Kurtuluş (Istanbul)

Kısaca: Kurtuluş, İstanbul İli,Şişli İlçesi'nin tarihi geçmişi gerilere dayanan en yaşlı semtidir. Şişli’de iskana açılan ilk bölge olma özelliğine sahiptir, yaklaşık 470 yıllık tarihe sahip bu semtin bugün büyük bir kısmı Şişli’ye bağlıdır. Kilisenin de bulunduğu Son Durak'tan aşağısı Beyoğlu ilçesine bağlıdır. ...devamı ☟

Kurtuluş, İstanbul İli,Şişli İlçesi'nin tarihi geçmişi gerilere dayanan en yaşlı semtidir. Şişli’de iskana açılan ilk bölge olma özelliğine sahiptir, yaklaşık 470 yıllık tarihe sahip bu semtin bugün büyük bir kısmı Şişli’ye bağlıdır. Kilisenin de bulunduğu Son Durak'tan aşağısı Beyoğlu ilçesine bağlıdır.

Semt; Pangaltı’nın üzerinde bulunduğu tepeden güneye doğru hafif bir eğimle inen eski bir dere yatağı ve bu dere yatağını çevreleyen tepeciklerin üzerinde kuruludur. Bu tepeciklerin adı da 16. yüzyılda bölgede yapılan Rum Ortodoks Kilisesin adıyla özleşleşmiştir. Aya Dimitri!

Semt, Kurtuluş ismini 1923 yılında cumhuriyetin kuruluşuyla alır, 1923 yılı öncesinde ise Tatavla olarak anılan semtin ilk sakinleri Rumlardır. Tatavla adı da Rumca; “beygir ahırı” anlamına gelen “tavla” kelimesinden türemiştir.

Tatavla’nın kuruluşu da Türkiye’de ki pek çok ilçe ve semtin kuruluşu gibi ihtiyaca binaen, belli bir meslek erbabı zümrenin bölgeye Devlet eliyle yerleştirilmesiyle olur. Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde (1520-1566) yaşayan ve Osmanlı Tarihi’nin müstesna simalarından olan, alim komutan olarak bilinen Barbaros Hayreddin Paşa’nın Ege ve Akdeniz’den özellikle Sakızadası’ndan gemi yapımında çalıştırılmak üzere getirdiği 10 bini aşkın Rum esir Tatavla’da iskana tabi tutulur. Tatavla’ nın kuruluş öyküsü böylece başlamış olur. “Tersaneliler” olarak da anılan, önceleri Kasımpaşa tersanelerinde çalışan gemi yapımında mahir Rum esirler, daha sonraları tulumbacılıkta ve ayakkabı imalatında da hayli başarılı olurlar, öyle ki bu Rum tulumbacıların yangın söndürmekteki başarıları defalarca takdir görür, yine imal ettikleri ayakkabılar ilerleyen yıllarda Beyoğlu’nun en gözde dükkanlarında alıcılarıyla buluşur.

Tatavla’nın meyhaneleri ile “Bakla Hurani” adlı panayırı da, ilerleyen yıllarda İstanbul sınırları içinde adından sıkça bahsettirir oldu. Paskalya yortusundan önceki perhiz döneminin ilk Pazartesi günü Bakla Hurani yapılırdı. Bu panayır hayli renkli geçer, İstanbul’un hemen her yerinden katılım olurdu. Panayırın adında anlaşılacağı gibi “bakla” en çok tüketilen besin olurdu. Bakladan yapılan çeşitli yemeklerle İstanbul halkının tanışması da burada olur.

18. yüzyılın sonlarına doğru ise Tatavla' da yaşayan Rumların sayısı 20 bini bulur ve bölgeye yabancıların girmemesini talep ederler, 1884 e gelindiğinde Tatavla özel bir yönetmelik ile yönetilir hale gelir. 1.030 evin 53 temsilcisi seçilirerek semt 12 kişilik “ihtiyar heyeti” tarafından yöntilmeye başlanır.

Tatavla ilerleyen yıllarda Rum nüfusun yanında, Ermeni ve Yahudileri de bünyesinde barındır oldu. 1802 yılına gelindiğinde ise İngiliz Hükümeti’nin, Osmanlı Devleti ile geliştirmeye başlamış olduğu ticari ilişkileri doğrultusunda kimi İngiliz aileleri ticaret yapmak üzere İngiliz Hükümeti’nin önerisiyle Tatavla’ya yerleştirilir. Tatavla böylece farklı kültürlerin birleştiği, ticari ve sınai olarak da İstanbul’a hizmet eden bir semt görünümü alır. Yangınlar

Dönem itibariyle Osmanlı şehirlerinin muzdarip olduğu dertlerin başında şüphesiz büyük yangınlar gelmekteydi. Binalarda kullanılan ahşap malzeme, binaların birbirine yakınlığı ve yangın söndürme tekniklerinin yetersizliği gibi nedenlere bir de rüzgarın azizliği eklenince yangınları söndürmek iyice zorlaşıyordu. Tatavla’nın binaları da defalarca alevlerle baş etmek zorunda kalmıştır. Her ne kadar İstanbul’un en mahir tulumbacıları Tatavla’dan çıksa da, semtte çıkan 1832 yangınında 600 ev 30 dükkan kül olur.

Yangın sorunu sadece bu yıllarla da sınırlı kalmadı, yukarıda değinilen sebeplere bir de “yer açma” gibi etkenler eklenince, altyapı sorunları da olan bölgede dertler bitmek bilmedi. 1832 yangınından tam 97 yıl sonra, 1929 yangınında 207 bina kül oldu. 13 Nisan 1929’da İkdam Gazetesi'nin, Karinin (okuyucunun) Derdi adlı köşesinde bile 1929 Kurtuluş yangını ile ilgili şikayetlere rastlıyoruz. Bu şikayete göre; Tatavla yangınından sonra Terkos Müdürü Mösyö Castelno’nun itfaiye araçlarına bilerek su vermediği iddia edilir ve hakkında soruşturma açılır. Davayla ilgili haberler gazetelerde yer alır ama bir sonuca ulaşılamaz.

1955’e gelindiğindeyse Kurtuluş’u farklı bir afet bekler. 6-7 Eylül 1955’te Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin kundaklandığı iddiası ila başlayan provokasyon, İstanbul’da gayri müslimlerin yaşadığı pek çok semtte olduğu gibi Kurtuluş’ ta da infial yaratır ve semtteki gayrı müslimlerin ev ve dükkanlarına yönelik saldırılar başlar. Yunanistan’ın Kıbrıs’a yönelik politikalarının sunucunda ise gayri müslimlerin semtte ki yoğunluğunu yıllar içinde çok azalıp, artık çok küçük bir kısmı gayrimüslimdir. Semtde birkaç Ermeni Kiliseleri ve okulları bulunmaktadır.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.