dengeye dönüş eğilimi söz konusu olmaz; cari fiyatlar hiçbir zaman fiyat beklentilerine ulaşamaz. Böylece sistem yığımlı sürece girmiş olur.

J.M. Keynes, “Gelir ve İstihdam” teorisinin bütün temel fonksiyonlarına beklentileri ekleyerek, kurduğu teoriye dinamik öğeler getirmiştir. Yatırım talebi fonksiyonu, likidite tercihi fonksiyonu, eş-anlı çarpan tahlili beklentilerini ekleyerek, Keynes’in değişik denge durumlarını inceleyen karşılaştırmalı statik tahliline dinamik etkenler getirmektedir. Beklentilerin safi karla bağlantısını da F. Knight ele almış, bunun elde edilmesinde beklentilerin rolünü göstermiştir. Buna göre safi kar, beklenen safi hasılatla fiili safi hasılat arasındaki farktır.

Beklentiler, Keynes’den sonra süratle gelişen dinamik ekonomi teorisinin ayrılmaz parçaları olmuştur. G. Shackle ise, İktisatta Beklentiler adlı kitabında -uygulanabilirliği şimdilik pek olmasa da- beklentilerin hesaplanmasına temel olabilecek yeni kavramlar getirmiş, beklentileri başlı başına bir etken olarak ele almıştır.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.