Güneş Yanığı (Film, 1994)

Kısaca: ''Güneş Yanığı'' (''Rusça özgün adı: Утомлённые солнцем; Transliterasyonu: Utomlyonnye solntsem''), 1994 Rusya-Fransa ortak yapımı psikolojik dramatik filmdir. Uluslararası adı ''Burnt by the Sun'' olan film Türkiye'de ilk kez Nisan 1995'te 14. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde gösterilmişti. ...devamı ☟

Güneş Yanığı (Rusça özgün adı: Утомлённые солнцем; Transliterasyonu: Utomlyonnye solntsem), 1994 Rusya-Fransa ortak yapımı psikolojik dramatik filmdir. Uluslararası adı Burnt by the Sun olan film Türkiye'de ilk kez Nisan 1995'te 14. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde gösterilmişti. Rus yönetmen Nikita Mikhalkov'un yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği filmin başrolünde de Mikhalkov oynamaktadır. Filmin diğer oyuncuları: çok yönlü sanatçı, şarkıcı aktör Oleg Menshikov, Litvanyalı aktris Ingeborga Dapkunaite ve yönetmenin kızı olan Nadezhda Mikhalkova'dır. Nadezhda film çekildiğinde 8 yaşındaydı ve devam filmlerinde de rol alacaktır. Azeri kökenli senarist Rüstem İbrahimbeyov'un senaryosunu Mikhalkov'la birlikte kaleme aldığı filmin müziklerini Eduard Artemiyev yapmıştı. Artemiyev, Solaris ve Stalker (İz Sürücü) gibi Andrey Tarkovski filmlerinin de müziğini yapan bestecidir. 1936 yılında tek bir günde geçen film, Josef Stalin döneminde Sovyetler Birliği'ndeki Büyük Temizlik sırasında, saygın bir savaş kahramanı olan, devrime kalben bağlı idealist bir Albayın geniş ailesiyle birlikte yazlık evinde geçirdiği dingin bir gün ve bu günün sonunda yaşanan trajik olayları anlatmaktadır. Adeta Jean Renoir'ın film tarzını andıran çekimler ve Anton Çehov'un oyunlarındaki karakter çatışmalarını akla getiren sahneler eşliğinde film Albayın elit, güçlü gibi görünen ama nazik ve kırılgan ailesi ile politik terör gerçeğinin çelişkileri ortaya koyar. 2010 ve 2011 yıllarında çok daha yüksek bütçeli ve yine uzun soluklu (bunlar da yaklaşık üçer saat uzunluğundadır) iki devam filmi daha çekildi. Bunlar 45'er milyon dolar maliyetleriyle Rus sinema tarihinin en pahalı filmleri oldular ama ilki kadar ilgi görmediler. İlk gösteriminin yapıldığı Cannes Film Festivali'ne Altın Palmiye ödülüne aday gösterilen film, festivalin "Jüri Büyük Ödülü"nü kazandı. Ertesi yıl Rusya adına katıldığı Los Angeles'taki Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi yarışmasında filme Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü verildi. Konusu "Güneş Yanığı", 1936 yılının yaz aylarında Sovyetler Birliği'nde tam bir gün içinde geçer. Dönem Stalin dönemidir. Film kırsal bölgenin dinginliğini bozan bir askeri tatbikat sahnesiyle açılmıştır. Bir tank taburuna bağlı onlarca tank, ekinleri mahvederek ilerlerken bölgedeki bir kolektif çiftlikte çalışan köylülerle askerler arasında bir itiş kakış başlar. Bu esnada bir devrim kahramanı olan Albay Sergei Petrovich Kotov (Nikita Mikhalkov), genç eşi Maroussia (Ingeborga Dapkunaite), 8 yaşındaki kızları Nadia (Nadezhda Mikhalkova) ve kalabalık ailesinin diğer fertleri ve dostları ile yakınlardaki bir nehrin kenarında bulunan yazlık evinde (Dacha) tatil yapmaktadır. Öfkeli köylülerin haber vermesi üzerine saunadan fırlayarak iç çamaşırları üzerinde olduğu halde atıyla tatbikat bölgesine gelen Albay Kotov duruma kısa sürede hakim olur. Bu yarı çıplak haliyle önce onu tanımayan ve dikkate almayan birlik komutanları, Kotov'un kendisini tanıtması üzerine ona karşı biraz da korkuyla karışık bir saygı gösterisinde bulunmaya başlarlar. Telsizle konuştuğu sorumlu subayın da onun tanıması ve tatbikatı derhal sona erdirmesinden, Albayın ülkede çok saygın ve ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğu anlaşılır. Buna karşılık Albay fazlasıyla alçak gönüllü, nazik bir insandır ve bu ayrıcalıklı konumundan yararlanacak bir kişiliğe sahip değildir. Rus İç Savaşı'nın efsane kahramanı bu eski Bolşevik, hala karşısında hazırolda duran tatbikat subaylarına el şakaları yapmaktan da geri kalmaz. Olay tatlıya bağlanınca Albay geniş ailesiyle birlikte vakit geçirdiği yazlığına geri döner. Bu evde birlikte yaşadığı bu ekzantrik insanlar karısının akrabaları olan Çekoslovak kökenli eski aristokratlardır. Dingin pastoral ortam ve ailenin gamsız yaşam tarzı sanki bir Anton Çehov oyunu ya da Jean Renoir filminden alınmış gibidir. Zaman zaman Komünist izci gruplarının tatbikat gösterileri, ya da çevrede Stalin için düzenlenen şükran gösterileri vb. de olmasa konunun Stalin Rusyasında geçtiğini anlamak neredeyse mümkün olmayacaktır. Albay Kotov, Stalin'e kalben inanmış saf, idealist bir devrimcidir ve ülkenin geleceğini çok parlak görmektedir. Üstelik duvardaki fotoğraflardan Stalin'le çok samimi oldukları da anlaşılmaktadır. Kotov rejimin karanlık yüzüyle henüz tanışmamıştır. Bir gün Mitya (Oleg Menshikov) adında yakışıklı, cana yakın bir genç adam çıkagelir. Eski bir asil olan Mitya, bir zamanlar Anti-Komünist bir Beyaz Ordu mensubu iken devrimden sonra birdenbire ortadan kaybolmuştur. Eskiden Maroussia'nın da sevgilisi ve nişanlısı olduğu anlaşılan, aynı zamanda da uzaktan akrabaları olan Mitya'yı aile hemen bağrına basar. Neşeli şarkıları, eğlenceli oyunları ve dışa dönük kişilik yapısıyla bu genç adam tüm aileyi adeta büyülemiştir. Mitya, Maroussia ve Nadia'nın da kalbini fethetmiştir. Oysa Mitya'nın karanlık bir yüzü ve gizli bir de görevi vardır. Kayboluşu esnasında istemeyerek de olsa Sovyet gizli polis teşkilatı olan NKVD'ye katılan Mitya aslında yazlığa Albay Kotov'u tutuklamaya gelmiştir. Oysa Albayın herhangi bir suçu yoktur. Mitya Albay'dan ölesiye nefret etmektedir. Albay Çeka'da çalışırken Mita'nın örgüte zorla alınmasını ve Paris'te sürgünde bulunan eski yandaşlarına ihanet etmesini sağlamıştır. Bu olaylar sırasında Mita nişanlısından da uzak düşmüş ve onu kaybetmiştir. Üstelik Albay bir de onun nişanlısıyla evlenince onu ebediyen kaybetmiştir. Kısaca Mitya kişisel bir intikam peşindedir ve Stalin'e bir suikast düzenleyeceği yalanını uydurarak Albay Kotov'u gözden düşürmüştür. Şimdi de onu tutuklamaya gelmiştir. Üç NKVD ajanının kullandığı siyah bir araba kapıya gelir, gururlu Kotov tutuklandığını anlar ama ailesine belli etmez, nasıl olsa yakın dostu Stalin'e bir telefon ettiğinde masum olduğu anlaşılacak ve durum düzelecektir. Ailesini telaşlandırmanın anlamı yoktur. Üniformasını giyer ve arabaya biner. Aile fertleri onun bir görev için çağrıldığını zannetmektedir, bu yüzden onu uzun bir uğurlama töreniyle ve neşe içinde yolcu ederler. Hatta küçük kızın, şoförün kucağında bir iki kilometre kadar arabayı sürmesine izin verilir, sonra o da babasını öperek araçtan iner. Yolda tabancasına el konan Albay, NKVD ajanları tarafından bir bahaneyle kıyasıya dövülür ve kelepçelenir. Kotov, Mitya'nın bakışlarından bunun kişisel bir hesaplaşma olduğunu, Stalin'in bu tutuklamadan haberi bile olmadığını anlar. Ajanlar yolda bu vahşete şahit olan ve dehşete düşerek panikleyen bir köylüyü de oracıkta öldürmekten çekinmezler, zira köylünün haber vermesi durumunda halkın tepkisinden çekinmektedirler. Bu son olay üzerine Mitya yavaş yavaş yaptıklarından pişmanlık duymaya başlar. Sonraki sahnede Moskova'da bir banyo küvetinde bileklerini keserek intihar eder. Ölürken filmin tema şarkısını mırıldanmaktadır. Ekranda beliren yazılardan Albay Kotov'un "suçu"nu itiraf ettiğini ve Ağustos 1936'da vurularak öldürüldüğünü okuruz. Ayrıca karısı Maroussia'nın da tutuklandığını ve 1940'ta GULAG'da öldüğünü, annesiyle birlikte tutuklanan Nadia'nın ise hayatta kaldığını, halen Kazakistan'da müzik öğretmenliği yaptığını, Nikita Kruşçev zamanında her ikisinin de itibarının iade edildiğini öğreniriz. Film biterken ekranda şu ibare görülür: "Bu film devrimin güneşi tarafından kavrulmuş tüm insanlara adanmıştır.". Oyuncular Filmin adı Film adını "Утомлённое солнце" (Utomlyonnoye solntse, "Bıktırıcı Güneş") adlı Rusça bir tangodan almaktadır. Filmin tema müziği sayılan bu dokunaklı tangoyu film boyunca ünlü Sovyet şarkıcı Pyotr Leşçenko (1898-1954)'nun taş plaktan gelen buğulu sesinden ara ara duyarız. Ancak bu şarkının orijinali de Polonyalı tango şarkıcısı Mieczysław Fogg'un 1935 yılında seslendirdiği "To Ostatnia Niedziela" (Bu Son Pazar Günüdür) adlı tango parçasıdır. Bu hüzünlü şarkı, karamsar sözleri ve depressif tonu nedeniyle "intihar tangosu" olarak da anılmaktadır. Benzer nedenlerle aynı tango Schindler'in Listesi, Krzysztof Kieślowski'nin Beyaz, Andrey Konçalovski'nin Siberiade filmlerinde de kullanılmıştı. Ayrıca bu ad, filmde sembolik olarak birkaç defa ortaya çıkan bir ateş topuna da gönderme yapar. Birden ortaya çıkarak evin içinde gezinen ve zaman zaman duvarda asılı fotoğraflara (anılara) zarar veren ve öylece çıkıp giden bu ateş topu devrimin kendi çocuklarını da yakmasını sembolize eder (Zaten filmin uluslararası İngilizce adı "Burnt by the Sun" da, Güneşin Kavurdukları anlamına gelmektedir) == Ödülleri Kazandıkları * Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü - * Cannes Film Festivali - "Jüri Büyük Ödülü", (Nikita Mikhalkov) * Cannes Film Festivali - "Ekümenik Jüri Ödülü", (Nikita Mikhalkov)

Adaylıkları

* Cannes Film Festivali - Altın Palmiye, (Nikita Mikhalkov) * BAFTA - "Yabancı Dilde En iyi Film" ödülü * David di Donatello - David Ödülü, (Nikita Mikhalkov) "Güneş yanığı", Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü kazanan üç Rus filminden biridir. Bu filmler: * 1967 - Savaş ve Barış (Voyna i mir ) * 1979 - Aşk Gözyaşlarına İnanmıyor (Moskva slezam ne verit) * 1994 - Güneş Yanığı (Utomlyonnye solntsem) == Devam filmleri == İlk filmden 16 yıl sonra, 2010'da Nikita Mikhalkov bu filmin bir devamını çekti. İlkinde olduğu gibi bu ikinci filmin başrolünde de yine kendisi oynuyordu. İlk filmin Mitya 'sı Oleg Menshikov ve artık 24 yaşına gelmiş olan kızı Nadezhda Mikhalkova bu filmde de oynuyorlardı. Sadece Marussia değişmişti ve bu filmde Viktoriya Tolstoganova tarafından canlandırılıyordu. Yani ilk filmde öldüğü bildirilen karakterlerin bu takip filminde ölmedikleri ve artık patlak vermiş olan 2. Dünya Savaşı'nda mücadele ettikleri, ilk filmde Albaya ihanet eden Mitya'nın pişman olduğu vb anlaşılır. Savaş sahnelerine harcanan müthiş paralarla bu devam filmi 55 milyon dolar maliyetiyle Rus sinema tarihinin en pahalı filmi oldu ama beklenen ilgiyi göremedi, gişede başarısız olduğı gibi eleştirmenlerden de kötü notlar aldı. *Utomlyonnye solntsem 2 adlı bu devam film de 3 ve 2,5 saatlik iki bölüm halinde çekilmiştir: ::* 2010 - Utomlyonnye solntsem 2: Predstoyanie (Batı'daki episod adı:Exodus). 181 dakika. 55 milyon dolara maloldu. Bu film de ilki gibi Cannes'da "Altın Palmiye" için yarıştı. Nisan 2011'de 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde Güneş Yanığı 2 adıyla gösterildi. ::* 2011 - Utomlyonnye solntsem 2: Tsitadel (Batı'daki episod adı: Citadel). 157 dakika. 45 milyon dolara maloldu. == Dış bağlantılar == * * Allrovi.com'da "Burnt by the Sun" * Filmin çeşitli afişleri *

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.