Bodrum Kalesi Tunç Çağı Batıkları

Kısaca: Salon üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, M.Ö. XII. yüzyıl Gelidonya Burnu Batığı ile, M.Ö. XVI. yüzyıl Şeytan Deresi Batığı eserleri sergilenmektedir. Bu bölümün sol tarafında, dünyanın ilk bilimsel sualtı kazısından çıkarılan eserler bulunmaktadır. Bu batık, bilim adamlarına sünger teknesi sahibi Kaptan Kemal Aras tarafından gösterilmiştir. Batığın kazısı 1960 yılında George F. Bass tarafından yapılmıştır. Bu, bir tüccara ait Suriye ticaret gemisidir. Batıktan çıkarılan buluntular, o ...devamı ☟

Salon üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, M.Ö. XII. yüzyıl Gelidonya Burnu Batığı ile, M.Ö. XVI. yüzyıl Şeytan Deresi Batığı eserleri sergilenmektedir.

Bu bölümün sol tarafında, dünyanın ilk bilimsel sualtı kazısından çıkarılan eserler bulunmaktadır. Bu batık, bilim adamlarına sünger teknesi sahibi Kaptan Kemal Aras tarafından gösterilmiştir. Batığın kazısı 1960 yılında George F. Bass tarafından yapılmıştır. Bu, bir tüccara ait Suriye ticaret gemisidir. Batıktan çıkarılan buluntular, o dönemin ticaretini bize iyi bir şekilde anlatmıştır. Gemi, Kıbrıs'tan yüklediği bakır külçelerle birlikte Antalya-Finike-Gelidonya Burnu, Beş adalar mevkiinde batmıştır.

Kaptanın Seyir Defteri;

"...Suriye'den 13-14m. uzunluğundaki teknemle Doğu Akdeniz'e doğru sefere çıktık. Kıbrıs'a uğrayarak yaklaşık bir ton kadar madeni yük aldık. Öküzgönü şeklindeki külçeler, hasırlara sarılıp dikkatlice kümelendi. Tunç aletleri ve kırık parçaları sepetler içine koyduk. Bunların altına tekneyi korumak amacıyla çalılar ve dallar yerleştirdik.

Beş kişiden oluşan mürettebatın ileri gelenleri, geminin kıçında tek bir yağ kandiliyle aydınlatılan davlumbazda oturuyorlar. Güvertede birkaç saat sonra ulaşacağımız bir Yakın Doğu Limanında yapacağım ticarete hazırlanıyorum. Cebimde resmi işlerde kullandığım babamdan kalan silindir mühürüm var. Belki oğlum da bir gün bu mührü kullanacak. Diğer gemicilerim ise skarabe mühür taşıyorlar. Uzun süren bu yolculuklarda mürettebatım, boş zamanlarında aşık kemiği ile oyunlar oynuyorlar. Taş örsler ve topuzlar geminin bir köşesinde duruyor. Gemicilerimden bazıları, biley taşı ile satışa sunulacak aletleri bileyleyip, parlatıyorlar.

Anadolu kıyılarında, Gelidonya Burnuna doğru yol alıyoruz. Batı akıntıları ile rüzgara çok dikkat ediyor ve kıyıyı takip ederek seyrediyoruz. Birkaç saat sonra Phoenikus'tan (Finike) tatlı su alabileceğiz. Denizciler için çok tehlikeli olan Beşadalar yöresinden gitmek zorundayız. Karaya yakın iki ada arasından geçerken şiddetli akıntının etkisiyle gemicilerin topuk diye adlandırdıkları deniz yüzeyinde görülmeyen kayalığa çarptık, 26-28 m. derinliğe gömüldük."

Böylece, susuz ve tehlikeli bir yöre olan Gelidonya, bir gemiye daha mezar oldu. 3200 yıl önce hür teşebbüsün bir ticaret gemisi de Anadolu'ya ticari eşya taşırken battı.

Birinci salonun sağ tarafında görülen büyük küpler (pithos) ve amphoralar süngerci Cumhur İlik tarafından Sualtı Arkeoloji Enstitüsüne (INA) gösterilmiştir. 1975 yılında Prof. Dr. George F. Bass tarafından batığın kazısı yapılmıştır.

Kaptanın Seyir Defteri,

"...M.Ö. XVI. yüzyıl. Gökova Körfezinde bulunan küçük bir keramik atölyesinden altı pithosu ve değişik tipteki amphoraları küçük tekneme yükleyerek yola çıktık. Taşıdığım malları yakındaki bir limana götüreceğim." Hava oldukça fırtınalı. Gökova Körfezinde ilerliyoruz. Şeytan Deresi denilen yerde teknem birden rüzgarla alabora oldu ve ters dönerek 33 m. derinliğe gömüldü."

İkinci salonda Kaş-Uluburun Batığı, limanda ve sualtında gösterilmiştir. Dünya müzeciliğinde ilk defa böyle bir sergileme gerçekleştirilmiştir. Bu gemi, 1982 yılında Bodrumlu süngerci Mehmet Çakır tarafından gösterilmiştir. Bu tekneye ilk bilimsel dalış 1982 yılı Ekim ayında Müzemiz Müdürü Oğuz Alpözen'in başkanlığındaki, bir ekip tarafından gerçekleştirilmiştir. Batığın kazısı, Sualtı Arkeoloji Enstitüsünce (I.N.A) önce Prof. Dr. George F. Bass, sonra Dr. Cemal Pulak başkanlığında 1984-1994 yılları arasında yapılmıştır.

Üçüncü bölüm, hazine odasıdır. Kaş-Uluburun batığından çıkarılan eserler burada sergilenmektedir.

Kaptanın Seyir Defteri;

"...Bu geminin kaptanı olarak, Yüce Firavunun ambarımdaki hazinesini bana teslim etmiş olmasından gurur duyuyorum. Hazinede Kenanlı ve Mısırlı mücevheratçıların yaptığı altın ve gümüşten zarif bilezik, kolye ve yüzükler, tropik Afrika'dan getirilen ender abanoz ağacı kütükleri, kuzey ülkelerinden geldiği için kaynağı çok az kişi tarafından bilinen kehribar boncuklar ve kendi ülkemin kıyılarında avlanan fil ve suaygırı dişleri yer almakta.

Bu büyük altın kupa ile şerefe bir kadeh mi kaldırsam?

Mısır'dan çıkışta Suriye kıyılarını arkamızda bıraktıktan sonra ek yük almak üzere batıya, Kıbrıs'a doğru seyredeceğiz. Hamallar adanın meşhur bakır cevherinden ergitilerek elde edilmiş, tümü on ton kadar çeken, 365 adet saf bakır külçeyi gemimize yükledi. Gemimde bulunan bir ton kalay külçe bu bakırla birleştirildiğinde tüm bir orduyu silahlandırmaya yetecek kadar tunç elde edilebilir. Hitit Kralı, bunca zenginliğin kendine ulaşmasından sonra tanrılara şükran göstergesi olarak gemimdeki Kenan Ülkesi yapımı yüz kadar testi içinde bulunan reçinenin bir kısmını tütsü olarak yakacaktır. Bu hazineyi teslim edeceğim kralın ismini saklamam tembihlendi. Geminin mürettebatı bile gideceğimiz yeri henüz bilmiyor. Tek bildikleri batıya doğru seyredeceğimiz.

Yolculuğun güvencesini sağlayacak olan koruyucu tanrıçamızın altın kaplı tunç heykelciği gemimizin pruvasında yer almakta. Ona tapınan mürettebatım, taşıdığımız tunç zillerin, fildişi borazanın ve kaplumbağa kabuğundan yapılma udların eşliğinde dans etmekteler.

Gecelemek üzere Hititlerin yaşadığı topraklardaki büyük körfezin ağzında demirledik. Körfezin kıyısını takip ederek yörenin en güney ucuna ulaşmayı amaçlıyoruz, ancak şimdilik denicilerimden bir kısmı balık avlamak üzere suya ağ atıyor. Bizimle birlikte yolculuk eden Mikenli tüccar, kendi sürahisinden kupasına şarap dökmekte. Bize satacağı her türlü malı, yanımda taşıdığım hayvan biçimindeki terazi ağırlıklarıyla titizlikle tartacağım; bunların arasında zamanımın en güzel ağırlığı da yer almakta.

Güneş doğarken tayfalarım bizi gece boyunca yerimizde tutan büyük taş çıpaları çekmeye başladılar. Rüzgar sertleşiyor, ama birbirine sıkıca kenetlenmiş köknar kaplama tahtalarından oluşan sağlam teknemizin bizi dalgalara karşı koruyacağına eminim. Korsanlardan korkmuyorum, çünkü kılıç, kama, mızrak, gürz, ok ve yaylarla çok iyi silahlanmış bulunuyoruz.

Şimdi yörenin en güney uzantısı olan Uluburun'u dönmemiz gerekiyor. Ansızın çok sert bir rüzgar güneyden esmeye başladı. Gemide büyük bir telaş. Dümencim gemimizi önümüzdeki dik kayalardan uzaklaştırmaya çalışıyor. Yelkenlerimizi toparlayamıyoruz.

Artık çok geç. Dik kayalara çaptık bile. Gemi, içindekilerle birlikte 33 kulaç derinliğe batıyor.

Gelecekte bu gemi ve yükü, devlet tekelinde firavunlar, krallar ve prensler arasında "birbirlerine hediye yollama" anlayışı içinde bir ticaret yapıldığının en büyük delili olacak.

On yılı aşan bir süre boyunca yirmibin dalış yaparak batık buluntularını incelemek ve korumak amacıyla su yüzüne çıkaran Texas A&M Üniversitesi'ndeki Sualtı Arkeolojisi Enstitüsüne (INA), gemimde bulunan eserlerin sergilenmesini destekleyen Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'a, eserlerden yararlanılarak bir senaryo yazılmasını isteyen Müsteşar Fikret Nesip Üçcan'a, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Dr. Alpay Pasinli'ye ve Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürü Yemlihan Atalay'a teşekkür eder, hepinizi selamlarım."

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.