Stephan Frears

Kısaca: Görsel dili ustalıkla kullanması ve hikayelerini anlatmaktaki inceliğiyle tanınan ünlü İngiliz yönetmen Stephen Frears, özellikle 1980’lerin İngiliz sinemasına damgasını vurmuş birkaç yönetmenden biri. Cambridge Üniversitesi’nde hukuk eğitimi gördükten sonra sahne sanatlarıyla ilgilenmeye başlayan Frears, Londra Kraliyet Tiyatrosu’na katıldı. ...devamı ☟

Görsel dili ustalıkla kullanması ve hikayelerini anlatmaktaki inceliğiyle tanınan ünlü İngiliz yönetmen Stephen Frears, özellikle 1980’lerin İngiliz sinemasına damgasını vurmuş birkaç yönetmenden biri. Cambridge Üniversitesi’nde hukuk eğitimi gördükten sonra sahne sanatlarıyla ilgilenmeye başlayan Frears, Londra Kraliyet Tiyatrosu’na katıldı.

Uzun bir süre işsiz kalan yönetmen, 1966 yılında Karel Reisz’ın kendisine yönetmen asistanlığı teklif etmesi üzerine sinemaya yöneldi. Bir süre Reisz, Lindsay Anderson ve Albert Finney gibi isimlerin asistanlığını yapan Frears, 1972 yılında kendi filmini çekme fırsatı buldu. Yönetmen, “ Gumghoe ” adlı dedektif filminde kendisini oldukça özel biri olarak gören romantik bir hayalcinin hikayesini anlattı. Filmin başrolünde ise Albert Finney yer aldı.

1984 yılına kadar ne tiyatroyla ne de sinemayla ciddi anlamda ilgilenen Frears, televizyonda program yapımcılığı yaptı. Bu sırada birçok yazar ve aktörü televizyon aracılığıyla İngiliz sinemasına kazandırma fırsatı bulan yönetmen, 1984 yılında ilk filmine benzer bir gerilim filmi çekti. “ The Hit ” adlı filmiyle cinayet filmlerine değişik bir üslup getiren yönetmen, Terence Stamp ve John Hurt gibi isimlerle çalışma fırsatı buldu.

1985 yılında yönettiği “ My Beautiful Laundrette ” adlı filmde Londra’nın işçi sınıfı kesiminde yaşanan işsizlik ve ırkçılık sorunlarını ele aldı. Frears, 16mm’lik kamerasıyla çektiği ve 900.000 dolara mal olan filminde Hanif Kureishi ile birlikte çalıştı. 1987 yapımı “ Sammy and Rosie Get Laid ” ile Kureishi ile tekrar bir araya gelen İngiliz yönetmen, benzer bir konuyu çok katmanlı bir bakış açısı sergileyerek ele almaya çalıştı. Liberal, eğitimli ve farklı ırklardan olan Londra’lı bir grup gencin arasındaki sosyal ilişkileri ekrana yansıtan Frears, değişik yüzlerin yer aldığı ve oldukça iyi performansların sergilendiği bu eğlenceli filmiyle İngiliz sinemasında hatırı sayılır yönetmenler arasına girdi.

Ününün zirvesindeyken sevgilisi Ken Halliwell tarafından öldürülen oyun yazarı Joe Orton’ın hayatını konu alan “ Pick Up Your Ears ” ile dikkatleri üzerine çeken Frears, standart bir biyografi çalışmasından öte iki erkeğin sonu trajediyle biten evlilik denemesini irdeleyen oldukça muhalif ve sıra dışı bir film yapmaya çalıştı.

Özellikle muhafazakar kesimlerin ağır suçlamalarına maruz kalan yönetmen, 1988 yılında uzun süredir çalışmayı umduğu Hollywood’a gitti. Christopher Hampton’ın bir oyunundan uyarladığı “ Dangerous Liaisons ” ile yine kendine özgü üslubunu sergileyen yönetmen, esprili diyalogları ve iyi oyunculuklarıyla büyük beğeni toplayan bir yapım ortaya çıkardı. Fakat film, Frears sinemasının sahip olduğu ikna edici ama aynı zamanda oldukça sorgulayıcı özelliğinden yoksun gözüktü.

İkinci Hollywood filmi “ The Grifters ”ta yeniden eski havasını yakalamaya çalışan yönetmen, 1950’li yıllarla 1980’ler arasında savrulan bir Güney California tablosu çizdi. Jim Thompson’ın bir romanından uyarlanan filmde John Cusack, Annette Benning ve Anjelica Huston gibi oyuncular yer aldı.

“ Hero ” ( 1992 ), “ The Snapper ” ( 1993 ) ve “ Mary Reilly ” gibi orta seviyeli filmler yaparak eski filmlerindeki özgün anlatımı bir türlü yakalayamayan Frears, başrollerinde Woody Harrelson ve Patricia Arquette’in yer aldığı “ The Hi-Lo Country ” ile ilk western denemesini gerçekleştirdi. İki adam arasında kalan bir kadın aracılığıyla erkeklerin dünyasına yaklaşmaya çalışan yönetmen, erkek temalı olması noktasında eski çizgisini sürdürmeye devam etti.

Eleştirmenler tarafından fazla beğenilmeyen bu filmin ardından yine erkeklerin dünyasına eğilen Frears, 2000 yapımı “ High Fidelity ” ile sevdiği kadın başta olmak üzere her konuda kararsızlıklar yaşayan aylak bir plak satıcısının hayatına ışık tuttu. John Cusack ile yeniden çalışma fırsatı bulan yönetmen, Joan Cusack, Iben Hjejle ve Tim Robbins gibi oyuncuların yer aldığı filmdeki oyunculuklar üzerine hassasiyetle durmuş. Senaryosu John Cusack’ın da dahil olduğu dört yazar tarafından filme esprili bir anlatım tarzı hakim.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.