derin
1 . Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan:"Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor."- Ö. Seyfettin.
2 . Yüzeyden içeri inen.
3 . Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan:
"Derin bir bilgin."-
4 . Yoğun:
"Bu büyük köşkü derin bir sessizlik kapladı."- M. Ş. Esendal.
5 . Uzun süren:
"Bir iki derin nefesten sonra teneffüsünün ritmi düzeldi."- P. Safa.
6 . mecaziAyrıntıya önem verilerek hazırlanan:
"Üzerindeki tesirleri ölçmek için derin tetkikler yapmak lazımdır."- F. R. Atay.
7 . mecaziİçten gelen:
"Derin saygılar. Derin bir sevgi."-
8 . mecaziUyanılması güç, ağır (uyku).
9 . isim, mecaziDip:
"Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin / Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde."- Y. K. Beyatlı.