Feraiz

Kısaca: Feraiz Alm. Kenntnis (f) ders Ebrechts, Erbschaft (f) Fr. Connaissance (f) de L’héritage, İng. Knovledge of inheristance. İslam hukukunda miras taksimi için kullanılan terim.Ölümden sonra kişinin bıraktığı mal, mülk, para ve haklar başlı başına bir ilim konusu olmuştur. Bu hususta her toplum, kendi dini ve sosyal durumuna göre, kanuni düzenlemelerde bulunmuştur. İslamiyette, miras hukuku ile ilgili hususlar, ayrı bir ilim konusudur. Bu taksimat,Allahü ...devamı ☟

Feraiz Alm. Kenntnis (f) ders Ebrechts, Erbschaft (f) Fr. Connaissance (f) de L’héritage, İng. Knovledge of inheristance. İslam hukukunda miras taksimi için kullanılan terim.Ölümden sonra kişinin bıraktığı mal, mülk, para ve haklar başlı başına bir ilim konusu olmuştur. Bu hususta her toplum, kendi dini ve sosyal durumuna göre, kanuni düzenlemelerde bulunmuştur.

İslamiyette, miras hukuku ile ilgili hususlar, ayrı bir ilim konusudur. Bu taksimat,Allahü teala tarafından Kur’an-ı kerimde bildirilmiştir. Buna feraiz ilmi denilmektedir. Feraiz; farz kelimesinden türemiş olan fariza kelimesinin çoğulu olup, mirasta, “varislere tayin olunan hisseler, paylar” demektir. İslam alimleri feraiz ilmini;“Vefat eden kimsenin bıraktığı malın, kimlere verileceğini ve nasıl dağıtılacağını gösteren ilimdir.” şeklinde tarif ettiler.

Allahü tealanın Kur’an-ı kerimde en açık ve en geniş bildirdiği şey, ölüden kalan mirasın nasıl dağıtılacağıdır. Burada yapılacak işlerin çoğu farz olarak emrolunduğu için, hepsine feraiz dendi. Zira bu ilim nass, yani Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifle sabittir. Resulullah efendimiz bir hadis-i şerifinde; “Feraiz ilmini öğrenmeye çalışınız!Bu ilmi gençlere öğretiniz. Feraiz ilmi, din bilgisinin yarısı demektir.Ümmetimin en önce unutacağı, bırakacağı şey bu ilim olacaktır.” buyurdu. İlmin yarısı buyurulmasının sebebini İslam alimleri; “İnsanın, bir dünya, bir de ahiret (ölümden sonraki) hayatı vardır. Feraiz ilmi, öldükten sonra kişiye ait olan bir takım hükümlerden de bahseder. Yine feraiz ilmi, bir kimsenin vefatıyla geride bıraktığı malının varislerine ihtiyari olarak değil de, zaruri olarak doğmuş hakları olması sebebiyle intikalidir.” şeklinde açıklamışlardır.

Feraiz ilmi, fıkhın, yani İslam hukukunun bir bölümüdür. Fakat şeref ve fazileti sebebiyle başlıbaşına bir ilim dalı sayılmıştır. Bu ilmin, sayılamıyacak kadar alimleri yetişti ve kitapları yazıldı. Emevi, Abbasi ve Osmanlılar zamanında, miras taksimi, feraiz ilmine göre yapılırdı.

Feraiz ilminin kaynakları; Kur’an-ı kerim, hadis-i şerifler ve icma-ı ümmet (Eshab-ı kiramın ve müctehid alimlerin sözbirliği)tir.Nisa süresi 7-13. ayetleri ile 33 ve 176. ayetleri, miras taksimindeki hak (hisse) sahiplerini açıklamaktadır. Bakara suresi 180-182. ve 233 ile 240. ayetleri ve Maide suresi 106-108. ayetleri ve Enfal suresi 72-75. ayetlerinde miras hukukunun genel hükümleri açıklanmaktadır. Bu ayet-i kerimelerde miras ve taksimat mealen şöyle bildirilmektedir:

Ana ve baba ile yakın hısımların bıraktıklarından erkeklere, ana ve baba ile yakın hısımların bıraktıklarından kadınlara (azından da, çoğundan da) farz edilmiş birer nasib olarak, hisseler vardır. (Nisa suresi: 7)

Cahiliyet devrinde kızlar, kadınlar ve çocuklar, miras alamazlardı. O hak, ancak harpten ganimet alan, yaşadıkları yerleri (memleketi) müdafaa eden kimselere mahsustu. Bu ayet-i kerimenin nüzulüyle, inmesiyle kadın ve kızların mirastan men edilme adeti kaldırılmış oldu.

Miras taksim olunurken (mirasçı olmayan) hısımlar, yetimler, yoksullar da hazır bulunursa, kendilerini ondan (bir şey vererek) rızıklandırın, (gönüllerini alarak) güzel sözler de söyleyin. (Nisa suresi: 8)

Bu emir nedb manasını ifade eder.Yani öyle yapılması mecburi değil, bir insanlık ve şefkat sadakasıdır.

Arkalarında aciz ve küçük evladlar bıraktıkları takdirde onlara karşı (halleri ne olacak diye düşünüp) endişe edenler, (himayeleri altındaki yetimler ve diğer mirasçılar hakkında da aynı hissi taşımamaktan) korksunlar.Allah’tan sakınsınlar,(gerek vasiler, gerek onların yanında bulunanlar hatıra, gönüle bakmayarak) sözü dosdoğru söylesinler. (Nisa suresi: 9)

Gerçek, yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler, karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar ve yakında onlar, alevli bir ateşe (Cehennem’e) gireceklerdir. (Nisa suresi: 10)

Miras bölünürken, erkek çocuklara kız çocukların iki katı verilmesi, çok kere bazı kimselerin yanlış düşünmelerine sebeb olmaktadır.İslamiyette kadın, mirastan hiçbir şey almaya muhtaç bırakılmayıp, onun bütün ihtiyaçlarını; kocası, babası, erkek kardeşi ve amcası gibi mahrem yakınları, çalışıp, kazanıp, ona vermeye mecbur tutulmuştur. Erkeklerin bu güç vazifelerinden dolayı, mirasın hepsini almaları lazım gelirken,İslamiyet kadınlara iltimas ederek, erkeğe verilenin yarısını da onlara vermektedir. Erkek, kadına bakmaya mecbur, kadının ise, kendine bile bakması lazım olmadığı halde, İslamiyet kadını kayırmakta, ona ayrıca miras da vermektedir.İslamiyette kadınların çok kıymetli oldukları buradan da anlaşılmaktadır.

İslamiyetten önce Mısırlılarda,Çin hukukunda, Japonlarda,Brehmenlerde, İranlılarda, Roma hukukunda,eski İsrail hukukunda kızlar, verasetten tamamen mahrumdu. Araplarda eli silah tutmayan, memleketini müdafaa edemeyen küçük çocuklar, kızlar, kadınlar varis olamazdı. Ölen kimsenin malı-mülkü, en yakınlarından erkek olup, harp edebilecek yaşta olanlara verilirdi. İslam dini, küçük çocukları ve kadınları mirasa ortak ederek mağduriyetten kurtarıp, erkekler gibi mirasa ortak yaptı. Resulullah efendimiz zamanında Uhud Harbine iştirak edip bu harpte şehadet şerbetini için Sa’d bin Rebi’nin zevcesi, iki kızını alarak Resulullah efendimizin huzuruna geldi ve; “Ya Resulallah!Bunlar, şehid olan Sa’d’ın kızlarıdır. Şimdi amcaları, mallarını ellerinden alarak kendilerine bir şey vermediler. Halbuki, bunlar malsız evlenemeyeceklerdir.” diyerek durumlarını arz etti.Peygamber efendimiz de; “Allahü teala bu meselede hükmünü bildirir.” buyurdular. Bunun üzerine mirasla ilgili Nisa suresi 11. ayet-i kerimesi nazil oldu.

Bu miras ayet-i kerimesi inip, erkek ve kız çocukları, ayrıca ana ve babayı varis kılınca, Müslümanlar o zamana kadar, gerek kendi aralarında, gerek komşu devletlerde gördükleri hale uymayan bu taksime hayret ettiler ve; “Nasıl olur da zevceye dörtte bir veya sekizde bir, kız çocuklara yarım verilir ve küçük çocuklar varis olur. Halbuki, bunlar içinde düşmanla savaşan ve ganimet alabilecek kimse yoktur.” dediler. Sonra da Allahü tealanın emrine saygı ve muhabbetle uydular. Onların bu hayretleri, bu miras taksiminin ehemmiyetini göstermektedir.

İslam hukukuna göre; kaybolan kimse, hükmen ölü sayılır.Ana rahminde canlandıktan sonra, öldürülüp diyeti verilen kimse de takdiren ölü sayılır. Bu ikisinin de malları varislerine taksim edilir.İki kardeşten biri Çin’de diğeri İspanya’da aynı gün güneş doğarken ölseler, İspanya’da ölen diğerine varis olur Çünkü güneş Çin’de daha erken doğmaktadır.

Feraiz ilmine göre; vefat edenin bıraktığı maldan ve mülkten, sıra ile şu işler yapılır:

1) Hiçbir dağıtma yapmadan önce cenazenin kefenleme ve defin masrafları verilir. 2)Kalanın hepsinden borçları ödenir. 3)Geriye kalan mal-mülk piyasaya göre değerlendirilip, üçe bölünür. Bir kısmı ile, İslam dinine uygun vasiyetleri yerine getirilir. Diğer iki kısım eşyanın, değerlerine göre, kendileri veya satılıp paraları varislere şöyle dağıtılır:

A-Önce, eshab-ı feraiz denilen 12 kişiye, Kur’an-ı kerimde bildirilen hakları verilir. Bu haklara farz adı da verilmiştir. Eshab-ı feraiz, Kur’an-ı kerimde 6 sınıfa ayrılmıştır.Her sınıfın hissesi (farzı) ayrı ayrı bildirilmiştir. Bu hisseler de, mirasın 1/2’si “nısıf”, 1/4’ü “rubu’”, 1/8’i “sümün”, 2/3’ü “sülüsan”, 1/3’ü “sülüs” ve 1/6’sı “südüs”tür.Kendilerine farz hisse takdir edilenlerin kırk hali vardır. Bunlardan dördü erkektir. Eshab-ı feraizden olan kimseler: 1) Baba, 2) Dedeler (sahih), 3) Erkek kardeşler, 4) Zevc (koca), 5) Kız kardeşler, 6) Zevce (eş), 7) Kızlar, 8) Oğlunun kızları, 9) Ana-baba bir kızkardeşler, 10) Baba bir kız kardeşler, 11) Anne, 12) Nineler (sahih).

B-Eshab-ı feraizden artan mal, asabe denilen akrabadan meyyite yani ölene en yakın olanına verilir. Bunlar erkek akrabadır. Asabe yok ise, bunlar da eshab-ı feraize dağıtılır. Fakat zevc (koca) ve zevceye bu sefer verilmez. Asabe olanlar (sıraya göre): 1) Oğul, 2) Oğlun oğlu, 3) Baba, 4) Dede (sahih), 5) Ana-baba bir veya baba bir erkek kardeşler, 6) Erkek kardeşlerin oğlu, 7) Ana-baba bir amca veya baba bir amcalar, 8) Amcaoğulları, 9) azad olan köle veya cariyeyi azad eden adam.

C- Eshab-ı feraizden ve asabelerinden kimse yok ise, zevil-erham denilen akrabaya verilir. Bunlar 10 sınıf olup, yakınlık sırası ile şunlardır:1) Kızlarının çocukları ve oğlunun kızlarının çocukları, 2) Cedd-i fasid ve Cedde-i faside (Arada ana bulunan dede ve nineler) 3) Kız kardeş çocukları, 4) Anadan kardeş çocukları, 5) Erkek kardeş kızları, 6) Amca kızları, 7) Anadan amca ve çocukları, 8) Teyzeler ve ana-babanın dayıları ve bunların çocukları, 9) Dayılar ve ananın-babanın halaları ve bunların çocukları. 10) Beytülmaldir.

D-Zevil-erhamdan da kimse yoksa Mevlel-muvalat denilen kimseye verilir. Bir zımmi (yani gayri müslim vatandaş) veya harbi (vatandaş olmayan gayri müslim), bir Müslümanın yardımı ile imana gelir ve bu Müslümanı veli kabul ederse, yani onun emrine girerse, borçlarını ödemeyi kabul ederse, bu Müslüman onun mevlel-muvalatı olur.

E-Yukarıdaki varislerden, hiç biri yoksa, mirasın 2/3’ü yine vasiyete harcanır. Vasiyeti de yoksa, meyyit zımmi olsa bile, beytülmal (devlet) alır. Mirasa dört şey mani olur:1)Köle miras alamaz. 2) Kısas veya keffaret gerektirecek şekilde meyyitin katili olan varis miras alamaz. 3) İki ayrı dinden olanlar ve mürtedler (Müslümanlıktan ayrılanlar) miras alamaz. 4) Kaldıkları yerler, ayrı ülkede olanlar da miras alamazlar. Asabelerden, ölene yakın olanlar, uzak olanları mirastan mahrum bırakırlar. Babası sahip çıkmayan veled-i zina yani nesebi sahih olmayan çocuk da varis olamaz.

İslam hukukunda beş çeşit arazi vardır: 1) Mülk olan topraklar. Bunların sahibi ölünce, toprak satılıp parasıyla sahibinin borcu ödenebilir. Kalanının üçte birinden vasiyeti yapılır. 2/3’ü varislerine, mirasları miktarında verilir. 2) Miri topraklardır ki, mülkiyeti devlete aittir. Bunlar şahıslara peşin para karşılığı, tapu senedi ile kiraya verilir.Alanın mülkü olmaz. Satılamaz ve varislerine miras olamaz. Tapu sahibi ölünce, toprak erkek ve kız çocuklarına eşit olarak verilir.Alanın mülkü olmaz. Satılamaz ve varislerine miras olamaz.Tapu sahibi ölünce, toprak erkek ve kız çocuklarına eşit olarak verilir. Şimdi miri toprak kalmamış, herkesin mülkü olmuştur. 3) Vakıf toprakları, 4) Umuma terk edilen topraklar (metruk arazi). 5) Ölü topraklar. Devletin ve kimsenin olmayan topraklardır.

Feraizin taksimini gerektiren problemleri çözebilmek için daha birçok bilgileri öğrenmek lazımdır. Bunlar fıkıh kitaplarında açıklanmıştır.

Din alimleri, feraiz problemlerini hemen çözerdi. Hazret-i Ali’ye minberdeyken en karışık problemleri sorarlardı. Kağıda, kaleme lüzum kalmadan, hepsini zihninden çözer, hemen cevab verirdi. İmam-ı A’zam Ebu Hanife hazretleri ve diğer İslam alimler de böyle idiler.Her devirde ölen Müslümanların mallarına, öldüğü gün gelen miras taksim işleri ve vazifeli kadılar tarafından el konulur, kimsenin haksız olarak istifadesine müsaade edilmezdi. Hemen mirasın taksimi yapılır, hak sahiplerine malları teslim edilirdi. Böylece, Müslümanların bilmeden yetim malı yemeleri önlenir, insanların kursağına haram lokma girmesine mani olunmaya çalışılırdı.

Feraiz ilmine dair birçok eserler yazıldı. Bunlardan en Ünlüu Muhtasar-ı Secavendi’dir. Bu eserin birçok şerhleri vardır. Bunlar içinde büyük alim Mevlana Şemseddin Fenari Şerhi çok Ünlüdur.Haleb alimlerinden Şeyh Ahmed Hanbeli de buna geniş bir şerh yazmıştır.Anadolu’da yetişen alimlerden Muhsin-i Kayseri’nin de manzume şeklinde bir şerhi vardır. Türkçe olarak hazırlanmış Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabında feraizle ilgili geniş bilgi vardır.

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.