Ka'b Bin Züheyr

Kısaca: Ka'b bin Züheyr (ö. 645), İslam Peygamberi Muhammed bin Abdullah için yazdığı kaside ile tanınan Arap şair ve sahabe. ...devamı ☟

Ka'b bin Züheyr (ö. 645), İslam Peygamberi Muhammed bin Abdullah için yazdığı kaside ile tanınan Arap şair ve sahabe. İslamdaki önceki dönemde pek çok şair yetiştirmiş bir aileden geliyordu. Babası Züheyr bin Ebi Sulme Muallakatü's-Seba şairiydi. Genç yaşta şiir söylemeye başlayan Ka'b, Tayy, Hazreç, Kureyş kabileleriyle yapılan savaşlara katıldı. Kardeşi Buceyr 628'de Müslümanlığı kabul edince, onu kınamak için Muhammed'in aleyhinde hicviyeler söyledi. Bunun üzerine Muhammed, Ka'b'ın öldürülebileceğini, kanının helal olduğunu ilan etti. Zor durumda kalan Ka'b, Muhammed ve Kureyş kabilesini öven ve "Baned Suad" (Suad gitti) dizesiyle başlayan kasidesini peygamberin bulunduğu camide okudu. Daha sonra Müslümanlığı kabul ederek kendini affettirdi. Çok duygulanan Muhammed de bürdesini (hırka) Ka'b'a bağışladı. Bu nedenle Kaside-i Bürde (Bürde Kasidesi) adıyla da bilinen Kaside-i Baned Suad'ın birçok Türkçe çevirisi ve şerhi vardır. Yapıt ayrıca Kazan Türkçesi, Latinceye, Almancaya, Fransızcaya, İngilizceye ve İtalyancaya da çevrilmiştir. Ka'b'ın Divan'ı, T. Kowalski tarafından Le Diwan de Ka'b Ibn Zuhair (1950) adıyla yayımlanmıştır. Söz taşıyıp öç alan iki yüzlü şiir ve kabile düşmanlarım : "Ey Ebi Sülma´nın oğlu sen mahvoldun." dediler. Suat´ın derdi bana yetmezmiş gibi. "Ey Ebi Sülma´nın oğlu sen kendini ölmüş bil." Ben de koştum güvendiğim dostlara : Kime başvurdumsa ama: "Biz yokuz bu işte, var git kendin bak başının çaresine" demezler mi Ben de onlara dedim : "Gidin gidin beni yalnız bırakın, Neye hükmetmişse o olur, hükmeden o Allah ki. Yaşamak dediğiniz nedir bin yıl yaşasa bile Eninde sonunda insanoğlu o kanbur tahta kutuya girmiyecek. Binmiyecek mi Heber geldi: "peygamber. seni öyle bir cezaya çarpacak ki!" Siz bilirsiniz. hey zavallılar! İşte onun kapısındayım, yüreğimde sonsuz bağışlanma ümidi. Ondan özür dilemeye geldim, af istemeğe geldim; Çünkü O sırrını bilendir, kabul edicisidir mazeretlerin. O affedenlerin en affedicisi. İçi hidayet öğütü en yüce gerçekler dolu Kur´anı Sana armağan eden Allah için ver bana bir savunma mühleti. Bakma ve zaten bakmazsın sözlerine beni kıskananların. Senin hükmün onlara değil, hakka ayarlı ve ben de bir parça suçluyum belki. Ama senin makamındayım şimdi. Fillerin bile titrediği makamda. Bir makam ki, titrerdi bir fil benim gördüklerimi görse. işitse işittiklerimi Burada beni ancak Allah buyruğuna bağlı Peygamber affı kurtarır: Ben de onun öç ve adalet eline uzatıyorum işte sağ elimi. Beni ancak o kurtarabilir burda. Yalnız O. Şimdi söz yalnız Onun. Ama O "Sen suçlusun, cezanı çekeceksin" dese önünde eğik bulur boynumu adaletin heybeti. En heybetli manzara bu olur benim için. Çünkü Asserde, İç içe açılan sonsuz aslan yataklarının en içindeki Muhteşem yurdunda hüküm süren aslanlar başbuğudur. O Bir arslan ki. erkenden ava çıkar, yavrularının besini insanoğlu, insan eti. Bir arslan ki, savaş alanında kendi düşmanı dengi Bırakmadan çarpışmayı, haram sayar kendine savaşı terketmeyi. Heybetinden kısılır sesleri yırtıcı çöl arslanlarının , Arslanlar arasında bile o dağıtır adaleti. Parçalandı silahları ve elbiseleri, kurda kuşa yem oldu Bu vadide kendi gücüne bileğine güvenen nice kişi. Şüphe yok ki, Peygamber, en keskin bir kılıçtır kılıçlarından Allahın. Sonsuz bir kurtuluşa, nura ve hidayete alıp götüren bizi. Ve arkadaşları O´nun, Mekke vadisinde İslamı kabul eden Kureyşin en ileri gelenleri... Cömertlikte ve yiğitlikte hiç birinin yok dengi. İlk gunler, göçmek gerekliydi, hemen göçtüler, . zerre tereddüt etmeden. Bırakarak yurtlarını, tüten ocaklarını, mal ve mülklerini. Yerlerinde kalanlar çarpışamıyacak güçte olanlardı. Onlar da, müdafaasız ve silahsız, çepçevre küfürle çevrili, bugünü hazırlamış beklemişlerdi. Evet, bunlar, başları dimdik gezen yiğit üstü yiğit, Davuda mahsus demir gömlektir zırh diye giydikleri. Zırhları pırıl pırıl ve upuzun. Çelikten büklümleri öyle ki, Birbirine geçip kaynaşmış bir ayrıkotunun halkaları gibi. Mızrakları düşmanı devirse yere, gurur nedir bilmezler, Yenilirlerse bilmezler nedir umut kesmek, yok ya yenildikleri! Ak soy develer gibidir gidişleri. korunmaları da saldırış. Vurulunca göğüslerinden vurulurlar. Onlar ürkmez, onlardan ürker dev dalgalı ölüm denizi.

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.