Kemalüdiîn El-Farisi

Kısaca: İslâm Dünyası'nda İbnü'l-Heysem ile başlayan optik çalışmalarının en önemli temsilcilerinden olan Kemâlüddîn el-Fârîsî (öl. 1320), İbnü'l-Heysem'in Kitâb el-Menâzır'ı (Optik) üzerine Tenkîh el-Menâzır (Optik'in Düzeltilmesi) adlı ayrıntılı bir yorum yazmıştır.Bu yorumunda, nesneleri ışık kaynağı ve ışıklandırılmış kaynaklar olmak üzere ikiye ayıran Kemâlüddîn el-Fârîsî, görmeyi nesneden gelen ışınların yol açtığı bir olgu olarak değerlendirmiştir; ona göre, nesnelerden ışık gelmediği sürece, göz ...devamı ☟

İslam Dünyası'nda İbnü'l-Heysem ile başlayan optik çalışmalarının en önemli temsilcilerinden olan Kemalüddin el-Farisi (öl. 1320), İbnü'l-Heysem'in Kitab el-Menazır'ı (Optik) üzerine Tenkih el-Menazır (Optik'in Düzeltilmesi) adlı ayrıntılı bir yorum yazmıştır.

Bu yorumunda, nesneleri ışık kaynağı ve ışıklandırılmış kaynaklar olmak üzere ikiye ayıran Kemalüddin el-Farisi, görmeyi nesneden gelen ışınların yol açtığı bir olgu olarak değerlendirmiştir; ona göre, nesnelerden ışık gelmediği sürece, gözün görmesi olanaklı değildir.

Kemalüddin el-Farisi, yansıma konusunu da incelemiş ve gözün doğrudan görmede algılamış olduğu suretlerin, dolaylı görmede, yani bir ayna aracılığıyla görmede algılamış olduğu suretlerden, farklı olduğunu belirtmiştir; çünkü göz, doğrudan görmede, nesneyle karşı karşıya bulunduğu halde, dolaylı görmede, diğer bir deyişle yansımada, karşı karşıya bulunmaz; arada ayna gibi parlak bir nesne olduğundan, suret ancak belirli bir konumda ortaya çıkar.

Doğrudan görmede yayılan ışınların bir koni oluşturması gibi, dolaylı görmede de yansıyan ışınların bir koni oluşturduğunu söyleyen Kemalüddin el-Farisi, yansıma sonucunda ortaya çıkan görmenin geometrik çizimleme yoluyla gösterilebileceğini ve ışığın ard arda defalarca yansımaya uğratılabileceğini savunmaktadır. Bu sav, özgün olmamakla birlikte, daha sonra gökkuşağının oluşumunun açıklanmasında kullanılacaktır.

Daha sonra Kemalüddin el-Farisi, düz, çukur, tümsek, çukur-silindirik, tümsek- silindirik, çukur-konik ve tümsek-konik aynalarda yansıma olgusunu uygulamalı olarak ele almış ve görüntü oluşumlarını, her ayna için ayrı ayrı, çizimle göstermiştir.

Kemalüddin el-Farisi'ye göre, A noktasından H noktasına, yani yansıma noktasına gelen ışın [1], buradan, geldiği açıya eşit bir açıyla yansır [2] ve A'nın görüntüsü R'de, yani yansıyan ışın çizgisi, aynanın içine doğru uzatıldığında ve gözden gelen çizgiyle kesiştirildiğinde oluşan noktada belirir; çünkü, düzlem aynada görüntü, düz, aslına eşit ve aynanın içine gömülmüştür.

Kemalüddin el-Farisi, İbnü'l-Heysem'in Kitab el-Menazır'ına koşut olarak, Tenkih el-Menazır'ın Yedinci Makale'sini kırılmaya ayırmıştır. Hava, su, cam ve saydam taşlar gibi ışığın içine işlediği saydam ortamları belirlemekle işe başlayan Kemalüddin el-Farisi, ışığı eğimlendiren bu ortamların da ancak düzlem ya da küresel yüzeyli olabileceğini belirtmiştir. Ancak ister düz isterse küresel yüzeyli olsun, ışığın işlediği ortam az yoğunsa ışık normalden uzaklaşarak ve çok yoğunsa normale yaklaşarak kırılır. Kırılma açısı, ışığın düştüğü ortamın niteliğine göre, geliş açısından ya daha büyük ya da daha küçük olur; yani ışık az yoğun bir ortama giriyorsa, kırılma açısı daha büyük, tersi durumdaysa daha küçük olur.

Böylece ışığın ortam farklıklarında uğradığı değişimleri ana çizgileriyle tanımlayan Kemalüddin el-Farisi, bundan sonra oluşturduğu bir araçla çeşitli ortamlar için deneyler yapmış ve daha sonra Güneş ışığının ister doğrudan isterse dolaylı yoldan gelsin ve ister kuvvetli ister zayıf olsun doğrusal çizgiler halinde yol aldığını belirtmiştir.

Kemalüddin el-Farisi, doğrudan yayılmada ve yansımada olduğu gibi, kırılmada da ışığın bir koni oluşturduğunu ve bu koninin tabanının kırılma yüzeyinde, tepesinin ise gözde bulunduğunu söylemiştir.

Aslında, Kemalüddin el-Farisi hem konuları inceleme yöntemi ve hem de bu yöntemle ulaştığı sonuçlar bakımından İbnü'l-Heysem'i aşamamış ve onu adım adım izlemekle yetinmiştir; ancak bazı yerlerde onu aşmayı başardığı görülmektedir. Mesela, İbnü'l-Heysem bütün çabasına rağmen, gökkuşağının oluşumunu doğru olarak açıklayamadığı halde, Kemalüddin el-Farisi İbnü'l-Heysem'in kavram ve açıklamalarından hareketle gökkuşağını doğru olarak açıklamayı başarmıştır. Ancak bu başarısı yüzyılın başına kadar gün ışığına çıkamamıştır. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, Tenkih el-Menazır'ın Batı'da yaklaşık iki yüzyıl önce yaşanmış olan çeviri döneminden sonra yazılmış olmasıdır; zaten Avrupa'da İbnü'l-Heysem sonrası İslam optiği hakkında çok az şey bilinmektedir.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.