Müeyyedzadeler

Kısaca: Müeyyedzadeler Osmanlı Devletinde yetiştirdiği alimlerle Ünlü bir aile. Müeyyedzadeler ailesinden yetişen alimlerin en Ünlüları şunlardır: 1. Müeyyedzade Abdurrahman Efendi: İsmi Abdurrahman olup, aslen Amasyalıdır. Ebu İshak Kazeruni neslindendir. Babası Ali Çelebi olup, bu aile daha sonra Müeyyedzade lakabıyla tanındı. Abdurrahman Çelebi'nin babası Ali Çelebi, Amasya'da Yakut Paşa zaviyesinde vazifeliydi. Abdurrahman Efendi, İstanbul'un fethinden üç sene sonra 1456 senesinde dünyaya ...devamı ☟

Müeyyedzadeler Osmanlı Devletinde yetiştirdiği alimlerle Ünlü bir aile. Müeyyedzadeler ailesinden yetişen alimlerin en Ünlüları şunlardır:

1. Müeyyedzade Abdurrahman Efendi: İsmi Abdurrahman olup, aslen Amasyalıdır. Ebu İshak Kazeruni neslindendir. Babası Ali Çelebi olup, bu aile daha sonra Müeyyedzade lakabıyla tanındı. Abdurrahman Çelebi'nin babası Ali Çelebi, Amasya'da Yakut Paşa zaviyesinde vazifeliydi. Abdurrahman Efendi, İstanbul'un fethinden üç sene sonra 1456 senesinde dünyaya geldi. 1516 senesi Berat gecesinde vefat etti. Kabri, İstanbul'da Eyyub Sultan hazretlerinin türbesinin başucu tarafındadır.

Şehzade Bayezid Amasya'ya sancak beyi tayin edildiğinde babası Ali Çelebi, Şehzade'nin nişancısı oldu. Bu sırada çocuk yaşta olan Adurrahman Efendi babasının şehzade Bayezid ile alakası sebebiyle Bayezid'in yakın çevresine girdi. Babasından ve o zamanki Amasya alimlerinden ilim tahsil etti. Nihayet şehzade Bayezid'in sohbet arkadaşı oldu.

Abdurrahman Efendi yirmi iki yaşındayken Mekluk Devleti sınırları içinde olan Haleb şehrine gitti. Buradaki alimlerle görüştü. İlmi toplantı ve derslerde bulundu. Büyük alim Celaleddin-i Devani'ye talebe oldu. Yedi sene müddetle zamanın akli ilimlerini tahsil etti, din ilimlerini de öğrendi. Büyük alim Celalüddin-i Devani ona icazetname verip (ders okutması için) izin verdi.

Müeyyedzade Abdurrahman Efendi, Sultan İkinci Bayezid Hanın tahta geçmesiyle memleketi olan Amasya'ya geldi. Daha sonra İstanbul'a gidip oradaki alimlerle tanıştı. alimlerin hepsi Abdurrahman Efendideki ilim ve fazilete hayran kaldılar. Zamanın alimlerinden Hatibzade, Müeyyedzade hakkında Sultana haber gönderdi. Bunun üzerine Müeyyedzade Abdurrahman Efendi İstanbul'daki Kalenderhane Medresesine müderris tayin edildi. Daha sonra da Fatih Semaniye Medreselerine girdi. Burada sekiz sene ders okutup talebe yetiştirdi. 1493 senesinde Edirne kadılığına getirildi. 1501'de Anadolu kazaskeri oldu. 1505 senesinde de Rumeli kazaskerliğine tayin edildi. Altı sene kadar bu vazifeyi yürüttükten sonra, 1511 senesinde ilmi ve hukuki meselelere vukufiyeti sebebiyle şeyhülulema (alimlerin reisi) kabul edildi. 1511 senesinde emekli oldu.

Müeyyedzade Abdurrahman Efendi; Yavuz Sultan Selim Han devrinde 1513 senesinde tekrar Rumeli kazaskeri yapıldı. Çaldıran Savaşına katıldı. 1514 senesinde tekrar emekli oldu.

Müeyyedzade Abdurrahman Efendi, ilme ve kitaplara çok düşkün idi. Kütüphanesinde yedi bin cilt kitabı vardı. Arapça, Farsça, Türkçe şiirler yazdı. Şiirlerinde Hatimi mahlasını kullandı. Hüsn-i hatta da çok mahirdi. Amasya'dayken Ünlü hattat Şeyh Hamdullah Efendiden hat dersleri almıştı. İslam alimlerinin en büyüklerinden olan İbn-i Kemal ve Ebüssü'ud Efendi gibi alimleri yetiştirdi.

Abdurrahman Efendinin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: 1) Kadr Suresinin Tefsiri, 2) Risale fi Eşhüri Ma'lumat, 3) Şerhi Miftah Haşiyesi, 4) Risale fi Tahkiki Cüz'ü La Yetecezza, 5) Şerh-i Mevakıf Haşiyesi, 6) Feteva, 7) Risale fi Kurret-il-Müdahrece, 8) Kelam ilmine dair bir risale: Bu eserinde kelam ilminin zor anlaşılan meselelerini anlaşılır şekilde yazdı.

2. Müeyyedzade Abdülhay bin Abdülkerim Efendi: Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 1543 (H.950) senesinde Amasya'da vefat etti.

Abdülhay Efendi, küçük yaşta ilim tahsiline başladı. İstidadının (kabiliyetinin) fazla olması sebebiyle ilmi mertebesi günden güne artarak yetişti. Amasya Medresesinde müderris oldu. Daha sonra İstanbul'da bulunan Mustafa Paşa Medresesine naklolundu. Orada bir müddet vazife yaptıktan sonra müderrislikten ayrılıp, kadılığa geçti. Çeşitli beldelerde kadılık yaptı. Daha sonra bu vazifeden de ayrılıp amcası Hacı Efendinin zaviyesine yerleşti. Yalnız kalmayı, daima ibadet ve taat ile meşgul olmayı tercih etti. Bir zaman sonra kendisine yapılan ısrarlar sebebiyle önce Emed daha sonra Amasya vilayeti baş kadılığına tayin edildi. Bir müddet hizmetten sonra kendi hanesine çekilip ibadet ve taat ile meşgul oldu. Bu esnada vefat etti.

Müeyyedzade Abdülhay Efendi, arif, faziletler sahibi üstün bir zat idi. Yaptığı işlerin Allahü tealanın rızasına uygun olmasına çok gayret ederdi. Her işinde tedbirli ve ihtiyatlı idi. Güzel ahlak sahibi olup, ihtiyaç sahiplerine gayet müsamahakardı. Kimseye sıkıntı vermez, hayır hasenat yapmaya can atardı.

Müeyyedzade Abdülhay Efendi, Arabi ilimlerde tefsir, hadis ve fıkıhta mütehassıs idi. İlminin yüksekliğiyle birlikte hattatlıkta da mahir olup, çok güzel yazı yazardı.Ömrünü dinine, devletine milletine hizmetle geçirip, çok talebe yetiştirdi.

3. Müeyyedzade Abdülvehhab Efendi: Babası Abdurrahman Efendidir. 1514 (H.920) senesinde doğdu. Doğum yeri kesin olarak bilinmemektedir. 1573 (H. 970) senesinde vefat etti.

Abdülvehhab Efendi, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman Han zamanlarında yaşadı. yüzyılının alimlerinden Molla Süleyman Rumi, Abdüllatif Efendi ve Pirizade Muhammed Çelebi'nin hizmet ve sohbetlerinde yetişti. Ebüssü'ud Efendiden ve Kemalpaşazade hazretlerinden ilim öğrendi. 1532 senesinde tahsilini tamamlayıp, mülazım stajyer) olmaksızın İstanbul'da İbrahim Paşa Medresesine asaleten müderris tayin edildi. 1533'te Davud Paşa Medresesine, 1534'te Edirne Halebiye Medresesine nakledildi. Daha sonra Mekke-i mükerremeye gidip hac farizasını eda etti. Hac dönüşü İznik'te Orhan Gazi Medresesinde ders okutmaya başladı. 1548'de Edirne Darülhadisine müderris oldu. 1558'de Bursa'da Muradiye Medresesine tayin edildi. Bu vazifedeyken vefat etti. Şerh-i Tehafüt-ül-Felasife adlı eseri vardır.

4. Müeyyedzade Abdürrahim Çelebi: Müeyyedzade Ali Efendinin oğludur. Doğum tarihi bilinmemektedir. Kendisine Hacı da denilmiştir. 1537 senesinde İstanbul'da vefat etti. Kardeşi Müeyyedzade'nin yanına, Eyüpsultan civarına defnedildi.

Abdürrahim Efendi Kanuni Sultan Süleyman Han devri alimlerinden olup, Molla Sinan Paşa ve Hocazade'nin yanında ilim öğrendi. Çok zeki ve gayretliydi. Din ve fen bilgilerinde mütehassıs oldu. Zahiri ilimleri tamamladıktan sonra tasavvuf yoluna girdi. Büyük veli İskilipli Şeyh Muhyiddin Efendinin hizmet ve sohbetinde bulundu. Abdürrahim Efendi Sultan İkinci Bayezid Hanın Muhyiddin Efendi için yaptırdığı zaviyede uzun seneler hizmet etti.Yüksek hallere ve manevi makamlara kavuştu.Hocasının kızıyla evlendi. Muhyiddin ve Muslihiddin Şirazi efendilerin vefatlarından sonra Abdürrahim Çelebi onların yerine geçip burada insanlara doğru yolu gösterdi. İslamiyetin gösterdiği güzel ahlakı öğretti.

Abdurrahim Çelebi güzel ahlak sahibi olup, kerametleri görüldü. Ünlü vasiyetnamesi şöyledir:

“Bismillahirrahmanirrahim. Yanımda bulunan kişiler şahit olsunlar. Fakir Abdürrahim bin Ali bin Müeyyed el-Katib'in vasiyeti:

Allahü tealanın bir ve noksansız olduğuna, eşi, ortağı, benzeri olmadığına, hiçbir varlığa muhtac olmadığına, doğurmadığına ve doğurulmadığına (ana, baba ve oğul olmadığına) kesin olarak inandım. Allahü teala, Muhammed aleyhisselamı bütün insanlığa, diğer peygamberleri de bazı kavimlere gönderdi. Hepsinin bildirdikleri haktır ve gerçektir. Onların hepsi, kıyamet gününün, Cennet ve Cehennemin, Mizan ve Sıratın, nimet, azab ve affın, kabir hayatının hak olduğunu bildirdiler. Bu imanla yaşadım ve bu imanla vefat ediyorum.

Dostlarıma ve talebelerime şunları vasiyet ediyorum: Ben vefat ettikten snora, ilk gecede yetmiş bin defa “La ilahe illallah” okusunlar. Sonra hepsi, Allahü tealanın azabından mutlak kurtuluşum için dua etsinler. Allahü tealanın her türlü azabından, Muhammed aleyhisselamın tebliğ ettiklerini tasdik etmemiz sebebiyle, dualarının kabul olacağı ümidiyle kurtulabilirm.

Yine dostlarıma ve talebelerime, gerekli şekilde techiz, tekfin ve defn etmelerini, kabrim üzerine türbe ve ziyaretgah yapmamalarını, cenaze namazımda bid'at işlenmemesini ve bid'at ehli kimseleri bulundurmamalarını, elbiselerimden derecelerine göre dostlarıma ve salih kimselere verilmesini vasiyet ediyorum. Beni böylece dualarıyla, kardeş ve dost olarak hatırlamalarını istiyorum. Dinen kendilerine düşen vazifelerin yapılmasını sağlamaları böylece mümkün olur. Size söylediğimi hatırlayacaksınız. İşlerimi Allahü tealaya havale ediyorum. Muhakkak O, kullarını görür. Kendim ve sizin için Allahü tealadan magfiret diliyorum. Vasıyetimi, “Sübhaneke Allahümme ve bi-hamdike la ilahe illa ente estagfiruke ve etubü ileyke fagfirli verhamni inneke entel gafururrahim” diyerek bitiriyorum.

Yine dostlarıma ve talebelerime, namaz iskatı, yemin ve oruç keffareti için terekemden bin dirhem vermelerini ve borçlarımı ödemelerini vasiyet ediyorum.”

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.