Org (Erganun)

Kısaca: Org, ismini latince "Organum"dan alır, Türkçedeki gerçek ismi ise Rumca'daki "Orğanôn" kelimesinden gelen "Erganun"dur. Orgda Ses, körükle verilen havanın tahta veya metal borulardan geçerken üflemeli çalgılarda olduğu gibi içerdeki hava sütunlarını titreştirmesiyle elde edilir. klavyeli ve pedallı bir enstrumandır. Değişik ses tonları ve notalar piyanoda olduğu gibi tuşlarla denetlenir. En çok bilinen türü kilise orgudur. ...devamı ☟

Org (Erganun)
Org (Erganun)

Org, ismini latince "Organum"dan alır, Türkçedeki gerçek ismi ise Rumca'daki "Orğanôn" kelimesinden gelen "Erganun"dur. Orgda Ses, körükle verilen havanın tahta veya metal borulardan geçerken üflemeli çalgılarda olduğu gibi içerdeki hava sütunlarını titreştirmesiyle elde edilir. klavyeli ve pedallı bir enstrumandır. Değişik ses tonları ve notalar piyanoda olduğu gibi tuşlarla denetlenir. En çok bilinen türü kilise orgudur. Enstruman, klavyedeki tuşlar basılı kaldığı sürece ses verir. Parmaklarla uygulanan kuvvetin sesin dinamik aralığını değiştirmediği enstruman buna rağmen tını ve ses yüksekliği açısından geniş bir aralığa sahiptir. Beş katlı bina yüksekliğinde orglar bulunmaktadır. Batı klasik müzik tarihinin en eski enstrumanlarından biri olan org, önceleri daha çok hristiyanlık ile bağlantılıydı. İlk yapımı çok eski yüzyıllara uzanıp (M.Ö. 150-200 yıllarında) Mısır da Ktesibios adında birinin Pan Flavtası'nın çok büyüğünü su gücüyle çalıştırarak sesler elde ettiği ve böylelikle ilk su orgunu yaptığı söylenir. M.S. III. Yüzyıla doğru Hydraulis adını alan su orglarında kullaılan su basıncı; yerini hava basıncına bıraktı ve ardından “register” olarak adlandırılan ve ses özelliklerinin değişimini sağlayan düzen bulundu. 18.ci yya kadar üç tip org varlığını sürdürdü; Portatif Org, Pozitif Org, Büyük Org. Klasik org Avrupalı yapıcılar elinde gelişerek 13-14ncü yy sonlarında bugünkü biçimine ulaşmıştır. İlk olarak tiyatrolarda ve sirklerde kullanılan ve dindışı müzik çalgısı olan org; Roma İmparatorluğu döneminde bütün batı dünyasına yayıldı. 10ncu yydan başlayarak, çok sesli yapıtların çoğalmasıyla da birlikte dindışı müzik alanından kilise müziği alanına kaydı. Uzun süre kilise müziğinde kullanılan bu çalgı, sonraları dindışı müziğin de en yetkin çalgıları içinde yer almıştır. Kilise orgcusu olarak çalışan büyük besteciler sayesinde, org için çok güzel yapıtlar oluşturulmuş, sayıları binleri aşan bir org dağarı doğmuştur. Laurens Hammond' un elektrikli orgu yapmasıyla, en kullanışlı biçimine ulaşmıştır. İlk kez 1934'te ABD’de yapılan elektronik orgda borular ve hava mekanizması bulunmaz; sesler elektronik olarak üretilir. Org; yapıldığı zaman, para, konulduğu yer, akustik niteliği, görev çeşidi ve yapımcısının yeteneği gibi nedenlerle çeşitli sorunları olan bir çalgıdır. Bu nedenleri saymaktan amaç, org çalıcısının iyi bir sonuç elde edebilmek için çalacağı orgu tanıması gereğidir. İyi bir org öğrenimi için; a) Sağlam bir kulak duyuşu olmak, b) Fiziki kusurları bulunmamak, c) Orgun sandalyesine oturulduğunda, ayağa kalkmadan elleri uzak tuşlara götürebilecek yeterli yaşta bulunmak (ellerin büyük, kolların uzun olması kolaylık sağlar), d) Fedaileri iyi kullanabilmek, e) İyi bir piyano çalıcısı olmak, gibi koşullar aranılır. Öğrenim dönemi mutlaka iyi bir öğretmenin denetiminde yapılmalıdır. Armoni ve kontrpuvan bilmek gereklidir. Fiziki koşullar uygun ise, orga başlama yaşı on beş ya da, on altı olabilir. Günlük çalışma, dört saati geçmemeli ve bu çalışma aralar verilerek yapılmalıdır. Bir oturuşta dört saat çalışmak yararsız ve yorucudur. Genel Yapı Org, küçük ve büyük ses borularından oluşur. Pedallar borulara hava gönderirken, dokunaklar da, ait oldukları borulardan istenilen seslerin elde edilmesini sağlar. Orgu meydana getiren öğelerin büyük bölümü dışarıdan görülmez. Büyük orgun ve Pozitif orgun son derece süslü olan 2 büfesi; çağdaş orglarda ise büyük borular aşağı yukarı bütün mekanizmayı ve çok sayıda boruyu gizler. Org mekanizması konsol, klavyeler, register düğmeleri ve klavye ve boru takımlarının uyuşumunu sağlayan sistemlerden oluşur. Bir orgda 1 – 5 arasında değişen el klavyesi ve buna ek olarak tuşlardan yapılmış olan ve ayaklarla kullanılan pedal klavyesi bulunur. Klavyeler büyük org, pozitif, recitativo, yankı ve bombarda klavyeleri olarak isimlendirilir. Org boruları metal ya da tahtadan yapılırlar, farklı boylara sahiptirler. Hava kasası ya da somya'nın üzerinde, ağızları hava almaya uygun biçimde altta olmak üzere, düşey biçimde sıralanmışlardır. Borunun boyu kısaldıkça verdiği ses tizleşir. Boruların öteki ucu kapalı ya da açık olabilir. Ucu kapalı bir boru, iki katı uzunluktaki ucu açık bir boru ile aynı sesi verir. Org büfesinin içinde çok sayıda boru vardır; bunlar dudaklı (çentikli) borular ve dilli borular olmak üzere iki gruba ayrılır. Çentikli boruların işleyişi sıradan bir düdük gibidir. Hava kasasından gelen hava, borunun içindeki çentikten geçerken titreşir ve flüt sesine benzeyen bir ses çıkarır. Çentik­li borulardan sayıca daha az olan dilli borula­rın içinde hava sütununu titreştiren, metalden bir dilcik (kamış) vardır. Büyük orglarda birden fazla boru takımı olabilir. Bir boru takımı, aynı yapıda olan ve aynı tınıyı verebilen borular bütünüdür, boru takımları da dip, değişim ve dilli olarak adlandırılan üç aileden oluşur. Orgun boruları, oldukça karmaşık bir yapıya sahip büyük bir kutu olan somya’ya yerleştirilir. Bu şu şekilde gerçekleşir; boruların ayakları, somya üzerine vidalanmış olan uzun tahta parçalarındaki deliklere girer. Borular dikey olarak dizilir. Somya tabanı ise havanın basınç altında tutulduğu ve gerektiğinde registerler yoluyla borulara gönderildiği bölmedir. Konsol, ses tonları ve notaların denetlenmesi için gereken düzenek­leri içerir. Orgun klavyesi, piyanodaki gibi tuşlardan oluşur ve pedal takımıyla birlikte boru takımlarını yönetir. Her tuş, aynı notayı farklı tınılarla seslendiren birkaç boruyla bağ­lantılıdır. Büyük orglarda birden çok klavye ve pedal takımı vardır. Klavyenin sağında ve solunda ses denetle­me düğmeleri bulunur. Bu düğmeler, boru takımlarının körükten gelen basınçlı havayla ilişkisini sağlayan tahta sürgülere bağlıdır. Ses elde etmek istenilen boru takımının altındaki sürgünün düğmesini çekmek suretiyle borula­rın ağzını açılır ve içeri hava girmesi mümkün kılınır. Klavyedeki tuşlara basınca da hava kasasından gelen havanın borunun içinde titreşmesiyle ses elde edilir. Orgcu düğmeyi ittiğinde sürgü geri kayar ve borunun ağzını kapatarak sesin kesil­mesini sağlar. Gelişimi Ortaçağda org üç biçimde bulunur: portatif org (nymphaion), pozitif org, solo çalgı olarak kullanılan büyük org. 13. yüzyılda kromatik tuşlar ve tek klavye için kolektif supaplar kullanılmaya başlandı. 14. yüzyıl sonunda yapılan ekler; pedalye, ikinci el klavyesi, pedalda bağımsız ses dizileri ve yaylı kasanın yerini alan düğmeli kasadır. Klavyelerde tuş sayısı arttı; el klavyelerinde 35ten 61e, pedalyede ise 12den 32ye çıktı. Boru takımlarının tını aileleri olan dip, değişim ve dilli; Rönesans sırasında sayı ve çeşit bakımından genişledi. Organum Plenumda bütün dip boruları birleştirildi ve bunlara yeni diziler katıldı. Solo boruları eklendi (nasard, flüt, kromorn, trompet, kornet). 17nci yyda bir recitativo yarım klavyesi, daha sonra dip, karma, üst kornet, obua ve insan sesi borularından meydana gelen bir yankı yarı klavyesi ortaya çıktı. Bu yarı klavyenin fonksiyonu bazı şarkıları değerlendirmek veya büyük orgun çıkardığı gür seslere pianissimo olarak karşılık vermekti. 18nci yüzyılda bombarda denilen tam bir klavye daha eklenince güçlü dil takımı esas klavyeden ayrıldı. Çoğalan boru takımlarından dolayı artan basınçlı hava ihtiyacını karşılamak amacıyla köşeli körüklerin yerine sürgülü körükler getirildi. Klasik çağda ünlü büyük org yapımcıları yetişti. Romantizmin etkileri ise 1840lardan itibaren orgda kendini göstermeye başladı. Org yapımcıları yeni müzik estetiğine uygun çalgılar yapmak ve aynı zamanda ayrıca çalgının yüzyıllar boyu adeta kökleşmiş olan dini niteliğini değiştirmek istiyorlardı. Bu dönemde çok sayıda mekanik yenilik geldi. Bunlardan bazıları Barker kolu, denkleştirici, kıvrımlı körük takımı, sese denge sağlayan sarsıntı önleyiciler ve tıkaçları kutuların içinde bulunan somyalardır. 19. Yy.da orkestra çalgılarının seslerini taklit eden yeni boru takımları çıktı: viola de gamba, armonik flüt, İngiliz kornosu, klarnet ve benzeri. Somya üzerindeki basıncı kuvvetlendirerek ses gücünü artıran solo klavyesi ve bunun yanında daha kullanışlı pedal ve konsol takımı da getirilen yeniliklerdendir. Son olarak 1865’te Peschard, somyayı elektrikle çalıştırmayı denemeye karar verdi. Hava basınçlı çekiş sistemi özellikle A. Cavaillé-Coll tarafından kullanıldı. Bazı org yapımcıları ise senfonik müziğe daha uygun orglar yapabilmek için tüp sisteminden yararlandı. Romantik çağın bu yeni geliştirilmiş orgu konser salonlarında ve kiliselerde 1914’e kadar yaşadı; ancak o tarihlerde J. S. Bach’ın ve eski ustaların org eserleri bulundu ve yayınlandı. Bu durum eski klasik orga dönüşü gerektirdi; elektriğin getirdiği yeniliklere ve tüp sistemi sayesinde konsol borularının kasaya daha kolay çekilebilmesine rağmen çekmede daha çok mekanik çekim sistemi uygulandı. 1930’da Cavaillé-Coll’un mekanik yenilikleriyle 17nci yy estetiğini bağdaştıran yeni klasik bir org sistemi ortaya çıktı. Bu sistem ile hazırlanan orgların bazılarına dip boru takımlarının üzerine yerleştirilen ve hafif bir basınçla öten bir organum plenum, bazılarına kornet sesine yaklaşan ayrıntılı supaplar, diğerlerine ise Alman, Fransız, İspanyol şarkılarında olduğu gibi çeşitli ses tınılarına sahip parlak sesli diller eklendi. Elektrik, hava basıncı veya mekanik düzenekler büyük orgların kullanımını kolaylaştırdı; pes veya ince oktavların ikilenmesi ise gereksiz görüldüğünden kaldırıldı Kaynak * * Melodik.net * Meydan Larousse Büyük Lugat ve Ansiklopedisi, 15. Cilt, Sayfa 169 * Gelişim Hachette Alfabetik Genel Kültür Ansiklopedisi, 8. Cilt, Sayfa 3046

Kaynak

larVikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.