Fabl Hikayeleri

Kısaca: Aşağıda bazı fabl örneklerine yer verilmiştir. Faydalı olması dileği ile; Salyangoz ve EviSalyangozları bilir misiniz? Onlar da tıpkı kaplumbağalar gibi evlerini sırtlarında taşırlar. Bir zamanlar,evini sırtında taşımaktan hoşlanmayan sevimsiz bir salyangoz yaşarmış. ...devamı ☟

Latince Fabula kelimesinden gelir; masal, hikaye demektir. Fabl insanlar arasında geçmekte olan ibret verici olayların, hayvanlar arasında geçen olaylar haline dönüştürülerek anlatılmasıdır. Fabl, hem didaktik (öğretici), hem de dramatik bir türdür. 

Aşağıda bazı fabl örneklerine yer verilmiştir. Faydalı olması dileği ile;

Salyangoz ve Evi

Salyangozları bilir misiniz? Onlar da tıpkı kaplumbağalar gibi evlerini sırtlarında taşırlar. Bir zamanlar,evini sırtında taşımaktan hoşlanmayan sevimsiz bir salyangoz yaşarmış.Üstelik evinin rengi de hiç hoşuna gitmezmiş.

Bizim salyangoz,kelebek ve uğurböceğini çok severmiş.Arada bir onlarla dertleşir,sırtında taşıdığı evi onlara şikayet edermiş.”Ah keşke!” dermiş.”Evimi sırtımda taşımak zorunda olmasaydım.Hadi taşıyorum,bari sizin ki gibi bol desenli ve renkli olsaydı.”

Kelebek ve uğurböceği bir gün salyangoza;”Sevgili arkadaşımız!” demişler.”Hani evim renkli olsun diyorsun ya,biz çaresini bulduk.Ressam olan bir tırtıl var.Seni ona götürürsek eğer, evini rengarenk boyar.”

Salyangoz buna çok sevinmiş.”Ne duruyoruz!Hemen gidelim.”demiş.Böylece düşmüşler yola. Tırtılın kapısını çalmışlar.Gelen misafirleri dinleyen tırtıl, boyalarını ve fırçasını alıp çalışmaya başlamış.Sonunda salyangozun evine çok güzel desenler çizmiş.Salyangoz yeni görüntüsünü beğenmiş beğenmesine ama yine de evinin sırtında olması onu çok üzüyormuş.

Dönüş yolculuğunda üç arkadaş şiddetli bir yağmura yakalanmış.Kelebek ve uğurböceği öyle ıslanmışlar ki,sele kapılmaktan zor kurtulmuşlar. Oysa salyangoz hemencecik evinin içine girmiş. Yağmur dinip de evinden dışarı çıkınca,arkadaşlarının perişan halini görüp üzülmüş.Sonra da kendi kendine şöyle düşünmüş:”İyi ki saklanabileceğim bir evim var.Rengi olmasa da,Rengi olmasa da beni yağmurdan koruyor ya.” Sevimli salyangoz bu olaydan sonra bir daha hiç üzülmemiş.

Tilki ve Kedi

Tilki ile kedi sohbet ediyorlarmış.Tilki durmadan ne kadar hilekar ve kurnaz olduğunu anlatıyormuş.Söylediğine göre düşmanları onu alt edemezmiş çünkü onlardan kurtulacak bir sürü oyun ve hile bilirmiş.

Kedi biraz da utanarak;”Ben fazla oyun bilmem ki!” demiş.”Düşmanlarımın elinden kurtulmak için bir tek yol bilirim,o da kaçmaktır.” Tilki;”Kedi kardeş!” demiş,”Ben her tehlike karşısında başımın çaresine bakabilirim ama senin durumuna üzülüyorum.Korkarım bir gün düşmanların seni çabuk alt edecek.”

Az sonra bir sürü tazının bağrışmalarını duymuşlar.Bir avcı topluluğuna ait olan bu köpekler,bütün hızlarıyla kendilerine doğru koşuyormuş.Kedi hemen,yanındaki bir ağacın dallarına sıçrayarak en üstteki bir yaprak kümesinin içine saklanmış.

Tilki ise;”Acaba şu hileyi mi yapsam,yoksa bu hileyi mi?” diye düşünmeye başlamış.Çünkü o kadar çok hile biliyormuş ki,hangisini uygulamasının daha doğru olacağına karar veremiyormuş.Tam birisini uygulayacakmış ki,tazılar etrafını çevirip tilkinin işini bitirivermişler. Bütün olanları yukarıdan seyreden kedi,çok hile bilmediğine şükretmiş.

Zalim Aslan

Vaktiyle ormanın birinde,canavar mı canavar bir aslan varmış.Çok kan döker,canını yakmadık tek bir hayvan bile bırakmazmış.O yaşadığı sürece,hiçbir hayvan rahat yüzü görmemiş.Bütün hayvanlar ondan nefret eder,ölümünü beklermiş.

Bu zalim aslan sonunda yaşlanmış.Gücü kuvveti kalmamış.Ağzındaki dişler de dökülünce herkesin maskarası olmuş.Hiçbir hayvan ona yardım etmiyor ve onunla konuşmuyormuş.Hayvanlar bir gün oturup karar almışlar;”Gelin hep beraber,bize bunca kötülük eden bu zalim aslanı iyice bir dövelim. Yaptıklarının cezasını,az da olsa gömüş olsun böylece.”

Sonunda bütün hayvanlar aslana saldırmış.iyice bir dövmüşler onu.Birisi boynuz vuruyor,diğeri çifte atıyor,bir başkası ısırıyormuş.Böylece;yaman bir öç almışlar aslandan.´

Kurt ve Köpek

Bir köpek ormanda gezerken kurtla karşılaşmış.Hasta ve çok zayıflamış olan kurt,ayakta zor durabiliyormuş.Köpek kurdun bu haline çok üzülmüş.”Ne kadar kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş?”demiş.”Herkes bizi düşman bilse de,biz uzaktan akrabayız.Doğrusu sana yardım etmek isterim.” “Hiç sorma.” demiş kurt.”Ağır bir hastalığa yakalandığım için uzun süre avlanamadım.Şimdi iyileştim ama bir av yakalayacak kadar gücüm kalmadı artık.Ben de böyle aç susuz dolaşıyorum artık.”

“Sen hiç üzülme.”demiş köpek.”Ben sana yardım edeceğim.Bu akşam sahibimin düğünü var. Akşam olunca köyün dışındaki çalılıklara gel.Ben sana düğün yemeklerinin artıklarını taşırım.”

Birkaç gün boyunca köpek tarafından beslenen kurt,sonunda kendini toparlayıp eski kuvvetine kavuşmuş.Teşekkür edip vedalaştıktan sonra da ormana gitmiş. Aradan yıllar geçmiş.Köpek iyice yaşlanınca sahibi onu dışarı atmış.Ormanda aylak aylak gezen köpek,eski dostu kurtla karşılaşmış.”Hayrola?” demiş kurt.”Çok perişan görünüyorsun.”

Köpek içini çekip;”Yaşlandım artık!” demiş.”Sahibimin işine yaramadığım için beni kovdu.” Kurt;”biz eski dost değil miyiz?” demiş.”Şimdi yardım etme sırası bende.Hatırlasana,benim hayatımı nasıl kurtarmıştın?Hemen bir plan yapmalıyız.Tamam buldum!Senin sahibinin küçük bir çocuğu vardı değil mi?Şimdi ben gidip onu kaçıracağım,sen de geri götüreceksin.Böylece sahibin seni el üstünde tutacak.”

Bu sözleri söyleyen kurt,kaşla göz arasında gidip,çocuğu ormana getirmiş.Köydeki herkes silahlanıp ormana koşmuş ancak daha ormana girmeden,yaşlı ve işe yaramaz diye evden kovdukları köpeğin çocuğu geri getirdiğini görmüşler.

Bu olaydan sonra yaşlı köpeğin itibarı öyle artmış ki,insanlar onun kahramanlığını yüzlerce yıl çocuklarına anlatmışlar. Kurtla köpek arasındaki bu danışıklı dövüşü hiç kimse anlayamamış.

İlgili konular

fabl edebiyat

- 2 yıl önce
BENEKLİ VE KRAL Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, iki dağın arasında sonu görünmeyen çok büyük bir göl varmış. Bu göl, yakın köylerdeki insanlar kadar hayvanların ve bitkilerin de hayat kaynağıymış. Nice zambaklar ve yosunlar gölün çevresini süsler, kuşlar göç ederken bu gölde misafir olur ve içinde yaşayan rengarenk balıklar, gün boyunca şarkılar söyleyerek serin sularda gezer dururmuş. Gölün küçük bir kısmında yaşayan sevimli balıkların bir de kralı varmış ve buradaki tüm balıklar kralın sözünden çıkmazmış. Kral çok uyanık ve yalnızca kendi keyfini düşünen biriymiş. Tüm balıkları tatlı yosunların az olduğu, yiyecek bulmanın çok zor olduğu dar bir alanda tutar ve bu alanın dışına çıkanları büyük balıklara yem etmekle tehdit edermiş. Ayrıca gölün derin yerlerinde çok tehlikeli yaratıkların olduğunu, dev yılanların, çift başlı köpek balıklarının ve timsahların oralarda gezip durduklarını anlatırmış sürekli. Kendisi ise gününü gün eder, hizmetçilerine en güzel yemekleri ve içecekleri onun için hazırlatır, muhafızlar onu gece gündüz korurmuş. Kraldan korkan balıklar o ne derse yapıyorlarmış, çünkü büyük balıklara ve göldeki tehlikeli yaratıklara yem olmayı kimse istemezmiş. Sadece kendilerine ayrılan küçücük bir alanda iç içe yaşar, bazı günler aç uyur ama kralın sözüne uyarak hâlâ hayatta olduklarına şükrederek yaşarlarmış. Günlerden bir gün henüz çok genç bir balık olan benekli, rüyasında gölün derinliklerinde çok güzel yiyecekler, dost canlısı balıklar ve yepyeni dünyalar olduğunu görmüş. Her ne kadar kralın çizdiği sınırları aşmak, ona korkutucu gelse de gidip oraları keşfetme arzusuyla yanıp tutuşmaya başlamış. Benekli, arkadaşlarına gölün derinliklerine yapmak istediği yolculuğa birlikte gitmeyi teklif ettiyse de, herkes ona “Sakın kralımızın yasakladığı sınırları aşmaya kalkma, dev canavarlar seni bir lokmada yutar. Ayrıca kralın bundan haberi olursa, yine büyük balıklara yem olmaktan kurtulamazsın.” diye söylemiş. Benekli kararlıymış ve yalnız başına da olsa oraları görmek için can atıyormuş. Sonunda ölüm de olsa, rüyasında gördüğü o gizemli dünyayı keşfetmekten vazgeçmeyecekmiş. Benekli çantasını hazırlayıp, kralın ve muhafızlarının uykuda olduğu bir saatte kimseye haber vermeden yola koyulmuş. İçinde hem büyük bir korku hem de yeni yerleri görecek olmanın heyecanı varmış. Saatlerce yüzmüş, yüzmüş ve sonunda kralın yasakladığı sınırların dışına çıkmayı başarmış. Gittikçe su berraklaşıyor, gölde her şey daha net görünmeye başlıyormuş. Muhteşem bir manzara ile karşılaşan benekli, hiç görmediği yosunlar ve yiyecekler yiyerek yoluna devam etmiş. Azıcık dinlenmek için bir kayanın dibinde girmiş ve orada uyuyakalmış. Uyandığında etrafında onlarca irili ufaklı balık varmış. Bu balıklar, daha önce hiç görmediği türden balıklarmış. Korkuyla etrafa kaçmaya çalışırken balıklardan biri “Sakın korkma, biz sana hiçbir zarar vermeyiz.” demişler. Bu söz üzerine balıkların yanına yaklaşıp başından geçenleri bir bir anlatan benekli, bu yabancı yerdeki balıkların dostça yaklaşımlarına pek memnun olmuş. Kendi ülkelerinin dışında, tıpkı rüyasında gördüğü gibi harika dünyalar olduğunu anlamış ve yıllarca buraları görmeyip, bu yiyeceklerin tadına varmayıp, bu güzel dostları tanımadığı için üzülmüş. Beneklinin ülkesindeki kralın yaptığı kötülükleri duyan yabancı balıklar önce benekliyi birkaç gün misafir etmişler, ona çok güzel yerler gezdirmişler, oyunlar oynatmışlar. Daha sonra bir plan yapıp, beneklinin ülkesine giderek oradaki balıkları kraldan kurtarmaya karar vermişler. Bir gece benekli ve bu yeni dünyada tanıştığı yüzlerce balık çıkagelmiş. Kralın tüm muhafızlarını etkisiz hale getirip, kralın karşısına geçmişler. Neler olup bittiğini anlayamayan kral önce kaçmaya çalışmış; fakat bunun mümkün olmadığını anlayınca teslim olmuş. Tüm halkı yıllarca nasıl kandırdığını, onları nasıl açlığa ve yalnızlığa mahkum ettiğini herkesin duyacağı şekilde anlatmış. Daha sonra zalim kral kendisine ne ceza vereceklerini düşünürken, korkudan ölmüş. Beneklinin ülkesindeki tüm balıklar özgür olmuşlar ve yasaklar olmadan tüm gölde diğer canlılarla tanışmışlar, dev yaratıkların koca bir yalan olduğunu öğrenmişler ve diğer balıklarla birlikte kardeşçe yaşayıp, gölün güzelliklerinin keyfini yaşamışlar.

- 2 yıl önce
KEÇİ CAN PAZARINDA Günlerden bir gün tatlı mı tatlı ama aklı bir karış havada olan küçük bir keçi, sürüsünü bir yana bırakmış, bir başına otlaya otlaya çekip gitmiş. Hain koca kurt kaçırır mı, hemen görmüş küçük keçiyi: – “İşte tam ağzıma layık bir lokma. Yaşasın karnım doyacak!” demiş. Küçük keçi bakmış ki can pazarı. Hiç kurtuluş yok: – Ne yapalım, demek kaderimizde sana yem olmak varmış kurt .” demiş. Gayet hüzünlü bir ses tonuyla, “Madem artık ölmekten başka çaremiz yok, bari bana biraz kaval çal da neşeleneyim, korkuları unutup rahatça öleyim.” demiş. Kurt, zavallı keçinin son isteği nasıl olsa diye düşünerek bulmuş bir kaval, başlamış üflemeye. Kurt çalmış, keçicik, oynamış. Derken ötelerden kaval sesini alan köpekler koşarak gelmişler, kurdu önlerine düşürüp bir güzel kovalamışlar. Kaçmadan önce, kurt durumu anlayıp oyuna geldiğini anlamış: – Suç sende değil bende. Kaval çalmak benim neyime? Çalgılı oyunlu kurban benim neme gerek? demiş. Kaval çaldığı ve keçiyi oracıkta yemediği için pişman olmuş ama iş işten geçmiş…

Ert - 2 yıl önce
Size çok teşekkür ederiz

Zehra - 2 yıl önce
Baya sevdim güzelmiş ama biraz kolaya kaçmış ama yinede iyi 🙃

Rahime - 1 yıl önce
İyi

etee - 1 yıl önce
zdfea

çok iYi - 1 yıl önce
çok iyi

Defne - 1 yıl önce
Çok iyiydi çok lazımdı arıyorsum buldum çok teşekkürler😙

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.