Otosansür

Kısaca: Otosansür, açık bir baskı olmadan, başkalarının hassasiyetlerini saygı göstererek, herhangi bir makamın ve yetkili kurumun engellemesi olmadığı halde, kişinin kendi çalışmalarını (blog, kitap, film veya diğer anlatım araçları gibi) sansürleme veya sınıflandırması eylemidir. ...devamı ☟

Otosansür, açık bir baskı olmadan, başkalarının hassasiyetlerini saygı göstererek, herhangi bir makamın ve yetkili kurumun engellemesi olmadığı halde, kişinin kendi çalışmalarını (blog, kitap, film veya diğer anlatım araçları gibi) sansürleme veya sınıflandırması eylemidir. Otoriter ülkelerde, eserlerin yaratıcıları eserlerinden kendi hükümetleri tarafından yaptırım konusu olabilecek malzeme, bilgi ve konuları çıkarmaya yönelebilir. Çoğulcu kapitalist ülkelerde baskıcı ve etkin yargı ve yasama da, Batı medyasındaki gibi, haber ve eserlerin bunlara uygun olarak düzenlenmesi ve sansürlenmesi olarak sonuçlanır. Otosansür ayrıca, özellikle pazarın beklentilerine uyum için oluşabilir. Örneğin, periyodik bir yayının editörü, bilinçli veya bilnçsiz bir şekilde, reklamverenleri veya yayın grubuna bağlı şirket ve holdinglerin tepkisini çekecek konuları el almaktan vazgeçebilir. Haberler Haber medyası genellike tartışmalı konularda ciddi tepkiler almamak için otosansür uygulamakla suçlanır. Bu kamu talebine göre, haber medyası "hiçbir risk almamakla" suçlanır. Örneğin, bazı kuruluşlar (Media Matters for America, Fairness and Accuracy in Reporting, Democracy Now! ve American Civil Liberties Union) medya ve yayın kuruluşlarının (özellikle Fox News) "Terörizmle Savaş" konusunda haber yaparken kendi içeriğini daha az tartışma yaratacak şekilde sansürlendiğine dair endişelerini öne sürerler. Ancak, bu her zaman otosansürün ana sebebi olarak kabul edilmez; güvenlik adına yetkililer tarafından haber kuruluşlarına bazı belli bilgilerin saklanması konusunda baskı yapılmaktadır. 1988 tarihli Noam Chomsky ve Edward Herman'ın Manufacturing Consent isimli kitabında yazarlar; belli bir sermaye grubuna bağlı haber medyasının, grubun market payı için sistematik bir şekilde otosansür uyguladığını iddia ederler. Bu iddiaya göre, hatta sözde liberal medyada bile, önyargı ve (çoğu zaman bilinçsiz) otosansür ile haberlerin seçimi, göz ardı edilmesi ve şirketlerin çıkarları doğrultusunda tartışma ve haberleri çerçevelemesi bunun bir kanıtıdır. Birleşik Krallık merkezli medya analiz grubu Media Lens Chomsky ve Herman'in yöntemini kendi çalışmalarında kullanmaktadır. Ayrıca, Körfez Savaşı ile başlayan ve sonraki çatışmalarda devam eden, askeri sırlarını yanlışlıkla dışarı sızmasını önlemek için gazetecilere askeri yetkililer tarafından sansür tavsiye edilmesi gibi örnekler yaşandı. 2009 yılında The New York Times yedi ay boyunca Afganistan'da militanlar tarafından esir alınan gazetecinin kaçılırılması olayını, muhabir ve diğer rehinelerin yaşam riskini azaltmak, için bu sürede sakladı. Montreal La Presse gazetesinin Washington D.C. muhabiri Jean Pelletier, daha sonra "Canadian Caper" olarak anılacak, İran Rehine Krizi sırasında ABD diplomatları İran dışına kaçırmak üzere Kanada hükümeti tarafından gizli bir girişimi ortaya çıkardı. Kişilerin güvenliğini korumak amacıyla, gazete ve yazar için önemli haber değeri olmasına rağmen, rehineler İran'dan ayrılana kadar bu haberi yayımlamadı. PolitikaPolitikada da bir otosansür kültürü mevcuttur. Bu, özellikle eski Sovyet Cumhuriyetleri veya bazı Asya rejimlerinin içinde yer aldığı otoriter rejimlerde daha kuvvetlidir. Singapurlu yazar ve akademisyen James Gomez bu olgu hakkında bir kitap yazmıştır. Kitabında Gomez, politik konular söz konusu olduğunda Singapur'da vatandaşları ve yabancılar da dahil otosansürle konuya yaklaştığını yazar. Bilim "Otosansür" ayrıca bilimsel yayınlarda da ortaya çıkabilir. Bazen, bir bilim insanı popüler ideoloji ve siyasal gündemden dolayı bulgularını açıklamada cesaretsiz davranabilir. Politik sebelere dayalı bilimsel çalışmalardaki otosansüre örnek olarak Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Almanyası'daki bilim adamlarının yaygın inançla ters düşen bulguları saklaması veya Hitler'e bağlı olarak genel görelilik kuramını ortaya koyan bilimadalarının reddedilmesi gösterilebilir. Daha yakın zamanlarda, bazı bilim adamları, kirliliğe neden olan, iklim değişiklikleri yaratan ve tehlike altındaki türler ile ilgili bulgularını gizli tutmuşlardır. Profesör Heinz Klatt; nefret yasaları, konuşma kanunu, korkaklık ve "politik doğruluğun" günümüz akademik çevrelerinde, özellikle eşcinsellik, (öğrenme) engellilik, İslam ve genetik farklılıklar gibi konularda, entelektüel baskıcı bir atmosfer oluşturduğunu öne sürmektedir.

Kaynaklar

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.