Matûridilik

Kısaca: Mâtûridîlik, (Arapça: الماتريدي) ünlü Türk din bilgini Matüridî'nin, Hanefî Mezhebi'nin kurucusu İmam-ı A'zam'ın düşüncesini tâkip eden, akla önemli bir yer veren İslam dini itikad mezhebidir. Türkiye, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Orta Asya ülkelerinde yaygındır. ...devamı ☟

Maturidilik, (Arapça: الماتريدي) ünlü Türk din bilgini Matüridi'nin, Hanefi Mezhebi'nin kurucusu İmam-ı A'zam'ın düşüncesini takip eden, akl önemli bir yer veren İslam dini itikad mezhebi. Türkiye, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Orta Asya ülkelerinde yaygındır. Maturidinin görüşleri Matüridi'nin İslam ilahiyatının meselelerinden Allah iman, peygamberlik konularındaki görüşleri:

İman tanımı

Matüridiye göre iman; "kalp ile tasdik dil ile ikrar"dır. Diliyle ikrar ettiği halde kalbiyle tasdik etmeyen kimse mümin değildir. "İnanç, henüz gönüllerinize yerleşmedi" (Hucurat suresi/14) ayetiyle imanın kalp ile ilgili olduğuna işaret edilir. Ayrıca, "İşte Allah imanı bunların kalplerine yazmış...(Mücadele suresi/22) ayetinde de iman kelimesi kalbe izafe edilmiştir. Bu durumda imanın gerçek rüknü "kalp ile tasdik" tir. İman, tasdik etme, onaylamadır. İman tasdik olunca, aksi de tekzip yani inkar ve yalanlama olacaktır. Tekzib, "inkar" niyetiyle ifade ediliyorsa bunun anlamı küfür'dür. Matüridi, Kitab üt-Tevhid adlı eserinde "İmanın kalp ile tasdik veya marifet olduğu meselesi" başlığı altında, sadece bilmenin iman için yetersizliğini anlatır. O'na göre bir şeyin mahiyetini bilmek onu tasdik etmek anlamına gelmez. Bu sebeple kalpteki iman bilmekten başka bir şeydir. Yani, kalpteki iman ile bilmenin mahiyetleri ayrıdır. Ancak bilgi, kalple tasdikin meydana gelmesinde önemli rol oynar. Zira cehalet de bazen inkarcılığın sebebi olabilmektedir. Matüridi'ye göre hürriyet, iman ve küfrün varlık şartıdır. Yani iman ve küfür tercihle olur.

İman-amel İlişkisi

Genellikle ilmihal kitaplarında kullanılan amel kelimesi; "yapılan iş, fiil, bir kişinin dinin emirlerini yerine getirmesi için yaptıkları" anlamındadır. İmam Şafii'nin aksine Matüridi iman ile ameli birbirinden ayırır. Amelin imandan bir parça olması ve imanın artıp eksilmesi konusunda Matüridi, görüşlerini benimsediği Ebu Hanife'ye uyar. Ebu Hanife ve Matüridi'ye göre iman ve amel ayrı şeylerdir. Çünkü bir ayette "...Allah'a iman eden ve yararlı iş işleyen...(Talak Suresi/11)" ifadesi imanı amelden ayırmış, "yararlı iş işleyen" ifadesi "iman eden" ifadesinden ve ile ayrılmıştır. Ayette geçen imandan maksat, kalp ile tasdiktir. Matüridi'ye göre adam öldürmek, zina etmek, içki içmek... gibi büyük günahlar (günah-ı kebair) da mümini din'den çıkarmaz. Allah'a ve emirlerine-yasaklarına-inanan kimse bunlara uymaz, bunları uygulamazsa dinden çıkmaz ama büyük günahkar olur. Günahkar olan kimse tövbe ile Allah katında af dileyerek kurtulabilir. Bi kişinin tövbesinin kabul edilmesi kişinin niyetine ve yapdıklarına - yapacaklarına bağlıdır, bu nedenle her tövbe eden affedilmez. Allah, Kur'an da "'Sizi yaratan O'dur, kiminiz inkarcı (kafir), kiminiz mümindir. Ey inananlar! Mutluluğa ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah'ın hükmüne dönün" ayetleriyle müminlerin, işledikleri günahlardan tevbeyle affedileceklerini müjdeler. Yani, Allah'ın emirlerini uygulamayan veya uygulayamayan müminler günahkar olurlar. Kafirlik (küfr) ise yalanlamayla, inkarla olur. Maturidinin bu görüşü ameli imanın bir parçası sayan ve bu sebeple namaz veya oruc terkini küfürle eş tutarak ölümle cezalandıran şeriat yorumlarına katılmayan farklı bir bakış olarak düşünülebilir.

Matüridi'ye göre ibadetler

Maturidiye göre Allah insanlara temyiz kabiliyeti denilen iyiyi kötüden, hayrı şerden ayırt etme ve aklını kullanabilme gücünü vermiştir. Allah, aklı olanları dini yönden mükellef kılmış olup aklı olmayanlar "İlahi emrin sorumluluğu dışındadırlar." Akıl sahipleri akıllarını kullanmak suretiyle yaratıcı ve tek olan Allah'ı bulmak ve bilmek zorundadırlar. Ancak, O'na göre Şeriat'ı ve Şeriat'ın bir bölümü olan ibadetlerin ne şekilde yapılacaklarını akıllarıyla belirleyemezler. Bunları ancak peygamberler vasıtası ile öğrenebilirler. Matüridi, amel ile imanı ayrı tutar ve amel ile imanın ayrı şeyler olduğunu savunur. O'na göre, iman etmek mutlaka ibadet etmeyi gerektirmez.'

Allah'ın varlığının bilinmesi

İslam dininde iman esaslarının başında Allah 'a iman gelir. Mümin; öncesi ve sonrası olmayan (ezeli ve ebedi), her şeyi yoktan var eden ve zat'ı, sıfatları ve fiileri yönlerinden bir olan Allah'a imanla yükümlüdür. Allah'ın varlığı, 'Bir
liği (tevhid), yaratıcılığı konusunda birçok ayetler vardır: (En'am suresi/101; Zumer suresi/62; Bakara suresi/117; Âl-i imran suresi/189; Maide suresi/18, 40, 120... gibi). Allah'ın varlığı ve Birliği mantık kurallarıyla da (akılla) ispatlanabilir. Kainattaki varlıkların hareketlerini düzenleyen, bir nizam ve ahenk içerisinde bulunmalarını ve her birinin ayrı ayrı ve diğerlerine zarar vermeksizin görev yapmalarını sağlayan, her şeyin üstünde bir varlık var ki, O da, eşi ve benzeri olmayan Yüce Allahdır. Allah'ın zat'ına ve fiilerine ait sıfatları vardır ve bu sıfatlar Allah'ın Zat'ının aynı da değildir, gayrı da değildir. Allah'ın sıfatları sonradan yaratılmış da değildir.

Allah'ın başka bir kelime ile ifadesi

Allah'a, O'nu yaratılmış varlıklara benzetmeye götüren isim koymak (antropomorfizm) uygun değildir. Çünkü O, Kur'an'da belirtildiği üzere hiçbir şeye benzemez. (Şura suresi/11). Matüridi, "dengi ve benzeri bulunan bir şey çokluk statüsüne girer ve iki sayısı ile başlar. O'na nispet edilebilecek bütün yaratılmışlık kavramlarının ve nitelendirilebileceği bütün sıfatların, yaratılmışlara nispet edildiği ve nitelendirildiği takdirde anlaşılabilecek bir mana ile Allah'a izafe edilmesi batıl olmuştur" der. Bu sebeple Allah'ın, yaratılmışlardan birini çağrıştıran bir isimle, kelimeyle anılması caiz değildir.

Allah'a "şey" denilebilir

Ebu Hanife gibi Matüridi de Allah'a Şey denilmesini caiz görür. Allah'a şey denmesini gerektiren sebep, cisimde mevcut olmadığı için bunu kullanmakta sakınca yoktur. Bunun iki yolla ispatlanması mümkündür: Birincisi, Kur'an'da kendisi için şey kelimesini kullanmaktadır. (Bakınız: Şura Suresi/11; En'am suresi/19) Allah'a şey denilmesi caiz olmasaydı ayetlerin bu kelimeyi Allah'a nispet etmemesi gerekirdi. İkincisi, akli yoldur. Matüridi burada "örf açısından şey'iyyet başka değil, sadece varlık ifade (ispat) eden bir cisimdir. Sabit olmuştur ki bir varlığa şey nisbet etmek sadece onun zatının varlığını ve yüceltilmesini ifade eder. Allah da buna layıktır." ifadelerini kullanırdı. Teftazani Nesefi'nin Akaid'ine yazdığı şerhde bu konu ile ilgili açıklaması yer alır. Ebu Hanife ise Fıkh-ı Ekber adlı adlı eserinde bu konu ile ilgili olarak şunları yazar: "Allahu Teala şey'dir. Ama eşya gibi bir şey değildir. Şey olmasının manası; cisimsiz, cevhersiz, arazsız, zıtsız, eşsiz, ortaksız ve benzersiz olarak sabit olmaktır."

Ru'yetullah

Matüridi ahiret'de Allah'ın görülebileceğini, yani ru'yetullahın mümkün olduğunu savunmaktadır. Kitabındaki şu cümleyle konuya girer: "Aziz ve Celil olan Rabbinin görülmesi hakkındaki söz şundan ibarettir: Bize göre O'nun (Allah'ın) görülmesi gereklidir, haktır, ancak bu rü'yet idraksiz (yani sınırsız) ve tefsirsiz (yani bakanın karşısında olmaktan ve belirli aralıkta olmaktan münezzeh) olacaktır."

Bilgiye ulaşma, kader ve irade hürriyeti

Matüridi, Kitab üt-Tevhid'inde bilgi ve önemi üzerinde ısrarla durur. Bilgi edinme yollarını Matüridi duyular, haberler ve akıl olarak belirler. O'na göre bilgi vehbi olmaz; kesbi'dir. Doğru akıl yürütmeyle ortaya çıkan bilgi bir adet-i ilahiye'dir. Allah insana akletme, aklını kullanma ve temyiz gücünü bahşetmiştir. Maturidi bu görüşü ile vehb ve mükaşefeyi bir bilgi ve irfan yolu olarak öne alan tasavvufçulardan ayrılır. Allah'ın mutlak kudreti ve kader ile insan iradesi arasındaki ilişki konusu İslam düşünürleri arasında farklı yorumlara sebep olmuştur. Bazı Sünni İslam kaynaklarında Muhammed'in keni döneminde "kader"i tartışanlara sinirlendiği ve bu konuda tartışmayı uygun görmediği de anlatılmaktadır. Ancak, eğer Tanrı ortak kabul etmeyen mutlak yaratıcı ise ve insanın eylemleri dahil kader ile olaylar önceden belirlenmiş ise, insan niçin sorumlu olsun ki? Bu soru ve insanın iradesinde hür olup olmadığı sorunu (hürriyet) tartışılmaya devam etmiştir. Cebriyyeciler kader ile her şeyin belirlendiğini, insanın eylemleri dahil her şeyin Tanrı tarafından, önceden değişmez bir şekilde tespit edildiğini ve zamanı gelince yaratıldığını ileri sürmüşlerdir. Onlara göre insanın fiilleri dahil her şey ilahi irade ve emre bağlıdır ve insanın iradesi, çabası ile değiştirilemez. Tarihte bu anlayışın babası olarak Cehm bin Safvan (öl. 746) gösterilir. Buna göre insanların yaptıkları ve yapacakları her şey önceden takdir edilmiştir; insanlar yapmaya mecburdurlar; yapıp yapmama hürriyetleri yoktur. Cebriyye (fatalizm) karşısında bu mezheple taban tabana zıt görüşleri ileri süren bir grup oluştu. Bunlar da kulları, kendi eylemlerinin "yaratıcısı" kabul ediyorlardı. Kaderiyye'ye denilen bu guruba göre de insanın bütün eylemleri Tanrı'nın iradesinden tamamen ayrı ve bağımsız olarak sadece kendi iradesi ile meydana gelir. Bu görüşün öncüleri olarak Ma'bed el-Cüheni ve Geylan ed-Dımışki kabul edilir ve onlar insanın, Tanrı'nın dahli olmaksızın başlı başına ve hür olarak eylem yaratacak kudrete sahip olduğunu ifade ederler. Mutezile mezhebine göre Allah adildir. Bunun gereği olarak insanlara irade hürriyeti vermiştir. İnsan hürdür ve kendi eylemini kendi irade ve isteği doğrultusunda yapar. Yani Mutezile'nin bu konu hakkındaki görüşü Kaderiyye'ninki ile aynıdır. Selefiye bu konuları tartışmamayı yeğlemiş, Eş'ariye ve Matüridiye mezhepleri ise görüş farklılıklarından doğan çelişkileri çözmeye çalışmıştır. Matüridi de Eş'ari gibi, irade hürriyeti bakımından insanı iradesiz robot olarak gören Cebriye ile insanın eylemlerinde Allah'ın hiçbir etkisini kabul etmeyen Mutezile ve Kaderiyye arasında üçüncü bir yol izler. Zira Matüridi bu konuda Kesb ve halk terimlerini kullanır. Halk, insanın kendi kudret ve isteği olmadan meydana gelen eylemlerdir. Refleksler, kalbin çalışması... gibi. Bir de insanın kendi iradesi ile seçtiği eylemlerin yaratılmasıdır. Kulun eylemine "halk" değil, "kesb" denilir. Allah'a ait eylem de "kesb" değil, kesbe bağlı "halk"tır.

Şeriat, tarikat, tasavvuf

Matüridiye göre din, Allah'ı bilmek ve O'na ibadet etmektir. Bütün Peygamberler, Allah'ı bilmeye ve ibadeti de sadece Allah'a has kılmaya davet eden tevhid dinine mensupturlar. Hiçbir Peygamber kendinden önceki peygamberlerin dinini reddetmemiştir. Âdem'den sonra bütün Peygamberler dini aynı, şeriatı değişik tebliğ etmişlerdir. Bu ifadelere delil olarak da "...Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol belirledik. Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı. Lakin size verdiği şeylerde sizi sınamak istedi. Bunun için iyi işlerde yarışın"(Maide suresi/48)" ayeti gösterilir. Matüridi, tasavvuf ve tasavvufun kurumsallaşmış teşkilatı olan tarikatlara mesafelidir. Bu, duygusal değil ilmi bir tavır alıştır. Matüridi'nin mesafeli duruşu tasavvufçuların bilgi kaynakları anlayışı yüzündendir. * Ahmet Vehbi Ecer, "Büyük Türk Alimi Matüridi" * Ahmet Vehbi Ecer, "İslam Tarihi Dersleri" * Ahmet Vehbi Ecer, "Tarihte Vehhabi Hareketi ve Etkileri" * Ahmet Vehbi Ecer, "Tarihte Türkler, İslamiyet ve Mezhepleri" (Erciyes Gazetesi) * Nihat Keklik, "Felsefe-Mukayeseli Temel Bilgiler ve Kaynaklar" * Amiran Kutkan, "Türk Milletinin Manevi Kaynakları" * Sönmez Kutlu, "İmam Matüridi ve Matüridilik" * Abdullah Manaz, "Dünyada ve Türkiye'de Siyasi İslamcılık" * Hanifi Özcan, "Matüridi'de Bilgi Problemi" * Nureddin Sabuni, "Matüridiye akaidi" (Çev.Bekir Topaloğlu) * Hilmi Ziya Ülken, "Millet ve Tarih Şuuru" * M.Sait Yazıcıoğlu, "Matüridi ve Nesefi'ye göre İnsan Hürriyeti Kavramı" * Julius Welhausen, "Arap Devleti ve Sükutu" (Çev.F.Işıltan) * Hulusi Arslan, "Maturidi’ye Göre Evren Ve İnsanın Yaratılış Hikmeti", Hikmet Yurdu Düşünce-Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi (www.hikmetyurdu.com), Yıl: 2, S. 4, (İmam Matüridi ve Matüridilik Özel Sayısı), 71-90. * Abdurrahman Kasapoğlu, "Matüridi’nin İmanda Artmayı İfade Eden Âyetlere Yaklaşımı", Hikmet Yurdu, Düşünce-Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi (www.hikmetyurdu.com), Yıl: 2, S.4 (Temmuz-Aralık 2009), ss. 47 - 69. * Sönmez Kutlu Maturidilik video Ayrıca bakınız * Kelam * Teoloji * İtikadi Mezhepler * İslam felsefesi * Diyanet İşleri Başkanlığı

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.