Fatımat-Üz Zehra

Kısaca: Fatımat-üz Zehra Peygamber efendimizin, hazret-i Hadice validemizden olan en küçük ve en sevdiği kızı. Hazret-i Ali’nin zevcesi ve hazret-i Ömer’in kayın validesidir. Fatıma validemiz; aklı, zekası, hüsn ü cemali (güzelliği), zühdü (dünyaya düşkün olmaması), takvası (haramlardan kaçınması) ve güzel ahlakı ile bütün insanlara çok güzel bir örnektir. Yüzü pek beyaz ve parlak olduğundan “Zehra” denildi. Zühd ve dünyadan kesilmekte en ileri olduğu için, “betül” yani çok temiz demişlerdir. Hic ...devamı ☟

Fatımat-üz Zehra Peygamber efendimizin, hazret-i Hadice validemizden olan en küçük ve en sevdiği kızı. Hazret-i Ali’nin zevcesi ve hazret-i Ömer’in kayın validesidir. Fatıma validemiz; aklı, zekası, hüsn ü cemali (güzelliği), zühdü (dünyaya düşkün olmaması), takvası (haramlardan kaçınması) ve güzel ahlakı ile bütün insanlara çok güzel bir örnektir. Yüzü pek beyaz ve parlak olduğundan “Zehra” denildi. Zühd ve dünyadan kesilmekte en ileri olduğu için, “betül” yani çok temiz demişlerdir. Hicretten on üç yıl önce 609 senesinde Mekke’de doğdu. Başka tarihte doğduğu rivayeti de vardır. 632 (H.11)senesinde Medine-i münevverede vefat etti.

Peygamber efendimiz, kızı hazret-i Fatıma’yı çok severdi. ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerle medh olundu. Peygamber efendimiz onu 624 (H.2) senesinde on beş yaşındayken Allahü tealanın emriyle, hazret-i Ali ile evlendirdi. Evlilikleri müddetince, hazret-i Fatıma,Ali’yi (radıyallahü anh) üzecek ve gazaplandıracak bir şey yapmadı. Asla emrine muhalefet etmedi.Hazret-i Ali de onun gönlünü kıracak bir harekette bulunmadı. Evliliklerinden bir sene sonra hazret-i Hasan, dört sene sonra da hazret-i Hüseyin dünyaya geldi.

Hazret-i Hasan ile Hüseyin çocukken hastalanmışlardı. Babaları, anneleri ve hizmetçileri Fidda, çocuklar iyi olunca, üç gün oruç tutmayı adamışlardı. Çocuklar iyileşince oruç tutmaya başladılar. Birinci gün iftar için hazırladıkları yemekleri, kapılarına gelen yetimlere vererek, iftar etmeden ikinci günü orucuna başladılar. Zira yetimlere verdiklerinden başka evlerinde bir şey yoktu. İkinci günü akşam iftar için hazırladıklarını, yine o saatte kapıya gelip, “Allah için bir şey verin!” diyen fakire verdiler.O gece de iftar etmeden üçüncü günü oruca başladılar.O akşamda da kapılarına gelen esirleri boş çevirmemek için, iftarlıklarını bunlara verdiler. Bunun üzerine Allahü teala, Ayet-i kerime göndererek buyurdu ki:

Bunlar adaklarını yerine getirdiler. Uzun ve sürekli olan kıyamet gününden korktukları için, çok sevdikleri ve canlarının istedikleri yemeklerini miskin, yetim ve esirlere verdiler. Biz bunları Allahü tealanın rızası için yedirdik, sizden karşılık olarak bir teşekkür, bir şey beklemedik. Birşey istemeyiz dediler. Bunun için Cenab-ı Hak onlara şerab-ı tahur içirdi.” (İnsan süresi: 7-9)

Hazret-i Aişe bildirmiştir ki:

Bir gün hazret-i Fatıma geldi. Resulullah’ın yanına oturdu ve gizli konuştular. Fatıma çok ağladı. Kızının çok ağladığını gören Resulullah, bir daha gizli olarak bir şeyler söyledi. O zaman Fatıma güldü.Resulullah gidince, Fatıma’dan gizli konuştuklarının ne olduğunu sordum. “Resulullah’ın sırrını ifşa edemem.” dedi.Resulullah ahirete intikal edince tekrar sordum. O zaman hazret-i Fatıma; “İlk gizli konuşmamızda babam; “Cebrail (aleyhisselam) her sene bir kere Kur’an-ı kerimi benimle karşılıklı okurdu. Bu sene iki kere okudu. Bundan ecelimin yaklaştığı anlaşılır.Allahü tealadan sakın ve sabırlı ol!... Ben senin için güzel selefim.” buyurdu. Onun için ağladım. Üzüldüğümü görünce, ikinci defa gizli konuşmamızda; “Ey Fatıma Cennet kadınlarının en üstünü olacaksın. Razı olmaz mısın?” (Başka bir rivayette) “Ehli Beytimden bana en önce sen kavuşursun.” buyurdu, dedi.

Resulullah’ın vefatından altı ay sonra diğer Ehli Beytten hepsinden önce, hazret-i Fatıma vefat ettiler.

Resulullah efendimizin soyu yalnız Fatıma validemizden olan hazret-i Hasan ve Hüseyin’le devam etti. Hazret-i Fatıma’nın; Hasan, Hüseyin, Muhsin adında üç oğlu ile Ümm-i Gülsüm ve Zeyneb adında iki kızı oldu. Muhsin küçük yaşta vefat etti.

Hazret-i Fatıma ile ilgili olarak Peygamber efendimiz buyurdular ki:

Fatıma, benden parçadır, ona kızan bana kızmış olur.

Fatıma, Meryem’den sonra Cennet kadınlarının seyyidesi, efendisidir.

Kızım Fatıma namusunu korumuştur. Bu yüzden Allah onu ve zürriyetini ateşe haram kılmıştır.

Ya Ali!Fatıma’nın hatırına riayet eyle.O benden bir parçadır.Onu hoş tut. Eğer onu üzersen, beni üzmüş olursun.

Hazret-i Fatıma’nın, bizzat Peygamber efendimizden işiterek rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları:

Ey benim kızcağızım! Kalk Rabbinin rızkına hazırlan, gafil olma. Zira alimleri rızıklandıran cenab-ı Hak insanların rızıklarını, şafağın sökmesiyle güneşin doğması arasında dağıtır.

Hadid, Vakıa ve Rahman surelerini okumağa devam eden kimse yerde ve göklerde “Firdevs Cenneti yerlisi” diye anılır.

İlahi!Fatıma evladı hatırına Son sözüm kelime-i tehvidle ola! Eğer bu duamı edersen red ya kabul, Sarıldım, ehl-i beyt-i Nebi eteğine.

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

fatımat-üz zehra

1

fatımat-üz zehra

Osmanlıca fatımat-üz zehra kelimelerinin Türkçe karşılığı.
Hz. Resul-i Ekremin (A.S.M.), Hz. Hatice'den doğma kızı. Hicretten 18 yıl önce doğmuş, Hz. Ali ile evlenmiş ve Hz. Hasan ve Hüseyin'in vâlideleri olmuştur. Peygamberimizden (A.S.M.) 6 ay sonra dâr-ı bekaya göçmüştür. (Radıyallahü anha)

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.