inmek
1 . Yüksekten veya yukarıdan aşağıya doğru gelmek.
2 . Bir taşıt veya binek hayvanından yere basmak:
"Tramvayın ön tarafından hızla inerken, arkasından bir sesin bağırdığını gördü."- P. Safa.
3 . Dağ, tepe vb. yüksek bir yerden gelmek:
"Dağdan kurt indi."- .
4 . (-e) Bir yerden başka bir yere gitmek, varmak:
"Hey gidi gençlik hey! Unutulmaz günlerdi onlar. Yenikapı'ya, meyhanelere indik mi şöyle bir..."- A. İlhan.
5 . (-e) Konaklamak:
"Samananbarı köyünün en büyük ve gösterişli evine inmişlerdi."- H. E. Adıvar.
6 . (nsz) Alçalıp eski durumuna dönmek:
"Sular indi. Şiş indi."- .
7 . (nsz) Fiyatı düşürmek:
"Bin lira daha indim, gene almadı."- .
8 . Değeri düşmek:
"Altın fiyatları indi."- .
9 . (-e), argo Vurmak:
"Şimdi kafana inerim!"- .
10 . (nsz) Yıkılmak:
"Yağmurdan duvar inmiş."- .
11 . (-e) İnme gelmek:
"Sağ tarafına inmiş."- .
12 . Bir yeri kaplamak, basmak veya bir yerden akmak, kaymak:
"Gemi baş döndüren zaferli bir gürültüyle indi sulara..."- Ç. Altan.
13 . Uzamak, ulaşmak:
"Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki zeytinlik ta vadiye kadar iniyordu."- Ö. Seyfettin.
14 . Ağmak.
15 . Sayısı azalmak:
"Evvelden daha çok olduğumuzu zannettiğim halde sayımız son günlerde bu miktara inmiştir."- R. N. Güntekin.