Fikir Sahibi Damaklar

Kısaca: Fikir Sahibi Damaklar, yüzbini aşkın üyesiyle 130 ülkede yer sahibi olan Slow Food hareketinin Türkiye’deki aktif topluluğudur. Türkiye'de Defne Koryürek tarafından kurulan Fikir Sahibi Damaklar, gerçek gıda, doğasına saygılı tarım ve sürdürülebilir tüketim konularında kampanyalar düzenleyerek şehirli tüketiciye alışkanlıklarını sorgulatmayı hedeflemektedir. ...devamı ☟

Fikir Sahibi Damaklar, yüzbini aşkın üyesiyle 130 ülkede yer sahibi olan Slow Food hareketinin Türkiye’deki aktif topluluğudur. Türkiye'de Defne Koryürek tarafından kurulan Fikir Sahibi Damaklar, gerçek gıda, doğasına saygılı tarım ve sürdürülebilir tüketim konularında kampanyalar düzenleyerek şehirli tüketiciye alışkanlıklarını sorgulatmayı hedeflemektedir. Şehirli birey, geceye kadar açık kalan hipermarketlerin insanı tembelliğe iten konforu karşısında, satılan yoğurdun “gerçekten” yoğurt, ekmeğin “gerçekten” ekmek olup olmadığını düşünmeyi bıraktığını ve nihayetinde, gıda yerine gıdaymış gibi yapan, büyük üreticilerin karını arttırma odaklı Ar-Ge çalışmalarının karşılığı, pek çok endüstriyel ürünü tüketiyor. Bu nedenle Fikir Sahibi Damaklar, öncelikle, bu gerçek gıdadan ayrı düşme haline çözümler üreten çalışmaları benimsedi. Yürütülen Kampanyalarİstanbul Lüfer'e Hasret Kalmasın Binlerce yıllık tarihi boyunca hemen her daim göç almış; enerjisini ve rengini bu göçlerin getirdiği çeşitlilik sayesinde kazanmış şehir İstanbul. 15 milyona dayanmış nüfusu, yayılan ve her an biraz daha yükselen binaları, yokolan memba suları, fıstık çamları ve balığıyla, eğer bir durup bakmaz, ona sahip çıkmazsak, geçmişin fotoğraflarında sararan bir anı olmak üzere. Lüferin de dahil olduğu "Boğaz'ın Beş Efendisi" üzerine yazan Artun Ünsal'ın verdiği bir röportajda "Bu kitapta ben aslında bir güzelleme yazdım, amacım oydu; ama yer yer bir cenaze marşı havası da var." diyor. İstanbul ki kıtaların buluştuğu bir noktada kültürler arası köprü vazifesi görmesi bir yana, 3000 yıllık geçmişi, imparatorluklar başkenti kimliği ve ekolojik bir koridor olarak Bağaz'ı ile, aslında, bir dünya kültür mirasıdır da. Lüfer İstanbul'un Sembolü.

Etiket Hafiyesi

Etiket Hafiyesi

Kampanyası kapsamında, raflardaki gıdaların içeriğini anlamak, GDO içerin ürünleri ve zararlı katkı maddelerini tespit etmek hedefleniyor. Ekmek, yoğurt da dahil birçok gıdanın bozulmaması, raf ömrünün uzun olması için birçok katkı maddesi yer alabiliyor. Gerçek gıdanın tespit edilmesini sağlayan bu kampanya ile Fikir Sahibi Damaklar zararlı katkı maddelerininde bir listesini kamuoyuna sunuyor. Etiketleri önce okuyup, anlaşılmayan, içime sinmeyenen ürünlere dokunmamayı öneriyor. Yerel üretimi destekliyor ve meyvasını, sebzesini tercih etmeyi öneriyor. Herşeyin mevsiminde yenilmesini, işlenmiş gıdalar yerine organik, katkısız ya da GDO'suz olan gıdaların tüketilmesini öneriyor.

Yemiyorsak Sebebi Var

Çinliler'in 5000 yıldır hem gıda hem de tıbbi manada yararlandığı ve aslında iyi bir protein ve aminoasit kaynağı olan soya, bugün Batılılar tarafından bakliyattan ziyade yem ve yağ bitkisi olarak tanımlanıyor ve özellikle genetiği değiştirilmiş versiyonu ile ABD, Arjantin ve Brezilya'da çok miktarlarda üretiliyor. Türkiye'nin bir yıllık soya üretimi 60-70 bin ton civarında ve her yıl 1 buçuk milyon ton soya ithal ediliyor. Ticaret Odası raporları bu ithal edilen soyanın yağ ve hayvan yemi amaçlı kullanıldığını söylüyor. Soya küspesi ithalatında ABD, Arjantin ve Brezilya'nın payı %90'ın üzerinde. Yani satın aldığınız her çiflik balığının, kümes hayvanının, sığırın eti ile süt ve süt ürünlerinin arkasında ABD, Arjantin ya da Brezilya'dan alınmış soya olabilir, bu soya da pekala GDO'lu olabilir. İneğin yeminin nereden geldiği süt kutusunda yazmadığına ya da kızınıza çorba yapmak için aldığınız tavuğun neyle beslendiğini markette kimse söyleyemez. Soya aynı zamanda lesitini ile de hazır gıda sektörünün çok kullandığı bir gıda. Bebek mamalarından krem peynire, gofretten ekmeğe, sakızdan margarine pek çok ürünün içeriğinde bulunan E 322 yani soya lesitini, aynı soya küspesi gibi ithal ediliyor. Türkiye'de bu durum kontrol edilemiyor. Bulunan üç laboratuar bu konuda çalışıyor ancak hiçbiri gümrüklerde değil. Üzerinde "GDO'suz" ya da "organik" yazmadığı sürece çikolatadan ete, sütten ekmeğe herşeyin içerisinde GDO'lu soya olabilir. Dolayısıyla, etiket okuyacaksınız ve göreceksiniz ki her yerdeler: Soya unu, soya lesitini, soya proteini, isolate ve isoflavone, bitkisel yağ ve bitkisel protein (ve mısır unu, mısır nişastası, mısır yağı, mısır şurubu, fruktoz, dekstroz ve glukoz, modifye nişasta, kanola yağı ve pamuk yağı) bulunabiliyor.

GDO'lar Yasaklansın

Alınan her türlü ürünün etiketinin okunmasını, içeriğin sorgulanmasını hedefliyor. Endüstriyel, hazır, paketlenmiş gıdalardan uzak durulması tavsiye edilip, organik ürünler öneriliyor. Sertifikasyon sistemi yeterli olmasa da, bu ürünler diğerlerinden pahalı görünse de, gerçek gıdayı tanımlamanın henüz başka bir yolu yok. Gerçek gıda tüketmemek çok daha pahalı olsa da gerçek gıda tüketilmesi gerektiği hatırlatılıyor.

Gerçek Ekmek

Türkiye, ekmek tüketiminde Avrupa birincisidir. Sadece İstanbul'da, hergün, 12 milyon ekmek satılmaktadır. Ekmeğin ana maddesi buğdaydır. Ruşeym buğdayın vitamin, mineral ve yağ deposu, yani özüdür. Kepek ise buğdayın lif ve mineral kaynağıdır. Buğday geleneksel değirmenlerde öğütüldüğünde tam buğday unu elde edilir. Rengi daha koyudur, çünkü buğdayın gerek ruşeymi ve gerekse de kepeği unun içerisindedir. Tam buğday unundan doğal ekşi maya ile üretilen ekmeğe geleneksel ekmek denir. Geleneksel ekmeğin bir diliminde diğer ekmek türlerinden çok daha fazla lif, vitamin ve mineral vardır. Geleneksel ekmekte doğal olarak bulunan vitamin ve mineraller insan vücudu tarafından kolaylıkla özümsenir. Geleneksel ekmekte küf daha geç oluşur, dolayısıyla bu ekmeğin raf ömrü daha uzundur. Endüstriyel değirmenlerde öğütülüp paketlenen un ise daha açık renklidir, çünkü kepek ve ruşeym içermez. Kepek ve ruşeymi elenmiş bu un, ayrıca, özel bir işlemle beyazlatılır. Gerçek un beyaz değildir. Beyaz undan üretilen endüstriyel ekmek, içine ne katılırsa katılsın, geleneksel ekmeğin kötü bir kopyasıdır. Ekmeğimize gereken buğdayı katkı ilave etmeden, kepek ve ruşeymini ayırmadan öğütmeye devam etseydik, bugün, pek çok vitamin ve minerali takviye etmeye ihtiyaç duymayacaktık. Gerçek un kullanarak ekmek üretmek zor değildir. Ekşi maya yapmak sandığınızdan daha kolaydır. * 1 bardak organik tam buğday ya da çavdar ununu, 1 bardak kaynak suyu ile iyice temizlenmiş cam bir kavanozda bir araya getirin. * İki gün boyunca aklınıza geldikçe bu bulamacı karıştırın, hamurun lezzetine uyanan mayalar hava alsın. * Üçüncü gün bu karışımın yarım bardağını ayırarak üzerine yarım bardak un ve yarım bardak su ekleyin. Yine, gün boyu aklınıza geldikçe karıştırın. * Dördüncü gün yine yarım kap karışımını ayırın ve üzerine yarım bardak un ve su ekleyin. * Bu şekilde yedinci güne geldiğinizde içi kabarcıklarla dolu bir karışımınız olacaktır. Biraz ekşi kokan ama son derece canlı bu karışım ekşi mayadır. Yarattığınız bu maya ile her türlü hamuru ekmeğe dönüştürebilirsiniz. Maya katmanız söylenen her 1kg. una 1 bardak eklemenizi ve kabarma süresini 18 saat vermenizi önerilir. Hamurunuz, bu 18 saati buzdolabında geçirirse çok daha lezzetli bir ekmeğiniz olacaktır. Ayrıca bakınız == * Yavaş Gıda * Yavaş Hareketi == Dış bağlantılar == * Fikir Sahibi Damaklar :-- Web Sitesi :-- Facebook Sayfası :-- Twitter Adresi * SlowFood Türkiye * Gıda Güvenliği Hareketi * Bağımsız Süt Platformu * Gönen Süt Birliği * Tüm Et, Süt ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği * Doğa Derneği * Buğday Derneği * Ekolojik Üreticiler Derneği

Kaynakça

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.