Kapitülasyonların Tarihçesi

Kısaca: Bugün ortadan kalkmış olmakla beraber kapitülasyonlar, büyük bir tarihi geçmişi olan diplomatik anlaşmalardır. Kapitülasyon kelimesinin kökeniyle ilgili iki görüş vardır. Birinci görüş İtalyanca “Capitolazione” (anlaşma) kelimesine dayandırmakta, ikinci görüş ise Arapça sulh (mütareke, geçici anlaşma) kelimesinden kaynaklandığını ileri sürmektedir. Bu nedenle etimolojik olarak kelimenin kökeni hususunda belirsizlik vardır. Ancak uygulamalar sonucu yaygın bir biçimde kabul edilen a ...devamı ☟

Bugün ortadan kalkmış olmakla beraber kapitülasyonlar, büyük bir tarihi geçmişi olan diplomatik anlaşmalardır. Kapitülasyon kelimesinin kökeniyle ilgili iki görüş vardır. Birinci görüş İtalyanca “Capitolazione” (anlaşma) kelimesine dayandırmakta, ikinci görüş ise Arapça sulh (mütareke, geçici anlaşma) kelimesinden kaynaklandığını ileri sürmektedir.

Bu nedenle etimolojik olarak kelimenin kökeni hususunda belirsizlik vardır. Ancak uygulamalar sonucu yaygın bir biçimde kabul edilen anlamı, bir devletin tebasının haklarını diğer bir devletin toprakları üzerinde düzenleyen anlaşmadır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nda, sultanların kendi topraklarında yabancıların durumunu belirleyen bir seri düzenlemeleri içermektedir.

Başlangıçta (XVI. yy.) basit ticari anlaşmalar biçiminde ortaya çıkmış ve ilk anlaşma 1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman ile Fransa Kralı I. François arasında imzalanmıştır. Bu anlaşma ile, tek yönlü olarak, Fransa kralının tebasına serbest ticaret ve kabotaj hakkı verilmiştir.

Bu imtiyazlar temelde bir anlaşma değildi.Çünkü antlaşmada, karşılıklı çıkarlarını düşünen ve kollayan tarafların eşit durumda sözleşmeyi imzalamaları öngörülmektedir.

Kapitülasyonlar bu çerçevenin dışında Sultanın tek taraflı olarak, lütuf biçiminde bir yabancı devlete verdiği imtiyazları içeriyordu. Özetle Sultanın kişisel beyanı olan Hattı fierif idi. Kaldı ki halifelik kurumu nedeniyle Müslüman olmayan devletlerle yapılan anlaşmalar geçici birer mütareke sayıldığından, lütufta bulunan Sultanın işbaşında kaldığı sürece geçerliliğini koruyordu.

Böylece tahta oturan her Sultanın bu tür anlaşmaların geçerliliğini benimsemesi gerekiyordu. 1740 tarihine kadar 14 defa yenilenmiş veya doğrulanmış olan bu anlaşmalar, o tarihte, I. Mahmut’un Fransa Kralı XV. Louis ile imzaladığı kapitülasyonlar kendinden sonra tahta çıkacak Sultanlar için de bağlayıcı nitelik taşıdığından, bir antlaşma görünümü kazanmıştır. Ancak bu kapitülasyonlarda da Osmanlı vatandaşlarına Fransa toprakları üzerinde bir hak tanınmıyordu. İmtiyazlar tek yönlüydü.

Müslümanların mukaddes kitabı Kuran, toplum yaşamını her yönüyle -dini, politik, ekonomik, medeni ve cezai- düzenlemekte ve Müslüman olanlara uygulanmaktaydı.

İmparatorluk bünyesi içinde varolan din ve kültür farklılıkları gibi nedenlere dayandırılarak Müslüman olmayan, yabancılara tanınan imtiyazlar, Osmanlı toprakları üzerinde bile kendi devletlerinin hukuk kurallarına bağlı olma gibi bir içerik kazanmıştır.

1856 ve 1878 anlaşmalarında yer alan kapitülasyonlar, özellikle yabancılar için “dokunulmazlık ve imtiyazlar” deyimini içermekte ve konsoloslara yabancıları koruma ve muhakeme etme hakları tanımaktaydı. Dolayısıyla doğrudan bireylere ve konsoloslara tanınmış hak ve yetkiler söz konusuydu. İmtiyazlardan yararlanan devletin vatandaşlarına birçok özgürlükler tanınıyordu: Can güvenliği ve yerleşme, seyahat etme, ticaret yapma, kiliselerine sahip olma gibi.

Konsoloslara tanınan özel yetkiler, imparatorluğun sınırları içinde kendi tebasına karşı polis görevi yapmak, evlerinde müsaderelere girişmek, sınırdışı etmek, medeni, ticari ve cezai anlaşmazlıklarda muhakemelerini yapmak ve karar almak gibi durumları içeriyordu.

Ticari anlaşmazlıklarda aynı konsolosluğa kayıtlı yabancılar arasında anlaşmazlık, farklı konsolosluklara kayıtlı yabancılar arasında anlaşmazlık, konsolosluğa kayıtlı bir yabancı ile bir Osmanlı vatandaşı arasındaki anlaşmazlık, durumlarına göre uygulanacak kurallar değişiyordu. Cezai içerik taşıyan durumların büyük bir kısmı gene konsoloslukların yetkileri içindeydi.

Yabancılara tanınan bu imtiyazlarla özellikle Fransızlar Osmanlı İmparatorluğu’nda bir koloni oluşturuyordu. Konsolosların yetkileri zaman içinde daha da artırılmış olduğundan, devletin yüksek mercileriyle doğrudan ilişki kurma hakkını elde etmişlerdir.

Bu rejim 1. Dünya Savaşına kadar sürdü. Sultan Vahdettin 9 Eylül 1914’te kapitülasyonların 1 Ekim tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılacağını tüm yabancı devletlerin temsilciliklerine bildirdi. İmtiyazlardan büyük ölçüde yararlanan Fransa, İngiltere ve Çarlık Rusyası, uluslararası nitelik taşıyan bir antlaşmanın tek yönlü yürürlükten kaldırılamayacağı görüşünü ileri sürerek Vahdettin’in kararını protesto ettiler. ancak bu arada Osmanlı İmparatorluğu savaşa girdi. 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması’nda kapitülasyonların korunacağı vurgulanıyordu. Milli mücadeleden sonra imzalanan Lozan Barış Antlaşması’yla (24 Temmuz 1923) ülke toprakları üzerinde her türlü kapitülasyonların varlığına son verildi.

Osmanlı İmparatorluğu’nda uygulanan kapitülasyon rejimi daha sonra Doğu ve Uzak Doğu ülkelerine de yayıldı: Çin, Japonya, Siyam, Mısır vb. Japonya’da kapitülasyonlar 1900 yılında kaldırıldı. Ancak, Çin ve Siyam’da oldukça uzun süre devam etti.

Çin toprakları üzerindeki imtiyazlar için özel bir rejim uygulanmıştır. Şöyle ki, buradaki imtiyazlar doğrudan toprak parçaları üzerinde yönetim ile ilgiliydi. Bu toprak parçaları uluslararası Çin bayrağına sahip olmakla beraber, konsoloslarca veya toprak parçası üzerinde ikametgahı olup, vergi veren yabancılar tarafından seçilen belediye meclislerince yönetilmekteydi. Mısır’da uygulanan kapitülasyon rejimi kısmen, “karma mahkemeler” ile devam ettirilmiştir.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.