Raşomon (Film)

Kısaca: ''Raşomon'' Türkçe isim için referans. 1950 Japonya yapımı dramatik filmdir. Özgün adı ''Rashōmon''dur. (羅生門) Japon kısa hikâyesinin babası olarak anılan Ryūnosuke Akutagawa (1892-1927)'nın 1915 tarihinde yazdığı ''Rashomon'' ve ''Korulukta'' adlı iki kısa hikâyesinden uyarlanan filmi Akira Kurosawa yönetmiştir. Kurosawa aynı zamanda Shinobu Hashimoto ile birlikte filmin senaryosunu yazmış, ayrıca filmin kurgusunu da yapmıştır. Başlıca rollerinde Toşiro Mifune, Machiko Kyō, Masayuki Mori v ...devamı ☟

Raşomon 1950 Japonya yapımı dramatik filmdir. Özgün adı Rashōmondur. (羅生門) Japon kısa hikayesinin babası olarak anılan Ryūnosuke Akutagawa (1892-1927)'nın 1915 tarihinde yazdığı Rashomon ve Korulukta adlı iki kısa hikayesinden uyarlanan filmi Akira Kurosawa yönetmiştir. Kurosawa aynı zamanda Shinobu Hashimoto ile birlikte filmin senaryosunu yazmış, ayrıca filmin kurgusunu da yapmıştır. Başlıca rollerinde Toşiro Mifune, Machiko Kyō, Masayuki Mori ve Takashi Shimura'nın oynadıkları filmin siyah beyaz görüntülerini Kazuo Miyagawa çekmiştir. Akira Kurosawa'nın başyapıtlarından biri olan "Raşomon" aynı zamanda da Japon yönetmeni batı dünyasına tanıtan film olmuştur. Zaten batıda da filmin bazı yeniden çevrimleri yapılmıştır. Bunlardan en bilineni 1964 yılında Martin Ritt'in yönettiği Amerikan filmi The Outrage (Haydut)'dir. Paul Newman, Laurence Harvey gibi ünlülerin rol aldığı bu Western filmi konuyu Japonya'dan vahşi batıya taşımıştı. 1951'de uluslararası ilk gösteriminin yapıldığı Venedik Film Festivali'nde film Altın Aslan ödülünü aldı. Aynı festivalde Akira Kurosawa'ya ayrıca "İtalyan Film Eleştimenleri Ödülü" de verildi. "En iyi film" dalında BAFTA ve "en iyi sanat yönetimi ve dekor" dalında Oscar'a aday gösterilen Raşomon, 1952 yılında Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi'nin onursal ödülüyle ödüllendirildi. Japonya'da 1953 tarihinden önce üretilmiş her sinema filmi gibi "Rashomon" da artık kamu malı olmuştur. Etimoloji Rashōmon, kelime anlamı olarak Japonca'da kale kapısı, hisar kapısı (veya şehir kapısı) anlamına gelmektedir. Özellikle Japonya'daki Heijō-kyō (Nara) ve Heian-kyō (Kyoto) şehirlerinin tarihi anıtsal güney kapıları bu adla anılırlar. Filmin çekimleri de günümüzdeki adı Nara olan Heijō-kyō'daki şehir kapısında ve civarında gerçekleştirilmiştir. Filmde biri oduncu, diğeri avam, sonuncusu da Budist rahibi olan üç üzgün görünüşlü adam bardaktan boşanırcasına yağan yağmurdan kaçarak bu 'şehir kapısı'nın altına sığınırlar ve burada cinayet ve ırza geçme suçundan yargılananan namlı bir haydut hakkında konuşmaya başlarlar ve olaylar geriye dönüşlerle (flashback) anlatılır. Yağmurdan kaçan oduncu ve rahibin sığındıkları kapı altında, haydutun yargılanmasını aktarmaları flashbackle verilirken, yargılama sırasında haydutun, samurayın karısının ve bir medyum aracılığıyla olanları aktaran samurayın ruhunun anlattıkları da tekrar flashbacklerle verilir. Yani burada flashback içinde flashback vardır. Filmin özeti İnsanoğlunun zaafları üzerine kurulmuş bu psikolojik dramda, 12. yy Japonyasında karısıyla birlikte ormandan geçmekte olan bir samuray, bir haydutun saldırısına uğrar ve öldürülür, karısı ise tecavüze uğrar. Haydut yakalanır ancak onun ifadesi ile kadınınki taban tabana zıttır. Olayı çözmesi için devreye giren bir medyumun vasıtasıyla ölen samuray da yine tamamen tamamen farklı bir hikaye anlatır. Cesedi bulan oduncunun ifadesi ise hiçbirisininkine uymaz. Aynı suçun dört çelişkili ama bir o kadar da inandırıcı olarak anlatıldığı, yani herkesin 'gerçeği' nin farklı olduğu bu olayda kim doğruyu söylemektedir? İlki Budist rahibe, ikincisi de 'yabancı'ya ait şu sözler filmin ana fikrini de özetler: Konusu Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurdan kaçan bir yabancı (Kichijiro Ueda) koşarak yakınlardaki yıkıntı bir şehir kapısına sığınır. Burada kendisinden önce gelmiş iki kişi daha vardır. Birisi oduncu (Takashi Shimura) diğeri de bir budist rahibi (Minoru Chiaki) olan bu şahıslar son derece üzgün ve düşünceli bir şekilde oturmaktadırlar, sarsıcı bir olaydan etkilendikleri bellidir. Dönem 12. yy Japonyasıdır ve savaşlarla onun getirdiği yoksulluk ve yıkım bu şahısların kıyafetlerine de yansımıştır. Üstleri başları perişan gözüken bu adamlardan önce oduncu, avam yabancının ısrarı üzerine olanı biteni anlatmaya başlar. Oduncu ve rahip, cinayet ve ırza geçme suçlarıyla yargılanan namlı bir haydutun (Toshiro Mifune) duruşmasına şahit olarak katılmışlar ve orada yaşadıklarına bir türlü inanamamaktadırlar. İddiaya göre haydut Tajômaru, ormandan geçmekte olan bir samurayın (Masayuki Mori) yanındaki karısına (Machiko Kyô) göz koymuş ve kadının ırzına geçtikten sonra samurayı da öldürmüştür. Samurayın cesedini de günler sonra ormanda oduncu bulmuştur. Budist rahip ise samuray ve karısını cinayet günü gördüğünü söylemektedir. Kısa bir süre sonra yakalanan haydut mahkeme huzuruna çıkartılır. Ancak haydutun ifadesi, samurayın karısının ve şahitlerin anlattıklarıyla çelişmektedir. Hatta bir medyum aracılığıyla çağrılan samurayın ruhu da bambaşka bir ifade verir. Bu kişilerin birbiriyle taban tabana zıt olan ifadeleri, yani kendi gerçekleri, kendi yorumlarıyla ve geriye dönüşlerle tek tek aktarılır: Oduncunun ilk ifadesi: Oduncunun ilk anlattığına göre ormanda ağaç keserken üç gün kadar önce samurayın cesedini bulmuş ve panik içerisinde koşarak yetkililere haber vermiştir. Budist Rahibin anlattığı: Rahip gezginci bir din adamı olduğu için olay günü ormandan geçerken samuray ve karısını birlikte gördüğünü ifade etmiştir. Haydutun anlattıkları: Haydut Tajômaru, samurayın yanındaki kadını görür görmez onu elde etmek istediğini ve bu uğurda gerekirse adamı öldürmeyi bile düşündüğünü dobra dobra söyler. Samurayı tuzağa düşürerek bir ağaca bağladığını, sonra da kadının yanına gidip onu baştan çıkarmaya çalıştığında kadının bundan hoşlandığını ve seviştiklerini, akabinde kadının büyük bir utanç duyarak kendisinden kocasını çözüp onurunu kurtarmak için onunla düello yapmasını istediğini anlatır. Haydut kadının isteğini yerine getirerek samurayı serbest bırakmış ve mertçe yapılan bir düello sonunda samurayı öldürmüştür. Anlattığına göre bu arada kadın da kaçıp gitmiştir. Samurayın karısının ifadesi: Kadın haydut tarafından ırzına geçildikten sonra ağlayarak kocasından kendisini affetmesini istemiştir. Bağlarını çözdükten sonra kocasının kendisine nefretle ve hiç konuşmadan bakıp durması üzerine de ona kendisini öldürmesi için yalvarmıştır. Kocasının bakışlarındaki ifade ruhunu yaralamış, utancını arttırmıştır. Elindeki hançerle bayılan kadın ayıldığında kocasının ölmüş olduğunu, hançerin kocasının göğsüne saplanmış olduğunu görmüştür. Samurayın anlattıkları: olayı aydınlatmak üzere çağrılan bir medyum aracılığıyla konuşan ölmüş koca ise, haydutun kendisini ağaca bağlayıp kadınla ilişkiye girdiğini, kadının bundan hoşnut kaldığını anlattıktan sonra karısının hayduta birlikte kaçmayı teklif ettiğini, ayrıca iki erkeğe birden ait olmanın kendisini rahatsız edeceği için ondan kocasını öldürmesini istediğini de söylemiştir. Bu tekliften iğrenen haydut samurayı çözmüş ve karısını öldürme veya serbest bırakma tercihini de ona bırakarak oradan uzaklaşmıştır. Kadının da kaçması üzerine samuray kendini hançerleyerek intihar etmiştir. Oduncunun sonradan anlattıkları: Oduncu, yabancının kuşkulanıp üstelemesi üzerine, olaya karışmamak için cesedi bulur bulmaz oradan kaçtığı şeklindeki ilk ifadesini değiştirmiş, tecavüz ve cinayete başından itibaren şahit olduğunu itiraf etmiştir. Ona göre, haydut kadına tecavüz ettikten sonra kendisiyle evlenmesi için ona yalvarmıştır. Hatta evlenirlerse haydutluğu bırakacağına bile söz vermiştir. Sürekli ağlayan kadın önce kararsız kalmış sonra da kocasını çözerek ikisini dövüşmeye zorlamıştır. Serbest kalan samuray böyle bir kadın için ölmeye değmediğini söyleyince haydutun da kadına olan ilgisi azalmıştır. Sürekli ağlayan kadın her iki adamı tekrar kışkırtarak dövüşmelerini sağlamış, isteksizce girişilen ve iki kılıç ustasına da yakışmayacak şekilde acemice ve adeta çocukça süren bu kavgadan şans eseri haydut galip çıkmıştır. Filmin sonunda, şehir kapısının yıkıntılarında, anlatıcıların sözleri bir bebek ağlamasıyla kesilir. Sepet içinde bir bebek yıkıntıların hemen dışında terkedilmiştir. Sepette bulunan bazı değerli eşyaları çalmaya kalkışan yabancıyla, onu kınayan oduncu tartışırlarken uyanık yabancı daha önce anlatılanlardan bir ipucu yakalar. Oduncuyu biraz sorgulayıp sıkıştırınca onun da bir hırsız olduğunu ve değerli hançeri onun çalmış olduğunu ortaya çıkartır. Bütün bu bencillikler ve yalanlar rahibin insanlığa olan inancını zayıflatır. Ancak fakir oduncunun evde altı çocuğu daha olmasına rağmen bebeği evlat edinmek istemesi, rahibin ona karşı yumuşamasına neden olur ve hançeri çalmış olmasını farklı bir gözle değerlendirmeye başlarlar. Oduncunun kucağında bebekle uzaklaşırken yağmurun birden kesilmesi ve havanın açması, herşeye rağmen insanlığa olan inancın ve umudun hala var olduğunu sembolize eder. Oyuncu kadrosu Dış bağlantılar * * allmovie.com'da "Rashomon" * Filmin çeşitli afişleri

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.