Nasreddin Hoca Fıkraları

Kısaca: Nasreddin Hoca (doğum tarihi; 1208, Eskişehir Hortu köyü, vefat tarihi; 1284 Akşehir), 13. yüzyılda Konya ilinin Akşehir ilçesinde yaşamış bir halk edebiyatçısıdr. ...devamı ☟

Nasreddin Hoca (d. 1208 Eskişehir Hortu köyü — ö. 1284 Akşehir), 13. yüzyılda Konya ilinin Akşehir ilçesinde yaşamış bir halk edebiyatçısıdr.

Daha detaylı bilgi için Nasreddin Hoca konu başlığına tıklayınız.

Nasreddin Hoca fıkralarından bir kaçı

Külah

Bir gün Hoca bir eve misafir olur. Yatma vakti geldiğinde ev sahibi, misafir yatağının üzerine gecelik ve gece külahı bırakır. Hoca geceliği giyinir, külahı da başına geçirir. Fakat külah haddinden fazla bol olmalı ki, Hoca'nın boğazına kadar iner. Hoca bakar, olacak gibi değil bir ip alır ve külahı ortasından boğar ve kafasına geçirir. Eh artık tam başına göre olmuştur ve rahatça uyuyabilir.

  • Ertesi sabah ev sahibi, yarısı boğulmuş külahı görünce hayretle sorar:
  • -Hocam külahı neden boğdun ?
  • Hoca tebessüm ederek cevap verir:
  • -Eğer ben külahı boğmasaydım, külah beni boğacaktı...


Paranın Sesi

Hoca'nın gölge kadılığı (?) yaptığı sıralarda karşısına birbirinden şikayetçi iki adam çıkagelir. Davacı olan adam, Nasrettin Hoca'ya dert yanmaya başlar.

-Hocam, bu adam beş ton odun kırdı. O her baltayı vurduğunda, ben de "hınk" diyerek ona destek verdim. Kendisi paraları aldı ama bana hakkımı vermedi.

  • Hoca davayı dinledikten sonra, davacıya dönerek:
  • -Evet haklısın. Sen karşısında dur, ona o kadar destek ol, bütün parayı odunu kıran alsın, olmaz öyle şey, der.
  • Odunu kıran davalı karşı çıkar:
  • -Ama Hocam, bütün odunu ben kırdım, karşımda seyretmekle nasıl benim kazancıma ortak olur?
  • Nasreddin Hoca:
  • -Sen karışma orasına, sana verilen para kesesini getir pakalım.
  • Tüm odunu kıran davalı adam, istemeyerek de olsa para kesesini getirir ve Hoca'ye uzatır.
  • Hoca para kesesini eline alıp sallar. Şıngır mıngır para sesi duyulur. Bunun üzerine Hoca davacıya döner ve:
  • -Haydi şimdi paraların sesini al git; hınk deyicinin ücreti ancak bu kadar olur...


Kim Daha Uğursuz ?

Nasreddin Hoca ormandan evine dönerken, yolda Timur ile karşılaşır. Tenha ormanda atıyla gezinti yapan Timur, birdenbire Hoca'nın eşeğiyle karşılaşınca atının korkup şaha kalkmasıyla kendini yerde bulur. Timur bu duruma fena halde hiddetlenir ve: -Yakalayın, getirin şu adamı ve tezelden boynunu vurun ! diye emir verir.

Timurun adamları Hoca'nın boynunu vurmaya hazırlanırken,

Nasrettin Hoca: -Durun, sultana soracağım bir şey var, der.

Yaptığı zalimlikten gayet memnun olan Timur: -Bırakın ne soracaksa sorsun.. der, ve Hoca ya, uğursuz adamın tekisin sen, yoluma çıktın attan düştüm !

Nasrettin Hoca : -Ya öylemi sultanım, Sen benim yoluma çıktın benim başım gidiyor. Bu durumda sizce kim daha uğursuz ?

İp Haline Gelir

Hoca bir gün camideki vaazında, çocuklara verilecek isimlerin nasıl olması gerektiği konusuna değinir. Halk arasında eğlence konusu olabilecek isimlerin mübarek şahsiyetlere ait olması durumunda, isim olarak verilmemesinden bahseder ve sonunda:

-Ey Cemaati Müslimin, der, eğer oğlunuz olursa sakın ismini Eyüp koymayın..

Cemaatten birisi ayağa kalkar ve sorar: -Neden Hocam ?

-Halkın dilinde söylene söylene, Eyüp ismi, ip haline gelir de ondan.

Timur'un Değeri

Hoca ile Timur bir gün hamamda yıkanırken, Timur: -Hoca söyle bakalım, ben bir köle olup satılacak olsam değerim ne olur?

Hoca Timur'u göz ucuyla süzdükten sonra cevap verir: -Kanaatimce elli akçedir senin değerin.

Timur, bu cevap üzerine öfkelenir: -İnsaf et yahu! Sadece üzerimdeki peştemal elli akçe eder.

Hoca istifini bozmadan cevap verir: -Tamam işte...!

Fark

Nasrettin Hoca Timur'un huzurundadır. Huzura gelmeden önce muhafızlar Hoca'ya, Timur'a iki arşından fazla sakın yaklaşma diye tembihlemişlerdir.

Timur Hoca ile alay etmek için sorar:

-Söyle bakalım Nasreddin Hoca, eşekle senin aranda ne fark var ?

Hoca'nın cevabı her zamanki gibi hazırdır.

-Tam iki arşın efendim... !

Biraz da Biz Ölelim !

Hoca bir Ramazan günü yemeğe davet edilir. Yemekte bir tepsi börek ve kaselerde hoşaf bulunmaktadır. Ev sahibi muziplik olsun diye kendisinden başka kimsenin önüne kaşık koymamıştır.

Nasreddin Hoca bakar ki, hoşaf içecek kaşık yok, hiç sesini çıkarmaz kuru kuru böreğe talim eder. Besmele çeker ve börekten bir parça koparıp yemeğe başlar. Ama ev sahibi bununla da kalmaz. Hoşaftan aldığı her yudumdan sonra, " Ohh öldüm.." diyerek davetlilerin iştahını kabartamaya çalışır. Nasrettin hoca artık bu kadarına dayanamaz ve adamı yaptığına pişman edecek şu sözü söyler:

-Arkadaş, senin bu kadar öldüğün yeter. İzin ver, biraz da biz ölelim...!

misafir - 8 yıl önce
ya insan bi fıkrasını degilde onunla ilgili bi bilgi yazar...

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.