Naibin bir veya birkaç olması kadının tayin edildiği kazanın büyük veya küçük olmasına ve kaza işlerinin geniş olup olmamasına bağlı idi. Bundan dolayı; kaza, sancak ve eyalet kadılarının naib sayıları değişkenlik arz ediyordu. Naibler görevlerinin mahiyetlerine göre kaza naibleri, kadı naibleri,mevali naibleri, bab naibleri, ayak naibleri ve arpalık naibleri şeklinde kısımlara ayrılmaktaydı. Kaza naibleri, kadıların kendi kazaları dahilindeki nahiyelere tayin ettiği ve kaza kadısı adına o nahiyede şera€›i ve hukuki işlere bakan kişilerdi. Kadı naibi kadının yanında bulunup icabında ona vekalet eder veyahut herhangi bir şera€›i muameleye bakmak üzere kadı tarafından köylere gönderilirdi. Kadı naibleri kazalarda aynı zamanda bab naibliğini görürdü. Büyük kadılıkların naiblerine mevali naibleri, esnafı kontrol etmek üzere seyyar dolaşan naiblere de ayak naibi deniyordu. Mazul kadıların maişetlerini temin için herhangi bir kazanın hasılatı arpalık usulüyle kendine verilmesi neticesinde buna arpalık naibi ismi veriliyordu.
XVIII. yüzyılda kazaların naiblerle yönetimi iyice yerleşmişti. Yerli olan kişilerin naib olması yasaktı. Yerli kişilerden naib atanmaması hususunda pek çok uyarılar olmuşsa da bu tip uyarılara uyulmamış ve halk yakınmalarını İstanbul`a iletmek zorunda kalmıştı.
Şair Eşref`e ait olduğu söylenen şu beytle bitirelim:
"Na-ip dimek `ipsüz` dimekdür, amma
"Bizüm Naib ipsüzlerün iblisi"