Nakşa Kuşatması (Mö 499)

Kısaca: Nakşa Kuşatması MÖ 499 yılında Milet tiranı Aristagoras'ın, Akamenid İmparatoru I. Darius adına ve desteğiyle giriştiği bir kuşatma harekatı olup başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Aristagoras'ın bu harekatı, 50 yıl sürecek Grek – Pers Savaşları'nın hemen öncesinde, etkileriyle bu savaşlara yol açan bir gelişmeler dizisine yol açmıştır. ...devamı ☟

Nakşa

Kuşatma

MÖ 499 yılında Milet tiranı Aristagoras'ın, Akamenid İmparatoru I. Darius adına ve desteğiyle giriştiği bir kuşatma harekatı olup başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Aristagoras'ın bu harekatı, 50 yıl sürecek Grek – Pers Savaşları'nın hemen öncesinde, etkileriyle bu savaşlara yol açan bir gelişmeler dizisine yol açmıştır. Aristagoras'n Nakşa Adası'na saldırması, adalarına dönmenin bir yolunu arayan sürgündeki Nakşa soylularının kendisine başvurmasıyla hesaplanmış gibi görünmektedir. Milet'deki durumunu sağlamlaştırmak için bunu bir fırsat olarak gören Aristagoras, bağlı olduğu hükümdar I. Darius'dan ve Sard SatrabArtaphernes'den Nakşa'yı istila etmek için yardım istemiştir. Böylece oluşturulan Milet ve Pers kuvvetleri, Pers donanmasıyla Nakşa'ya sefere çıkmışlardır. Sefer kısa sürede bir fiyaskoya dönüştü. Karyalı tarihçi Herodot'un anlatımına göre, Arsitagoras'la Pers generali Megabates Nakşa yaklaşımında tartıştılar ve içlerinden biri, muhemelen Megabates Nakşalılar'a yaklaşan kuvvetler konusunda istihbarat verdi.

Kuvvetler

çağın kuşatma yöntemleri gereğine uygun biçimde kenti kuşattılar. Ancak dört ay geçmesine karşın, hazırlıklı bir savunmanın karşısında sonuç elde edemediler. Bu sürenin sonuna gelindiğinde bu kuşatma için ayrılan parasal kaynaklar tükenmişti ve kuvvetler kuşatmayı kaldırıp geri dönmek zorunda kaldılar. Bu başarısız seferin ardından bir tiran olarak görevden alınacağı endişesine kapılan Aristagoras, tüm İyon kent devletlerini I. Darius'a karşı bir ayaklanma yönünde kışkırtmaya girişmiştir. Ayaklanmayı bastırmak için Önasya'ya karşı üç yıl süren Pers saldırıları kesin bir sonuç getirmedi. Daha sonra Pers kuvvetleri yeniden toparlanıp bu kez ayaklanmanın merkezi sayılan Milet üzerine yüklendiler. Lade Deniz Muharebesi'nde İyon donanmasının ağır bir yenilgiye uğraması İyon Ayaklanmasını da çökertmiştir. İyon Ayaklanması'nın çözülmesiyle Önasya yeniden Pers kontrolüne geçmiş de olsa I. Darius, ayaklanmayı askeri yönden desteklemiş olan Atina ve Eretria'yı cezalandırmaya yemin etmişti. Dolayısıyla MÖ 492 yılında Yunanistan'ın istilası için başlatılan birinci Pers genel saldırısı, Nakşa'daki başarısız girişimin ve İyon Ayaklanması'nın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Kaynaklar

İyon Ayaklanması konusunda esas itirbariyle birincil kaynak Karyalı tarihçi Herodot'tur. "Tarihin babası" olarak bilinen Herodot, MÖ 484 yılında Halikarnas'da dünyaya gelmiştir. Grekçe Historia, Tarihler adlı çalışmasını yaklaşık olarak MÖ 440-430 yılları arasında kaleme almıştı. Tarihler, esas olarak Grek – Pers Savaşları'nın nedenlerini irdelemek üzere çalışılmış bir eserdir ve halen geçerli bir kaynak sayılmaktadır. Herodot'tan sonraki, Tukididis gibi bazı tarihçiler, her ne kadar onun tarzını izlemişlerse de eleştirmekten de geri kalmamışlardır. Bununla birlikte Tukididis kendi tarih çalışmasını, Herodot'un bıraktığı yerden, Sestos

Kuşatma

sı'ndan başlatmayı seçmiştir. Muhtemelen, Herodot'un çalışmasının düzeltilmeye ya da yeniden yazılmaya gerek duymayacak kadar doğru olduğunu düşünmüştü. Sonuç itibariyle Rönesans Avrupa'sında çok okunmaya devam ediyor olsa da Herodot hakkında olumsuz bir yargı sürmüştür. Ancak 19. yüzyıla gelindiğinde, yazdıkları bir kısım arkeolojik bulgularla defalarca desteklenince Herodot'un değeri kabul edilir olmuştur. Günümüz yaygın görüşü, Herodot'un çalışmasının son derece değerli bir tarih kaydı olduğu yönündedir. Bununla birlikte, özellikle birliklerdeki mevcutlar ve tarihler konusunda verdiği ayrıntıların yer yer kuşkuyla karşılanması da söz konusu olmaktadır. Herodot'ta Pers karşıtlığı yanında ilginçtir ki özellikle İyon Ayaklanması konusunda İyonlara karşı olan bir tarafgirliğe işaret eden çağdaş araştırmacılar vardır. Örneğin George Beardoe Grundy, Herodot'un "yaşamın herhangi bir bölümünde İyonya'lılar hakkında söylenecek hemen hiçbir iyi sözü" olmadığını yazmaktadır. İngiliz tarihçi Andrew Robert Burn ise "kin doludur ve dürüst değildir" demektedir. Yakın geçmiş Bronz Çağı Çöküşü ardından Antik Yunanistan'da saray ekonomileri çökmesiyle nüfusun önemli bir bölümü, daha güvenli bulunan Önasya'ya göç ederek oralarda yerleştiler. Bu yerleşimciler Antik Yunanistan'ın dört ana kabilesinden üçü olan Aioller, İyonlar ve Dorlardır. İyon boyları, Lidya ve Karya kıyılarına yerleşerek İyonyayı oluşturacak 12 kent devleti kurdular. Bu tarihten Akamenid İmparatorluğu'nu kuran II. Kiros tarafından yıkıldığı tarihe kadar (MÖ 564) Lidya hakimiyetinde kaldılar. Önasya'daki Pers yönetimi, özellikle Batı Anadolu kıyılarını ticari ilişkileri yönünden serbest bırakmıştı. "Ancak ekonomik ağırlık merkezi olan Batı Anadolu ile bağları kesilmiş olan Yunanistan, buradaki kolonileri Pers'lere karşı ayaklanmaları yönünde desteklemiştir." Öte yandan Pers İmparatoroluğu için İyon kentlerini hakimiyet altında tutmak, istila edilmiş olan diğer imparatorluk bölgelerine oranla bazı güçlükler göstermektedir. II. Kiros, İmparatorluğun diğer bölgelerinde Musevi din adamları gibi, "seçkin" grupları, hakimiyetini güçlendirmek amacıyla desteklemiş, kollamıştı. Bu yüzden Pers Sarayı İyon kent devletlerinde bir tiranın yönetime gelmesini, kendilerini İyonya'nın iç çatışmalarına sürüklese de desteklemek durumunda kalmışlardır. Bir başka risk de bazı tiranların kendi yönetimlerini olabildiğince bağımsız kılma girişimleri olabilecekti ve bu tiranların bir şekilde değiştirilmesi zorunluydu. Aristagoras'ın amcası Histiaeus, MÖ 513 yılında I. Darius'la sefere katılmıştı. İstediği ödül sorulduğunda istila edilmiş Trakya topraklarının bir bölümünü talep etmiştir. Bu istek yerine getirilmekle birlikte Histiaeus'un hırsı, I. Darius'un danışmanlarının dikkatinden kaçmamıştır. Sonuçta, daha fazlasıyla ödüllendirildi ve Kral'ın yakın çevresine dahil edilerek kışlık başkent Susa'da kalması istendi. Aristokratların bu başarısına karşın Nakşa, sınıfsal gerilimler ve iç çekişmeler karşısında bütün bütün savunmasız değildi. Nitekim kısa bir süre sonra MÖ 500 öncesinde halk aristokratları dışlayarak siyasal erki ele geçirdi ve Ada'da demokrasiyi kurdu. Nakşa'dan sürgün edilmiş olan söz konusu aristokratlardan bazıları MÖ 500 yılında Aristagoras'a baş vurarak Ada'yı ele geçirmesi için teşvik ettiler. Dahası, tüm seferin masraflarını karşılayaklarına söz verdiler ve diğer Kiklad Adaları'nın da Darius'a boyun eğeceğini vaad ettiler. Nakşa'yı istila etmekle Milet'teki durumunu güçlendireceğinin hesabını yapan Aristagoras, Lidya Satrap'ı Artaphernes'e bir teklifle yaklaşmıştır. Eğer Artaphernes, bir orduyla kendisini askeri yönden desteklerse, Nakşa'yı ele geçirdiğinde, ki böylece I. Darius'un İmparatorluğu'nun sınırlarını genişletmiş olacaktır, ele geçen ganimetten, genişleteceği ordusunun maliyetini karşılamakta kullanabileceği bir pay verecekti. Artaphernes bu tekliften çok memnun kaldı ve Aritagoras'ın istediğ 100 gemi yerine 200 gemi vereceğini söyledi. Ancak önce sefer için I. Darius'un onayı alınmalıydı. I. Darius bunu onaylayınca, ertesi yıl 200 trireme'den oluşan bir donanma Nakşa'ya saldırı için toplandı. Kuvvetler Herodot tarafların güçleri hakkında kesin sayılar vermese de bu konuda yine de bir fikir vermektedir. Herşeyden önce, Nakşa kuvvetlerini tüm bir nüfus olarak düşünmek mümkündür, çünkü kendi kentleri ve toprakları için savaşacaklardır. Herodot Nakşa'nın 8 bin "kalkanlı asker" çıkarttığını belirtmektedir. Bunu, Nakşa'nın sekiz bin kadar askeri hoplit olarak donatabildiği şeklinde anlamak da olanaklıdır. Bu savaşçılar Nakşa savunmasının belkemiğini oluşturmaktaydı. Dolayısıyla Pers kuvvetlerinin 8-9 bin askerden oluştuğu ileri sürülür. Ayrıca her gemi için yeterli sayıda kürekçi de sefere katılmıştır. Muharebe öncesi Pers filosu MÖ 499 yılının baharında gerektiği şekilde hazırlandı ve İyon sahillerine, Milet'e yelken açtı. Artaphernes ordunun ve donanmanın komutasını kendisinin ve Darius'un kuzeni Megabates'e vermiştir. Gemiler, Aristagoras'ın donanma ve ordusundan oluşan kuvvetleri de alarak yeniden Kiklad Adaları'na gitmek üzere yelken açtılar. Donanma, Nakşa'yı kuşkulandırmamak için önce kuzeye, Çanakkale Boğazı istikametine yönelmiştir. Sakız Adası'na ulaştıktan sonra güneye çark ederek Kiklad Adaları'na yönelmiştir. Herodot, Megabates'in gemilerin nöbetçilerini denetlerken (muhtemelen geceyi geçirmek için sahile yanaştıklarında), Myndos'dan (günümüzde Gümüşlük) bir gemide hiç nöbetçi bulunmadığını gördüğünü yazmaktadır. Herodot'un anlatımına göre olayın gelişimi şöyle olmuştur. Megabates muhafızlarına geminin kaptanını bulmaları için emir verdi. Gemi kaptanı, gemi kürek deliklerinden birine, başı gemi dışında, vücudu içerde olarak itilmiş olarak bırakılarak cezalandırıldı. Arkadaşının durumu hakkında bilgi Aristagoras'a iletildiğinde gidip Megabates'den kararını gözden geçirmesini istedi. Magabates Aristagoras'ın isteğini geri çevirince kendisi gidip kaptanı kurtardı. Megabates bu durumu öğrendiğinde çok sinirlenmiştir. Herodot, bu olayla çileden çıkan Megabates'in Nakşa'ya bir tekneyle haber göndererek yaklaşmakta olan kuvvet hakkında uyardığını yazmaktadır. Herodot'a göre Nakşalılar seferden önceden haberdar değildi. Bu konuda haber gelince, bir kuşatma altında dayanmayı sağlamak için tarlalardan herşeyi kent içine getirip erzak depoladılar ve surları güçlendirdiler. Kuşatma Pers ve İyon kuvvetleri adaya ulaştıklarında iyi tahkim edilmiş bir savunmayla karşılaştılar. Ayrıca bol erzak depolanmıştı. Herodot açıkça belirtmez ama bu kent muhtemelen Ada'ya adını veren başkenttir. Herodot askeri harekatlar hakkında birkaç ayrıntı vermektedir. Herşeyden önce muhtemelen kente bir ilk taarruz olmuştu fakat geri püskürtüldü. Bu başarısız saldırı ardından İyon ve Pers kuvvetleri kenti kuşatma altına aldılar. Ancak dört ay geçtiğinde, Aristagoras'ın harcamalarıyla da eldeki para ve erzak tükenmişti. Bu durumda eli boş olarak geri dönmekten başka çare kalmamıştır. Ayrılmadan önce sürgün edilmiş aristokratlar için Ada'da güçlü bir tahkimat inşa edilmiştir. İç karışıklıklar sonucu sürgün edilenlerin geri dönüşüne olanak sağlamak için onlara bir üs sağlamayı amaçlayan bu uygulama, Grek dünyasında alışıla geldik bir stratejidir. Herodot İyon Ayaklanması'nı her ne kadar Aristagoras'ın kişisel endişe ve hırslarına bağlıyorsa da açıktır ki, yine Herodot'a göre Pers Sarayı tarafından dayatılan tiranların yönetimine karşı genel bir hoştuksuzluk yaygındı ve bu durum olayları zaten bir ayaklanma yönünde geliştiriyordu. Bu yüzden Aristagoras'ın her yerde tiranlık yerine demokrasi hükümet şeklini geçirmesi, İyonya'nın tümüne yayılacak bir ayaklanmayı teşvik etmiştir. Aristagoras Önasya'daki tüm Grek dünyasını ayaklanma içine çekmeyi başardı. Fakat, Pers kuvvetleriyle savaşabilmek için başka müttefiklere ihtiyaçları olduğunu da fark etmiştir. Bu amaçla MÖ 499 kışında Yunanistan'a giderek müttefik bulmaya çalıştı. Ancak Sparta'yı ikna etmekte başarılı olamadı. Yine de Atina ve Eretria İyon Ayaklanması'nı desteklemeyi kabul etmişlerdir. Bu filo, Efes yakınlarında İyonya esas kuvvetleriyle birleşti. Daha sonra bu kuvvet Efesliler'in önderliğinde Artaphernes'in satraplık başkenti Sard'a yürümüştür. Bu arada Sard'a saldırıldığı haberinin ulaşması üzerine Önasya'daki Pers birlikleri toparlanıp Sard'a yürüşe geçmişlerdir. Kente ulaştıklarında düşmanlarının geri çekildiğini öğrendiler. Bunun üzerine Grek ve İyon kuvvetlerinin peşine takılmış ve Efes dışında onlara yetişmişlerdir. Yorgun ve moralsiz bu kuvvetler ister istemez muharebeye girdiler ve Efes Muharebesi sonucunda ağır bir bozguna uğradılar. Bu yenilgiye karşın ayaklanma hızla yayılmıştır. İyon kent devletleri Çanakkale Boğazı'na ve Marmara Denizi'ne asker gönderdiler, Byzantion'u ve diğer yakın kentleri aldılar. Bu arada Karya da ayaklanmaya katıldı. Önasya'da İyon Ayaklanması'nın bu şekilde yayılması Kıbrıs Kralını da teşvik etti ve Kıbrıs da Pers hakimiyetine karşı baş kaldırdı. İzleyen üç yıl boyunca Pers ordusu ve donanması Karya ve Kıbrıs'daki ayaklanmalarla savaştı. Bu süre içinde İyonya'da nisbeten hareketsiz fakat huzursuz bir durum hakimdir. Bu Pers karşı taarruzlarının doruğa ulaşmasıyla Aristagoras durumunun savunmasız olduğunu fark ederek Milet'in ve ayaklanmanın liderliğini bırakarak Milet'ten ayrılmıştır. Aristagoras hakkında açıkça olumsuz bir bakış açısına sahip olan Herodot, Aristagoras'ın sinirlenin bozulduğunu ve kaçtığını yazmaktadır. Aristagoras yanındakilerle birlikte Trakya'ya çekilmiştir. Myrcinus kentinde kontrolü ele geçirerek bölgedeki Trak kabilelere karşı akınlar başlattı. Fakat bu akınlardan birinde, muhtemelen MÖ 497 ya da 496 yılında Traklar tarafından öldürüldü. Pers kuvvetleri, diğer direnek noktalarına fazlaca önem vermeden doğrudan doğruya, İyon Ayaklanması'nın merkezi sayılan Milet üzerine yürümüşlerdir. Miletliler kentlerini deniz yaklaşımında savunmayı seçmiştiler. İyon filosu, Milet körfezi'nin dışında Lade Adası civarında toplanmıştır. Başlarda bu girişimden herhangi bir sonuç elde edilemedi. Lakin Pers kuvvetleri İyon kuvvetlerine saldırdığında, Lade Deniz Muharebesi'nin hemen öncesinde Sisam, Pers tekliflerini kabul etmeye yanaşmıştır. Pers filosuyla İyon filosu karşı karşıya geldiğinde Sisam filosu, çark ederek savaş alanından ayrılmıştır. Sonuçta güçten düşen İyon filosu bozguna uğradı. Sakız Adası'ndan ve diğer bazı ayaklanmaya katılmış olan bölgelerden gemiler savaşa katıldılar ve cesurca dövüştülerse de savaş kaybedildi. Lade Deniz Muharebesi'nin yenilgisi İyon Ayaklanması'nın da sonu olmuştur. Bunun ardından karaya çıkarak Milet'e ilerleyen Pers Ordusu kenti yakın bir kuşatma altına aldı. Kent duvarlarının altını kazarak duvarlardan taşları sökmek dahil her türlü kuşatma tekniğini ve silahını kullanarak kenti düşürene kadar yüklendiler. Sonunda kente girdiler. Herodot'un yazdıklarına göre erkeklerin çoğu öldürüldü, kadınlar ve çocuklarsa köle edildi. Ertesi yıl Pers kuvvetleri İyon Ayaklanması'nın son direnek noktalarını da ezdiler. Ardından Önasya'ya aşama aşama bir barış düzeni oturttular. İyon Ayaklanması, Grek dünyası ile Pers İmparatorluğu arasındaki ilk geniş kapsamlı çatışma olmuştur. Bu nedenle Grek – Pers Savaşları'nın da ilk evresi olarak görülmektedir. Önasya yeniden Pers hakimiyetine girmiş olsa da I. Darius, İyon Ayaklanması'na askeri olarak destek sağladıkları için Atina ve Eretria'yı cezalandırmaya yemin etmişti. Notlar

Kaynaklar

Antik kaynaklar

*Herodot, : * 5. Kitap Terpsikhore : * Herodotos, Tarih - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları *Thucydides, History of The Peloponnesian Wars *Diodorus Siculus, Library *Cicero, On the Laws

Çağdaş kaynaklar

* The Cambridge Ancient History, vol. 5. Cambridge University Press (1988) * D. Fehling, Herodotus and His "Sources": Citation, Invention, and Narrative Art (1989) * JVA Fine, The Ancient Greeks: A Critical History. Harvard University Press (1983) * Moses Finley, Thucydides – History of the Peloponnesian War Penguin (1972) * A. Goldsworthy, The Fall of Carthage. Cassel (2003) * Tom Holland, Persian Fire: The First World Empire and the Battle for the West Doubleday (2006) * A. Keaveney, The Attack on Naxos: A 'Forgotten Cause' of the Ionian Revolt (1988) * J.F. Lazenby, The Defence of Greece 490–479 BC Aris & Phillips Ltd (1993) * A. Lloyd, Marathon: The Crucial Battle That Created Western Democracy Souvenir Press (2004)

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.