Mescid-I Dırar

Kısaca: Mescid-i Dırar Peygamber efendimiz zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası ve silah deposu olarak kullandıkları ve Kuba denilen yerde yaptırdıkları mabed. ...devamı ☟

Mescid-i Dırar Peygamber efendimiz zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası ve silah deposu olarak kullandıkları ve Kuba denilen yerde yaptırdıkları mabed.

Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine-i münevvereye hicretinden sonra, birçok kimsenin Müslüman olması, münafıkların hoşuna gitmedi. Münafıkların başı olan Abdullah bin Ubey bin Selul'ün dayısının oğlu olan Ebu amir, papazlığa özenir ve papaz elbisesi giyerdi. Peygamber efendimizi kıskanarak kendisine uyanlarla birlikte Mekke'ye gitti ve müşriklere katıldı. Bedir, Uhud ve Hendek muharebelerinde Müslümanlara karşı savaştı. Mekke'nin fethinden sonra Şam'a kaçtı. Oradan Medine ve Kuba'daki münafıklara haber gönderip, kendisine Kuba'da bir mabed yapmalarını ve burasını silah deposu olarak kullanmalarını istedi. Kendisinin de Bizans ordusuyla yardıma geleceğini bildirdi. Münafıklar da Peygamber efendimizin hicreti esnasında Medine'ye gelirken Kuba'da inşa ettirdikleri Kuba Mescidi karşısında gösterişli bir mescid bina ettiler.

Münafıklar, Müslüman cemaati bölmek, kendi emellerine ulaşmak için fitne çıkararak onları birbirine düşürmek istiyorlardı. Hatta Bizans askerleri Medine'ye gelince, mescide depo ettikleri silahlarla onlara yardım edeceklerdi. Peygamber efendimizin orada namaz kılmasını sağlamakla da, Mescid-i Dırar'ın mukaddes bir yer olduğu intibaı hasıl olacaktı. Böylece Müslümanlar orada namaz kılmak için yarışa girecek ve münafıkların ağına düşeceklerdi.

Peygamber efendimiz, Tebük'e gitmek üzere hazırlandığı sırada, Dırar Mescidinin kurucularından beş kişilik bir heyet gelerek; “Ya Resulallah! Kış gecesinde ve yağmurlu zamanlarda hasta ve hacet sahibi olanların namaz kılmaları için bir mescid yaptık. Sel geldiği zaman vadi, Kuba Mescidi cemaatı ile aramıza engel oluyor. Namazımızı kendi mescidimizde, sel çekilip gidince de onlarla birlikte kılacağız. Senin gelip mescidimizde bize namaz kıldırmanı arzu ediyoruz.” dediler. Sevgili Peygamberimiz de; “Ben, şimdi sefere çıkmak üzere meşgul bulunuyorum. Seferden dönüp gelecek olursak ve Allah da dilerse, yanınıza gelir, onun içinde size namaz kıldırırız.” buyurdu.

Peygamber efendimiz, Tebük'ten dönüp Medine'ye gelirken, Zi-Evan denilen yerde konakladı. Bu sırada Dırar Mescidi kurucuları, yani münafıklar, gelip Peygamberimizi mescidlerine götürmek istediler. Peygamber efendimiz, münafıkların bu davetini kabul buyurarak gitmeye karar vermişti. Allahü teala, Tevbe suresi 107-110. ayet-i kerimelerini indirerek gerek Dırar Mescidi ve gerek bu mescid halkı hakkında işin iç yüzünü bildirdi. İnen ayetlerde mealen şöyle buyruldu:

Bir de zarar vermek, müminlerin arasına ayrılık sokmak için ve bundan önce Allah ve Resulü ile harp edenin gelmesini beklemek için bir bina yapıp, onu mescid edinenler ve; “Bununla iyilikten başka bir şey kasd etmedik.” diye muhakkak yemin edecek olanlar vardır. Allahü teala şahitlik eder ki; onlar, şeksiz-şüphesiz yalancıdırlar. Sen onun içerisinde hiçbir vakit namaza durma. Ta ilk gününde temeli takva üzerine kurulan mescid, senin içinde kıyamına elbette daha layıktır. Orada tertemiz olmalarını arzulamakta olan erler vardır. Allahü teala çok temizlenenleri sever.

Binasını, Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yerin kıyısına kurup da onunla birlikte kendisi de Cehennem ateşine çöküp giden kimse mi? Allah, zalimler güruhuna hidayet vermez. Onların kurdukları bina, kalplerinde temelli bir şek ve nifaka sebep olacaktır. Meğer bu kalpleri ölümle parçalanmış olsun. Allahü teala herşeyi bilen, her yaptığını yerli yerince yapandır.

Peygamber efendimiz bu ayetlerin nazil olmasından sonra, Malik bin Duhşüm ile asım bin Adiy'e (radıyallahü anhüma); “Şu halkı zalim olan mescide gidiniz. Onu yıkınız, yakınız.” buyurdu. Onlar da akşamla yatsı arasında gidip, binayı ateşe verdiler. O sırada Dırar Mescidi cemaati içeride olup, Mücemmi bin Cariye de Dırar Mescidinin önünde bulunuyordu. Dırar Mescidini yakıp, yıktıkları sırada, hiç ses çıkaramayan münafıklar dağılıp gittiler.

Böylece münafıkların alevlendirmek istedikleri fitne-fesad ateşi söndürülmüş oldu. Müslümanlar arasındaki sevgi ve muhabbet bir kat daha arttı. Bu hadiseden sonra birlikleri bozulan münafıklar dağıldılar. Başları olan Abdullah bin Übey bin Selul bu hadiseden iki ay kadar sonra öldü. Nihayet Arabistan'da müşrik ve Yehudilerin başları ezildiği gibi münafıkların da başları ezildi ve İslama karşı durma, engelleme faaliyetleri ortadan kaldırıldı. Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.