Werner Heissenberg

Kısaca: Heisenberg’in mistisizme olan bu katkısını hangi kültürel ortamda geliştirdiğini incelemeye artık geçebiliriz. Heisenberg, akademisyen bir ailenin çocuğudur. Bir insanın başına gelebilecek tüm çalkantıları... ...devamı ☟

Heisenberg’in mistisizme olan bu katkısını hangi kültürel ortamda geliştirdiğini incelemeye artık geçebiliriz. Heisenberg, akademisyen bir ailenin çocuğudur. Bir insanın başına gelebilecek tüm çalkantıları, bunalımları yaşamış : ulusça yitirilmiş iki Dünya savaşı, Bavyera Sovyet devrimi, Bolşevik Sovyet “işgali”, iki Cumhuriyet ve Hitler’in üçüncü Reich’ı.

1901 yılında dünyaya gelen, 25 yaşında kuramsal fizik profesörü olan, 32 yaşında Nobel Fizik Ödülü(1932 Nobel Fizik Ödülleri) alan Heisenberg, Hitler’in III Reich döneminde çok saygın bir profesördü. II Dünya savaşı boyunca Almanya’nın nükleer araştırma projelerinde başarılı olabilmek için delicesine çalıştı.

Werner Heisenberg ve kardeşi Erwin, Osnabrück’te oturan baba tarafından dedelerini sıkça ziyaret ediyorlardı. Dede Wecklein, gelecekte “buzlu çöller tilkisi” olarak anılacak olan Heinrich Himmler’in babası Gebhard Himmler’in yakın arkadaşıydı.

Heisenberg 1969 yılında anılarını yayınlar. Der Teil und das Ganze ( Fizik ve Ötesi ) adlı bu kitabına, çocukluk ve ergenlik yıllarını hiç ele almayarak, onu bir Alman vatandaşı ve biliminsanı olarak etkileyen dönemden, I. Dünya savaşının hemen ertesinden başlar. Kitabında ne aile ne de eğitim olaylarına yerverir. Heisenberg, I.Dünya savaşı sonrası gençlik hareketlerine katılır. Bu pratikten edindiği deneyim onun bir yetişkin olarak sarıldığı değerlerin oluşumunu belirler. Kitabında bu deneyimlere geniş yerayırır. Fizik ve Ötesi adlı kitabının ilk bölümünde Heisenberg, I. Dünya savaşının hemen ertesindeki çok yönlü, çoğu zaman zor ve karmakarışık deneyimlerini aktarır. Kitapta, atomun yapısına ilişkin yeni - Sokratçı diyalogların yanısıra, Bavyera Sovyet Cumhuriyet’nin bastırılması çabalarına nasıl yardımcı olduğunu anlatır. Anti - Sovyetizm aslında Heisenberg ailesinin bir tutkusudur. Anti - Sovyet çabalara kardeşi Erwin de büyük bir coşkuyla (!) katılır. Bu tutku, Gebhard Himmler’in “aşıları”nın tuttuğunu göstermektedir. Kitabın karmakarışık anlatımları içinden bir düşünce açık bir biçimde ön plana çıkar : gerek bireysel düşünsel gerekse toplumsal alanın tüm cephelerinde düzene, huzura kavuşma isteği. Heisenberg ve arkadaşları bir amacı yakalama ve bir yerlere ait olma duygusunu doyurmak için yanıp tutuşurlar. Bu doyumu en sonunda katıldıkları gençlik hareketinde yakalarlar.

İngiltere kaynaklı izci hareketi ( Boy Scouts ) 1909 yılında Almanya’da da benimsenir. Alman izciler kendilerine Pfadfinder adını yakıştırırar. İngiliz denkleri gibi Alman izciler de paramiliter ( askeri örgütlenmeyi örnek alan, gerektiğinde yardımcı askeri birlik görevi üstlenen) ve tinsel konularda son derece tutucu bir örgüttür. Boy Scouts’ların tersine Pfadfinder, uluslararası amaçlara daha az yönelik, genç üyelerinin varolan toplumsal yapıya uyum sağlamalarını gözeten bir politika izleme eğilimindedir.

Heisenberg, 1919 yılında 17 yaşındayken, Gruppe Heisenberg adlı 9 kişilik bir genç grubunu savaş sonrası dünyaya hazırlama görevi üstlenir. Gruppe Heisenberg, Genç Bavyera Ligi’ne bağlı B 18 takımının bir parçasıdır. Heisengerg bu göreve, Bavyera Sovyet Cumhuriyeti’nin karşı devrimle bastırılmasına, askeri görevi nedeniyle yaptığı katkılardan sonra geçmiştir. Gruppe Heisenberg, ve B 18 takımının diğer üyeleri, Max Gymnasium’un bu gruplara izin verdiği bodrum katlarında toplanırlar. Tüm Alman gençliği benzer toplantılara katılır.

1 - 3 Ağustos 1919 tarihleri arasında bu grupların liderleri, Regensburg yakınlarında bulunan bir ortaçağ kalesinde, Schloss Prunn’da toplanır. Toplantı sonunda bir ortak bildiri yayınlanır. Bu bildiriden Alman gençliğinin - aslında Alman toplumunun geniş bir kesiminin - isyanı okunur. Çağdaş kent ve endüstri “uygarlığı”na isyan bayrağı açılır, ortak bir amacın, anlamlı geleneklerin ve yerle bir olmuş değerlerin yitirilmesinden duyulan kaygı dile getirilir. Aynı bildiride toplumun yaşamdan kopuk bir mekanikliğe, kapitalist açgözlülüğe ve kişisel ikiyüzlülüğe itildiği, genç kesimin maddi ve tinsel kokuşmuşluk zincirini kırması gerektiği vurgulanır.

Schloss Prunn konferansına katılan gençlik liderleri ilk iş olarak Alman romantizminin canlanmasıyla ortaya çıkan değerleri kucaklar : ölü şehirlerden kaçıp saf, temiz doğaya çıkma yolu yeğlenir. Burada “toplam insan” olarak betimledikleri bir grup canlanmaktadır ; diğer ruhlarla birlikte kişinin ruhunun mistik canlanışına tanık olunur.

Ancak, toplumsal yenilenmenin ne zaman ve nasıl gerçekleştirileceği konusunda anlaşmazlıklar su yüzüne çıkmaya başlar. Schloss Prunn’un “radikal” reformistleri politik elitizmi kucaklar. Toplumun geniş kesimlerinin her açıdan tüketilmiş olduğunu, bir avuç gençliğin bu kesimleri kurtaramayacağını savunarak “uygarlık”tan tamamen el - etek çekip onun çökmesini beklemeyi, bu çöküntüden sonra yükselecek olan yeni düzeni izlemeyi önerirler. Schloss Prunn’un “tutucu” reformcularıysa politik elitizme karşı çıkar ve toplumda derhal bir reform yapılması çağrısında bulunurlar. Reforme edilmiş toplumun, kişinin kendisini reforme etmeye zorlayacağını savunurlar.

Aslında orta - üst sınıfın iyi eğitim görmüş gençliği dağlara çıkmak yerine demokratik bir baskı grubu oluşturabilseydi, politik elitizmin boşalttığı yere saldırgan, acımasız faşist unsurlar doluşmayabilirdi. I. Dünya savaşından hemen sonra Bavyera’da çok sayıda gizli örgüt, paramiliter gruplar, politik katiller ve geleceğin Nasyonel Sosyalistleri cirit atmaya başlar. Bu arada şaşkına dönmüş olan orta kuşak ve yaşlı nesil de politik arenayı boşaltmaya başlar. Üniversiteyi bitirmiş olan gençler iş yaşamlarına atıldıklarında, toplumsal huzursuzluklar ve politik uçlara karşı hazırlıksız yakalanırlar. İşin acı yanı, 1920 li yılların sonlarına doğru, üniversitelerdeki öğretim üyelerinin apolitik tavırları, bu kurumları diktatör tavırlı demagogların türediği verimli topraklara dönüştürür. Çoğu öğrenciye itici gelen ve onları apolitik davranışlara iten işte bu demagoglardır.

1920 li yıllarda Heisenberg de “apolitik” bir gençtir. Onun için bilim ve politikanın içiçe olması olası değildir. Fizik, doğa ve müziği, varlığın ve gerçekliğin daha üst düzeyine ait uğraş alanları olarak görür.

Schloss Prunn konferansına dönecek olursak ; politik elitizmin bölücülüğü kendisini konferansın ikinci gününde gösterir. Bunun üzerine radikaller kendi konferansını toplar. Avusturyalılar ve onları izleyen Münih grubunun oluşturduğu radikaller kendilerine yeni bir ad verir : Neudeutsche Pfadfinderschaft ( Yeni Alman İzcileri ). bu grup görüşünü üç temel kavramla betimler : Gemeinschaft ( Topluluk - cemaat ), Führer ( Lider ) ve Reich ( İmparatorluk ). Bu üç kavram, daha sonra kurulan ve Werner Heisenberg’in grubunun da katıldığı Yeni İzciler Ligi’nin ideolojik temelini oluşturur.

Schloss Prunn konferansının ikinci akşamı, fraksiyonlar arkadaşça biraraya gelip şarkı söyler, müzik çalar ve tiyatro sergilerler. Heriki fraksiyon da Heisenberg için sevecendir. Ancak bu gruplar, onun aradığı gerçek düzenin yalnızca birer parçasını oluşturabilir. Bu fraksiyonlar toplumu bir “mistik merkezi düzene”, bir uyuma götürebilecek bağdan yoksundur. Bu durumu kitabına yansıtan Heisenberg, “Tartışmaları dinledikçe etkin bir orta yolun olamayacağı giderek belirginleşiyor ve bu durum bana acı veriyordu” diye yazar.

Akşamın alaca karanlığında kalenin surları dibine oturmuş şarkı söyleyen gençleri dinlerken Heisenberg ansızın “mistik merkezi düzen” olarak betimlediği şeyi duyumsadığını anımsar : “ Şarkı sona erdiğinde kemanın sesi gecenin sessizliğinde, gizemli bir biçimde aydınlatılmış olan kalenin dar kule pencerelerinden aşağı doğru aktı sonra yukarı dönerek ölümsüz yıldızlara doğru süzüldü...Müzik bitmiş ve kimse gecenin bu ciddi sessizliğini bozma girişiminde bulunmamıştı.”.

Ortaçağ kilisesinin kule diplerinde, yaz gecesinin yıldızları altında hüküm süren bu sessizlikte Heisenberg şunları yazar : “ Birdenbire merkezi düzenle olan bağımı kesin olarak duyumsadım”. Heisenberg için müzik, bilim, felsefe ve din birdenbire bütünleşmiştir. “Bach’ın müziğinin ezgileri beni serin bir meltem gibi sardı; tüm sis dağılmış, ötelerdeki yapı, merkezi düzen tüm görkemiyle ortaya çıkıvermişti. Müzik, felsefe ve dinde, merkezi düzene giden bir yol daima olmuştur. Bugün bu yol, Plato’nun, Bach’ın yaşadığı dönemlerdeki gibi açık ve izlemek isteyenleri çekiyor. Bunu ilk elden yaşadığım deneyimle biliyorum”.

Neupfadfinder’ın genç düşünürlerinin aralarında yaptıkları tartışmalar grubun ideolojisine uygun olarak teoloji ve idealist felsefe gibisinden ötedünya konularında yoğunlaşır. Ekonomi ve politikaya kimse ilgi duymaz. Grubun araştırmaları atom gerçeği, dinsel inancın kökenleri ve “mistik merkezi düzen” gibi konuları kapsar.

Heisenberg’in erken dönemlerine ilişkin bilimsel yaşantısında felsefi etkileri, özellikle de Platocu idealizmin etkilerini görmüyoruz. Bu dönemde Heisenberg daha çok Neupfadfinder’ın ötedünya kavramlarına gömülmüş olarak yaşar. Profesyonel düzeyde bir müzik gizilgücüne sahip olan Heisenberg bu yeteneğini geliştirmek yerine fiziği seçer. Ancak, Neupfadfinder’ın antibilimsel romantizminden etkilenmiş olması anlaşılır gibi değil ! Örneğin, orta yaşlı bir biliminsanıyken çağdaş fizikle Goethe’nin şiirsel dünyası arasında ; ileri yaşlarında da platoculukla fizik arasında bir bağ kurmaya çalışır. Yaşamının son yıllarındaysa, kuantum fiziğiyle ( kendi katkıları da içerilmek üzere ) Taoco felsefenin usdışı öğelerinin bağını kurmaya çalışan düşünürleri destekler.

Anılarını topladığı Fizik ve Ötesi’nin İngilizce baskısı 1971 yılında yapılır. Heisenberg, Fizik ve Ötesi adlı kitabının, World Perspectives adı verilen mistik ve dinsel bir dizinin 42. cildi olarak yayınlanmasına izin verir. Heisenberg’in adı bu dizinin editörler kurulunda yeralır. Bu dizide yeralan kitapların genel editör yazısı, bilim karşıtı Neupfadfinder’dan gelmiştir : “ World Perspectives’in savunduğu tez şudur : insanoğlu yeni bir bilinç geliştirme sürecine girmiştir. Bu bilinç, şu anda her ne denli ruhsal ve tinsel açıdan eli kolu bağlıymış gibi görünse de, insanlığı bugünkü korku, bilgisizlik ve yalnızlığından kurtarabilecek güçtedir. World Perspectives’in amacı, bütünlük, birlik ve organizmanın, madde ve erkeden daha yüce ve daha somut olduğunu göstermektir”.

Heisenberg, çoğu diğer Alman entellektüelleri gibi Hitler’in III. Reich’ının milliyetçi ereklerine sempatiyle yaklaşır. 1933 yılında Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi örgütü olmayan tüm örgütler yasaklanır. Neupfadfinder’ın çoğu üyesi Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi gençlik örgütlerine katılmakta zorlanmaz. Tarihçiler, Heisenberg’in grubundan yalnızca bir kişinin Nasyonel Sosyalistlere katıldığını bildirir . Heisenberg’in Nasyonel Sosyalistlere katılıp katılmadığı kesin olarak bilinmiyor. Ancak, mektuplarını Heil Hitler sloganıyla imzaladığı biliniyor.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.