ufak
1 . Boyutları normalden küçük:
"Ufak ev."- .
2 . Yaşça daha küçük olan:
"İki ufak çocuk konuşarak Fener'e doğru gidiyor."- M. Ş. Esendal.
3 . Makam, derece bakımından geri olan:
"Ufak bir memuriyet de olsa olurdu."- O. Kemal.
4 . mecaz Önemsiz, çok az:
"Ufak bir ameliyatla yüzük kesilip alındı."- R. N. Güntekin.
ufak
Türkçe ufak kelimesinin İngilizce karşılığı.
adj. small, little, petite, petty, peddling, scrubby, tiddly
pref. micro
ufak
boyutları olağandan küçük; iri, büyük, kocaman karşıtı; orun, aşama bakımından geri olan.
yaşça daha küçük olan.
önemsiz, çok az.
ufak
Türkçe ufak kelimesinin Fransızca karşılığı.
petit/e, exigu/ë, menu/e
ufak
Türkçe ufak kelimesinin Almanca karşılığı.
n. Deut
adj. klein
ufak
Türkçe ufak kelimesinin İngilizce karşılığı.
adj. small, little, petite, petty, peddling, scrubby, tiddly
pref. micro
ufak
boyutları olağandan küçük; iri, büyük, kocaman karşıtı; orun, aşama bakımından geri olan.
yaşça daha küçük olan.
önemsiz, çok az.
ufak
Türkçe ufak kelimesinin Fransızca karşılığı.
petit/e, exigu/ë, menu/e
ufak
Türkçe ufak kelimesinin Almanca karşılığı.
n. Deut
adj. klein