Seyyid Yahya Şirvanî

Kısaca: Seyyid Yahya, 14. asrın sonlarında Azerbaycan`ın Şamahı vilayetinde doğmuştur. Tam adı es-Seyyid Cemaleddin Yahya b. ...devamı ☟

}

Seyyid Yahya, 14. asrın sonlarında Azerbaycan`ın Şamahı vilayetinde doğmuştur. Tam adı es-Seyyid Cemaleddin Yahya b. es-Seyyid Bahaeddin eş-Şirvani eş-Şamahı el-Bakuvi`dir.

Bakuvi diye anılması hayatının en uzun ve en önemli dönemini Bakü`de geçirmiş, orada irşat faaliyetleriyle etrafı alemde duyulmuş, meşhur olmuş ve yine orada vefat etmiş olmasındadır.

S.Yahyanın çocukluğunda ve gençliğinde hem fiziki hem de ahlaki yönden mükemmel bir insandır. Öyle ki hemen her kaynakta onun bu yönüne dikkat çekilmiş, “Kemal ve cemal sahibiydi, Fevkalade zahiri güzelliği ve batıni kemalatı olan bir eşi bulunmaz yaratılışta idi. Son derece güzel ve tesirli bir çehreye malik idi. Kırk gün hücresinde halvette kalıp ta dışarı çıkınca yüzüne bakılamayacak derecede nurani bir parlaklık onu gören gözleri kamaştırırdı” gibi güzel sözlerle övülmüştür. “Cemaleddin” sıfatını alması da bu hususiyetine göre olmalıdır.

Yahya`nın iyi bir tahsil gördüğü muhakkaktır. Eserlerini Türkçenin yanı sıra Farsça ve Arapça yazmış olması bu iki dile de hakim olduğunu göstermektedir. Yine eserlerinden İslami ilimleri hususi ile tefsir, hadis ve kelam ilmini mükemmel bildiği anlaşılmaktadır. Şamahı`dan ayrıldığına dair bir bilgimiz olmadığına göre tahsilini Şamahı`da tamamlamıştır. O devirde burada iyi eğitim veren medreseler olduğu bilinmektedir. “Şifau`l-Esrar” adlı eserinde dört mualliminin adını vermiştir(Şifa,3). Şemsettin Ahsıketi, Hafızüddin el-Gerderi, Tacüddin ve Kudbeddin es-Serabi. Bunlar o devirde Şirvan`da Şamahı medresesinde ders geçen büyük alimler olmalıdır. Seyyid Yahya bu muallimlerinden arapça, farsça, tefsir, hadis, kelam, fıkıh ve diğer ilimlerde dersler almıştır. 


Seyyid Yahya, şeyhi Sadreddin ile daha genç yaşlarında tanışır. Bu tanışmada en mühim rolü, daha sonraları bacanağı olan pirzade oynar. Gördüğü bir rüyanın tesiri ile pirzadeye gider. Onun delaleti ile şeyh Sadreddin Hıyevi`yi ziyaret eder. Bu esnada rüyasında hz. Peygamberin işaret ettiği şahsın o olduğunu anlayarak şeyhe bağlanıp müridi olur.

Menkıbe kitaplarında anlatılanlara göre, babası Bahaeddin, oğlunun tarikata girmesine önceleri şiddetle karşı çıkmıştır. Bunun birtakım içtimai ve ailevi sebepleri vardı. Lemezat`ta geçen babasının; “Oğlum sufilerle ve kendini bilmezlerle birlikte erbaine girdin. Bu yüzden de halk, -sufiler ile birlikte olur- diye dedikodu ediyorlar”(Hulvi,398) demesi, o devirde sufilere karşı insanların kanaatini göstermesi açısından önemlidir. Demek ki, halk o devirde sufilere pek de olumlu bakmamaktadır. Bu aslında çok şaşılacak bir hal değildir. Zira hemen her devirde sufilere sempati ile bakanlardan ziyade, tenkit ve endişe ile yaklaşanlar daha fazla olmuştur. Sufilerin hayatlarından bahseden monografi kitaplarında, onların her devirde karşılaştıkları menfi tavırlar çokça anlatılmaktadır. Bu hadisenin 15. Asrın başlarında geçtiği düşünülürse, seyyid Nesimi`nin başından geçen o dehşetli hadisenin insanların hafızasında daha yeni olduğu da hesap edilmelidir.

Şeyhi Sadreddin`in vefatı üzerine Seyyid Yahya Şamahı`dan ayrılıp Bakü`ye gelmiş, burada vefatına kadar kırk yıldan fazla yaşamış ve halvetiliği yaymıştır. Şamahı`dan ayrılıp Bakü`ye gitmesine sebep olan hadise; Sadreddin`in ölümü üzerine şeyhlik meselesinde Pirzade ile aralarında çıkan ihtilaftır. Her ne kadar Şeyh Sadreddin, ölmeden önce bağlılarını toplayıp S. Yahya`yı yerine tayin ettiğini, ona itaat etmelerini tavsiye etmişse de, vefatından sonra Pirzade, şeyhin yerine seccadeye oturmuştur. Bunun üzerine Seyyid Yahya da Baküye göç etmiştir.

Seyyid Yahya`nın Bakü`ye göç ettiği sırada, Şirvan hakimiyetinde Halilullah Han bulunmaktadır. Yahya Bakü`ye gelince burada Halilullah Han`ın da yardımı ile Halvetiliğin ilk hanegahını açmıştır. Bakü`deki hanegahın inşasında Halilullah Han`ın yardımcı olduğunu Seyyidin kabri çevresinde onun tarafından inşa edilen mescit, türbe ve diğer yapılardan anlamaktayız. Kaynaklar da Halilullah hanın ona büyük hürmet ve muavenet gösterdiğini kaydetmektedir(Taşköprülüzade, 270; Lami, 575). Halilullah han ile aralarındaki münasebetin derecesini gösterenlerden biri de “Keşfu`l Kulub” adlı eserini Halilullah hana ithaf etmesidir. (Keşf el kulub, 1b).

Seyyid Yahya hicri 868, miladi 1464`de Bakü`de vefat etmiştir. Vefatı Halilullah hanın vefatında dokuz ay sonradır. Kendisine uzun ömür için dua edenlere “Siz Halilullah hana dua edin zira benim ömrüm onunkine bağlıdır “ diyerek. Vefatını haber vermiştir.

Seyyid Yahyanın kaynaklarda yirmi bine yakın müridi olduğu, 360`ının hilafet aldığı bildirilmektedir. Bunlardan en önde gelenleri; Pir Bahaeddin Erzincani, Dede Ömer Ruşeni, Habib Karamani, Pir Şükrullah, Alaaddin Rumi, Ziyaeddin Yusuf Müsküri, Seyyid Ahmed Sünneti`dir.

Seyyid Yahya Halvetiyye tarikatında ilk defa bu kadar çok eser veren şahsiyettir. 
O tarikatını sadece halifeleri vasıtasıyla yaymakla kalmamış aynı zamanda yazdığı eserlerle Halvetiyyenin prensiplerini ve felsefesini ortaya koymuştur. Böylece bu tarikatın düşünce sistemi ve usulleri değişmeden günümüze kadar gelebilmiştir. Onun ilmi seviyesinin yüksekliğine yazdığı eserleri şahittir. O, “Bu fakir, birçok kimse sorup, birçok tefsirler de okudum.” diye ifade ettiği gibi devrinin büyük bir alimi idi.

Onun müridlerin günlük olarak okumaları için arap dilinde tertip ettiği “Virdü Settar” adlı eseri, arap dili sahasında devrinde yazılmış en güzel eserlerin başında gelir. Eser nesir olduğu halde bir şiir gibi akıcı ve kafiyelidir. Bu sebebten müslümanlar tarafından en çok okunan ve üzerine en çok şerh yazılan vird unvanını almıştır.

Sn.Mehmet Rıhtım`ın incelemesinden alındı

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.