Öteki Defterler

Kısaca: Öteki Defterler, ilk defa 2008 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanan ve Nâzım Hikmet'in daha önce yayınlanmamış düz yazı eserlerini içeren kitaptır. Kitapta yarım kalmış bir roman olan ''Orası'' ve yine yarım kalmış bir uzun öykü ya da bir roman başlangıcı olan ''Zeytin ve Üzüm Adası'' isimli metinlerle birlikte, yazarın isimlendirmediği, kitap editörlerinin ''Bayram'' ve ''Piraye'ye'' şeklinde adlandırdığı iki kısa anlatı yer alır.Kitap kaynağı ...devamı ☟

Öteki Defterler, ilk defa 2008 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanan ve Nazım Hikmet'in daha önce yayınlanmamış düz yazı eserlerini içeren kitaptır. Kitapta yarım kalmış bir roman olan Orası ve yine yarım kalmış bir uzun öykü ya da bir roman başlangıcı olan Zeytin ve Üzüm Adası isimli metinlerle birlikte, yazarın isimlendirmediği, kitap editörlerinin

Bayram

ve

Piraye'ye

şeklinde adlandırdığı iki kısa anlatı yer alır. Kitabın ilk baskısı Eylül 2008'de 5000 adet yapıldı ve her biri numaralandırıldı. Sonraki baskılarının, yayınevinin Nazım Hikmet külliyatı dahilinde yapılması planlandı. Metinlerin bulunuşu 2008 yılında, Nazım Hikmet'in üvey oğlu Memet Fuat'ın arşivlerinin düzenlenmesi sırasında, yazarın o zamanki eşi

Piraye'ye

yazdığı mektupların bulunduğu bir sandıkta, İstanbul Tevkifhanesi'nde tutukluyken doldurduğu defterler bulundu. Nazım Hikmet defterlerin hepsinin başına, Piraye'nin kendisine yazdığı 5 Mart 1938 tarihli mektubundaki şu sözlerini alıntılamıştı: Yazarın

Piraye'ye

verdiği bilinen ilk taslaklar Nazım Hikmet romanda Piraye'nin ilk evliliğini ve bu evlilikten olan çocuklarını (Suzan ve Memet Fuat), daha sonra kendisiyle tanışmasını, birbirlerine aşık oluşlarını ve evlerindeki yaşantılarını anlatır. * Tornacı Aziz: Dört buçuk sene Diyarbakır hapishanesinde kalan, saçları vaktinden önce beyazlamış Tornacı Aziz, TKP'nin merkez komitesi üyesi olan ve yeraltı faaliyetlerinde "Aziz" takma adını kullanan, 1929'daki TKP İzmir davasında dört buçuk yıl hapse mahkum edilen Hüsamettin Özdoğu'dur.

Bayram

Defterlere isimsiz olarak yazılmış olan bu metne kitabın editörleri tarafından

Bayram

başlığı verilmiştir., dolayısıyla bu metin muhtemelen 1940larda yazılmıştır. İstanbul'un resimlerini Fransızca bir rehberde görmüş ve arkadaşı Kel Şükrü'den İstanbul hikayeleri dinlemiş olan

Bayram

, askerden sonra İstanbul'a gelir. Öyküde, iş bulmak için Rum sütçü İstrati Baba'nın dükkanına gitmektedir. Yüksekkaldırım'dan yürüyerek Tünel'e doğru ilerlerken İstanbul'un kozmopolit yanını gözlemler. Çeşitli dükkanların önünden geçer, bir bıçaklama olayına şahit olur, hareketli resimlere ateş edilen bir tezgahta atış yapar, parası olmamasına rağmen bir kitapçıya Arsen Lüpen kitapları sorar, Kuledibi'nde üzüm, kokoreç, balık, yoğurt, ciğer gibi yiyecekler satan satıcıların arasından geçer, "dünyanın sekizinci harkası canavar burada" diye teşhir edilen bir fok balığını görür, bir niyetçideki saka kuşuna niyet çektirir, Tünel'e yaklaşınca her türden müziğin çalındığı plakçılara ve üç film birden gösteren sinema salonlarına bakar. Tünel'e varınca Şişli tramvayına binip İstrati Baba'nın dükkanna varır. Metin sütçünün ve dükkanın tasvirinden sonra yarıda kesilir. Anlatı boyunca Nazım Hikmet,

Bayram

karakteri üzerinden İstanbul'da yaşayan her kesimden insanı, işsizleri, işten eve dönenleri, fahişeleri, seyyar satıcıları ve üçkağıtçıları, bahriyeli askerleri, çeşitli azınlıklara mensup kişileri gözlemler. Ayrıca ekmeğin karne ile dağıltılması gibi ekonomik sorunlara da değinir.

Piraye'ye

Defterlere isimsiz olarak yazılmış olan bu metne,

Piraye'ye

hitaben yazıldığı için kitabın editörleri tarafından

Piraye'ye

başlığı verilmiştir. Nazım Hikmet bu metinde hapishanedeki ilk gününü anlatır. Koridorlarda diğer mahkumların arasından geçirilerek hücresine götürülüşünden, üzerine kilitlenen kapıdan, hücreden, yanındaki tek eşya olan birkaç parça giysiden ve Piraye'nin İstanbul'da kendisine gizlice verdiği mavi çizgili mendilden bahseder. Cezası sebebiyle "ihtilattan memnudur" yani yemeğini getirenlerle dahi konuşmaması, göz göze gelmemesi gerekir. Gelen onbaşıya yemek ve gazete sipariş eder, ancak gazete talebi reddedilir. Bir süre hücredeki sobayı yakmakla uğraşır, daha sonra paltosunu çıkarmadan kerevete uzanır. Kapının altından atılan notu almak için yerinden kalkar. Notta kendisinin de İstanbullu olduğunu söyleyen başka bir mahkum bir isteği varsa karşılayabileceğini yazmıştır. Nazım Hikmet bu adamla kapı arkasından kısaca konuşur, sonra yeniden yatağına yatar, yan koğuştan gelen saz ve türkü sesini dinlemeye başlar. Daha sonra İstanbul'da gördüğü türlü türlü insanı düşünmeye ve onların yüzlerini, çeşitli İstanbul manzaralarını odasının tavanında, duvarlarında görmeye başlar. Anlatı şu cümlelerden sonra yarım kalır: Kaynaklar Dış bağlantılar * Yapı Kredi Yayınları'nda Öteki Defterler

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.