Kürklü Venüs(Kitap)

Kısaca: Mazoşizmin baş eserinden sayılan, isim babası Leopold von Sacher-Masoch’un mazoşist edebiyatın kilometre taşı “Kürklü Venüs” romanını (1870) Çivi Yazıları yayınevinden Murat Çakir çevirisi ile 2001'de yayınlandı. Eserin ilk Türkiye baskısı 1974'de Tahsin Yaşamak çevirisi ile Bilgi Yayınevi (ISBN 975494687x) tarafından yapılmıştır. ...devamı ☟

Kürklü Venüs gerçekten son derece kişisel bir roman ve yazarın (Leopold von Sacher-Masoch) sevdiği kadınlar ile olan ilişkilerini oldukça açık bir şekilde sergiliyor. Roman Severin karakterinin Wanda adlı genç bir dul ile arasındaki aşk ilişkisi üzerine kurulu. Severin sevdiği kadına adeta tapıyor. Aynı zamanda muhtemelen küçükken hayran olduğu teyzesinin kendisini kırbaçla dövmesini de bir takıntı haline getirmiş ve sevdiği kadın tarafından eziyet görmekten, daha doğrusu onun kölesi olmaktan zevk alıyor. Severin adeta bir tanrıça olarak gördüğü Wanda’nın kölesi olmak için adeta yalvarıyor. Her ne kadar Wanda ilk etapta Severin’in bu isteklerine soğuk baksa da Severin’e olan sevgisi nedeniyle isteklerini yerine getiriyor ve böylece tehlikeli bir yolculuk da başlamış oluyor. Severin Wanda’nın gerçek anlamda kölesi olmayı kabul ediyor ve kağıt üzerinde bir anlaşma imzalıyor. Roman boyunca Severin’in yaşadığı ikileme tanık oluyoruz; sevdiği kadın tarafından aşağılanmaktan, onun başka erkeklerle beraber olmasından derin bir acı duysa da aynı zamanda önüne geçemediği bir zevk de alıyor. Wanda ise Severin’in bu kırılgan tavırları nedeniyle ondan nefret etmekle onu sevmek arasında bir ikilem yaşıyor, zira Wanda’nın istediği dediğim dedik, kıskanç bir eş ve ancak böyle bir erkeğe sonsuza dek sadık kalabileceğini biliyor. Ve işin acı tarafı kendini rolüne öylesine kaptırıyor ki Severin’e acı çektirmekten o da zevk almaya başlıyor, ve sevgisi de gitgide yok oluyor. Bu şiddetli sürecin sonunda hem Wanda hem de Severin önemli şeyler öğreniyorlar. Severin Wanda’yı despot bir erkeğe kaptırıyor, ama aynı zamanda mazoşist eğilimleri sonucunda kendini köle gibi teslim ettiği kadının kendine çektirdiklerinden ders alıyor ve romanın sonunda kadın-erkek ilişkileri konusunda oldukça değişen bakış açısını şu cümleler ile özetliyor:

“Doğanın yarattığı gibi olan ve erkeği şimdi olduğu gibi kendine çeken kadın, erkeğin düşmanı ve sadece erkeğin kölesi ya da erkeğin despotu olabilir, ama hiçbir zaman yol arkadaşı olamaz. Yol arkadaşı, ancak erkeğe hakları ile eşit olduğunda, eğitimde ve işte erkek gibi olduğunda, olabilir.”

Yani Severin kadınlarla olan ilişkilerinde bir nevi rol değiştiriyor, despot davranmayı ve kadınları ancak bu şekilde kendine bağlayabileceğini öğreniyor.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.