ön
1 . Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı:"Beş on kişi, köşkün önünde toplandık."- M. Ş. Esendal.
2 . Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı:
"Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim."- B. Felek.
3 . Bir kimsenin ilerisi:
"Bir aralık önümüzden şarkı sesleri geldi."- S. F. Abasıyanık.
4 . Yakın gelecek zaman:
"Önümüz kış."-
5 . Giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü:
"Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık."- P. Safa.
6 . Önce olan, ilk:
"Ön söz. Ön görüşme."-
7 . Civar, yöre:
"Kanlıca önlerine geldiler."-
8 . sıfatBenzerler arasında bakılan veya gidilen yönde olan:
"Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım."- A. Gündüz.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
önde gelmek , öne almak (veya alınmak) , öne düşmek , öne sermek , öne sürmek , önü alınmak , önünde ardında gidilmez , önüne arkasına bakmadan , önüne bakmak , önüne bir kemik atmak , önüne çıkmak , önüne dikilmek , önüne düşmek , önüne geçmek , önüne gelen , önüne geleni kapar, ardına geleni teper , önüne katmak , (bir şeyin) önünü almak , önünü ardını düşünmemek , önünü kesmek