Marx'ın Insan Doğası Kuramı

Kısaca: Karl Marx’ın insan doğası kuramı onun kapitalizm eleştirisinde, komünizm anlayışında ve maddecilik anlayışında önemli bir yer tutar. Marks, tam olarak “insan doğası” ifadesini kullanmaz, bunun yerine kullandığı “gattungswesen” kavramı genellikle ‘varlık türü’ ya da ‘tür-özü’ olarak çevrilir. Marks bu terimle insanların bir ölçüde kendi doğalarını oluşturma veya şekillendirme yeteneğine sahip olduklarını belirtmektedir. Genç Marks'ın 1844 yılına ait el yazmalarında ki bir nota göre terimi, hem bi ...devamı ☟

Karl Marx’ın insan doğası kuramı onun kapitalizm eleştirisinde, komünizm anlayışında ve maddecilik anlayışında önemli bir yer tutar. Marks, tam olarak “insan doğası” ifadesini kullanmaz, bunun yerine kullandığı “gattungswesen” kavramı genellikle ‘varlık türü’ ya da ‘tür-özü’ olarak çevrilir. Marks bu terimle insanların bir ölçüde kendi doğalarını oluşturma veya şekillendirme yeteneğine sahip olduklarını belirtmektedir. Genç Marks'ın 1844 yılına ait el yazmalarında ki bir nota göre terimi, hem birey hem de insan doğasından bir bütün olarak bahsederken kullanan Ludwig Feuerbach’tan alıntılamıştır. Bütünsel bir insan anlayışına sahip olan Marks, insanı yabancılaşmamış durumuna geri dönmeye, doğayla, başka insanlarla ve toplumla yeniden birleşmeye ihtiyaç duyan bir varlık olarak görmüştür. Feuerbach üzerine altıncı tezi ve toplumsal ilişkilerin insan doğasının belirlenmesi Marks‟ın insan doğası için kullandığı “Gattungswesen” kavramının karşılığı tam olarak “tür özü” anlamına gelse de “insan özü” biçiminde kullanılmıştır. Marks bunu Feuerbach Üzerine Tezler‟in altıncı fragmanında dile getirmiştir. Yayınlamayı düşünmediği notlardan oluşan özgün metnini 1845 yılında Brüksel'de ad Feuerbach başlığı altında yazmıştır. Ancak Friedrich Engels, bu notlar üzerinde değişiklikler yaparak 1888’de çıkan “Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu” (Ludwig Feuerbach und der Ausgang der klassischen deutschen Philosophie) adlı kitabının sonuna eklemiştir: }} Böylece, Marks insan doğası ‘toplumsal ilişkiler’in oluşturduğundan başka bir şey degildir der gibi görünmektedir. Marks, insan doğasının her bireyde özde bulunan bir soyutlama olmadığını, başka deyişle, insanın özünün var olmadığını, onun toplumsal koşulların ürünü (Ensemble) olduğunu belirtir. Ona göre, insan olma her zaman belli bir sosyal ve tarihsel oluşum içinde belirlenir. Söz konusu görüşün karşı savunucularından birisi Uluğ Nutku’dur. O, özbelirleme kavramını insanın genel varoluş niteliklerinden hareketle açıklamaya ve temellendirmeye çalışır.Genel varoluş olguları: Zaman, mekan ve toplumsal-kültürel koşulların farkları ne olursa olsun, iki insan karşılaştığında, ilk bakışta birbirlerinin insan olduklarını anlıyorlarsa, genel varoluş olgularını anlıyorlar şeklinde dile getirilebilir. Norman Geras’ın “Marks’ın insan doğası kuramı” "Altıncı tez Marx'ın insan doğası fikrini reddettiğini göstermez. Marx insan doğası fikrini reddetmez. Ve Marx böyle yapmakta haklıdır." sözleriyle birlikte, bu duruma oldukça ayrıntılı bir tartışma önermektedir. Bu çerçevede Geras gösterir ki, toplumsal ilişkilerin insanların doğasını belirlediği kaçınılmazken, bunlar tek belirleyiciler değildir. Marks, Kapital’de faydacılığın eleştirisini yaptığı bir dipnotta, faydacıların “genel olarak insan doğasını ve sonrasında tarihsel aşamalarla yapılanan insan doğasını” hesaba katmaları gerektiğini belirtir. Marks, gerçekliği diyalektik olarak göz önünde bulundurur ve her şeyi insani etkinliğin, toplumsal kılgının bir sonucu olarak kabul eder. Nesneler her şeyden önce insanlar tarafından yaratılmış nesnelerdir, onların etkinliklerinin bir billurlaşmasıdır… yani "somutluk" herşeyden önce insan düşüncesinin ve eyleminin bir ürünüdür. "Duygun gerçeklik bir sopaya, bu en düşük asgariye indirgendiğinde bile, bu sopayı üreten etkinliği içerir". “...bireyler nasıl yaşıyorlarsa öyledirler. Bundan ötürü, bireylerin ne olduğu onların ortaya çıkışının maddi koşullarına bağlıdır” Ayrıca Marks'a göre insan tarihle beraber değişir; kendini geliştirir; kendini dönüştürür; tarihin bir ürünüdür; kendi tarihini kendi yaptığı için, kendisi kendisinin ürünüdür. İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yapar, fakat bunu istedikleri şekilde, kendileri tarafından seçilmiş koşullar altında yapmazlar; var olan koşullar altında yaparlar. Bu bize koşulların anlaşılması, dolayısıyla araştırılması gereğini anlatır. Marks, günün üretim biçimi ve mülkiyet şeklinden yeşeren toplumsal yapıların ebedi doğa ve akıl yasalarına dönüştürülmesi eğilimini ve “maddeleştirme” (=“reification”) diye adlandırılan süreci eleştirmiştir. Bu ifadelerle insan doğasının yaptığı hesapları eleştirmiş olabilir. Kant ve Hobbes gibi bazı felsefeciler insanların doğuştan bencil olduğuna inanmıştır. Hem Hobbes hem Kant iyi bir topluma varmak için insan doğamızın zaptedilmesi gerektiğini düşünmüştür. Kant aklı selimimizi kullanmamız gerektiğini, Hobbes devletin gücünü kullanmamız gerektiğini düşünmüştür. Marks ise iyi bir toplumun, insan doğasını tam ifade edebilmemizi olanaklı kıla bilenin olduğunu düşünmüştür. İhtiyaçlar ve Güdüler Marks'a göre “insan fiziksel ihtiyaçlardan bağımsız olduğu zaman bile üretir ve bu ihtiyaçlardan bağımsız olduğu zaman ilk defa özgürce üretir. İnsanlar, yalıtılmış bireyler olarak değil, toplumsal grup ve sınıfların üyeleri olarak hareket ettikleri takdirde kendilerini dönüştürebilecek, kendilerini dönüştürdükçe de dışsal dünyayı dönüştürüp, toplumsal dünyanın aktif üreticileri haline gelebilecektir. Alman İdeoloji’sinde şu formülasyonu kullanır: ‘onların ihtiyaçları, sonuçta onların doğası’dır. O zaman görürüz ki, Marks’ın erken yazılarından sonraki çalışmalarına kadar insan doğasını dıştaki nesneller ‘gereksinimler’inin tatmin edilmesi için hareket eden ‘eğilimler’, ‘dürtüler’, ‘öz güçler’, ve ‘içgüdüler’ bileşkesi olarak kavrar. Marks’a göre, insan doğasının açıklanması insan ihtiyaçlarının açıklanmasıdır, beraberinde bu ihtiyaçları gidermek için hareket edeceklerdir. Norman Geras Marks’ın insan özellikleri dediği bazı ihtiyaçların çizelgesini verir: “…diğer insanlar için, cinsel ilişkiler için, yiyecek, su, giyim, barınak, dinlenme ve daha genelde hastalık değil sağlıklılık uyumlu koşullar. Bir tane daha var … geniş ve çeşitlilikte uğraş insan ihtiyacı, böylelikle kişisel gelişim, Marks’ın ifade ettiğince, ‘çok-yanlı etkinlik’, ‘bireylerin çok-yanlı gelişimi’, ‘bireylerin özgürce gelişimi’, ‘[1] yetilerini bütün yönlerde yeşertebilme araçları’, ve bunun gibi.” Marks insanı hayvandan ayıran en büyük niteliğin “emek” olduğunu ortaya koyar: }} == Üretim ve insan Özgür, amaçlı üreticiler olarak insan Eserlerinde çeşitli metinlerde Marks insanların hayvanlardan özde nasıl farklı olduğunu düşündüğünü gösterir. “‘İnsan hayvandan bilinciyle, din ya da benzeri konularda farklıdır. Onlar hayvanlardan yaşam araçlarını kendileri üretir üretmez farklılaşırlar, bu onların fiziki organizasyonu ile koşullanan bie adımdır.’” Alman İdeolojisi’nden bu metinde Marks bir farklılık ima etmektedir. İnsanlar kendi fiziki çevrelerini kendileri üretirler: Dışsallaşmış yaşamın büyümesiyle insanın yabancılaşmış varlığı da büyümüş olmaktadır. Marks, bu durumu şu sözleriyle aktarır: Aynı eserde Marks şöyle yazar: Yirmi yıldan fazla zaman sonra, Kapital’de benzer bir konu üzerine düşüncelere girer: Bu metinlerde Marks’ın insanlarla ilgili düşünceleriyle ilgili şeyler görebiliriz. Özellik olarak çevrelerini üretirler, bunu ‘fiziki ihtiyaç’ ile karşı karşıya olmasalar da yaparlar – aslında, ‘doğanın bütününü’ üretirler ve hatta ‘güzellik yasalarına uygun’ yaratabilirler. Yaratıcılıkları, üretimleri amaçlı ve planlıdır. İnsanlar gelecek etkinlikleri için planlar yaparlar ve üretimlerini buna uygun yapmaya çabalarlar. Marks'a göre insanlar hem kendi yaşam etkinliklerini hem de ‘türlerin’ isteklerini ‘nesne’ye dönüştürürler. Yaşam etkinlikleriyle ilişkili, ancak basitçe onun aynısı değildirler. Michel Foucault'un biyopolitik tanımına göre insan, kendini özenle işleme nesnesi bilincine vara bilendir. Bu Marks’ın tanımlamasıyla kıyaslanabilir.

İnsanların nesnesi olarak yaşam ve türler

A’nın B öznesinin nesnesi olduğunu söylemek B’nin (belirli bir üretici olarak) A’ya bir şekilde etki uyguladığı anlamına gelir. Yani eğer ‘proletarya devleti yıkarsa’ öyleyse ‘devlet’ proletarya (özne)’sinin nesnesidir, yıkma eylemi bağlamında. Bu A B’nin nesnelidir demeye benzer. A bütün bir ilgi alanı olsa ve tam tanımlı bir amaç olmasa bile bu metin içinde, insanların kendi ‘tür’lerini ve kendi ‘yaşam’larını ‘nesne’leri haline getirirler demektir. Marks ‘nesne’ sözcüğünü kullanmakla sadece, maddi bir nesne üretir gibi, bunların da insan üretimi ya da gerçekleştirdiği bir olgu olduğunu ima ediyor olabilir. Eğer bu çıkarım doğruysa, o zaman yukarıda Marks’ın insan üretimi ile ilgili sözleri, insan yaşamının insanlar tarafında üretimine de uyarlanabilir. Althusser, Marx‟ın sadece ilk dönemlerinde insan doğası kavramına hümanist bir biçimde yaklaştığını söylemektedir. Onun dışında “tarihi ve politikayı insan özü üstünde temellendiren her kuramla bağlarını kökten kopardı” betimlemesini yapmaktadır. Marx‟ın genel olarak “kuramsal anti-hümanizm” görüşü üzerinde yoğunlaştığına değinmektedir. İnsan dışa bağımlı bir canlıdır. Kendini var edebilmek adına doğaya ve topluma gereksinim duyar. Etkilendiği alanda ne olursa olsun yine kendi toplumunun ona sunduklarıyla sınırlıdır. Tinsel bir insan doğasından söz etmekten çok biyolojik bir doğadan söz edilmektedir. Ancak insanın soyutlama yetisi ve seçim yapma edimi insanın sadece edilgen bir varlık olmadığının göstergesidir. Toplumun ve tarihin biçimlendirmesine ek olarak seçimleriyle tarihe yön verebilme şansına sahiptir. Sonuç olarak ne mutlak insan doğası varlığından ne de mutlak insan doğasının hiçliğinden söz edebiliriz. Tarihten beslenen, toplumsuz var olamayan, yine de toplumun da onsuz var olamadığı, zamana, koşullara göre değişen bir insan varlığından söz etmek daha yerinde olacaktır. İnsan doğasını tümden reddetmek insanı edimsel olarak umutsuzluğa götüren bir noktada durmaktır. Aynı biçimde mutlak bir insan doğası kabulü de tanrısal bir insan özü anlayışına sürüklenmeye neden olur. Birinin yaşamını nesnesi yapmak için böylelikle o birinin yaşamı kontrol altında bir şeymiş gibi davranmak gerekir. Hayal planlarında kişinin gelecek ve şimdiki anını yükseltmek ve bu planları yerine getirmekte gerekli dayanaklara sahip olmak. Böylesi bir yaşam sürdürebilmek için bu kişilik ‘öz etkinliğine’ (gerçekleştirmeye) erişmelidir, ki Marks arzunun yalnızca komünizm kapitalizmin yerini aldığında olanaklı olabileceğine inanır. == İnsan doğası ve tarihsel materyalizm == Marks’ın tarih kuramı insanların çevrelerini değiştirme yollarını ve (eytişimsel ilişki içinde) çevrelerinin de onları değiştirişini tanımlamaya çalışır: }} Marks ideolojiyi sosyal hayatın pozitif veya ilerici bir öğesi olarak ele almamıştır. Marks, ayrıca, proleter ideolojisi, sosyalist ideolojiden veya tarihsel materyalizmi proletaryanın ideolojisi falan olduğundan hiçbir zaman bahsetmemiştir. Napolyon örneğiyle Marks ideolojiyi işçi\köylü sınıfını yanlış yöne sevk edebilecek, egemenlik ilişkilerini tutmaya yardım edebilecek soyut doktrinler ve hayali yanlış görüşler olarak nitelemiştir. Bu yüzden insan doğasının kesin niteliğini dikkate almaya başlamadan önce bile, ‘gerçek, yaşayan’ insanların, ‘amaçlarını kovalayan insanlar’ın Marks’ın tarih kuramının yapı kalıpları olduğunu görebiliriz. İnsanlar dünyaya etki ederler, onu ve kendilerini değiştirirler; böylece de ‘tarih yaparlar’. Hatta bunun ötesinde, insan doğası iki anahtar rol oynar. İlk olarak, üretici güçlerin büyümesi açıklamasının bir parçasıdır, Marks bunu tarihin “itici gücü” olarak tanımlar. İkinci olarak, insanın bir takım ihtiyaç ve güdüleri kapitalizmde oluşan sınıf kutuplaşmasını açıklar.

İnsan doğası ve üretici güçlerin büyümesi

Marks, insan bilinci ile maddi yaşam koşulları arasındaki karşılıklı belirlenim ilişkisinin başka dolayımlara gereksinim duyduğundan da söz eder. Örneğin sınıf bilincinin gelişmesi, kapitalizmin tarihsel bilgisine vakıf olmaya bağlıdır; çünkü sınıf bilinci denilen olgu, kolektif üreticilerin bilimsel bir biçimde oluşturulmuş iradesinin bir yansımasıdır. Böyle bir yansıma, ancak özne ile nesne arasındaki ayrımın aşılmasıyla, yani maddi dünyayı yaratan insan iradesinin aynı zamanda maddi dünyanın da ürünü olduğunun görülmesiyle (şeyleşmenin aşılması) gerçekleşir. İşte bunu sağlayacak olan, Marksist kuramın kılavuzluğunda sosyal gerçekliğin her düzeyinde yürüyen sınıf mücadeleleridir. Marks için mücadele, birlik ve zıtların birliği olan diyalektiğin özüdür. Örneğin “kendinde sınıf” ile “kendi için sınıf” arasında hem karşıtlık hem de birlik içeren diyalektik bir ilişki mevcuttur. Bundan ötürü her ikisi arasındaki karşıtlık, ancak teori ile pratik ve parti ile sınıf arasındaki ilişkinin kurulmasıyla (birliğin sağlanmasıyla) aşılabilir.. Ona göre teknik işbölümü, üretici güçlerin gelişmesine bağlı olarak üretim sürecinin giderek daha karmaşık ve kolektif bir niteliğe bürünmesinden doğan, dolayısıyla doğrudan üreticiler arasında üretimin gerçekleşmesine dönük bir işbölümüdür (sınıf içi farklılaşma). Bu bağlamda üretken emek (kol etkinliği) ile üretken olmayan emek (kafa etkinliği) arasındaki ayrım, farklı sınıf konumlarına değil, emek etkinliğinin farklı biçimlerine denk düşer. Marx, kapitalizmin gelişmesiyle birlikte işçi sınıfının üretken emekten üretken olmayan emeğe doğru genişleyeceğini, dolayısıyla işçi sınıfının giderek daha büyük bir bölümünün üretken olmayan emek biçimlerinde çalışmaya başlayacağını belirtir . Marks “Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı” (1859) kitabının ön sözünde, insan ve toplumuyla ilgili temel kuramsal yaklaşımını şöyle açıklamaktadır:

İnsan doğası, gelişen ihtiyaçlar ve sınıf mücadelesi

Bazı ihtiyaçlar diğerlerinden çok daha önemlidir. Alman İdeolojisi’nde Marks ‘yaşam her şeyden önce yemeyi, içmeyi, bir çevreyi, giyimi ve pek çok başka şeyi içerir’ diye yazar. Onun tartıştığı insan doğasının bu diğer yönleri (öz etkinliği gibi) bu nedenle bu önceliklilere bağımlıdır. Marks görüşünü insanlar eskilerin yerine geçecek yeni ihtiyaçlar geliştirir diye açıklar: ‘birincil ihtiyacın tatmin edilişi (tatmin etme eylemi ve elde edilen tatmin aracı) yeni ihtiyaçlara yol açar’ . == İnsan doğası, Marks’ın ahlaki düşüncesi ve yabancılaşma Geras Marks’ın eseri hakkında şöyle der: ‘Herneyse, kuram ya da sosyo tarihi açıklama ve bilimsel olarak da bu eser özdeki insan ihtiyaçlarına yaslanan ahlaki bir iddianamedir, ahlaki bir dayanak noktası, başka bir deyişle, insan doğasını içeren bir görüştür’. Marks’ın çalışması kapitalizmin suçlamalarıyla doludur. Pek çoğunda insan doğasını güdükleştirici etkisi üstüne atıflarda bulunur. Bununla birlikte, bunu açık bir ahlaki eleştiri olarak hiç formüle etmemiştir; tam tersine, ‘ahlaksal’ temelde kapitalizmi eleştirme ve değiştirilmesini önerme çabalarını yanlış görmüştür. Bunun için iki temeli olduğu görülmektedir. Birisi ahlak ve adalet dilinin ucuz olduğudur: herkes alabilir ve durumlarını savunmak için kullanabilirdi bunu. İkincisi, sosyalizm yolunun ‘idealistçe’ ya da ‘ideolojik’ olarak kavranması eğilimidir. Kendini bu durumdan güçlü bir biçimde ayrı tutmak ihtiyacı hissetmiştir.

Homo faber

Marks, toplum çözümlemesini üretim araçlarının iyeliği üzerinden oluşturduğu iki sınıf ayrımı ile yapmıştır: üretim araçlarına sahip olan burjuva sınıfı ve bu araçlardan yoksun olan işçi sınıfı. Her iki sınıfı da çözümlerken sömüren ve sömürülen sınıfların çatışmasında, insan benliğinin „kurtuluş‟u nasıl bulabileceğinin yollarını aramaktadır. İnsanın çalışma edimi kendini gerçekleştirmenin özünü oluştururken, bu edimin amaç mı yoksa araç mı olduğu sorunsalı insanın „kendi‟ni biçimlendirme olgusunda büyük bir pay sahibidir. Marks'ın bunu incelemesindeki ana neden insanın „kendi‟ olabilmesi için gereken çıkış yolunu bulma arayışıdır. Bu arayış “yabancılaşma” kavramı etrafında kendine farklı bir yer edinmiştir. Kavram erken ve geç dönem yazılarında biçim değiştirse de özellikle 1844 Paris El Yazmaları‟nda ana hatlarıyla belirmiştir.. Genelde Marks'ın reddettiği bir bilgi kuramı, yani özne ile nesne arasında ayrım yapan kuram, kendisine mal edilerek Marksizm olumsuzlanmaya çalışılmaktadır. Örneğin işçi sınıfının öznel koşullarından (sınıf bilincinden yoksun veya uzak olması gibi) işçi sınıfının nesnel olarak var olmadığı sonucu çıkarılmakta, bu sonuçtan da sınıf öznenin soyut bir kurgudan ibaret olduğu hükmüne varılmaktadır. Böyle bir yargının kendisi Marks'ın reddettiği bir akıl yürütme sürecinin (indirgemeci mantık) ürünüdür. Çünkü diyalektik akıl, ne bilinç olgusunu sınıfın nesnel varlığına indirger ne de devrimci pratiği sınıfın kendiliğindenci hareketinden türetir. Marks’a göre “tarih, sınıf mücadalelerinin tarihidir”, çünkü tarihi yaratan toplumsal varlığın iradesi sınıf mücadeleleri içinde gerçeklik kazanır. İnsan doğası belli bir takım yaşamsal güdüler ve eğilimler taşır, gerçekleşmesi gelişmesi olması gerekirken, yabancılaşma bu güdü ve eğilimlerin kısıtlanması koşuludur. Özdeki güçler için yabancılaşma güçsüz bırakmanın yerini tutar; kişinin kendi yaşamını kendi nesnesi yapmak için kişinin yaşamı sermayenin nesnesi haline gelir. Marks yabancılaşmanın komünizm öncesi tüm toplumun bir özelliği olacağına inanır. Yabancılaşma karşıtı ‘gerçekleştirme’ ya da ‘öz etkinlik’dir – kendinin etkinliği, kendi tarafından yönetilen. Marks için üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetle birlikte başlayan bir süreçtir. Özel mülkiyet, insanın özündeki bütünlüğü parçalayacak, onu tek yönlü bir duruma indirgeyecektir: == Gerald Cohen'in eleştirisi == Marks’ın ‘felsefi antropoloji’sinin (yani insan anlayışının) önemli bir eleştirisi, “Analitik Marksizm”in öncüsü Gerald Cohen tarafından “Tarihi Maddeciliği Yeniden Değerlendirmek” yayınında öne sürülmüştür. Cohen' e göre: ‘Marksist felsefi antropoloji tek yanlıdır. İnsan doğası ve insan iyiliği anlayışı daha başka hiçbirşey insan özü sayılamayacak biçimde öz kimlik ihtiyacına fazla önem vermektedir.’ . Bunun sonucu olarak ‘Marks ve izleyicileri din ve milliyetçilik gibi olguların önemini küçültmüştür, bunlar öz kimliğin ihtiyaçlarını karşılar.’ . Cohen Marks’ın ihmalinin kaynakları olarak saptadıklarını tanımlar: ‘Maddenin kökten nesnelliğinin Anti Hegelci, Feuerbachçı onaylanmasıyla Marks, öznenin nesneyle ilişkisine, bu hiçbir şekilde özne değildir, odaklanmıştır ve zaman geçtikçe, öznenin kendiyle olan ilişkisini, ve öznenin diğerleriyle ilişkisinin bu yönünü, ki aracılıdır (yani dolaylıdır), ihmal etmiştir’ . Cohen, ‘Bir kişi yalnızca kendi güçlerini geliştirme ve tatma ihtiyacı duymaz. Kim olduğunu bilmek ister, kendi kimliğinin başkalarıyla olan bağlantılarını bilmek ihtiyacındadır. Hegel’in görmüş olduğu gibi, kendi dışında kendinin üretmediği bir şey ve kendi içinde onunla üstüste çakışan bir şey bulmak zorundadır. Bu onu yaratmış olan sosyal süreç nedeniyledir’ Cohen insanların tipik olarak kimlik yaratmak için güdülenmediklerine, fakat içlerinde içsel olarak var olan, örneğin ‘milliyet ya da ırkk, ya da din ya da herhangi bir dilim ya da bir karışımı muhafaza etmek güdülendiklerine inanır’ . Cohen ‘Marks’ın kendini tanım ihtiyacını reddetiğini’ iddia etmez, fakat yerine gerçeği vurgu nedeniyle bulamadığını iddia eder’ . Cohen ayrıca din vb. yoluyla bulunulacak bir öz anlayış türünün de kesinlik taşıdığını da söylemez . Milliyetçilik ise, ‘kimliklendirmeler iyi huylu, zararsız ve felaket derecede kötücül biçimler alabilir’ der ve ‘milliyetçiliğin bedenleşmesinde devletin iyi bir aracı olduğuna’ inanmaz == Ayrıca bakınız == *1844 Elyazmaları *Karl Marx *Yapısalcı Marksizm *Postmodernizm *Yabancılaşma teorisi == Dış bağlantılar == * Marxists Internet Arşivi == Ek okuma == * K. Marx-F.Engels: “ALMAN İDEOLOJİSİ [2] (Die deutsche Ideologie, 1845-46)”, çev:Sevim Belli, Sol Yayınları, Ankara, 1999.[3] ISBN 975-7399-03-5 * Uluğ Nutku: Feuerbach'ın 'İnsanın Özü' Saptaması, Felsefelogos 19 Hazzın Felsefesi, Bulut Yayınları, Ocak 2008 [4], ISBN 9789758295883 * T. Timur. Marksizm İnsan ve Toplum. İstanbul: Yordam Kitap, 2007, [5] ISBN 978-994-412-212-X * K. Marx . 1844 El yazmaları. Çev:Kenan Somer. İstanbul: Sol Yayınları, 1993.[6] ISBN 9799757399314 * Norman Geras:“Marx and Human Nature: Refutation of a Legend”,[7] ISBN 0860917673 * Gerald Allan Cohen: “Karl Marx's Theory of History: A Defence”,[8] ISBN 978-0199242061 * Francis Fukuyama:Tarihin Sonu ve Son İnsan, Gün Yayıncılık, İkinci Baskı 1993-1999 PDF * Onur Karahanoğulları: Markszim ve Hukuk ,Ankara Üni. SBF Dergisi Yayın Tarihi: Sayı: 3 Cilt: 58 syf. 197-232 PDF ISSN 0378-2921 * Karl Marx İnsan, toplum ve iletişim İletişim kuram ve araştırma dergisi, Sayı 25 Yaz-Güz 2007, s. 199-228 PDF * Karl Marx:1844 Ekonomik ve Felsefi Elyazmaları. PDF * Diyalektik Materyalizm Üzerine Eleştirel Notlar PDF

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Marx'ın insan doğasına dair teorisi
6 yıl önce

Marx'ın insan doğası kuramı onun kapitalizm eleştirisinde, komünizm anlayışında ve onun tarihi materyalist kavrayışında çok önemli bir yer tutar. Marks...

Marx`ın insan doğasına dair teorisi, Genç Marx, Kapitalizm, Komünizm, Ludwig Feuerbach, Marks, Tarihi materyalist kavrayış, 1844 Yazmaları, Birincil kaynak, Doğrulanabilirlik, Kaynak gösterme
Karl Marx
2 yıl önce

gerçekleştirmesine izin verdiğini tartışır. Marx için, insan doğası—Gattungswesen insan emeğinin bir işlevi olarak gerçekleşir. Marx'ın değeri olan emek düşüncesine...

Karl Marx, 14 Mart, 1818, 1883, 19. yüzyıl felsefesi, 5 Mayıs, Adam Smith, Almanya, Antonio Gramsci, Antonio Negri, Batı felsefesi
Marksizm
2 yıl önce

York: Scribner 2009 ISBN 9781416562337 Genç Marx Marx'ın insan doğası kuramı Marksist edebiyat kuramı Marx'ın yabancılaşma teorisi Vikisöz'de Marksizm ile...

Marksizm, Antonio Gramsci, Artı-değer, Asya tipi üretim tarzı, Burjuva, Değişim Değeri ve Kullanım Değeri, Diyalektik Materyalizm, Diyalektik materyalizm, Dünya devrimi, Emek gücü, Emperyalizm
Materyalizm
2 yıl önce

varoluşun insan bilinci gibi maddi olmayan kavramlarla temellendirilmesine karşı çıkarlar. Onlara göre dış dünyanın gerçekliği sorgulanamaz ve insan da bu...

Maddecilik, Antik Yunanistan, Demokritos, Diyalektik Materyalizm, Felsefe, Felsefe Portalı, Filozof, Leukippos, Popüler kültür, Taslak, Ruhani
Tarihsel materyalizm
2 yıl önce

biçimler gibi bir düzine ekonomi tınılı kavram ve kategori girer. Marx'ın tarihsel kuramı, kendi çalışmalarının seyrini izleyerek bu şekilde soyut formülasyonlardan...

Tarihsel materyalizm, 17. yüzyıl felsefesi, 18. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl felsefesi, 20. yüzyıl felsefesi, Analitik felsefe, Antik Çağ felsefesi, Antonio Gramsci, Artı-değer, Asya tipi üretim tarzı, Aydınlanma Çağı
Diyalektik materyalizm
2 yıl önce

ancak Marx'tan çok -sistematik bir felsefe olarak- Engels'te açılımları bulunabilecek felsefe akımı. Engels, Marx daha hayattayken söz konusu kuramı şekillendirmeye...

Diyalektik Materyalizm, 17. yüzyıl felsefesi, 18. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl felsefesi, 20. yüzyıl felsefesi, Analitik felsefe, Antik Çağ felsefesi, Antonio Gramsci, Artı-değer, Asya tipi üretim tarzı, Aydınlanma Çağı
Louis Althusser
2 yıl önce

yansımaları olarak sık sık Marksistler tarafından öne sürülen “insan potansiyeli” ve “insan doğası” gibi düşüncelerin yanlışlığını ortaya koyan Marksist teorinin...

Louis Althusser, 16 Ekim, 16 Kasım, 1917, 1918, 1946, 1948, 1956, 1968, 1973, 1980
Tarih felsefesi
2 yıl önce

incelenir. Bunlardan ilki, akademik tarih dalını "kuram" özelinde incelemekte; tarihsel belgelerin doğası, nesnelliğin ne derece olası olduğu gibi konularla...

Tarih felsefesi, Felsefe, Medeniyet, Tanrı, Tarih, Taslak