Dede Molla

Kısaca: Orta Anadolu'da yetişen velîlerden olan Dede Molla, Dedemoğlu diye bilinir. Doğum ve ölüm tarihi bilinmemekle beraber hakkında anlatılan meşhur bir menkıbeye göre on altıncı yüzyılda Yavuz Sultan Selîm Han’ın padişahlığı sırasında yaşamıştır. Kabri, Konya'nın Çumra ilçesinde, kendi adıyla anılan Dedemoğlu köyünde olup ziyaret edilmektedir. ...devamı ☟

Orta Anadolu'da yetişen velilerden olan Dede Molla, Dedemoğlu diye bilinir. Doğum ve ölüm tarihi bilinmemekle beraber hakkında anlatılan meşhur bir menkıbeye göre on altıncı yüzyılda Yavuz Sultan Selim Han’ın padişahlığı sırasında yaşamıştır. Kabri, Konya'nın Çumra ilçesinde, kendi adıyla anılan Dedemoğlu köyünde olup ziyaret edilmektedir.Meşhur menkıbesi şöyle anlatılır: Yavuz Sultan Selim, Mısır seferine giderken, yolu Dede Molla’nın bulunduğu köyden geçer. Sultan, atı üzerinde ordusunun önünde yol alırken, ihtiyar bir köylüyü tarlasını sürerken görür. Yaklaşıp ona selam verir. Köylü gelenin kim olduğunu farketmemiş gibi bir tavırla selamını alır ve işiyle meşgul olur. Atı üzerinde onu seyreden Sultan; "Baba duydun mu? Padişah sefere çıkmış, Mısır'a gidiyormuş" der. "Mevla yolunu açık eylesin. İnşaallah hayırlı olur. Emeline nail ve muzaffer olarak döner." dedikten sonra işine devam eder. Sultan onun bu olgun haline ve teslimiyetine bakıp, dünyaya gönül bağlamayan, lazım olduğu kadar çalışan ve tevekkül sahibi bir zat olduğunu anlar. Sultan nasıl karşılık vereceğini merak ederek tekrar; "Dede, uzak yerden geliyorum. Karnım aç, yiyeceğin var mı?” der. Bunun üzerine biraz ilerde iki taşın üzerine yerleştirilmiş tencerede pişmekte olan aşı işaret ederek; "Pilav, pişmek üzere, işte orada, karnın doyuncaya kadar ye!" der. Padişah; "İyi ama, ardımdaki ordu da aş ister." deyince; "İşte tencere orada, indir sen de ye askerlerin de yesin. Hepinize yeter inşaallah!" diye söyler. Sonra tarlasını sürmeye devam eder. Biraz sonra, ordu yaklaşınca vezirlerine, mola vermelerini emreder. Mola veren askerler grup grup aksakallı ihtiyar zatın pilavından yemek için sofraya oturur. Başta sultan, vezirler ve bütün ordu bu pilavdan yer, fakat pilav hiç eksilmez. Bu ihtiyar zatın erenlerden olduğunu anlayan Sultan, onun kerametiyle pilavın bitmediğini görerek, hürmetle elini öpüp, duasını alır ve ordusuna ilerle emrini verir.Osmanlı ordusu Mısır seferinde zafer kazanıp İstanbul'a dönerken Sultan yine bu zata uğrar. Bir arzusu olup olmadığını sorar. Yavaş bir sesle; "Mendilimi isterim" der. Sultan önce bir şey anlayamaz. Biraz sonra, savaş sırasında kolundan hafif yaralandığını ve o sırada yanında savaşan ihtiyar bir askerin koynundan mendilini çıkararak yarasını sardığını hatırlar. İşte o asker, velilerden olan bu zat imiş. Sultan bu kerametini de anlayınca, ona hürmet gösterip, bulunduğu bölgeye ihsanlarda bulundu.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.