Cenk Enes Özer

Kısaca: 1978 yılının Aralık ayında Ankara’da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini Cebeci İ.Ö. ...devamı ☟

1978 yılının Aralık ayında Ankara’da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini Cebeci İ.Ö.O., Cebeci Orta Okulu ve Ankara Lisesi’nde tamamladı. 1996 yılında Eskişehir’e gitti ve Anadolu Üni. İ.İ.B.F. Maliye bölümünden mezun olarak 2000 yılında Ankara’ya döndü. Aynı yıl İlkay Tuğba Hanım’la evlendi ve Metro Turizm Ankara Böl. Md.’nde Muhasebe Müdürlüğü yapmaya başladı.2001 yılında ilk çocukları Ahmet Faruk dünyaya geldi.2003 yılında askerlik vazifesi için İzmir’e gitti ve dört aylık eğitiminin ardından Ankara’ya, Hava Loj. Kom.’na döndü. 2004 ve 2007 yılları arasında, kurumsal gelişim uzmanlığı ve özel sektörde genel müdürlük yaptı. 2007 yılında serinin ilk kitabı olan “Hizmetkar Kim?”i kaleme aldı. Yazımı sadece 1 ay süren bu kitap, şu ana kadar 7 kez basıldı ve okuyucularına ulaştırıldı. Yine aynı yıl, serinin devamı “Kara Kutu Operasyonu” yayınlandı. Bilim kurgu sevenlerin daha çok beğendiği bu kitabın yazımı ise yaklaşık 6 ay sürdü. 2008 – 2010 yılları arasında kitaplarını finanse edebilme düşüncesi ile organizasyon sektöründe tasarımcılık yaptı. Bu arada 2008 yılının Ağustos ayında ikinci çocukları olan Beyazıt dünyaya geldi. 2010 yılının hemen başında, uzun süredir beklenen ve serinin üçüncüsü olan “Pindaros’un Kitabı”nı kaleme aldı. 2 aylık yazım sürecinin ardından 2010 Şubat’ında okuyucusu ile buluşan bu kitap, içeriğindeki “Hizmetkarkar Okulu” fikriyle özellikle öğrenciler tarafından çok sevildi. Daha “Pindaros’un Kitabı” basım aşamasında iken serinin dördüncüsü olan “Kılıcın Bekçileri”nin yazımına başlayan Cenk Enes Özer, kitabın ilk yarısını 2 haftada tamamlasa da yaklaşık bir sene ara vermek zorunda kaldı. 2011 yılının Ocak ayı içinde 3 haftada kalan yarısı tamamlanan kitap, Şubat 2011′de ilk baskısını gerçekleştirdi ve merakla bekleyen okuyucularına kavuştu. Yine aynı yılın yaz aylarında 3 aylık bir çalışmanın ürünü olan “Şeytan Severse” isimli kitabı Ekim ayında “Ufuk Yayınları”ndan çıktı. Tüm kitaplarının yayın hakkını Ufuk Yayınları’na veren yazarımız, 2012 Eylül’ünde Hizmetkar Serisi’nin 6. kitabı olan Sinova’yı tamamladı. Bugünlerde ise serinin son kitabı olan Adalia üzerinde çalışıyor. Doğru ile yanlış, iyi ile kötü mücadelesi bütün insanlık tarihinin özü. Ama esas savaş aslında insanın iç aleminde gerçekleşiyor. Her şeyin fani olduğu oluş-bozuluş alemindeki bu mücadeleyi idrak etmesi, insanın hayatın anlamını ve hatta kendini keşfetmesi adına ilk basamak. Hizmetkar serisi işte bu müthiş savaşı ve ölüm/hayat gerçeğini, fantastik bir çerçevede olsa da asli hakikatle irtibatlı, hem de günümüz insanı perspektifinden bir hikaye ile ele alıyor. Kitap insanlık tarihinin kırılma noktalarından hayır-şer ordularının meydan muharebelerine, günahların iç alemimizdeki misali yansımalarından sırlı ayetlerle açılan tılsımlara kadar bizi farklı sürprizlerle örülü bir maceraya davet ediyor. Hizmetkar Kim’in başkahramanı, gayb erenlerinin ceyşü’l-şer ile varlığın metafizik boyutundaki savaşında kendi rolünü keşfedecek, ama ilk önce kendi iç alemini, kalp sarayını fethetmesi lazım. Hizmetkar Kim? aynı zamanda roman üslubuyla doğu klasiklerinin temsil/alegori tarzını da birleştirerek bu edebiyata yeni bir soluk getirmeyi başarıyor. Cenk Enes Özer bu kitapta fantastik bir kurguyla hayal ve hakikat arasında bir örgü dokuyor, bu bakımdan anlatılan aslında bizim de her gün içinde olduğumuz bir hikaye. “Hizmetkar kim?” sorusu da bu bağlamda aslında her bir okuyucuya yöneltilmiş. İnsanların kendi hayat serüvenlerinde figüran gibi kalmaktan vazgeçmeleri, için yapılmış bir davet bu. Okuyucunun anlaması beklenen hakikat: Herkesin kendi senaryosu dahilinde bir başrol oyuncusu olduğu sırrı. Ölmeden önce ölmenin sırrıyla yaşatmak için yaşama hakikatini bu kitapla keşfedeceksiniz… KARA KUTU OPERASYONU Hizmetkar Serisi’nin fantastik kurguyla İslami değerleri harmanlayan kitapları, hayli ilgi çeken bir ahir zaman hikayesi. Hizmetkar Kim’den sonra serinin ikinci kitabı Kara Kutu Operasyonu da Ufuk Yayınları tarafından yayınlandı. Seri “yaşatmak için yaşama” misyonunu keşfeden Yağmur’un, hakla batıl, hayır ordularıyla şer orduları arasındaki amansız savaşın iç ve dış alemlerdeki değişik cephelerinde verdiği mücadeleyi anlatıyor. İlk kitapta kendini keşfeden ve iç alemini fetheden kahramanımız, Kara Kutu’da dış sahadaki mücadelesinin ilk safhasına geçiyor. Düşman ise her yerde, en tahripkar silahları kullanmasına rağmen sinsice evlerimize kadar girmiş, biz cephede savaşırken ailelerimizi esir almış, nasıl yaşamamız gerektiğini söylüyor, zihinlerimizi formatlıyor: Televizyon. Bu kitapta hayatımızı ve ailelerimizi ipotek altına alan dumansız alevin, arka planındaki komploları, bunların manevi alemlere karanlık yansımalarını bulacaksınız. Bir taraftan en son beyin yıkama tekniklerini, devasa bütçeli Hollywood projelerinin arkasında nelerin döndüğünü diğer taraftansa bu kadim mücadelenin tarihe –hatta tarih ötesine– uzanan köklerini keşfedeceksiniz; kanallar aleminin karanlık sokaklarında dolaşacaksınız. Kara Kutu Operasyonu, teknoloji diline tercüme edilerek yayılan kadim virüslerin teşhisi ve tedavisini yapıyor. Bu kitap şeytanın eski silahları yalan, telkin ve propagandanın günümüzdeki renk ve tonlarını, ördüğü hayal alemine yansıyan ibretlik tablolarla gösteriyor. ________________________________________________________________ PINDAROS’UN KİTABI İnsanlık tarihi boyunca hakimiyetlerini zulüm üzerine bina etmiş nice krallar, firavunlar, imparatorlar şeytani güçlerini hep aynı kaynaktan aldılar. Saltanat yolunu adımlayan kanlı ayaklarına rehberlik eden bir kitaptan: Pindaros’un Kitabı’ndan… İnsanlığın baş düşmanı İblis’in masallarına kanıp peygamberlerini katleden bir kavmin ileri gelenleri, şeytana katiplik uğruna masum elçilerinin kanını mürekkep etmekten de çekinmediler. Fakat akıl almaz büyüleri, hayal ötesi kehanetleri, karanlıkta kalmış sırları kaleme alırken hesaba katmadıkları bir şey vardı: Kitap, gelecek kıyametin anahtarıydı… Cenk Enes Özer’in kaleme aldığı, Ufuk Yayınları’ndan çıkan Hizmetkar Serisi’nin bu bölümünde, kendinizi yine fantastik bir dünyanın içinde bulacaksınız. Hizmetkarlar Okulu’nun lambasız aydınlanan koridorlarında gezecek, her gece arka bahçesindeki mezarlara girecek, ders zilinin çalmasını sabırsızlıkla beklerken kulağınıza fısıldanan seslerle irkileceksiniz… Ahbaril Hoca’nın istihbarat derslerinde eğlenirken; Kadrail Hoca’nın kuvvetbilim dersinde elinizde Gazap isimli kılıçlar, şeytanlarla yaka paça olmanın heyecanını tadacak; Kanatlı Salon’da yenen akşam yemeklerinde arkadaşlığın ve paylaşmanın sıcaklığını hissedeceksiniz… Pindaros’un Kitabı bir yandan zihninizi “Tüm bunlar gerçek mi?” sorusuyla meşgul ederken diğer yandan içinde, “Neden olmasın?” cevabını da bulacağınız türden. Son satırlarını siyah zeminde kayan jenerik yazısı tadında okuyacağınız bu kitap, “Perde!” demeden önce filmin devamını müjdelemeyi de ihmal etmiyor. ________________________________________________________________ KILICIN BEKÇİLERİ Karanlık sadece ışığın yokluğu mudur yoksa ışığa rağmen önümüze çekilmiş siyah bir perde mi? Üstelik şimdiye kadar görmediklerimizi, bilmediklerimizi, bulamadıklarımızı ama belki de hayatımız boyunca arayıp durduklarımızı gizlemek için gözümüzün önüne gerilmiş bir perde… Şimdi onu aralayıp, ardındakilerle yüzleşmeye hazır mısınız? Cenk Enes Özer’in kaleme aldığı ve Ufuk Yayınları’ndan çıkan Hizmetkar Serisi’nin bu bölümünde yolculuğumuz Karanlık Diyar’a, Lanetliler Ülkesi’ne, İblis’in sarayına kadar uzanıyor. Her biri bir günahı temsil eden yedi krallığın surlarını aşan Yağmur, yolculuk dönüşünde düşmana ait tüm sırları sizlerle paylaşıyor: İnsanların, şeytanlar arasında işleri ne? Hangi vaatlerle kandırıldılar, nasıl bir eğitimden geçiyorlar? Tekrar aramıza sızarken aslında neyi hedefliyorlar? Şöhrete ve zenginliğe giden yolda kimlerle nasıl bir pazarlığa tutuştular? Ve en acısı, hangi bedeli ödemeye mahkum oldular? İnanç ve kültür dünyamıza ait meselelere yepyeni bir bakış açısı getiren Hizmetkar Serisi’nin dördüncü kitabı “Kılıcın Bekçileri”, okuyucusuna bir kitaptan çok daha fazlasını vaat ediyor… ________________________________________________________________ ŞEYTAN SEVERSE Kaleme aldığı Hizmetkar Serisi ile bir ilki gerçekleştiren, inanç ve kültür dünyamıza ait meseleleri fantastik kurguyla harmanlayıp hikmetle yoğuran yazarımız Cenk Enes Özer’in son kitabında kaleminin sınırlarını bir hayli zorladığı ortada. Kurgu harika, anlatım büyüleyici.. Son derece akıcı üslubuyla, nefes nefese bir hikaye: “Şeytan Severse” Dünyaya dünya denilmeyen zamanlarda başlayıp günümüzden ve bütün günlerden geçerek kıyamete dek uzayacak değişim ve dönüşümler girdabında bir iblis portresi… Hemen hemen her inanışta insanlığın en büyük düşmanı olarak tanımlanan şeytan, bu kitapta Azazil özel adıyla ele alınıp hayatının en ilginç detayları hikaye ediliyor. Annesinin yokluğunda her daim üzerine titreyen babası Hablis, tüm bildiklerini kendisinden öğrendiği hocası Ruinas, birçok konuda ona sırdaşlık eden cennet bekçisi Rıdvan ve uğruna cennetlerden geçtiği Prenses Lehya gibi karakterler hikayeye bambaşka bir renk katıyor. Burada yazara ait bir hassasiyete peşinen vurgu yapalım: Kurgusal yaklaşımlarda Kur’an ve sünnet çizgisine riayet. Yazarın bu konudaki samimiyet çıtası takdire şayan yükseklikte. Kitap, insanlık öncesi dünyanın ilk misafirleri olan cinlerle başlayıp Azazil’in Arş-ı Âla’ya varan akıl almaz yolculuğunu konu ederken finalde, “E bundan bize ne?” sorusuna da şu diyalogla cevap veriyor: ― Efendim, bu kitapta Azazil’in hayat hikayesi var. İsyanından önceki ve sonraki halinden bahsedilmiş. Sizce insanların bunları bilmeleri onlara bir fayda sağlar mı? ― Cevap zaten sorunun içinde gizli değil mi? Onu Allah’a ulaştıran şeyin edep ve itaat, oradan uzaklaştıran şeyinse kibir ve hased olduğunu; Sevgili’ye binlerce secdenin aşk iddiası, Sevgili hatırına bir tek secdeninse aşkın ispatı olduğunu; hatasında ısrar edenlerin lanete düşmüş şeytan, hatasından dönenlerinse rahmete ermiş insan olduğunu bilmeleri, sence de iyi olmaz mı? Kitap, şeytanın, “cennetten kovulan bir melek” ya da “sadece kötülüğü sembolize eden bir kavram” olduğu yönündeki birtakım asılsız söylentilere de açıklık getiriyor. Evet, bu bir deşifre operasyonudur. Şeytanın en büyük fitnesinin kendini unutturmak olduğu ahir zamanda; bu kitabın, karanlığa çevrilen bir projektör olduğunu söylemek hiç de abartı olmayacaktır. Çığlık çığlığa çırpınışlarla kaçışmada yarasalar. Uğursuz dehlizlerinin duvarlarını dövüyor feryatları… Siz duymuyor musunuz!? Sami Ünal ________________________________________________________________ SİNOVA “Ağaç dallarının bulutları iğnelediği, yaprakların güneşi perdelediği, havası daima soğuk ve nemli Sinova Ormanı; takvimsiz zamanlardan beri derinlerinde gizlediği o büyük sırrıyla uyandı yeni güne… Rüzgar bile bu ormanda bir başka eser, kulaklara anlamsızca uğuldamak yerine sürekli aynı şeyi fısıldardı: Sinova kisse limeren… Kendilerini bu büyüleyici sesin cazibesine kaptıranlar; toprağı simsiyah, dalları ve meyvesi kan kırmızı o devasa ağacın yanında alırlardı soluğu. Ve merakla aldıkları bu son soluk, dehşetle verilirdi Sinova’nın kollarında… Ormana ismini veren bu sıra dışı ağaç, kurbanlarını aniden kavrar, acı dolu çığlıklarına aldırmaksızın sıkar, sıkar ve son damla kanları toprağa düşmeden asla bırakmazdı. Fakat yine de ormanın sırrı, kanla sulanıp etle beslenen ve şöhreti sınırlarını çoktan aşmış bu vahşetten ziyade, mağaralarından dışarı gizlice süzülüp sislerin ardında sessizce yürüyenlerdi…” Ufuk Yayınları’ndan çıkan Hizmetkar Serisi’nin 6. kitabı Sinova’da insanlık öncesi dünyaya sıra dışı bir yolculuk sizleri bekliyor. Onlar insan değiller… Olamazlar da… Sinova’nın dehlizlerinde; düşünceleri, inançları ve adetleriyle karanlığın zifirinde yaşıyorlar… Ve değil ışığın halesine, fikrine dahi tahammülleri yok! Peki ya içlerinden biri çıkıp güneşi düşlerse?

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.