Orfe (Film)

Kısaca: ''Orfe'' (Fransızca özgün adı: ''Orphée''), 1950 Fransa yapımı fantastik dramatik filmdir. ...devamı ☟

Orfe (Fransızca özgün adı: Orphée), 1950 Fransa yapımı fantastik dramatik filmdir. Daha çok gerçeküstücü filmleriyle ve sıradışı ilişkileriyle tanınan Fransız şair-sinemacı Jean Cocteau'nun yazıp yönettiği bu alegorilerle bezeli film Orfe mitine dayanan şiirsel bir aşk öyküsünü anlatır. Eski Yunan Mitolojisinde anlatılan söylenceler, "doğaüstü" ile harmanlanarak gerilimli bir üslupla 1950'lerin Paris'ine taşınmıştır. Filmleri adeta birer rüyayı andıran Cocteau'nun bu filmindeki başkarakteri Orphée'nin, aslında Cocteau'nun ta kendisi olduğu, bu nedenle filmin bir bakıma 'şifreli bir otobiyografi' olduğu ileri sürülmüştü. Filmde Orphée rolünü oynayan Jean Marais, eşcinsel olduğu bilinen Cocteau'nun gerçek hayattaki sevgilisiydi siyah-beyaz görüntülerini Nicolas Hayer çekmiş, müziğini ise Cocteau'nun gedikli bestecisi Georges Auric yapmıştır. Gözden düştüğü hissine kapılan orta yaşlı bir şair olan Orphée (Jean Marais)'nin küçümsediği genç rakibi bir trafik kazasında ölünce onun patroniçesi olan güzel Prenses Ölüm (María Casares)'le tanışır ve ondan çok etkilenir. Bu arada ihmal ettiği eşi Eurydice (Marie Déa) de benzer bir kazada ölünce Orphée, onu geri getirebilmek için ölüler diyarına 'iner' (tıpkı söylencede anlatıldığı gibi). Cocteau, öteki dünyaya geçiş kapıları olarak diğer filmlerinde olduğu gibi aynaları kullanır. Konusu Öykünün merkezi karakterleri, halk arasında çok sevilen orta yaşlı, duyarlı şair Orphée (Jean Marais) ve sevimli eşi Eurydice'dir (Marie Déa) (adları Orfe mitindeki Orphée (Orfe, Orpheus) Eurydice (Evridiki) adlarıyla aynıdır, Söylencede bir ozan/müzisyen olan Orfe, filmde modern çağ şairi yapılmıştır). Orfe, meslektaşlarının toplandığı "Şairler Kahvehanesi"ne (Café des Poètes) ne zaman gelse, kendisini demode bulan genç kuşak şairler tarafından küçümsenir, hor görülür. Bu genç rakipleri arasında en popüler olanı ise Jacques Cégeste'tir (Edouard Dermithe). Bir gün kafeye hamisi şık Prenses (Maria Casarés) ve onun şoförü Heurtebise'le (François Périer) birlikte aşırı içkili olarak gelen Cégeste taşkınlık yapmaya başlar ve kavga çıkarır. Sonunda olay yerine gelen polis aralarında Cégeste'in de bulunduğu olaya karışan gençleri tutuklar. Bu sırada kolunu ısırdığı polisten kurtulan genç şair Cégeste, dışarıya kaçar, ancak yoldan hızla geçen bir çift motosikletin altında kalarak ağır yaralanır. Prenses bilinci yerinde olmayan Cégeste'i hastaneye kendi Rolls-Royce'u ile götürmek hususunda polisi ikna eder. Olayları iki masa öteden izlemiş olan Orphée'yi de şahit olarak arabasına binmeye razı eder. Gönülsüzce otomobile binen Orphée, bir süre sonra hastaneyi geçmiş olduklarını, Cégeste'in de ölmüş olduğunu farkeder. Biraz önce genç şaire çarpan motosikletlerin de otomobile eskortluk yaptığını gören Orphée daha da şaşırır. Otomobilin radyosundan sürekli olarak abuk sabuk, ama şiiri andıran mısralar duyulmaktadır. Bunlar Orphée'ye ilham verici gelir. Uzunca bir süre sonra Prenses'in şehir dışındaki yıkık dökük malikanesine gelirler. Hava kararmıştır. Burada Prenses ölmüş olan genç şair Cégeste'i yeniden hayata döndürür. Prenses dirilttiği şairi bir aynanın içinden geçirerek yeraltı dünyasına götürür. Genç şair kadına "ölüm meleğim" diye hitab etmektedir. Orphée de aynı yoldan geçmek ister ama artık sertleşmiş olan aynı ayna onun geçmesine izin vermez. Oracıkta bayılan Orphée bir kum ocağında, su birikintisinin yanıbaşında kendine gelir. Az ileride kendisini bekleyen Heurtebise tarafından arabayla evine bırakır. Orphée'nin eşi Eurydice onu beklerken oldukça endişelenmiş ve polise haber vermiştir, zira bütün gece eve gelmeyen eşi üstelik bir de egzotik bir Prenses'le birlikte görülmüştür. Yaşadıklarından çok etkilenen Orphée ise çok ketumlaşmıştır ve karısına tek kelime bile anlatmaz, hemen kendi odasına çekilir. Orphée'nin evinde kalmaya başlayan Heurtebise ise Eurydice'in sadakati ve saflığından etkilenir ve ona aşık olur. Artık bir ölüm meleği olduğu iyice anlaşılan Prenses gece yarısı başka bir aynanın içinden geçerek uyumakta olan Orphée'yi ve Eurydice'i uzun uzun süzer. Prenses, Orphée'ye aşık olmuştur ve kıskandığı Eurydice'i yok etmeyi düşünür. Heurtebise umutsuzca yalvararak Orphée'nin radyodan gelen mısralara kulaklarını kapamasını ve tehlikede olan karısıyla ilgilenmesini ister. Oysa Prenses düzenlediği bir bisiklet kazasıyla Eurydice'i çoktan yeraltı dünyasına götürmüştür bile. Heurtebise, Orphée'ye, Eurydice'i kurtarmak için tek bir yolun kaldığını, onun da geçiş kapısı olan bir aynadan geçerek ölüler diyarına 'inmek' olduğunu söyler. Aslında bu dünyaya gitmeye can atan Orphée, eşi Eurydice'in mi yoksa tutkulu bir hayranlıkla bağlandığı Prenses'in mi peşinden gideceği hususunda tereddütlüdür. Birlikte, Heurtebise'in rehberliğinde bu ölüler dünyasında ilerlerlemeye başlarlar. Jean Cocteau bu dünyayı bombardımanda harab olmuş bir şehrin sisler içindeki sokakları ve metruk binaları şeklinde betimlemiştir. Aslında ölüm Prensesi'nin de yetkilerinin bir sınırı olduğu anlaşılır. Onun da hesap verdiği patronları vardır ve canlıların dünyasına gereğinden fazla müdahele ettiği için yeraltı ölüler dünyasının hiyerarşisi içinde başı belaya girmiştir. Eurydice'i gereksiz ve yetkisiz öldürdüğü için bir yargı kuruluna hesap verir. Heurtebise ve Orphée de tesadüfen bu yargılamanın tam ortasına düşerler. Prenses yargıçlara Orphée'ye aşık olduğunu itiraf ederken, Heurtebise de aynı şekilde Eurydice'i sevdiğini söyler. Mahkeme heyeti Orphée ve Eurydice'in ölüler dünyasına kural dışı getirilmiş oldukları içine tekrar canlılar dünyasına geri gönderilmesine karar verir. Ancak bir şartları vardır: Orphée, Eurydice'in yüzüne asla bakmayacaktır, kuralı bozar da bakarsa Eurydice kaybolacak ve tekrar yeraltı dünyasına getirilecektir (söylencede olduğu gibi). Heurtebise de onlarla birlikte gidecek aralarında bir göz teması olup olmadığını denetleyecektir. Ancak bu çok zordur, otomobilin içindeyken dikiz aynasından bir anlık göz göze gelme, Eurydice'in anında ölüler diyarına geri gitmesiyle sonuçlanır. İdolleri olan şair Cégeste'in ortadan yok olmasından Orphée'yi sorumlu tutan bir grup genç, Orphée'nin malikanesinin dışında birikerek olay çıkartırlar. İtiş kakış sırasında Orphée kendi tabancasıyla vurulur. Polislerle birlikte olay yerine gelen Heurtebise, Orphée'nin cansız bedenini Rolls-Royce'a atar ve iki motosikletli eşliğinde aynı yolları aşıp yine bir aynanın içinden geçirerek yeraltı ölüler dünyasına götürür. Burada Prenses ve Cégeste onları beklemektedir. Prenses ve Orphée birbirlerine sadakat yemini ederler. Prenses ve iki yardımcısı Heurtebise ve Cégeste'in zamanı geri çevirmek gibi bir güçleri vardır. Bu güçlerini kullanarak Orphée'yi aynaların içinden geçirerek kendi yatak odasına, sevgili eşi Eurydice'in yanına sağ salim gönderirler. Kendilerine yeterince vakit ayıramadıkları için birbirlerinden özür dileyen sevgililer sarılıp uyurlar. Prenses ve Heurtebise ise, sevdikleri bu iki ölümlüye yaptıkları jest yüzünden ölüler dünyasının egemenleri tarafından cezalandırılacaklardır. Tarzı ve çekimler Jean Cocteau'nun, bu filminde Eski Yunan Mitolojisinde bahsi geçen bilindik Orfe söylencesini, 1950'lerin Paris'ine uyarlarken oluşturduğu fantezi dozu yüksek rüya benzeri sahneleri, zaman zaman da olsa kullandığı bazı uyuşturucuların etkisiyle tasarladığı bile ileri sürülmüştü. Filmde tanınmış bir şair olan Orphée uzunca bir süreden beri halk arasında popülerken, onu demode bulan genç nesil, Cégeste gibi yeniyetme, avangart şairleri daha çok beğeniyordu ve el üstünde tutuyordu. Şairliğini her zaman diğer meziyetlerinin üzerinde tutmuş olan Cocteau, sinemanın da şiirini yapıyordu. Fantastik ve bir rüyayı andıran gerçeküstü görüntülerle bezeli "Orfe" için, "filme çekilmiş bir şiir" tanımlaması yapılmıştı. Cocteau aynı zamanda bir özel efektler sihirbazıydı. Üstelik bütün bunları henüz sinemanın emekleme dönemini yeni aştığı 1920'li, 1930'lu yıllarda yapıyordu. Bu filmde de en sık başvurduğu teknik, "filmi geriye doğru oynatma" tekniğidir. Böylelikle cesetler dramatik bir biçimde dimdik hayata döndürülüyor, yerdeki cam parçaları bir araya getirilerek kırık bir ayna eski haline getiriliyor, oyuncular lastik bir eldiveni zahmetsizce (veya büyülü bir biçimde) ellerine geçiriveriyorlar vb. Diğer efektler arasında daha üçlemenin ilk filminde de başvurduğu, aktörleri duvara yapışıklarmış gibi hareket ettirmesi (kamerayı 90 derece yatırarak, oyuncuları duvar şekli verilmiş zeminde süründürmesi, yani yerçekiminden yararlanması) vb sayılabilir. Jean Cocteau'nun "Orpheus Üçlemesi" "Orphée"den başka Jean Cocteau'nun Orfe söylencesini kendi görüş açısından irdelediği benzer iki filmi daha vardır. İlki ve sonuncusu arasında 30 yıl bulunan bu üç filme

Jean Cocteau'nun "Orpheus Üçlemesi"

(Orphic Trilogy) adı verilir. Bu üçleme The Criterion Collection firması tarafından bir restorasyonu takiben 3 DVD'lik bir box set olarak piyasaya verilmişti. Oyuncular Dış bağlantılar * * Allmovie.com'da "Orpheus" * Filmin çeşitli afişleri

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.